Astım, son yılların en sıkıntılı hastalıklarından biri olup, genel olarak cocukluk cağı ve genclik cağı hastalığı olarak bilinmektedir. Ancak son 30 yıldır astımlı hasta sayısında cok ciddi artışlar olduğunu bilmekteyiz ve bu hastaların yaşlarının spektrumuna baktığımızda hic de az sayılmayacak kadar yaşlı astımlı hastamız olduğunu goruyoruz. Evet eski cağlara hatta yıllara gore son yıllarda uzamış bir insan omrunden bahsetmek mumkun, bu sebeple yaşlı nufusumuzda artış da kacınılmazdır. Bu sebeple yaşlılarımızı eskisinden cok daha fazla olarak hem yaşamımızda hem de bizler kliniklerimizde cak daha fazla goruyoruz. Onların sağlıklı ve huzurlu bir omur gecirmesi hepimizin asli gorevlerinden olmalıdır. Araştırmalar gozden gecirildiğinde yaşlılarda astım tanısını koymak hem zor hem de bir cok hastalıkla karışma olasılığı nedeniyle yanlış tanılar oldukca fazladır. Bir cok hastamızın aslında astım olduğu kanaatine cok kolay varmamıza rağmen maalesef bu yaşlılarımız yanlış tanı ve gereksiz ilaclarla oyalanmakta ve belki de sağlıklarını her gecen gun daha da kaybetmektedirler. Aslında doğru tanı almış bir astımlı yaşlı hastanın tanı ve tedavi yonetimi eğer bu işle ilgili hekimle tarafından uygulanırsa son derece sağlıklı bir omur surmek olasıdır.

Dunya sağlık orgutunun 1963 raporuna gore yaşlılık kronolojik olarak tanımlanmıştır. Buna gore; 45 ila 59 yaş arası, orta yaşlılar; 60 ila 74 yaş arası, yaşlılar; 75 yaş ve ustu olanlar ise ileri yaşlılar olarak tanımlanmıştır. Birleşmiş Milletler Raporu (1980)’ na gore ise yaşlanma 60 yaş sonrasında başlamaktadır. Ancak bu rakamların son donemde 65 yaş uzerine cekilme eğilimi olduğunu gormekteyiz. Ulkemiz nufus dağılımına baktığımızda da yaşlı sayımızın ve dolayısıyla nufusa oranının giderek arttığını gormekteyiz. 1990 yılında 65 yaş ustu insanlarımızın genel nufusa oranı % 4; 2010 yılında % 6,1 iken bu oranın 2010 yılında % 7,7, 2025 yılında ise % 9 dolayında olması beklenmektedir. Dolayısıyla yaşlı nufusumuz gelişmemize paralel olarak artmaktadır ve artacaktır. Bizlerin gorevi de yaşlılarımıza sağlılıklı bir omur surmeleri icin sahip cıkmak, her turlu sorunlarına doğru ve yerinde yaklaşımlarla kesin cozum bulmak, hastalıklarını en iyi şekilde tedavi etmektir.

Alerjik hastalıkların genel olarak cocukluk ve genclik cağı hastalığı olduğu bilinmekle birlikte, ilk belirtilerini yaşlılık doneminde verdiği hasta sayısı hic de az değildir. Bu sebeple alerjik astım hastalığı da pekala yaşlılıkta ortaya cıkabilir ve doğru tanı almalıdır.

Ortalama insan omrunun giderek uzamakta olduğu ve cevresel faktorleri de hesaba kattığımızda astımın ileri yaştaki kişilerde de ciddi sağlık problemi olarak her gecen yıl daha cok sorun yaratacağını duşunmekteyiz. Şu an icin Turkiye genel polulasyonunda astım sıklığı % 6-7, cocuklarda %5-8, erişkinlerde % 5 oranında iken 65 yaş uzeri vakaların sıklığını belirlemek icin yeterli calışma olmadığını gormekteiyz. Yurt dışı verilerinde ise 65 yaş uzeri % 4-10 oranında astımlı vaka gorulmektedir. Yine tablonun geneline baktığımızda cocukluk ve erişkin yaşta başlayan astımın daha cok alerjik astım şeklinde olduğunu goruyoruz; buna rağmen yaşlı hastalımızın da alerjik astım şeklinde karşımıza geldiğini gormekteyiz.

Yaşlı vakalarımızda 3 tip astım gormekteyiz. Bunlardan birincisi, hastalığın cocukluk ve/veya geclikten beri var olduğu ve yaşlılığa kadar alevlenme ve sonmelerle devam ettiği Tip-A; ikincisi cocukluk v/veya gencliğinde astım belirtileri ortaya cıkmış, ancak daha sonra tedavi ile yıllarca sessiz kalmış, sonunda yaşlılıkta bulguların tekrar gorulduğu Tip-B; son olarak da astıma ait belirtilerin yaşlılıkta ortaya cıktığı ve tanı aldığı Tip-C’ dir. Hangi tip olursa olsun pratik uygulamalarımızda hem tanı, hem tedavi hem de takipte bu vakalarda zorlandığımız aşikardır. Ancak, doğru hekim secimi ile bu uc zorluktan (tanı + tedavi + takip = 3T) da kolayca sıyrılmak işten bile değildir.

