Karşıda uc bin kişilik muşrik surusu…
Peygamberler Sultanı'nın (sallallahu aleyhi ve sellem) yanında ise bine yakın asker var…
Bir kişiye uc donanımlı asker…

HÂl boyle iken 300 munafık ‘Muhammed bizi oldurmeye getirmiş' diyerek ayrılıyor Muslumanlar safından…
Onlar bildikleri tek hayata korkakca donerken ufuklardan imanla dolu bir toz bulutu yukseliyor…
O mubarek kimse ufuklardan canından cok sevdiği Peygamber'ine yetişmek icin tozu dumana katarak geliyor...
Hazreti Hanzala… (radıyallahu anh)
Geliyor ve savaş başlamadan saflardaki yerini alıyor…
Hanzala… Ne bir gun once sevdiceğiyle evlenmesi… Ne gelecek duşuncesi… Uc yuz leşin kacıştığı meydana onu koşturan Allah ve Peygamber sevgisi…
Ve savaşın bir anında bir gunluk evli Hazreti Hanzala şehit oluyor…
Âlemlerin Efendisi'nin o suzme nur dudaklarından şu sozler dokuluyor: “Ben Hanzala'yı meleklerin gokle yer arasında, gumuş bir tepsi icinde, yağmur suyu ile yıkadıklarını gordum.”
Gasîl-ul-MelÂike: Melekler tarafından yıkanmış kimsenin yanına gidiyorlar ki; o guzel saclarından şıp şıp yağmur suyu damlıyor…
Donuşte hanımı Cemile Anne'mize soruyorlar bu işin icyuzunu kadınlar vasıtasıyla… Yuce sahabinin gec kalma telaşından gusul almayı unuttuğunu soyluyor annemiz utana sıkıla…
Bir titreten hakikat daha var…
Hazreti Hanzala Uhud'a doğru yola cıkacağı sırada, hanımı Cemile, orada bulunan kavminden dort kişiyi cağırıyor ve Hanzala ile evlendiklerini soyleyip, onları şahit tutuyor... Oradaki dort şahit soruyorlar:
- Buna ne luzum vardı?
Cemile annemizin sozleri yurek burkuyor, “Ruyamda semÂnın acıldığını ve Hanzala iceri girdikten sonra kapandığını gordum.”
Omer Cetin Engin (İlahiyatcı Yazar)