Burun yaşamı sağlayan havanın ana giriş organıdır. Ağızdan alınan nefes hicbir zaman burun solunumu gibi verim sağlayamaz. Bunun birden cok sebebi vardır. Birinci ve en onemli fark burunda bulunup ağız ve gırtlakta olmayan refleks sistemi. Nazosilier refleks yuze giden bazı sinirler aracılığıyla alınmaktadır. Burun derinlikleri ve sinuslerde bulunan sinir ucları, uzerine hava gelmesiyle aktive olur. Bu diafram ve kaburga aralarındaki kasların uyarılmasına yardımcı olur. Bu sayede nefes verimliliği artar.
Burun solunumunun verimini artıran diğer onemli bir neden direkt burnun anatomik yapısıyla ilişkilidir. Alınan nefesteki oksijen ekspiryum, yani nefes verme sırasında daha cok emilir. Akciğere girmiş olan hava ağız yoluyla verildiğinde, dar burun kanalından cıkma suresine kıyasla daha cabuk atılır, dolayısıyla verim duşer. Burun boşluğu dar olduğu ve ekspiryum havasına direnc gosterdiği icin akciğer basıncının artmasına, dolayısıyla oksijen emiliminin fazlalaşmasına zemin hazırlar.
Bu yararlı bilgileri klinik ve hasta bazında ele alırsak cok onemli cıkarımlar yapabiliriz. Klinik bazda burun tıkanmaları, nefes alma gucluğu, horlama gibi gerekcelerle bircok burun ameliyatları yapılmaktadır. Benim kişisel gozlemim bunlardan en cok konka radiofrekans cerrahisi, konka koterizasyonu veya rezeksiyonu gibi pasajı genişletmeyi amaclayan prosedurlerdir. Daha sonra septoplasti (deviasyon ameliyatı) ki halk arasında burun kemik kırılması diye bilinir, endoskopik sinus cerrahisi ve tabi burun estetik cerrahileri gelir.
Bu işlemleri yaparken biz doktorların dengeyi cok iyi hesaplamamız gerektiği konusu en onemli başlıktır. Bence sağlıklı fizyolojiyle calışan bir burunla, hasta ve sorunlu bir burun arasında kıl kadar ince bir cizgi vardır. Burada şunu kastediyorum, ameliyatla eksik alınan bir parca kadar fazla alınan dokunun geri donuşumsuz zararları olabilir. Yani ameliyat sonrası hemşire odanıza "bak bir torba kemik cıktı" diye gelmesi her zaman iyi bir ameliyat gecirdiğiniz anlamına gelmez.
Ameliyatı yapan cerrahın birinci olarak ameliyat sırasında mudahale ettiği dokunun adını anatomi kitaplarında gosterildiği şekilde bilmesi onemlidir. Burada anestezinin onemi ortaya cıkar. Hipotansif dengeli anesteziyle kansız bir ortamda calışmak birinci şarttır. Anatomiden sonra mudahale edilecek dokunun fizyolojik onemi devreye girmelidir. Bu doku uzerinde mukusu taşıyan mukosilier rotanın neresinde yer almaktadır. Dokuya verilecek zarar tek sıra yuruyen karıncaların uzerine basarak dağılmalarına neden olunduğu gibi mukus akışını bozacak mıdır?. Bu hesaba katılmalıdır.
Ameliyatta dikkat edilmesi gereken ucuncu en buyuk konu da burnu boşaltmamaktır. Boylece demin bahsettiğimiz ekspiryum havasına oluşacak direnci kaybetmemiş oluruz. Bir diğer konu herkesin de cok iyi bildiği ozena hastalığı, yani boş-burun hastalığına zemin hazırlamamış oluruz.
Sonuc olarak toparlarsak bu uc major dengeyi korumak lazımdır. Bu dengelerin korunması icin 1- bilinc ve farkındalık, 2- tecrube ve iyi ameliyat ortamı gereklidir. Hazır sırası gelmişken burun cerrahisini kimler yapacak? KBB mi Plastik Cerrahi mi? gibi tartışmalar gundeme geliyor sıklıkla. Bence yukarıdaki iki başlık konusunda kim daha iyiyse branştan bağımsız olarak bu ameliyatları onun yapması daha doğrudur.
Dr. Selcuk Guney
[h=2]İstanbul Kulak Burun Boğaz uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Burun estetiği ve nefes
Sağlık0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Burun estetiği ve nefes