Tanı esnasında anamnez ve hastalık hikayesi alırken belirgin zorluklar olduğu ya da olabileceğini akıldan cıkarmamak gerekir, dolayısıyla, sabırla hastayı dinlemek ve bu konu icin zaman harcamak gereklidir. Yaşlıda var olabilecek olan yandaş hastalıkların olduğu, kullandığı bir cok ilacın da astım ve benzeri klinik tablolara ait bulgulara sebep olabileceği mutlaka bilinmelidir. Bunun icin bir cok hastalık ve ilacın astım bulguları uzerine olabilecek etkilerini cok iyi bilmek ve değerlendirmek gerecektir. Laboratuvar tanısı esnasında kullanılan testlerin doğruluk ve guvenilirlikleri de değerlendirmeyi yapan hekimin uygulamasına ve tecrubelerine gore oldukca fazla değişebilmektedir. Bu nedenle hastaya mutlaka yeterince vakit ayrılmalı, testler titizlikle uygulanmalı, tanı değerlendirmesinde hekimin onceki tecrubeleri de goz onune alınarak resmin tamamı gorulmeye calışılmalıdır. Tanı esnasında en cok karışabilecek durumlar olarak; kalp yetmezlikleri, anfizem, kronik bronşit, kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH), gastro-ozefajiyal reflu (GOR) ve tumorlerdir. Ayrıca hastamızın kullandığı anti-hipertansifler, non-steroid anti inflamatuvarlar (romatizma ilacları) ve beta blokerler (ki ozellikle kalp damar hastalıkları, tansiyon yukseklikleri ve ritim bozukluklarında kullanılır) astım bulgularını kotuleştirebileceği icin mutlaka gozden gecirilmelidir. Testleri yaparken de ozellikle IgE testleri acısından yaşlılardaki temel immun yanıt değişimlerini goz onunde bulundurarak zayıf cevaplar alabileceğimizi aklımızdan cıkarmamalıyız. Bu nedenle bu testlerin de konuya hakim alerji ve immunoloji uzmanları tarafından yapılması mutlak bir gerekliliktir.

Tedavide de zorluklar olabilir. An hatlarıyla bunlar: Hastalık, daha kronik olma eğilimindedir; bir cok yaşlı, uzman yerine pratisyen hekimce takip edilmektedir; ilaclara alınan cevap cok daha az olmaktadır; ilac yan etkileri cok daha fazla gorulmektedir; diğer hastalıklar icin kullanılan ilaclarla gecimsizlik olabilmektedir; yalnız yaşayan yaşlılarda tedavi duzensiz olabilmektedir; ilaca (ozellikle inhalerlere) uyum azdır; beyinsel ve motor fonksiyonlarda kısıtlanma nedeniyle kullanım gucluğu gozlenmektedir. Buradaki değişkenlere baktığımızda hastalığın tedavisinin mutlaka profesyonellerce yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Cok ozel bir populasyon olan yaşlılarımızın bu ozel hastalıklarını da doğru doktorlara yaptırmalıyız.

Tedavide yaşanılan zorluklar, takipte de karşımıza cıkabilmektedir. Astımın genel olarak kronisite gosterdiğini biliyoruz; dolayısıyla uzunca sureler takip edilmesi mutlaka zorunlu olan da bir hastalıktır. Bu vesile ile astımlı yaşlı hastalarımızın rutin kontrollere gelmesi gerekmektedir. Ancak; yaşlılarda rutin kontrollere gelebilme olanağı genc ve erişkinlere gore daha azdır. Burada da hasta eğitimi on plana cıkmakta ve yaşlımızı, hastalığı ve takibinin ciddiyeti konusunda yeterince zaman harcayarak eğitmemiz gerekliliği doğmaktadır. Tum basamaklara baktığımızda hastalığın, tanısı, tedavisi ve takibi icin ciddi bir zaman ve emek harcamak gerekmektedir. Ancak bunları hepsi yaşlılarımızın sağlığı ve mutluluğu icin gereklidir. Yaşlı astımlı hastaların sıklıkla acil servise başvurabileceği, akut ataklarla hekime gidebileceği bilindiği icin tıp eğitimi esnasında tum hekimlerimize bu hastalığın acil atak tedavisi hakkında bilgiler aktarma zorunluluğumuz da gun ışığına cıkmaktadır. Takip esnasında kullanılan PEF ve spirometri uygulamaları, cihaza uyumsuzluk, kas gucsuzluğu, goğus duvarı rijiditesinin artması, hatalı uygulamalar, zorlu ekspirasyona bağlı baş donmeleri ve yine zorlu ekspirasyona bağlı bronkospazm nedeniyle zorluk yaratabilmektedir.

Yaşlı hastalarımızın tedavisindeki amaclarımız ise şoyle sıralanabilir:
- Egzersiz dahil gunluk normal aktiviteyi sağlamak,
- Kronik semptomları onlemek,
- Acil servis dahil, hastaneye atak nedeniyle gelişi en aza indirmek,
- Yan etkisi en az ya da hic olmayan ilacları secmek,
- Hastayı ve yakınlarını hastalık ve gidişi hakkında yeterince bilgilendirmek…

Bilindiği uzere astım tedavisinde bir cok ilac ve uygulama yontemi vardır. Ancak burada, kişiye ozel olarak uygun ilac ve cihaz secmek gereklidir. Yaş, efor kapasitesi, fiziksel aktivite ve ekonomik duruma gore en uygun, en az yan etkili ve mutlak endike olan ilac/ilaclar kullanılmalıdır. Konu ile profesyonelleşmiş ve tecrubeli hekiminiz size doğru tedavi konusunda yardımcı olacaktır.

Sağlıklı gunler dileğiyle…
Prof. Dr. Cengiz KIRMAZ


[h=2]İzmir Dahiliye uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]