muhammed bahauddin nakşibend ks şahı nakşibend şahı nakşıbend nakşibent hace muhammed bahauddin
Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (K.S)
Hicri 718 yılında, Muharrem ayında dunyaya geldiler.
Asıl adı : Seyyid Muhammed Bahauddin.
Kendileri Seyyid'dir. On dorduncu babada Hz. Ali'ye (r.a) yetişir.
Doğup vefat ettikleri yer Kasr-ı Arifan denilen koy.
Evrad, Tuhfe ve Hediyye kitapları cok kıymetlidir.
Seyyid Emir Kulal'e bağlanan bu tarikat zincirinden başka Şah-ı Nakşibend hazretlerinin, hacelerin hacesi, Hace Abdulhalik Gucdevani hazretlerinin yuksek ruhaniyetlerinden ettiği istifade sebebiyle de uveysidir, Nitekim kendileri şoyle anlatır:
"Cezbe hali bende kuvvetli olup, kararım kaldığı gunlerde Buhara' da dolaşır, bazı buyuk velilerin kabri şeriflerini ziyaret ederdim. Bir gece hangi kabre gittiysem ayak uclarında birer kandil yanar gordum. Fakat yağı ve fitili olduğu halde, isteksiz, sonuk yanıyorlardı. Eğer fitillerin uclan dokunma ile duzeltilirse, gayet guzel ışık verecekti. Ben ise kandilleri o halde bırakarak (Hace Mezd ahun) hazretlerinin kabrine gittim. Yuzumu kıbleye donerek oturdum. 0 an bende bir kendimden gecme hali hasıl oldu. 0 hal esnasında oyle muşahede ettim ki, kıble tarafından yeşil ortu ile suslenmiş, gayet guzel bir kursu gorundu. 0 kursunun etrafını buyuk bir kalabalık sarmışlardı. İclerinden ancak, Hace Muhammed Baba Semmasi Hazretlerini tanıdım. Anladım otekiler daha once dunyadan gocmuş haceler, bu yolun buyukleriydiler.
Sonra iclerinden birisi bana: "Bu kursunun uzerinde Abdulhalık Gucdevani hazretleri ay gibi parlamaktadır. Etraftaki cemaat ise kendi halifeleridir, deyip birine işaret ederek, bu hace Ahmed-i Sıddık, bu hace Evliya-i Kebir, bu hace Arifi Rivegeri, bu hace Mahmud Enciriyil Fağnevi, bu hace Ali Ramitenı'dir. Hace Muhammed Baba Semmasi hazretlerini zaten tanırsın buyurdu.
Sonra Abdulhalık Gucdevani hazretleri bana teveccuh ederek, hakkımda pek buyuk inayet buyurarak bir hırka ihsan eyledi ve: "Bu hırkanın kerameti vardır. Bunu giyen kimseye, inecek olan belalar, bunun bereketiyle, o kimseden kalkar" buyurdular. Bundan sonra, bu buyukler yolunda ilerlerken, başlangıcta, ortada ve sonda kullanılmakta olan kelimeleri bana anlattılar, sozlerinden biri şudur ki: "Bahauddin! Sonuk olarak yandığını gormuş olduğun kandiller senin kabiliyet ve istidadının bu yolda olduğuna işarettir. Ama istidat fitilini hareket ettirmek lazımdır. Boylece istidadın parlar, Hakkın sırlan onda zahir olur."
Diğer bir sozleri de Bahauddin. Sana lazım ki, ayağını her halde şeriat caddesi uzere bulundurasın. Emir ve yasakta istikamet uzere olasın. Daima azimetle amel edesin. Yani haramlardan ve şuphelilerden sakındığın gibi, mubahların da fazlasından sakınasın. Sunnetlere uyup, elden geldiği kadar, butun sunnetleri işleyesin. Ruhsatları, cevazları terk edip, bidatlerden cok sakınasın" nasihatlerinden ibaret idi.
