~~DİYET(İSYEN) DENEYİMLERİ
Boğulma tehlikesi atlatmayan cankurtaran, nezarette yatmayan polis, yangının ortasında kalmayan itfaiye eri, ameliyat masasında yatmayan operator doktor mudahale ettiği kişinin nasıl bir psikoloji icinde olduğunu tam anlamıyla kestiremez. Hayatının bir doneminde şişmanlık problemi yaşayan bir diyetisyen olarak pek cok calışma alanımız varken, ozellikle obezite alanını sectiğimi belirtmek isterim. “Obez insanlar genelde mutludur” deseler de yalan. Cok şişman olmasam da bedenimi fazla beğenmiyor, her istediğim kıyafeti giyemiyor, eğilip kalkarken zorlanıyor, hareket etmekten kacınıyor, hemen yoruluyor ve cok cabuk terliyordum. Zaten insan o kısır donguye girdi mi devamı geliyor: Şişmanlık cabuk yorulmaya neden oluyor, kişi spor yapmaktan kacınıyor ve spor yapmadıkca daha da şişmanlıyor. Onemli olan bu donguyu sonlandırmak ve tam tersini sağlayabilmektir. Zayıfladığını fark eden, hareket yeteneğinin ve ozguveninin arttığını goren kişi spora dort elle sarılmaya başlar. Sabır gosterip o ışığı gorebilenler mutlaka kazanırlar. Ben de bugune kadar kendi başımdan gecen bir deneyimi sizinle paylaşmak istedim:
Bunca yıllık gurmeyim, boyle diyet “gurme”dim
2009 Yaz mevsimi, İstanbul. Muayenehaneme zayıflama amaclı olarak yeni bir danışan başvurdu. Dahiliye uzmanımızla goruşturdum, klinik muayenesi gercekleştirildi, mevcut kan tahlillerini değerlendirdik ve ardından ilk adım eğitimine aldım kendisini. Yaklaşık 1 saat suren sunumun ardından kişiye ozel beslenme programını hazırlayacaktım. O esnada danışanımla aramda gecen diyalog sonrası diyetin iceriği bir anda değişiverdi:
- Diyetinizde bulunmasını istemediğiniz, sevmediğiniz, alerji veya duyarlılığınız olan bir besin var mı acaba?
- Boyle bir durum yok, ancak ozellikle bulunmasını istediğim bir şey var: Şarap
- Hangi sıklıkta ve ne kadar şarap tuketiyorsunuz acaba?
- Her akşam 2 kadeh icerim.
- Hazırlayacağım diyet programıyla bir hafta sonrasında ağırlığınızda ne kadar değişim olduğunu gormek ve sonrası icin diyetin enerjisini daha sağlıklı bir şekilde ayarlayabilmek adına ilk hafta buyuk onem taşımakta. En azından bu hafta icin hic alkol almasanız olabilir mi? Ozel bir durum veya davet olursa onu ayarlarız.
- Ancak ben şarap konusunda gurmeyim. İctiğim şarabın hangi ulkenin hangi uzum bağlarından elde edildiğini daha ilk yudumda size soyleyebilirim. Ayrıca şarap icmeyi cok da seviyorum. Siz ne yapın ne edin, ama benden 2 kadeh şarabı esirgemeyin lutfen…
“Anlaşılan zor bir danışan ile karşı karşıyayım” diye duşunurken, danışanım daha once başından gecen bir olayı anlattı bana ve işin seyri birden değişti:
- Yıllar oncesinde Prof. Dr. Ustun Korugan’a gitmiştim. Rahmetli, ileri yaşı sebebiyle diyet listesini ve onemli notları asistanına yazdırıyordu. Benzer konuşma Ustun Hoca ile aramızda gectiğinde “sorun değil, ayarlarız” dedi bana.
- Ya sonra?
- “Yaz kızım; 1 kibrit kutusu peynir” diye başladı soze. Ustun Hoca soyluyor, asistanı kağıda dokuyordu. Ben de “aman hocam, sakın şarabımı unutmayın” diyerek belirli aralıklarla hatırlatmalarımı yapıyordum. Diyetin sonunda Ustun Hoca “yaz kızım; 2 şişe şarap” dedi. Bir anda asistanı ile goz goze geldik ve ardından şaşkınlıkla Ustun Hocaya baktık. “Hocam, 2 kadeh diyecektiniz; diliniz surctu galiba” dedim.
- Eee, sonuc?
