MÛSÂ ALEYHİSSELÂM


İsrĂ‚iloğullarına gonderilen peygamberlerden. Peygamberler icinde ustunlukleri olan ve kendilerine ''ulu'l-azm'' denilen altı peygamberin ucuncusudur. Allahu teĂ‚lĂ‚ ile konuştuğu icin, ''Kelimullah'' denilmiştir. Beni İsrĂ‚il'e gelmiştir. YĂ‚kub aleyhisselĂ‚mın soyundandır. HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚mın kardeşidir. Babasının ismi İmrĂ‚n'dır. Annesinin ismi Nuceyb veya NĂ‚ciye veya YuhĂ‚bil'dir. Hazret-i Yûsuf'tan sonra, Mısır'da, İsrĂ‚iloğulları iyice artıp coğaldı. Bunlar hazret-i YĂ‚kûb ve hazret-i Yûsuf'un bildirdikleri dine inanıyorlar ve emirleriniyerine getiriyorlardı. Mısır'ın eski yerlisi Kıbti kavmiyse yıldızlara ve putlara taparlardı ve İsrĂ‚iloğullarına hakĂ‚ret gozuyle bakar, başlarında bulunan firavunlar onları esir gibi ağır işlerde kullanırlardı. Onların coğalmasından endişe ederlerdi. Beni İsrĂ‚il, Kıbti kavminin kotu muĂ‚melelerinden ve firavunların ağır tekliflerinden bezmiş, usanmışlardı. Bu bakımdan dedelerinin eski yurtları olan Ken,Ă‚n diyĂ‚rına gitmek isterlerdi. Fakat firavunlar onların Mısır'dan cıkmasına izin vermeyip, eziyetlerini artırırlardı. Mısır'ın idĂ‚resini elinde bulunduran ve firavun denilen krallar, kendilerine mezar olarak dağ gibi piramitler yaptırıyorlar ve bu piramitlerin yapımında binlerce insanı zorla calıştırıyorlar. Allahu teĂ‚lĂ‚yı inkĂ‚r edip, ilĂ‚hlık dĂ‚vĂ‚sında bulunuyorlardı. Bu zamanda falcılık, sihirbĂ‚zlık meslek hĂ‚line getirilmiş ve ulkenin her tarafında kĂ‚hinler, sihirbĂ‚zlar turemişti. Bu sırada Mısır halkının başında bulunan Firavun bir gece ruyĂ‚sında Kudus tarafından cıkan bir ateşin Mısır'ın yerli halkı Kıbtileri yaktığını, İsrĂ‚iloğullarına ise hic zarar vermediğini gordu. Bu ruyĂ‚yı yorumlayan kĂ‚hinler, İsrĂ‚iloğullarından bir erkek cocuk dunyĂ‚ya gelecek, senin saltanatını yıkacak ve sen helĂ‚k olacaksın, dediler. Bunun uzerine Firavun on iki kabile hĂ‚linde olan ve her bir kabilenin başında bir idĂ‚recisi bulunan İsrĂ‚iloğullarının birleşmesinden de iyice endişelendi. İsrĂ‚iloğullarından doğacak erkek cocukların oldurulmeleri icin kĂ‚nun cıkardı. Bu hĂ‚dise karşısında İsrĂ‚iloğullarının sıkıntıları iyice arttı. Firavun'un emrine karşı gelenler topluca oldurulmeye başlandı. Bu sırada doğan MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın annesi onun da oldurulmesinden korkmuş ve cok endişelenmişti. Kur'Ă‚n-ı kerim'de onun kalbine meĂ‚len şoyle ilhĂ‚m edildiği bildirilmektedir. ''MûsĂ‚'nın annesine şoyle ilhĂ‚m ettik: Bu cocuğu (MûsĂ‚'yı) emzirİ sonra oldurulmesinden korktuğun zaman onu suya (Nil Nehrine) bırakıver, boğulmasından korkma, ayrılmasından kederlenme. Cunku biz, muhakkak onu sana geri vereceğiz ve kendisini peygamberlerden yapacağız.'' (Kasas sûresi:7)

MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın annesi onu bir sandığın icine koyup Nil Nehrine bıraktı. Nehir uzerinde akıp giderken akıntı onu Firavun'un sarayına doğru surukledi. Firavun'un hanımı Âsiye, sandığı gorerek yakalayıp saraya goturdu. Sandığı acıp icinde nûr topu gibi bir cocuk gorunce onu cĂ‚n u gonulden sevip;''Aman bunu oldurmeyiniz. Belki buyur de işimize yarar, yĂ‚hut onu oğul ediniriz.'' dedi. Onu emzirmek icin pekcok sut analar getirtti.. