[h=1] You do not have permission to view link Giriş yapın veya uye olun.
[/h]
Cesaretle savaşırsınız+ onurla savaşırsınız... Peki aslında
ne icin savaşırsınız?
Savaşımızı+ şovalyelerimizin neden savaştığını anlayabilmek icin
coğunluğun unuttuğu bazı gercekleri yeniden gun
ışığına cıkarmalıyız. İcinde bulunduğumuz savaşın kokleri
evrenin başlangıcına dek uzanıyor. Ne de olsa dunya hep
bugunku gibi bir yer değildi.
Bizim zaman diye adlandırdığımız donemden once yalnızca mistik bir boşluk vardı ve bu boşlukta cok eski+ hicbir ozel şekli olmayan enerjiler dolanıyordu. Bilinmeyen bir sebeple bu eski enerjiler yavaş yavaş bicim kazanmaya başladı. Bu cisimleşme/maddeleşme sırasında cok ozel bir guc bilinc kazandı.
Logos adındaki bu gucun tek amacı kendi yansımasını yaratmaktı. Yuksek dağları+ derin vadileri ve masmavi gokyuzu ile Carnac dunyasına ilk şekil veren o oldu. Sonra+ kayaları yontması+ vadileri ve okyanusları doldurması icin suyu getirdi. En sonunda dunya mistik boşlukta turkuaz renkli bir mucevher gibi salınan muhteşem bir yere donuştu. Ancak+ Logos tatmin olmamıştı. Yarattığı nehirlerin+ okyanusların ve gollerin ihtişamına tanıklık edecek birilerinin olması gerektiğini hissediyordu. Kayalar ve dağlar tek başlarına gorkemliydi fakat hicbirinde hayat yoktu.
Logos+ dağları yapmak icin kullandığı enerjiden artanlar ile hayatı yarattı. Artık suda yuzen balıklar ve toprakta yetişen ağaclar vardı. Ardından yeryuzunde hayvanlar belirdi ve gokyuzunde kuşlar suzulmeye başladı. Logos+ son olarak+ kendisine benzeyen insanları yarattı. İnsanlar+ Logos gibi+ dunyayı kendi ihtiyaclarına gore şekillendirme gucune sahipti.
Bir sure herşey yolunda gitti. Logos+ insanlar onu Tanrı diye adlandırıyordu+ durumdan memnundu; yarattıkları ise kendilerine bahşedilen dunyanın tadını cıkarıyordu.
Oysa yakında hepsinin huzuru bozulacaktı.
Yansıması olan insanları yaratma telaşı icinde Logos+ bir enerji parcasına bicim vermeyi atlamıştı. Unutulan bu parca+ yuzyıllar boyunca+ karanlık bir vadide guzel bir cisme donuşturuleceği anı bekledi durdu.
Başlarda oldukca sabırlıydı.
“Logos ’un benim icin ozel bir planı vardır.” diye duşunuyordu. “Belki de beni neye donuştureceğine henuz karar vermedi.”
Uzun bekleyişin sonunda+ biraz ilgi gordukten sonra terkedilen her bilincli varlığın yaptığı gibi+ sabrı tukendi ve ofkesi kabarmaya başladı. Logos ’unkine benzeyen bilinci sayesinde+ unutulan bu enerji parcası yavaş yavaş kendine bicim vermeyi başardı. Ustelik insanlar gibi sınırlı bir şekli yoktu+ aksine her değişimde insanların sınırlarının otesine geciyordu. Değiştikce daha da gucleniyor+ unutulduğu icin duyduğu ofke gitgide buyuyordu.
Logos+ Unutulan ’ı nihayet hatırladığında cok gec olmuştu. Unutulan+ kendine Pathos adını veren bir varlığa donuşmuştu. Logos ’un gucune kafa tutacak kadar kuvvetliydi+ fakat icinde ondaki merhametin zerresini taşımıyordu. Aksine+ Logos ’un ozenle yarattığı herşeyi mahvetmek icin yanıp tutuşuyordu. İntikam almak uğruna yaptığı ilk hamle dunyaya Değişim getirmek oldu.
Pathos ’un getirdiği Değişim yuzunden dort mevsim+ gece ile gunduz+ hayat ve olum ortaya cıktı. Pathos icin bu yeterli değildi+ kendisinin duyduğu acıyı ve terkedilmişlik hissini Logos ’un da tatmasını istiyordu. Pathos+ bir avuc kumu aldı; her bir kum tanesine+ ileride insanlığın gunahları olarak anılacak+ en karanlık duygu ve durtuleri doldurdu. Ardından her bir zerreyi alıp insan doğasına ekti. İnsanlar Logos ’tan uzaklaşmaya ona yuz cevirmeye başladı. Hukmetmeye ve yok etmeye yarayan hırsı+ şehveti ve arzuyu tatmışlardı.
Tanrıcan'nın Tebessumu
Pathos ’un olumu getirmesiyle Logos ’un dunyanın
gorkemli varlığının sonsuza dek sureceği yonundeki hayali yıkıldı.
Cunku+ Logos ’un sadece yaratma gucu vardı+ yenileme
gucu yoktu. Boylece+ Pathos ’un oyle bir niyeti olmadığı halde+
hayat ve olum arasındaki ayrım yeni bir varlığın ortaya
cıkmasına neden oldu. Olenlerin geride bıraktığı enerjilerden
yeni hayatlar yaratma gorevi yeni tanrıya+ Hayat Tanrıcası
Akara ’ya verildi.