Şah-ı Nakşibend hazretleri, ilk zamanlarındaki hallerinden bahsederek buyurmuştur ki: "Biz uc kimse idik. Hak yolunda ilerlemeye koyulduk. Ama benim himmetim, butun masivadan yani Allah' dan başka her şeyden gecip, Hak Teala hazretlerine kavuşmak idi. Bunun icin Allahu Tealanın yardımı erişerek, beni butun masivadan kurtardı ve maksadıma kavuşturdu.
Murşidi Seyyid Emir Kulal de, gizli ve acık zikri birleştirmişti. Acık zikir başladığında, Şah-ı Nakşibend, zikir halkasından cıkarlar. Bu hal obur muritlere ağır gelirdi. Şah-ı Nakşibend, bu kızmalara hic aldırmaz ama, murşidinin hizmetinden bir an bile geri durmazdı.
Seyyid Emir Kulal olum doşeğinde. Şah-ı Nakşibend'e bağlanmalarını isteyince, muritler: "Fakat o acık zikirde bize tabi olmamış" dediler. Emir Kulal hazretleri cevap verdi: "Onda gorduğunuz her şey, Allah (c.c)' ın izniyledir. Onun iradesinin dışındadır.
Ve Şah... Bu tarikatın ser tacı...
Buyurdular: "Biz; sevgiliye eriştirmeye vasıtayız, yola duşenlere gerektir ki; sonunda bizden kesilip, sevgiliye ulaşsınlar."
Buyurdular: "Bizim tarikatımız sohbettir. Halvette şohret, şohrette afet vardır. Hayır cemaattedir".
Şah-ı Nakşibend (K.S) buyurdu:
"-Cezbeye kapıldığım ilk zamanlardaydı. Bana bu yola nasıl giriyorsun? dendi. Benim dediğim ve dilediğim olmak şartıyla dedim. Bizim dediğimiz ve dilediğimiz olur hitabı geldi. Buna dayanamam. Benim dediğim olursa, bu yola adım atarım, yoksa bu yola giremem dedim. Bu iki kere tekrar etti. Sonra beni bıraktılar. On beş gun durgun halde kaldım. Buyuk bir umitsizliğe kapılırken, bana "Senin dilediğin olur" buyruldu. Bunun Uzerine: "Oyle bir yol istiyorum ki, ona girenlerin hepsi, Allahu Tealaya kavuşmakla şereflensin" dedim. ' Yakub-ı Cerhi (K.S) anlatır: "Buhara' nın alimlerinden yetişip, fetva vermeğe icazet aldıktan sonra, memleketime donmeyi duşundum. Hazreti Haceye uğrayıp, beni hatırınızdan cıkarmayın dedim ve cok yalvardım. Gideceğin zaman mı yanımıza geldin buyurdu. Hizmetinize muştakım dedim. Hangi bakımdan? buyurdu. Siz buyuklerdensiniz ve herkesin makbulusunuz, dedim. Bu kabul şeytani olabilir, daha sağlam delilin var mı buyurdu. Sahih hadiste: "Allahu Teala bir kulunu severse, onun sevgisini kullarının kalbine duşurur" geldi dedim. Tebessum edip: "Biz azizanız" buyurdu. Bunu duyunca birden halim değişti. Bir ay once ruyada birisi bana: "Git, Azizanın muridi ol" demişti. Onu unutmuştum. Onlardan duyunca bu ruyayı hatırladım.
Alauddin Attar (K.S) anlatır: "Şah-ı Nakşibend hazretleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, kararım kalmadı. Sohbetlerinden ayrılamıyacak hale geldim. Bu halde iken bir gun bana donup: "Sen mi beni sevdin ben mi seni sevdim?" buyurdu.- "îkram sahibi zatınız, aciz hizmetcisine iltifat etmelisiniz, hizmetciniz de sizi sevmelidir" diye cevap verdim. Bunun uzerine: "Bir muddet bekle işi anlarsın" buyurdu. Bir muddet sonra kalbimde kendilerine karşı muhabbetten eser kalmadı. 0 zaman: "Gordun mu, sevgi benden midir, senden midir?" buyurdu.
H.791 yılmda vefat ettiler.
Mubarek; uzun boylu, buğday benizli, gur sakallı, guler yuzlu idi.
Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (K.S)
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●47 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (K.S)