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m hicbirisinin memesini almadı. Annesi, cocuğunun Firavun'un sarayına alındığını ve sut annesi arandığını oğrendi. Sut annesi olabileceğini soylemesi icin kızını yĂ‚ni hazret-i MûsĂ‚'nın kardeşini gonderdi. Kardeşi saraya gidip; ''Size bu cocoğu emzirecek, onu guzel yetiştirecek bir hanımı haber vereyim mi?'' dedi. Bunun uzerine MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın annesini getirttiler. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m onun memesini aldı ve bunun uzerine Firavun'un hanımı Âsiye onu sut anneliğine kabûl etti. Boylece kimsenin haberi olmaksızın kendi oğlunu Firavun'un sarayında emzirip buyuttu. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m Firavun'un sarayında buyudukten sonra sarayı terkedip akrabĂ‚sının ve buyuk kardeşi HĂ‚rûn'un yanına gitti. Bir gun gordu ki; İsrĂ‚iloğullarından biriyle bir Kıbti kavga ediyor. Hazret-i MûsĂ‚ aralarına girip ayırmak icin Kıbtiyi itip hafifce goğsune vurdu. Kıbti yere duşup oldu. Hazret-i MûsĂ‚ elinden boyle bir kazĂ‚ cıkmasına uzuldu. Firavun'un şerrinden cekinip, Mısır'dan ayrılarak Medyen'e gitti. Orada peygamber olan Şuayb aleyhisselĂ‚mla buluşup, on sene Medyen'de kaldı ve Şuayb aleyhisselĂ‚mın kızıyla evlendi. Daha sonra Mısır'a gitmek uzere Medyen'den ayrıldı. Tur Dağına geldiği sırada mekĂ‚nsız olarak Allahu teĂ‚lĂ‚ ile konuştu. Kendisine ve kardeşi HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚ma peygamberlik verildi. Elindeki asĂ‚nın yılan olması mûcizesi ve eline koynuna sokup cıkarınca bembeyaz olup, ışık yayması mûcizeleri verildi. Sonra da Kur'Ă‚n-ı kerim'de meĂ‚len şoyle vahyedildiği bildirilmektedir: ''Bu iki mûcize Firavun ve adamlarına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan cıkmış bir millettir. Firavun'a git, doğrusu o azmıştır.'' (Kasas sûresi: 32-33)

Hazret-i MûsĂ‚ Mısır'a varıp, kardeşi HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚m ile goruşup, durumu anlattı. Firavun'a gidip onu dine dĂ‚vet ettiler. İsrĂ‚iloğullarını serbest bırakmasını istediler. Firavun ilĂ‚hlık dĂ‚vĂ‚sında bulunarak kabûl etmedi. Bunu uzerine MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m elindeki asĂ‚sını yere bıraktı. Kocaman bir ejderhĂ‚ olup, hareket etmeye başladı. Elini koynuna sokup cıkardıi eli bembeyaz gorundu. Bu mûcize karşısında şaşırıp kalan Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, o sihirbĂ‚zdır dediler. Hazret-i MûsĂ‚; ''Size gelen gerceğe dil mi uzatıyorsunuz. Bu, sihir değildir. Bu, her şeyin yaratıcısı olan Allahu teĂ‚lĂ‚nın verdiği bir mûcisesidir.'' diyerek onları imana cağırdı. Firavun ve adamları hazret-i MûsĂ‚'nın sozlerini dinlemediler. Gosterdiği mûcizelere inanmayıp, sihirdir diye ısrĂ‚r ettiler. Firavun; ''Ey MûsĂ‚! SihirbĂ‚zlığın ile bizi yurdumuzdan cıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir gostereceğiz. Bir vakit veyer tĂ‚yin et.'' diyerek ulkesindeki butun sihirbĂ‚zları topladı. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ ederek, sihirbazlarla karşılaşmayı kabûl etti. Mısır halkı onunde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler. Sihirbazlar ellerindeki ip ve sopaları yere attılar, goz bağcılık ile bir takım yılanlar geziyor gibi gosterdiler. Bu sırada MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m elindeki asĂ‚sını yere bırakıverdi. Mûcize olarak dehşetli ve cevik bir ejderhĂ‚ olup, sihirbazların yere attıkları ve yılan gibi gosterdikleri şeyleri yuttu. Bunu goren sihirbazlar; ''Bu mutlaka insan gucunun dışında bir mûcizedir.'' dediler ve hazret-i MûsĂ‚'ya iman ettiler. Bu hadise karşısında Firavun iyice azgınlaşıp, baskı ve zulmunu arttırdı. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma inananları şehit ettirdi. Hazret-i MûsĂ‚'ya iman etmiş olan kendi hanımı Âsiye'yi de şehit etti. Firavun ve kavmi kufurde ve imansızlıkta ısrĂ‚r edince, Allahu teĂ‚lĂ‚ onları ceşitli belĂ‚lar verdi. once şiddetli bir kuraklık oldu ve cetin bir kıtlığa tutuldular. Sonra su baskını, cekirge, haşarĂ‚t ve kurbağa istilĂ‚sına uğradılar. Başlarına belĂ‚ geldikce hazret-i MûsĂ‚'ya gidip belĂ‚nın kaldırılmasını ve iman edeceklerini soylediler. Fakat belĂ‚ kalkınca azgınlıklarına devĂ‚m ederek iman etmediler. Tekrar belĂ‚lar başlarına geldi. Buna rağmen iman etmediler. Firavun ve kavmine gonderilen bu belĂ‚lar Kur'Ă‚n-ı kerim'in A'raf sûresinde bildirilmektedir. Firavun ve kavmi, MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın gosterdiği mûcizeler karşısında İsrĂ‚iloğullarının Mısır'dan gitmelerine izin verdi. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m bir vakit tĂ‚yin ederek bir gece vakti butun İsrĂ‚iloğullarını toplayıp Mısır'dan cıktı. Bunun uzerine Firavun izin verdiğine pişmĂ‚n oldu. DerhĂ‚l askerini toplayıp, peşlerine duştu ve sabaha doğru onlara Kızıldeniz kenarında yetişti.Onlerinde denizi arkalarında duşmanı goren İsrĂ‚iloğulları endişeye kapıldılar. Bu sırada Allahu teĂ‚lĂ‚ MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma meĂ‚len: ''AsĂ‚n ile denize vur.'' (ŞuarĂ‚ sûresi:63) diye vahyetti. hazret-i MûsĂ‚ bu emir uzerine asĂ‚sını denize vurdu. Deniz hemen ikiye ayrıldı her bir tarafı yuksek bir dağ gibiydi. Onlerine cok geniş ve kupkuru on iki tĂ‚ne yol acıldı. On iki sulĂ‚le olan İsrĂ‚iloğulları bu yollardan yuruyup karşıya gectiler. Firavun, askerleriyle birlikte peşlerine duşup denizde acılan yola dalınca, acılan yol kapanıp sular kavuştu.Firavun askerleriyle birlikte boğuldu. Firavun boğulmak uzere iken ''inandım'' demişse de onun ye'se kapılarak soylediği bu sozu kabul olunmadı. Bu hususta kur'Ă‚n-ı kerim'de meĂ‚len şoyle buyurulmaktadır: ''İsrĂ‚iloğullarını denizden gecirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve duşmanlıkla arkalarına duştuler. Firavun boğulacağı anda, ''İsrĂ‚iloğullarının iman ettiğinden (Allah'tan) başka bir ilĂ‚h olmadığına inandım, artık ben de Muslumanlardanım.'' dedi.'' (Yûnus sûresi:90) Ancak Allahu teĂ‚lĂ‚ Riravun'un imanını kabul etmedi ve ona CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚m vĂ‚sıtasıyla şoyle hitap buyurdu: ''Şimdi mi inandın daha once baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin.'' (Yûnus sûresi:91) ''Biz de bugun seni cansız bedeninle denizden yuksek bir yere atacağız ki, arkadan geleceklere bir ibret olsun. Bununla berĂ‚ber doğrusu insanlardan bircok kimseler Ă‚yetlerimizden (ibret verici mûcizelerimizden) gĂ‚fildirler.'' (Yûnus sûresi: 92) Tefsir Ă‚limlerinden Zemahşeri bu Ă‚yeti şoyle tefsir etmiştir. ''Seni deniz kenarında bir koşeye atacağız. Cesedini tam, noksansız ve bozulmamış hĂ‚lde cıplak ve elbisesiz olarak, senden asırlar sonra geleceklere bir ibret olmak uzere koruyacağız.''

