İntrauterin İnseminasyon (IUI) veya Aşılama ne demektir?
İntrauterin inseminasyon kadının yumurtlama doneminde erkekten alınan spermlerin dışarıda belli işlemlerden gecirildikten sonra anne rahmine verilmesidir. Bu işlem oncesinde anneye bazı ilaclar verilerek yumurtlama sağlanabileceği gibi, doğal adet doneminde de yapılabilir
IVF ve ICSI nedir?
In vitro fertilizasyon veya tup bebek kadından alınan yumurtalarla, erkekten alınan spermlerin dışarıda laboratuvar ortamında birleştirilmesi ve dollenme gercekleştikten belli bir sure sonra anne rahmine yerleştirilmesidir. İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI) veya mikroenjeksiyon ise erkekten alınan spermlerin direk olarak yumurtanın icerisine enjekte edilmesi ve yine dollenme gercekleştikten belli bir sure sonra tekrar anne rahmine yerleştirilmesidir.
Kimlere Uygulanır?
Tup bebek ilk defa 1978 yilinda Edward ve Steptoe tarafindan Ingiltere’de uygulanmistir. Baslangicta tupleri tikali olan hastalar icin dusunulmus olan bir yontem olarak uygulama alanina konmakla birlikte, bugun bircok hasta grubunun tedavisinde basariyla kullanilmaktadir. Simdi tup bebek yonteminin uygulanabildigi hasta gruplarini kisaca gozden gecirelim:
1. Tubal faktor: Tubal faktor genel olarak tuplerin tıkalı olması veya tıkalı olmamakla beraber normal olarak fonksiyon gostermemesidir. Tuplerin acıklığının belirlenmesi icin başlangıcta histerosalpingografi adı verilen rahim filmi cekilir. Ancak bu filmde tuplerin acık olması her zaman tuplerin normal olduğunu gostermeyebilir. Tup ile cevre dokuları arasındaki yapışıklıklar veya tup icerisindeki dokuların daha once gecirilen enfeksiyonlar veya cerrahi girişimler nedeniyle azda olsa zedelenmesi, tupler acık olmasına karşın, normal olarak fonksiyon gostermesini engelleyebilir. Bu nedenle tuplerin durumunu tam olarak gozlemeleyebilmek icin bazen laparoskopi gibi endoskopik tanı yontemlerine gereksinim duyulabilir. Tuplerdeki tıkanıklığın yerine ve hasta yaşına bağlı olarak cerrahi şansı verilebilir. Ozellikle daha once tupleri bağlanmış hastalarda cerrahi tedavi sonrası normal yollardan gebe kalabilme oranı oldukca yuksektir. Ancak tup tahribatı fazla olan hastalarda ve tıkanıklığın tupun rahimden uzak olan bolumunde olması durumunda cerrahi ile başarı şansı duşuktur ve tup bebek uygulaması daha uygundur. Ayrıca hasta yaşının ileri olduğu hastalarda cerrahi ile zaman kaybedilmesi yerine direk olarak tup bebek uygulanması daha uygundur. Daha once iltihabi bir nedenle tuplerinde tıkanıklık saptanan bazı hastalarda ultrasonografide veya laparoskopi sırasında tuplerin icinde sıvı birikimi olduğu gorulebilir. Hidrosalpenx adı verilen bu durumda tup bebek uygulamadan once tuplerin ameliyatla alınmasının gebelik oranını artırdığı bildirilmektedir. Bu nedenle bu grup hastalarda tup bebek uygulamadan once laparoskopik yolla tuplerin alınması onerilmektedir.
2. Endometriozis: Endometriozis rahim ic tabakasında bulunan ve her ay adet kanamasına neden olan dokunun rahim dışında bir yere yerleşmesi olarak adlandırılır. Endometriozisin en cok yerleştiği dokulardan en onemlisi yumurtalıklardır. Yumurtalıklara yerleşen endometriozis bazen cukulata kisti adı verilen kistlere neden olabilir. Endometriozis genel olarak hastalığın yaygınlık durumuna gore 4 evrede incelenmektedir. Erken evrelerde cocuk olmasını nasıl engellendiği bilinmemekle birlikte, ileri evrelerde daha cok hastalığa bağlı olarak ureme organlarında oluşan yapışıklıklar ve tahribatlar nedeniyle gebelik gercekleşmemektedir.Erken evre hastalarda direk gozlem ile veya aşılama ile ciftlerin bir bolumunde gebelik gorulebilir. Yine ileri evre hastalarda cerrahi girişimle hastaların bir bolumu tedavi edilebilir. Belli bir gozlem suresi, cerrahi tedavi veya aşılama ile başarı sağlanmayan hastalarda son tedavi seceneği olarak tup bebek uygulanmaktadır.
