Kolsuz, ayaksız, kanatsız kalmış bir kuştur yetim. Ağlar, yanaklarında kurur
gozyaşı. Acıkır, midesinin konserini dinler kendisi. Duvar diplerinde cizer,
yalnızlığın resmini. Boynu bukuk olmayı en iyi onlar bilir.
Masumiyet en cok onlara yakışır.

Şefkate en cok onların ihtiyacı vardır.

Zemheride sevgisizliktir onları uşuten; soğuk değil.

İşte oyledir yetim…

Arkadaşlarının arasında arkadaşsız; kalabalıkların icinde yalnız…

Boyle bir yetimi buldunuz, gordunuz mahallenizde, sokağınızda, sınıfınızda,
okulunuzda.

Sofranızdaki, cantanızdaki yiyeceklerinizi paylaştınız onunla.

Evinize, sofranıza cağırıp sıcak bir corba icirdiniz ona.

İyilik kanatlarınızın altına aldınız onu, kalp sıcaklığıyla ısıttınız
yanaklarını.

Yalnızlık sarayının billur odalarından cekip alarak oradan kurtardınız onu.

Mujdeler olsun size!

Ne mutlu size!

İşte bir muştu size!

Sahabe efendilerimizden İbn-i Abbas (ra) anlatıyor:



Allah Resûlu (sas) buyurdu ki:

- Kim Muslumanlar arasından bir yetim alarak yiyeceğinden ve iceceğinden
yedirirse, affedilmez bir gunah işlememişse, Allah onu mutlaka cennete
koyacaktır.

Boyle guzel bir işi yapmışsanız mujdeler olsun size!

Ne mutlu size!

Akrabalarınıza, komşunuza, annenize, babanıza, konu komşunuza, hısım
akrabanıza bir gul gibi sunulacak bir haber işte.

Siz de olabilirdiniz gozyaşıyla uşuyen.

Siz de olabilirdiniz bayramın anlamını unutan; hatta hic bilmeyen.

Biliyorsanız şukredin.

Biliyorsanız aralayın cennetin kapısını.

Aralayın kapılarınızı sıcak sofralarınızda bir yetimi ağırlamak icin.

O zaman Efendimiz (sas)’in yukarıda soylediğimiz sozleri bir mujde
olacaktır.

Boylesi bir sevaba nail olmak icin adım atmamışsanız, hÂl fırsatınız var
demektir.

Yetimler, garipler, kimsesizler sizi bekliyor bir yerlerde.

Cennet sakinleri de cennette sizleri…

(alıntı)