Firavun'un cesedi bir İngiliz araştırma ekibi tarafından Kızıldeniz kenĂ‚rında kumlar arasında bulunarak İngiltere'ye goturulmuştur. HĂ‚disenin olduğu zamandan bugune kadar uc bin yıl gecmiş olmasına rağmen, Firavun'un vucudu bozulmamış hĂ‚liyle secde eder vaziyette Londra'daki meşhur British Museum'da sergilenmektedir. (Bkz. Firavun) MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m Kızıldeniz'i gectikten sonra, İsrĂ‚iloğullarını Ken'an diyĂ‚rına doğru goturdu. Yolda putperest bir kavmin yurduna uğradılar. Bu kavim okuz sûretinde yapılmış bir puta tapıyorlardı. Onların bu hĂ‚lini goren İsrĂ‚iloğulları onlara meyl ettiler. Hazret-i MûsĂ‚'ya; ''YĂ‚ MûsĂ‚! onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap.'' dediler. Hazret-i MûsĂ‚ onlara; ''Siz cĂ‚hil bir kavimsiniz. Allahu teĂ‚lĂ‚ size nimet ve kurtuluş verdi. Allahu teĂ‚lĂ‚ya iman ediniz, şirkten ve putlardan kacınız.'' diye nasihat etti.Allahu teĂ‚lĂ‚ MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma bir kitap indireceğini vĂ‚detmişti. Tûr Dağına cıkması bildirildi. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m, kardeşi HĂ‚rûn'u (aleyhisselĂ‚m) yerine vekil bırakıp, kendisi Tûr Dağına gitti. Kırk gun Tûr Dağında kalıp, ibĂ‚det etti. VĂ‚sıtasız olarak Allahu teĂ‚lĂ‚nın kelĂ‚mını işitti. Bu sırada TevrĂ‚t kitĂ‚bı nĂ‚zil oldu. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m Tûr'da iken, SĂ‚miri adında bir munĂ‚fık İsrĂ‚iloğullarının ellerindeki altınları topladı. Eriterek bir buzağı heykeli yapıp işte sizin ilĂ‚hınız budur diyerek İsrĂ‚iloğullarını aldatınca, buzağıya tapmaya başladılar. HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚m her ne kadar nasihat ettiyse de dinlemeyip, ona karşı cıktılar. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m Tûr'dan donunce, bu hĂ‚le cok gadaplanıp SĂ‚miri'yi reddetti ve yaptığı buzağı heykelini yakıp denize attı. SĂ‚miri de insanlardan ayrı ve uzak, vahşi bir şekilde, başkalarını ona yaklaşamadığı gibi, o da başkalarına yaklaşamaz hĂ‚lde yaşadı. Bu hĂ‚lde bulunan SĂ‚miri sahrĂ‚da perişan bir hĂ‚lde helĂ‚k oldu. HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚ma bu durumu sorunca; ''Nasihat ettim dinlemediler. Az kaldı beni oldureceklerdi.'' dedi. Boylece hazret-i MûsĂ‚'nın gadabı gecti. Onlara, kendisine TevrĂ‚t'ın indirildiğini bildirdi. İsrĂ‚iloğulları da TevrĂ‚t'ta bildirilen hukumlerle amel etmeye başladılar. Putlara tapmaktan vazgectiler.Şirkten kurtulup, Allahu teĂ‚lĂ‚ya imĂ‚n ve şbĂ‚det ettiler. İsrĂ‚iloğulları Tih sahrasında kaldıkları sırada MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın bildirdiklerine uymayıp yine taşkınlık gosterdiler. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mdan ceşitli isteklerde bulundular. Allahu teĂ‚lĂ‚ MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın duĂ‚sı uzerine, Tih Sahrasında susuz kalan İsrĂ‚iloğullarına su ihsĂ‚n etti. Allahu teĂ‚lĂ‚nın emriyle MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m asĂ‚sını yere vurup, on iki tĂ‚ne pınar fışkırıp İsrĂ‚iloğulları ictiler.