- Ardından “dilim falan surcmedi. Yaz kızım; 2 şişe şarap” dedi ve yuzume bakıp bıyık altından gulumseyerek “sanki icebileceksiniz!” diye ekledi.
- Siz ne yaptınız?
- İlk birkac gun diyete harfiyen uydum. Ara sıra 1 - 2 kadeh şarabımı da ictim. Hatta bir gun hic uşenmeden kendime ozel 2 şişe şarap aldım. Eee, ne de olsa doktorum musaade etmişti. Bir de ne goreyim: Birinci şişeyi bile bitiremedim! Kendime inanamadım. Bunun uzerine ilk kontrole gittiğimde “hocam helal olsun!” dedim. Ustun Hoca şaşkın. “Hayırdır?” diye sordu bana. Ben de kendisine “3 kuruşluk şarap keyfim vardı, affedersiniz ama mahvettiniz! Ben de kendimi bi’ şey sanıyordum” diye yanıt verdim ve başımdan gecen olayı anlattım.
- Gercekten de guzel bir hikaye imiş.
Bu muhabbetin ardından listemi tamamladım ve altına (her ne kadar monu planında alkol ile ilgili bir kelimenin yer almasını istemesem de) “Sınırsız Şarap” veya “Limitsiz İcki” gibi bir ibare ekledim. Sonuc mukemmel oldu. Her akşam alkol alan Bayan E, ozel davetler dışında alkol almaz hale geldi. Sınırsız veya limitsiz gibi bir kelime kullanmaktaki amacım; danışanımı sıkboğaz etmemek idi. Avucunuza aldığınız kumu ne kadar sıkarsanız, parmaklarınızın arasından o kadar cok kayıp gider ve elinizi actığınızda pek bir şey kalmadığını gorursunuz.
Ornek olarak; eşiniz akşam eve gelirken koca bir buket cicek alıp kapıyı calsa, “ne guzel bir surpriz bu boyle” ya da “bugun ozel bir gun de, acaba ben mi unuttum?” dersiniz. Peki, 2 gun ust uste cicek alıp gelse; “kesin bir kabahat işledi, şimdiden kendisini affettirmeye calışıyor” diye şuphelenirsiniz. Yılın her gunu elinde kocaman bir buket cicekle eve gelse? Duşuncesi bile pek inandırıcı gelmedi tabi, haklısınız. Sıradan bir hale gelir ve kesin sıkılırsınız. Bir de şu gozle bakalım: Yılın her gunu cicek alsa, sadece 1 gun eli boş gelse ne olur? Bahse girerim “nerde benim ciceğim?” diyerek kavga cıkartırsınız… Halbuki rutin olarak gercekleştirilen bir davranış haline getirmektense; doğum gunu, sevgililer gunu, evlilik yıldonumu gibi ozel gunlerde, hatta surpriz yapılarak zamanlı zamansız cicek verilmesi, karşınızdaki kişinin cok daha hoşuna gidecektir. Aynı durumu tatlı kacamaklar veya yenilen abur cubur tarzı zararlı besinler adına yorumlamak gerekirse; surekli tekrarlanan yaramazlıklar alışkanlık haline gelir ve gercek cazibesini kaybeder.
Dunyanın en luks, en pahalı restoranında bile anne yemeği ayarında bir tat bulabilmek mumkun değildir. Şahsen universiteye başladığım ilk gunlerde her gun mantı, doner, pizza, kebap vs yemek de oldukca keyifli gorunuyordu. Ancak ev dışı beslenme ihtiyacının doğduğu boylesi bir donemde her gun hazır besin yemekten icim dışım kurumuş, bıkmış ve sulu yemek arayışına girmiştim. O gun bugundur ev ve iş ortamımda onceliği daima sağlıklı besinlere vermeye başladım. Siz de kontrol altında tutabileceğiniz ev ve işyerinizin mutfağını “kale” gibi duşunun ve kalenizi duşmanların (yani zararlı besinlerin) ele gecirmesine izin vermeyin. İyi bir diyet henuz alışveriş aşamasında başlar. Zararlı besin almazsanız, dolayısıyla yemezsiniz. Kendi sahasında mağlup olan bir spor kulubunun deplasmanda galip gelmesi ne kadar zor ise, siz de kontrol altına alabileceğiniz her mekanda ve koşulda kontrolu sağlamak icin elinizden gelen gayreti sonuna kadar gosterin. Kacamak hakkınızı da sosyal ortamlara saklayın. Tabi ki zararlı besinlerin tuketim miktar ve sıklığına dikkat etmek koşulu ile…

[h=2]Muğla Diyetisyen uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]