3. Yumurtlama Bozuklukları: Bilindiği gibi kadınlarda genellikle her ay yumurtalıklardan bir yumurta atılır. Ancak bazı hastalarda yumurtlama olayı seyrek olabilir veya hic olmayabilir. Bunun en klasik orneği “polikistik over sendromu” adı verilen hastalıktır. Burada hastalarda yumurtlama seyrektir veya hic gercekleşmez, vucutta tuylenme olabilir, aşırı kilo alımı ve kısırlık gorulebilir. Bu grup hastalarda eğer erkekte bir anormallik yoksa ilk tedavi seceneği yumurtalıkların uyarılması ve uygun donemlerde cinsel ilişkidir. Hasta gebe kalamamışsa aşılama ve son tedavi seceneği olarak tup bebek uygulamasına kadar gidilebilir.
4. Erkek Faktoru: Cocuk sahibi olamama nedenlerinin yaklaşık % 50’sini erkeğe bağlı nedenler oluşturmaktadır. Bu nedenle cocuk sahibi olma isteği ile başvuran hastalarda ilk yapılması gereken tetkik sperm analizidir. Genel olarak sperm sayısının en az 20 milyon/ml, hareketinin en az % 50 ve normal şekilli sperm oranının Dunya Sağlık Orgutu Kriterleri’ne gore en az % 50 ve Kruger kriterlerine gore en az % 4 olması normal olarak kabul edilmektedir. Bu değerlerin herhangi birisindeki bozukluk normal yollardan bebek sahibi olunmasını zorlaştırabilir. Sperm sayı ve kalitesinde hafif bir bozukluk varsa oncellikle 4-6 ay aşılama denenebilir. Başarı sağlanmayan hastalarda direk olarak mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Ayrıca sperm sayı ve bozukluğu hafif olsa bile kısırlık suresi uzun ise aşılama yapılmadan direk olarak mikroenjeksiyona gecilebilir. Sperm sayı ve kalitesinde ileri derecede bozukluk olan hastalarda direk olarak mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Bazı hastalarda hic sperm gorulmeyebilir. Azospermi adı verilen bu durum sperm kanallarındaki bir tıkanıklığa veya testislerde sperm yapımındaki bir bozukluğa bağlı olabilir. Neden ne olursa olsun azospermide mikroenjeksiyon en iyi tedavi yontemi mikroenjeksiyondur. Normal tup bebek uygulaması ile başarı şansı cok duşuktur. Bu hastalarda PESA, MESA, TESA veya TESE adı verilen işlemlerle elde edilen spermlerle yumurtalar enjekte edilir ve dollenme sağlandıktan belli bir sonra elde edilen embryolar transfer edilir.
5. Servikal Faktor: Cocuk sahibi olamayan ciftlerde nedenlerin % 5 ile % 10’nu rahim ağzına ait faktorler oluşturur. Bu o bolgededeki bir enfeksiyon, anatomik bozukluklar v.b olabilir.
6. Acıklanmayan İnfertilite: Ciftlerin % 10-15’nde cocuk sahibi olmaya engel olabilecek herhangi bir neden bulunamaz. Bu ciftlerde rutin olarak yapılan tetkiklerde bir neden bulunmamasına karşın, detaylı tetkiklerde bir bolumunde neden acıklanabilir, ancak bu tedavideki tutum konusunda buyuk bir değişikliğe yol acmaz. Bu grup hastalarda ilk tedavi seceneği yumurtalıkların verilen ilaclarla uyarılması sonrası aşılamadır. Aşılama ile 4 ay başarı sağlanmayan hastalarda mikroenjeksiyon uygulanmaktadır. Yine evllik suresi uzun olan hastalarda aşılama yapılmadan direk olarak mikroenjeksiyona gecilebilir. (İnfertilite hakkında ayrıntılı bilgi icin tıklayınız.)
