Nuh "Rabbim, yeryuzunde kafirlerden yurt edinen hic kimseyi bırakma." dedi. Cunku Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kotulukten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar." (Nuh Suresi, 26-27)

Ayette de belirtildiği uzere, Allah, Hz. Nuh'un duasına karşılık olmak uzere isyanlarında direten topluluğa sel felaketi gonderdi. Tarihi kaynaklarca, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan Mezopotamya ovasında gercekleştiği duşunulen tufan sırasında sular ovanın tamamını kaplayacak derecede yukselmiştir. Kuran'da belirtildiği uzere; yağan şiddetli yağmur, nehirlerin taşmasıyla birleşerek buyuk bir tufana sebebiyet vermiştir.

Oncelikle burada onemli bir husus belirtmek gerekmektedir. Tufan; bazı kaynaklarda gectiği gibi, tum dunyayı kaplayan bir felaket değil, yalnızca Nuh Kavminin bulunduğu, yani Mezopotamya Ovası'nı etkisi altına alan, yoresel bir felakettir. Bugun elde edilen butun arkeolojik bulgular da, tufan vakasının yoresel olduğunu işaret etmektedir.

O bolgede yapılan kazılar, su baskınının, bolgedeki uygarlığın bir sure duraksamasına neden olduğunu gostermektedir. İkinci onemli husus ise, yapılan calışmalar sonucunda, olayın aynı Kuran'da anlatıldığı şekilde meydana geldiğidir. (Detaylı bilgi icin: Kavimlerin Helakı, Harun xxxxx, Araştırma Yayıncılık)

Gemi Cudi'ye Oturdu

Kuran'da, Hz Nuh'un yaptığı geminin, Tufan sonrası "Cudi"ye oturduğu bildirilmektedir. "Cudi" kelimesi kimi zaman ozel bir dağ ismi olarak kullanılır, ancak kelime aynı zamanda Arapca'da "yuksekce yer-tepe" anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla Kuran'da "Cudi"nin, ozel bir dağ ismi olarak değil, sadece geminin yuksekce bir mekana oturduğunu anlatmak icin kullanılmış olabileceği de soz konusudur. Ayrıca "Cudi" kelimesinin "yuksekce yer-tepe" anlamından, suların belirli bir yuksekliğe eriştiği ancak, cok buyuk dağların seviyesine kadar yukselmemiş olduğu anlamı da cıkarılabilir. Yani Tufan, Muharref Tevrat'ta anlatıldığı gibi tum yeryuzunu ve yeryuzundeki tum dağları yutmamış, sadece belirli bir bolgeyi kaplamış olmalıdır. Ve buyuk olasılıkla Cudi kelimesi, Kuran'da ozel bir isim olarak kullanılmıştır. (En doğrusunu Yuce Allah bilir.)

Buna gore Cudi'nin neresi olduğunu araştırmak gerekir.

Ararat, Ağrı Dağı Mı?

Muharref Tevrat'ı ve İncil'i kaynak alan Yahudi ve Hıristiyan araştırmacıların buyuk coğunluğu, Hz Nuh'a ait geminin kalıntılarının Ağrı Dağı'nda olduğuna inanmaktadırlar. Bunun sebebi de, Kitab-ı Mukaddes'in tufandan bahseden bolumlerinde geminin oturduğu yerin "Ararat" olarak gecmesi ve Ararat'ın da, Ağrı Dağı ile aynı dağ olduğu sayılmasından kaynaklanmaktadır.

Ararat kelimesi Tevrat'ta sıradağ adının yanında başka pasajlarda krallık veya ulke adı olarak da yer almıştır.

Orneğin; 2. Krallar ve İşaya bolumlerinde Ararat kelimesi bir ulkenin adı olarak gecmektedir:

Bir gun Nisrok'un tapınağında tapınırken, oğullarından Adrammelek'le Şareser, onu kılıcla oldurup Ararat ulkesine kactılar. Yerine oğlu Esarhaddon kral oldu. (Tevrat, 2. krallar, 19/37) ve (Tevrat, İşaya, 37/38)

Yeremya bolumunde ise bir krallık olarak gecmektedir:

Ulkeye sancak dikin! Uluslar arasında boru calın! Ulusları Babil'le savaşmaya hazırlayın. Ararat, Minni, Aşkenaz krallıklarını Ona karşı toplayın. Ona karşı bir komutan atayın, Cekirge surusu kadar at gonderin uzerine. (Tevrat, Yeremya, 51/27)

Tekvin bolumunde ise dağ silsilesinin adı olarak gecmektedir:

Sular yeryuzunden cekilmeye başladı. Yuz elli gun gectikten sonra sular azaldı. Gemi yedinci ayın on yedinci gunu Ararat dağlarına oturdu. (Tevrat, Tekvin, 8/4)

Arkelojik araştırmaların sonucunda, Tevrat'ta gecen Ararat, tarihte Urartu olarak bilinen topluluğun MO 1000 yıllarında Van şehri civarında kurdukları devletin adı olduğu anlaşılmıştır.

Asur dilinde aslı "Uruatri" olan "Urartu" kelimesi, İbranice Kitab-ı Mukaddes'te "Ararat" şeklini almıştır. Uruatri kelimesi "dağlık bolge, yuksek memleket" demektir. Bu isme ilk defa MO 1274 yılına ait Asur Kralı 1. Salmanasar'ın kayıtlarında rastlanmıştır. Buradan ortaya cıkan sonuc ise, Van golunun guneydoğusundaki bolge ve o bolgede yaşayan topluluğa verilen addır. (Oktay Belli, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, 1-149)

Tevrat'ta "Ararat Dağları" ifadesini, bugunku Ağrı Dağı yerine, Van Golu'nun guneydoğusundaki dağlar olarak anlamak daha doğrudur. Cunku, Urartular bu bolgede yaşıyorlardı ve bu bolge de Cudi Dağı'nın bulunduğu Cordyean bolgesiydi.

Tevrat'ın Tekvin 8/4 bolumunun Aramice ve Suryanice tercumeleri geminin indiği dağı Ture Kardu Dağı olarak zikreder. Bu dağlar da Van Golu'nun guneydoğusundaki dağlardır.

Denildi ki: "Ey yer, suyunu yut ve ey gok, sen de tut." Su cekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi ustunde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi. (Hud Suresi, 44)

Suryani yorumculara gore Ture Kardu, Kuran'da geminin indiği yer olan Cudi Dağı'dır. Ayrıca Suryani Rahip Horiepiskopos Aziz Gunel, Nuh'un Gemisinin Ture Kardu Dağı'na oturduğunu teyit ediyor ve bu dağın da Cudi Dağı olduğunu soyluyor. (Aziz Gunel, Turkiye Suryaniler Tarihi, 29 Bekir Aksoy, 91)

Yapılan arkeolojik kazılar ve jeolojik calışmalar, geminin Cudi Dağı uzerinde oturmuş olabileceğine işaret etmektedir. Sonuc olarak; eski cağlarda yaşamış bircok uygarlığa ait tabletlerde ve elde edilen bircok tarihi belgede; tufan olayı, kişi ve yer isimleri farklılık gosterse de, cok buyuk benzerliklerle anlatılmış ve "sapkın bir kavmin başına gelenler" bir ibret kaynağı olarak cağdaşlarına sunulmuştur