Dunya uzerinde yaşayan tum halkların ortak tutkusunun futbol olduğunu az cok biliyoruz. Dunya kupası maclarındaki o atmosferlerde bunu gayet iyi gorebiliyoruz. Salkım sacak tribunde macı izleyen sonuna kadar o coşkuyu icinde yaşayan insanlar, işci sınıfı, diğer kesimler...

Saydığım kesimlerin hepsi omuz omuza birbirini sorgulamadan kardeşce yağmurun altında haykırırcasına tezahurat soylediğini duşunelim. Ya da durumu daha iyi analiz etmek acısından kolej cocukları ile yoksul mahallelerden gelen cocukların aynı gol sevincini paylaştığını duşunelim. Bu insanları bir arada tutabilen tek yerdir tribun. Arkadaşlarım Manchester’da yıllar once stadın kale arkası bolumune 7 8 pounda gidebiliyorken şu an aynı bolume girebilmek icin 60-70 Poundu gozden cıkarmaları gerekiyor. Fazla uzağa gitmeye gerek yok bundan on iki on uc sene once Adana Demirspor maclarına cok ucuz fiyatlarla gidebiliyorken ne oldu da bu bilet fiyatları arttı? Ne oldu da kulupler ‘Store’ adı altında cok yuksek fiyatlara lisanslı urunler satmaya başladı? Sokakta oynadığımız futbol ne oldu da bu kadar kıymete bindi? Sorunun cevabı cok acık, sokakta sıcağın altında kan ter icinde o buyuk heyecanla oynadığımız futbol bir sektor haline getirildi. Kapitalist sistem tarafından kurulan bu şirketin adı Endustriyel Futbol.

Bu şirketin başlangıc tarihi 1992-1993 sezonudur. Bu sezonda hem Avrupa Şampiyonlar Ligi hem de İngiltere Premier Ligi kurulmuştur. Bu tarihten itibaren futbolun temel taşı olan taraftar grupları, kulupleri yonetenler tarafından "tuketici" yani urun ve hizmet satın alan muşteri olarak tanımlanmaya başlamışlardır. Gunumuzde hala Endustriyel Futbola karşı direnc gosteren taraftar grupları bulunmaktadır. 4 Eylul 2009 tarihinde oynanan Adana Demirspor – Livorno macı dunya capında endustriyel futbola karşı verilen en net cevaplardan birisidir.

Kulupler para haznesini guclendirmek icin yeni statlar inşa etmektedir ve yine gelirleri arttırmaya yonelik hamleler arasında bulunan sponsor anlaşmaları, logolu urunlerin satışı, ozel televizyon kanalları arasında yaşanan yoğun rekabetten oturu gelen yayın hakları gelirlerinin de katkısıyla muthiş bir hızla futbol buyuk bir endustri olarak yeniden yapılanmıştır. Bundan sonraki aşamada ise futbol kuluplerinin anonim şirketler kurarak bu şirketler aracılığıyla hisse senetlerini halka arz ettikleri ve borsalarda kağıtlarının işlem gormeye başladığını goruyoruz.

Kapitalizm her zamanki gibi insanların tutkusunu paraya cevirmeyi başararak futbolu bir sektor haline getirerek tuzak ağlarını daha sıkı hale getirdi. İnsanlar evlerinde, tuttuğu takımın macını izlemek icin kanalı actığında para odemediği icin şifre ile karşılaşmaktadır.

Tek sorun para değil tabi ki. Endustriyel futbol piyasasında yaratılmaya calışılan futbol kulturu, yalnızlaşmayı, bireyselleşmiş hayranlığı ve tuketimi ozendirmektedir. Takımlara ait kredi kartları cıkartılarak takım alışverişlerinde indirim olacağına dair kampanya ile gunumuzde ekonomimizi zedeleyen insanlarımızı zor duruma sokan borclandırma işlemleri daha tatlı halde sunuluyor. Sadece kredi kartı değil tabi ki bu işin kumar kısmı da halkımız icerisinde buyuk sorunlar yaratmaktadır.

Yalnız futbol icerisinde dikkat etmemiz gereken iki onemli kavram vardır. Tum yukarıda saydığımız sorunlara kapılmayan sistemin tuzağına duşmeyen insanlara bu kulturde taraftar denir. Bu sistemin icerisine duşmuş kalmış insanlara da seyirci denir. Fakat sistem kendi ağına girmeyen insanları yani taraftar topluluklarını suc bilim ‘terminolojileriyle’ yargılar orneğin ‘holiganizm’ gibi ceşitli etkileme formulleriyle marjinalize etmeye calışır. Sonrasında ‘holiganizm’ ile mucadele başlığı altında ‘Passolig’ gibi insanları mercek altına alan, tribun kulturunu hice sayan uygulamaları meşru bir şeymiş gibi kabul ettirir. 1960’larda İtalya’da başlayan ‘Ultras’ taraftar grupları gunumuze kadar tum dunya kuluplerinde yer edinmiştir. Tribun dilinde ‘tribunculuğun’, hayata ‘gider yapmak’, isyan etmek anlamına gelmesi aslında bir acıdan bu somurgeleştirilen alanda, bu duruma duyulan rahatsızlığın isyan olarak ortaya konulmasının onemli gostergelerinden birisidir.




kaynak

__________________