7. İmmunolojik İnfertilite: Ciftlerin bir bolumunde cocuk sahibi olamamanın nedeni eşlerden herhangi birinin bağışıklık sistemindeki bir bozukluk olabilir. Orneğin kadın erkek spermini tahrip eden antikor adı verilen maddeler uretebilir veya erkek kendi spermini tahrip eden antikorlar uretebilir. Ancak bağışıklık sistemindeki bu bozukuluklar ile cocuk sahibi olamama arasındaki ilişki henuz kesin olarak ortaya konamamıştır. Bu hastalarda da ilk tedavi seceneği aşılamadır. Başarı sağlanmayan hastalarda mikroenjeksiyon uygulanmalıdır. (İnfertilite hakkında ayrıntılı bilgi icin tıklayınız.)
Tup Bebek veya Mikroenjeksiyon Uygulamasının Basamakları
1.Başvuru
2.Muayene ve tedavi protokolunun belirlenmesi
3.Yumurtalıkların verilen ilaclarla uyarılması
4.Yumurtaların toplanması
5.Embryo transferi
1. Başvuru: Tup bebek veya mikroenjeksiyon uygulaması icin oncellikle hastaneye başvurmak gerekmektedir. Bu sırada hastadan geniş olarak oyku alınır, işlemin uygulama aşamaları, maliyeti, tedavinin riskleri ve tedavi sonucları konusunda bilgi verilir.Ayrıca daha once yapılan tetkikler incelenip, eksik tetkikler istenir.
2. Muayene: Muayene sırasında hastanenin rahim ve yumurtalıkları değerlendirilip, tedavi icin uygun olup, olmadığına karar verilir. Ultrasonografide yumurtalıkların gorunumu bize tedavide nasıl yanıt alabileceğimiz konusunda onemli bilgiler sağlamaktadır ve beklenen yanıta bağlı olarak tedavi protokolu belirlenmektedir. Ayrıca embryo transfer aşamasında hangi kateterin kullanılacağı bu muayene sırasında onceden denenmekte ve dolayısı ile transfer işlemi daha kolay hale getirilmektedir.
3. Yumurtalıkların Uyarılması: Tedavinin en onemli basamağını oluşturmaktadır. Yumurtalıkların uyarılması sırasında hastaya hangi tedavi rejiminin uygulanacağı, hasta yaşı, ultrasonografide yumurtalıkların gorunumu, hormon sonucları ve daha once tup bebek uygulanmış hastalarda bir onceki donemdeki tedavi yanıtına gore belirlenir. Genel olarak uygulanan tedavi protokolleri şunlardır:
Kısa Protokol: Burada hastaya adetinin 1. gunu GnRH analoğu (Suprecur, Suprefact, Suprefact proinjection, Lucrin, Decapeptyl, Zoladex) başlanır ve tedavinin 3.gunu gonadotropinlere (Humegon, Pergonal, Metrodin, Metrodin-HP, Follegon, Puregon, Gonal-F) gecilir. Yumurtalıklarda follikul adı verilen ve icinde yumurta olduğu kabul edilen kucuk kistler belli bir buyukluğe eriştikten sonra ve hormon seviyelerine gore hem GnRH analoğu, hemde gonadotropinler kesilir ve yumurta catlatma iğnesi adı verilen hCG preparatı (Pregnyl, Profasi) verilir. Yumurta catlatma iğnesi yapıldıktan 36 saat sonra yumurtalar toplanır ve toplama işleminden 2 ile 5 gun sonra embryo transferi yapılır. Embryo transferinin yapılacağı gun embryo sayısı, kalitesi ve hastanın daha once denemesi olup olmamasına bağlı olarak değişiklik gosterebilir.
Uzun Protokol: En cok uygulanan tedavi yontemidir. Burada adetin 20-21. gunlerinde GnRH analoğu başlanır, ve bir sonraki adetin 3.gunu gonadotropinlere başlanır. Yine hormon durumuna gore ve follikuller belli bir buyukluğe ulaştıktan sonra hCG yapılır. Ondan sonraki tedavi aşamaları yukarıdaki gibidir.
Stop GnRH Protokolu: Bu tedavi rejiminde uzun protokolde olduğu gibi adetin 20-21.gunleri GnRH analoğu başlanır ve bu ilac adetin 1.gunu kesilir. Adetin 3.gunu gonadotropinlere başlanır. Tedavinin daha sonraki aşmaları yukarudaki protokollerle aynıdır.