Allahu teĂ‚lĂ‚ onlara''Selva'' denilen bıldırcın eti ve ''men'' denilen kudret helvası ihsĂ‚n etti. NihĂ‚yet; ''Biz bunları yemekten usandık, bakla, soğan gibi hubûbat ve sebze isteriz'' dediler. Bu nimetlere karşı nankorluk yapan İsrĂ‚iloğulları, MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın Ken'an diyĂ‚rında bulunan CebbĂ‚r (zĂ‚lim) kavimlerle harp etmeleri isteğini de kabul etmediler. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma; ''Sen ve Rabbin cebbĂ‚rlara karşı gidip savaş edin.'' dediler. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın akrabĂ‚larından olan KĂ‚rûn, MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma karşı iftirĂ‚da bulunduğu icin malları ve servetiyle yerin dibine battı. İsrĂ‚iloğulları boyle taşkınlıklar gosterdikleri icin Allahu teĂ‚lĂ‚ onları kırk sene muddetle Tih SahrĂ‚sında kalmakla cazĂ‚landırdı. Kırk sens muddetle Tih SahrĂ‚sında şaşkın ve perişan bir hĂ‚lde dolaşan İsrĂ‚iloğulları, perişan hĂ‚lde telef oldular. NihĂ‚yet aradan epey bir zaman gecip İsrĂ‚iloğullarının cocukları itĂ‚atkĂ‚r ve savaşacak bir tarzda yetiştiler. Bu sırada HĂ‚rûn aleyhisselĂ‚m da vefĂ‚t etti. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m, İsrĂ‚iloğullarını alıp, Lût golunun guney tarafına getirdi. Buradan da hareket ederek Uc bin Unk adında zĂ‚lim bir kralın ordusu ile savaş yapıp gĂ‚lip geldiler. Boylece Şeria Nehrinin doğusuna sĂ‚hip oldular. Eriha şehrinin karşısındaki dağa cıktılar. Buradan Ken'an diyĂ‚rı gozukuyordu. Bu sırada yuz yirmi yaşında bulunan MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m vefĂ‚t etti. MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın nerede vefĂ‚t ettiği ve kabrini nerede olduğu husûsunda muhtelif rivĂ‚yetler vardır. Kudus civarında veya Nebû Dağında olduğu bu rivĂ‚yetlerdendir. Hazret-i MûsĂ‚'nın şeriatı (bildirdiği dini) hazret-i İsĂ‚'nın gonderilmesine kadar devĂ‚m etti. İkisi arasında gelen peygamberler hep MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın şeriatı ile amel etmekle mukellef oldular. İsrĂ‚iloğulları daha sonra TevrĂ‚t'ı değiştirip hak dinden uzaklaşıp yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlara Yahûdiler denilmiştir.

MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın mûcizeleri:

1-AsĂ‚sının ejderhĂ‚ (buyuk yılan) olması. 2-Yed-i BeydĂ‚: Sağ elini koynuna sokup cıkarınca, guneş gibi parlaması. Bu nûru goren duşmanları kacışırlardı. 3-Kavmiyle Kızıldeniz'in kenarına gelince asĂ‚sını vurup denizde yol acması. 4-Tih sahrĂ‚sında kavminin susuz kalıp, su istemeleri uzerine asĂ‚sını bir taşa vurup Beni İsrĂ‚il'in kabileleri adedince, on iki pınar akıtması. 5-Firavun ve KIbti kavmi İsrĂ‚iloğullarına zulum ettiği ve MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma inanmayıp isyĂ‚n ettiklerinde, Allahu teĂ‚lĂ‚ hazret-i MûsĂ‚'ya tûfĂ‚n mûcizesini vermiştir. Cok şiddetli yağmur yağdı. Oyle bir karanlık ve fırtına oldu ki, kimse evinden dışarı cıkamadı. Ayın ve guneşin ışığı gorunmez oldu.. Kıbtilerin evlerini su bastı. Ayakta durur oldular. Su boğazlarına kadar yukseldi. İsrĂ‚iloğullarının evlerine ise bir damla su girmedi. Firavun ve Kıbti kavmi, bu belĂ‚nın kaldırılmasını ve iman edeceklerini soylediler. Kaldırıldı fakat yine imĂ‚n etmediler ve başka belĂ‚lara dûcĂ‚r oldular.6-Kıbti kavminin ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin tavanlarını yiyen cekirge surulerinin istilĂ‚sına uğramaları mûcizesi. Bu cekirgeler İstĂ‚iloğullarına hic dokunmayıp, Firavun'un kavmi Kıbtilere musallat olmuştur. 7-Kumnel yĂ‚ni bit ve ekin boceği denen haşeratın MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın mûcizesi olarak kibtı kavmine musallat olması. 8- Kurbağa mûcizesi, Kıbti kavmi her belĂ‚ya tutuldukca, belĂ‚ kaldırıldığında iman edeceklerini soylemelerine rağmen, sozlerinden vazgecmeleri uzerine ust ustune belĂ‚ya tutuldular. Kurbağaların istilĂ‚sına uğramaları da şiddetli belĂ‚lardan biridir. Kurbağalar, yiyeceklerine, iceceklerine duşer, kalırdı. Bir soz soylemek isteseler ağızlarını acarken birkac kucuk kurbağa ağızlarından midelerine girerdi. Geceleri uzerinde toplanan kurbağaların seslerinden uyuyamazlardı. Firavun, bu belĂ‚ kaldırıldığı takdirde, iman edeceğini soylemesine rağmen, belĂ‚ kalkınca yine iman etmedi. 9-Kan belĂ‚sı. Mısır'da bulunan butun sular, Kıbtilerin kaplarına doldurulurken kan hĂ‚lini alırdı. Boylece susuzluktan cĂ‚resiz kalmışlardı. İsrĂ‚iloğullarına ise boyle bir şey olmazdı. 10-İsrĂ‚iloğullarından biri oldurulduğu vakit kimin oldurduğu bilinemeyince, MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın duĂ‚sı ile dirilip, kendisini oldureni haber vermiştir. 11-MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚m kavmiyle Tih colune geldiği zaman, kavminin yiyeceği kalmadığı icin, MûsĂ‚ aleyhisselĂ‚ma gelerek coluk-cocuğumuzla aclığa dayanamıyoruz, dediklerinde MûsĂ‚ akeyhisselĂ‚m Allahu teĂ‚lĂ‚ya duĂ‚ etti. Kudret helvası ve bıldırcın kebabı indi. Her ne zaman isteseler onlerinde hazır olurdu. 12-Hazret-i MûsĂ‚^nın duĂ‚sı ile kuraklıktan kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hĂ‚lini almıştır. 13- Hazret-i MûsĂ‚ Tih sahrĂ‚sında bulunan İsrĂ‚iloğullarının durumunu merak edince bir kurt gelip onların hĂ‚llerini haber vermiştir. 14-Hazret-i MûsĂ‚'nın duĂ‚sıyla sarı dikenler altın olmuştur. Malı ve zenginliğiyle gururlanıp isyĂ‚n etmesinden dolayı malı ve mulku ile birlikte tere batırılan KĂ‚run, bu mûcize karşısında Ă‚ciz kalıp, hased ederdi. 15-Yolculukta hazret-i MûsĂ‚'ya uzun mesĂ‚feler kısalır, kısa zamanda cok uzak mesĂ‚feleri katederdi.