Kurtulmak İstiyorsan Sultanımızı Uzme!!


Yıldırım Bayezid Han, Niğbolu zaferinde kazanılan ganimetlerle muhteşem bir mescid yaptırmak ister. Mimarlar bugunku Ulu cami’nin bulunduğu mevkide karar kılarlar. Soz konusu arsa uzerinde evi, bahcesi olanlara başka yerden muadil yer verilir. Hatta ceplerine birkac kese altın sıkıştırılır gonulleri hoş edilir. Ancak ihtiyar bir kadıncağız bir “Evim de evim” feryadı tutturur ki sormayın! Değerinin ustunde ucretlere omuz silker, butun tekliflere “Olmaz” der. Once vezirler, sonra bizzat Sultan, kadının ayağına gider, iknaya calışırlar. Ama o direnir.

Sultan Bayezid Han, caminin yerini beğenmiştir. Hic hesapta olmayan puruz canını sıkar. Hatta divanı toplar, cozum yolu arar. Kadılar “Mal onun, satarsa satar, satmazsa satmaz!” derler. Meclis caresizlik icinde dağılırken Bayezid Hanın aklına damadı gelir. Emir Sultan hazretlerini bulur meseleyi anlatır.

Mubarek sadece tebessum eder, “Acele etme!” der, “Bir gecede neler değişmez?”

İhtiyar kadın o gece ruyasında mahşer meydanını gorur. Annenin cocuğundan kactığı bir dehşet anıdır! Kalabalıkta korkunc bir azap endişesi vardır. O arada bir dalgalanma olur. Muslumanlar Âlemlere rahmet olarak yaratılan Resulullah efendimizin yanına koşarlar. Şefaate kavuşan kavuşana. Kadıncağız da niyetlenir, ama bırakın yurumeye, kıpırdamaya mecali yoktur. Ayakları vucudunu taşıyamaz, ıstırapla yerleri tırmalar. Feryat figan ağlamaya başlar... İşte tam o sırada Emir Sultan hazretleri gelir ve sorar:
- Nicin ağlıyorsun anneciğim?
- Herkes Cennete gitti, ben bir başıma kaldım burada!
- Kurtulmak istiyor musun?
- Hic istemez miyim? - Oyleyse Sultanımızı uzme! Ertesi gun kadın ayağı ile gelir, evini verir. Ustelik onune konulan altınları bağışlar camiye