Sadece Gonadotropin Verilmesi: Bu tedavi rejimi yumurtalık yanıtı oldukca duşuk olan ve daha once yumurtalıkları uyaran hormonların beyinden salgılanmamasına bağlı olarak hic adet gormeyen hastalarda uygulanır. Bu tedavi rejiminde hic GnRH verilmeden direk olarak adetin 3.gunu gonadotropinlere başlanır. Tedavinin daha sonraki aşamaları yukarıdaki rejimlerle aynıdır.
CC-hMG Protokolu: Burada gonadotropinler yine yumurtalıkları uyaran haplarla (Klomen, Gonaphene) ile birlikte kullanılır. Adetin 3.gunu haplara başlanır ve 2-3 gun sonra gonadotropinlere başlanır.
4. Yumurtaların Toplanması: Yumurtalar olgun hale geldikten sonra hastanın daha once aldığı butun ilaclar kesilir ve gece belirlenen saatte yumurta catlatma iğnesi yapılır (Pregnyl, Profasi).Yukarıda belirtildiği gibi 36 saat sonra hastanın isteği ve bazen doktorun tecihine gore genel veya lokal anestezi altında yumurtalar toplanır. Yumurtaların toplandığı gunden başlamak uzere 5 gun sure ile Prednol ve Monodoks başlanır. Ayrıca vajinal yoldan kullanılmak uzere gebelik testinin yapıldığı gune kadar Ultragestan başlanır ve gebe kalan hastalarda gebeliğin 10. haftasına kadar devam edilir.
5. Embryo Transferi: Daha once belirttiğimiz gibi yumurtaların toplanmasından 2 ile 5 gun sonra yapılır.
6. Embryo Dondurulması: Hastalara genellikle 2 ile 5 embryo transfer edilmektedir. Daha cok embryosu olan hastalarda fazla olan embryolar hastanın onayı alınarak dondurulur.
7. Gebelik Testi: Embryo transferinden 10-12 gun sonra yapılır. İlk test hem idrar, hemde kanda yapılır. Testi pozitif olana hastalar 2 gun sonra tekrar cağrılarak kan değerine tekrar bakılır ve gebeliğin normal gidip, gitmediği değerlendirilir. Eğer beklenen duzeyde yukselme gostermemişse takibe devam edilebilir.
8. İlk Ultrasonografi: Gebelik testi yapıldıktan 2 hafta sonra, yani gebeliğin 6.cı haftasında yapılır. Bazı hastalar 1-2 hafta sonra tekrar cağrılarak gebeliğin seyrine bakılabilir. Ultrasonografisi normal olan hastalar daha sonra aylık takiplere cağrılır.
MESA nedir?
Erkek hastaların bir bolumunde spermlerin dışarıya boşalmasını sağlayan kanallarda doğuştan, daha sonra gecirilen enfeksiyon veya cerrahiye bağlı olarak bir tıkanıklık olabilir. Bu grup hastalarda sperm alabilmek icin mikroskop altında spermlerin dışarıya boşalmadan once depolandığı ve epididim adı verilen bolgeye girilerek sperm alınmasına MESA denir.
PESA nedir?
PESA yine kanallardaki tıkanıklığa bağlı olarak spermin dışarıya boşalamadığı hastalarda iğne ile epididime girilerek sperm elde edilmesidir. MESA’ya alternatif olarak yapılan bu işlem cok daha basit olup, cok daha kısa bir sure icinde yapılabilmektedir.
TESA nedir?
TESA veya PTSA adı verilen işlem doğuştan veya daha sonra testisleri etkileyen bir nedene bağlı olarak sperm yapımının yetersiz olduğu ve sperm tahlilinde hic sperm gorulmeyen hastalarda testise bir iğne ile girilerek sperm elde edilmesidir. Ayrıca tıkanıklığa bağlı olarak spermin dışarıya boşalamadığı hastalarda PESA işlemi ile sperm bulunamazsa yine TESE uygulanır. Diğer bir grup hasta ise sperm tahlilinde sperm olmasına karşın, hic hareketli spermi olmayan hastalardır.
TESE nedir?
TESE yukarıdaki yontemlerle sperm bulunmayan hastalarda testislerin direk olarak acılarak alınan parcalardan sperm elde edilmesidir.
DESTEKLİ YUVALAMA nedir?
Destekli yuvalama enaz 4 hucre evresinde olan embryoların dış zarının inceltilerek rahim icine tutunma olasılığının artırılmasıdır. Bu işlem kimyasal veya mekanik yolla ve laser ile yapılabilir. Kullanılan yontemin başarı şansı uzerinde bir etkisi yoktur. Bu konuda cok fazla sansasyon olmasına karşın, acıkca soylemek gerekir ki işlemin yararlılığı kesin olarak ortaya konamamıştır. Bu konuda yapılan calışmalarda normal hastalarda yararlılığı gosterilememiştir. Bu nedenle dunyada genel olarak kabul edilen goruş belli bir grup hastaya uygulanmasıdır.
Tedavi Sırasında Karşılaşılan Sorunlar
1. Tedavinin İptal Edilmesi: Daha once sozettiğimiz gibi hastaya hangi rejimin başlanacağı ve ilac dozunun belirlenmesinde en onemli faktorler kan hormon duzeyleri, ultrasonografide yumurtalıkların gorunumu ve hasta yaşına bağlı olarak değişen yumurtalık rezervidir. Ancak hastalar her zaman beklenen yanıtı vermeyebilir. Bu nedenle yumurta gelişimi yetersiz olan hastalarda tedavi iptal edilip yeni bir tedavi başlanabilir veya hic yanıt vermeyen bazı hastalarda tedavi tamamen sonlandırılabilir.
2. Yumurta Bulunamaması: Bazı hastalarda ultrasonografi ve hormon değerleri izlenen yumurta gelişim normal olmasına karşın, aspirasyon sırasında hic yumurta bulunmayabilir. Bu duruma ileri yaş ve yumurtalık rezervi duşuk olan hastalarda daha sık rastlanmaktadır.
3. Dollenmenin Olmaması: Bazı hastalarda elde edilen yumurtalar normal olmasına karşın dollenme olmayabilir. Bu daha cok normal tup bebek uygulanan hastalarda gorulen bir sorun olup, acıklanamayan infertilite ve sperm bozukluklarında daha sık gorulmektedir. Mikroenjeksiyon uygulamasında dollenme olmama olasılığı oldukca duşuktur.
4. Transfer Zorluğu: Bazı hastalarda transfer teknik olarak zor olabilir veya nadiren mumkun olmayabilir.
5. TESA veya TESE’de Sperm Bulunamaması: Normal verilen ornekte hic sperm bulunmayan ve spermin gectiği kanallarda tıkanıklık saptanmayan hastaların % 50’sinde sperm bulunmaktadır. TESA veya TESE işlemi yumurta toplama gununden bir gun once yapılmaktadır. Sperm bulunmayan hastalarda tedavinin daha sonraki işlemi iptal edilmekte veya ciftin onayı alınarak olgun olmayan sperm hucreleri kullanılmaktadır. Olgun olmayan sperm hucreleri kullanılarak elde edilen gebelikler bildirilmesine karşın, olasılık son derece duşuktur.
6. Gebelik Testi Oncesi Kanama: Test gununden dah once kanaması olanlarda gebelik şansı duşmekle birlikte gebelik olmadığını gostermez. Ozellikle az miktarda kahverengi kanaması olanlarda fazla korkmamak gerekir.
Gebelik Oranları
Gebelik oranları hasta yaşı, elde edilen yumurta sayısı, oluşan embryoların kalitesi, verilen embryo sayısı, rahim icinde bebeğin yerleştiği tabakanın kalınlığı ve gorunumune bağlı olarak değişkenlik gostermektedir.
Gebelik Sonrası Karşılaşılan Sorunlar
1. Biyokimyasal Gebelik. Bazı hastalarda gerek idrarda, gerekse kanda yapılan testlerde gebelik saptanmasına karşın, daha sonra yapılan takiplerde hormon yukselişi yeterli olmayabilir ve bu daha sonra kendiliğinden normale duşebilir. Gebelik hormonunun (Beta-hCG) 20 Unite’nin ustunde ve 1000 Unite’nin altında olması, ultrasonografide gebelik kesesi gorulmemesi ve daha sonra kendiliğnden normale inmesi biyokimyasal gebelik olarak adlandırılmaktadır. Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir.
2. Duşuk: Ultrasonografide gebelik kesesinin gorulmesi klinik gebelik olarak adlandırılmaktadır. Tup bebek veya mikroenjeksiyon sonrası elde edilen gebeliklerin % 20’si duşukle sonuclanmaktadır (20 haftadan once gebelik kaybı). Duşuk oranı gebeliğn ilk 6 haftasında daha yuksek olup, 12 haftadan sonra % 5 oranına inmektedir. Gebelik sırasındaki her kanama bir duşuk tehdidi olarak kabul edilmelidir. Bu donemde istirahat ve ultragestan kullanımına devam edilmesi dışında onerilebilecek bir tedavi bulunmamaktadır.
3. Dış Gebelik: Tup bebek uygulanan hastaların % 4-5’inde ve mikroenjeksiyon uygulanan hastaların % 2’sinde dış gebelik gorulebilmektedir. Kanda gebelik hormonu yeterli duzeyde yukselmeyen hastalar dış gebelik yonunden takibe alınır. Daha sonra belirli bir hormon duzeyine karşın, ultrasonografide gebelik saptanmaması veya rahim dışında gebelik izlenmesi ile tanı konulmaktadır. Dış gebelik tanısı alan hastalarda tedavi genellikle cerrahi olup, daha cok laparoskopik olarak yapılmaktadır. Bazı hastalarda sadece gozlemle dış gebelik gerileyebilir veya dışardan verilen bir ilacla (Methotrexate) ile sonlandırılabilir.
4. Coğul Gebelik: Tup bebek veya mikroenjeksiyon uygulamalarında oluşan gebeliklerin yaklaşık % 25-30’u coğul gebeliktir. Aşılamada da yine coğul gebelik oranı % 20 dolayındadır. Bunların coğunluğu ikiz gebelik olmakla birlikte, ucuz ve dorduz gibi daha fazla sayıdaki gebeliklere ratslanabilmektedir. Ucuz ve daha fazla gebeliği olan hastalara gebeliğin ikize indirilmesi onerilir. Kabul eden hastalarda “multifetal reduksiyon” adı verilen işlem yapılır. Burada hastanın kabul ettiği sayıdan (orn. İkiz veya ucuz) daha fazla olan bebeklerin kalbine potasyum verilerek kalbin durması sağlanmaktadır. Bu işlem lokal anestezi ile yapılabilmektedir. Bu işlem cifti psikolojik olarak oldukca rahatsız etmekle birlikte, kalan bebeklerin yaşam oranının ve gebelik risklerinin (hem anne, hemde bebekler acısından) azaltıldığı unutulmamalıdır. Bebek sayısı arttıkca erken doğum ve bunun bebekte yarattığı olumsuzluklar, annede tansiyon sorunları gibi riskler oldukca artmaktadır. Ancak yapılan işlemin teorik olarak % 6-7 oranında gebeliğin tamamen yokedebileceği de gozonunde bulundurulmalıdır.
5. Erken Doğum: Yukarıdada belirttiğimiz gibi ikiz ve daha fazla gebeliklerde erken doğum oranı tek gebeliğe oranla oldukca yuksektir. Bu nedenle hastalar sıkı bir şekilde takip edilip, 20-24 haftada rahim ağzı kalınlığı olculmekte ve gerekirse rahim ağzına dikiş atılabilmektedir. Ayrıca daha once erken doğum oykusu olan bazı hastalarda gebeliğin 14 haftasında rahim ağzı acıklık ve kalınlığına bakılmaksızın dikiş atılabilir.
6. Kromozom Anomalileri: Yapılan calışmalarda tup bebek uygulanan hastalarda kromozom anomalisi oranının normal toplumdan farklı olmadığı gorulmuştur. Ancak mikroenjeksiyon uygulamasında teorik olarak bu oranın daha yuksek olması gerektiği duşunulmekle birlikte, yine yapılan calışmalarda normal topluma gore bir farklılılk olmadığı gosterilmiştir. Ozellikle ileri derecede sperm sayı ve kalite bozukluklarında ve hic sperm olmadığı icin TESA veya TESE yapılan hastalarda doğacak erkek bebeğinde ileride cocuk sahibi olmama riskinin teorik olarak normalden daha yuksek olabileceği cifte hatırlatılmaktadır. Yine doğuştan spermin dışarıya boşalmasını sağlayan kanallarda tıkanıklığı olan hastalarda kistik fibrozis adı verilen bir hastalığın taşıyıcısı olabileceği de hatırlatılmaktadır.
[h=2]İzmir Kadın Doğum uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Aşılama, tup bebek ve mikroenjeksiyon
Sağlık0 Mesaj
●15 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Aşılama, tup bebek ve mikroenjeksiyon