Akara her canlı ile devamlı bir ilişki icindeydi. Yaşlanıp olenleri gozetir+ onların yerini genclerin almalarını sağlardı. Dunya uzerindeki canlıları Logos ’un anlayamadığı bir şekilde anlamayı başarıyordu. Kendisine hic saygı gostermedikleri halde canlıları ona aitlermiş gibi seviyordu. Zaman gectikce+ uzuntu icindeki Logos ’un onlardan uzaklaştığını fark etti; yarattıklarının değiştirilmesine ozellikle olmesine katlanamayan Logos onları ihmal etmeye başlamıştı. Akara+ yaratıcı rehberlik etmediği surece hayatın verimli yaşanamayacağını biliyor+ uzuluyordu.
Bazen insanlar şoyle dua ediyordu:
Biz senin cocuklarınız+
Unutmuş olsan da
Terketme bizi asla.
“Belki+” diye duşundu Akara. “Belki bu cocuklara kendi cocuklarım gibi sahip cıkmalıyım.”
Logos+ Akara ’nın niyetini anladı; yarattıklarını tamamen kaybetmekten korktuğundan sorumluluklarını yerine getireceğine dair Akara ’ya soz verdi. Tanrıca bir sureliğine rahatlamıştı.
Tam Logos sozunu tutmak uzere işe koyulduğunda Pathos yeniden ortaya cıktı. Bu defa+ Logos ’un en başta yarattıklarından birini+ Logos ’un uzerinde ilk kez ruzgarı hissettiği+ bulutlara ilk kez dokunduğu dağları yok etmeye karar vermişti. Pathos+ Carnac ’ın cekirdeğinin derinliklerinden ateşi cağırdı; cok sevdiği dağlarının yıkılması karşısında dehşete kapılan Logos Pathos ’u durduramadı. Yok edici alevler ormanları tutuşturmuş+ nehirleri kurutmuştu. İnsanlar tanık oldukları felaket karşısında caresizdi+ pek coğu hayatını kaybetmişti.
Logos derin bir kederle yeniden kabuğuna cekildi+ artık ona ait olmayan dunya ile ilgilenmiyordu.
Bu defa Akara+ Logos ’un sorumluluğunu ustlenmekte kararlıydı. Ancak Logos ’un kolay vazgecmeyeceğini biliyordu. Hayatın surdurulebilmesi icin+ dunyayı zayıf yurekli Logos ve acımasız Pathos ’tan kurtarmak uzere bir komplo duzenledi.
Akara ’nın bu arzusu yeni bir Tanrı ’nın yaratılmasına neden oldu: Cypher. Yeni Tanrı+ yıkım ve aldatmacadan başka bir şey bilmiyordu.
Akara+ Logos ’un yanına gidip ona yeni Tanrı ’dan bahsetti. “Yok etme gucu var+ ne daha fazlası ne daha azı. Onun gucunu kullanarak Pathos ’tan kurtulabilirsin.”
Akara ’nın anlattıklarını dinleyen Logos sevinc icinde Cypher ’ı aramaya koyuldu. Dunyayı yeniden eski haline getirme hayalleri ile oradan uzaklaşırken Tanrıca ’nın yuzunde beliren tebessumu goremedi.
Hayatın Duzenbaz Meyvelerı
Cypher+ Logos ’un beklediği gibi bir Tanrı cıkmadı. Yine de
Logos+ Hayat Tanrıcası ’na guvenip Cypher ’dan
yardım istedi.
Elbette Logos+ Akara ’nın coktan Cypher ’a gidip ona diğer
iki Tanrı ’yı nasıl yok edeceğini anlattığından haberdar
değildi. “Once Pathos ’un oldurmelisin.” diye Cypher ’a tavsiyede
bulundu. “Logos idealist ve zayıf olandır; onu daha sonra
da oldurebilirsin.”
Pathos ile yapılacak karşılaşma icin hazırlanmaya başlayan Logos etrafındaki bulutları toplayarak bir kılıc yaptı. Buluttan kılıcı o kadar guzel bicimlendirmişti ki keskin aletin oldurucu ozelliği adeta maskelenmişti. Yaptığı kılıcı Cypher ’a verdi ve birlikte Pathos ’un yaşadığı Carnac ’ın en karanlık vadisine doğru yola koyuldular.
Onlar yaklaşırken Pathos golgelerin arasından sıyrıldı ve ağactan yapılmış sihirli mızrağını ustlerine fırlattı. Mızrak adeta cevresine hayat enerjisi yayıyor+ beraberinde sukunet taşıyordu. Boyle bir silahı ancak bir tek kişi yapabilirdi+ silahı yapan Tanrıca onları uzaktan seyrediyordu.
Dovuş cok hızlı ve şiddetli suruyordu. Dovuşculer tek kelime etmeden mucadele ediyordu. Cypher parlak kılıcını havaya kaldırdı+ Pathos ardı ardına gelen hamleleri savuşturmayı başardı. Dovuşu izleyen Logos+ Pathos ’un hak ettiği sona kavuşması icin sabırsızlıkla bekliyordu. Silahları ile yenişemeyen iki Tanrı+ zafer kazanmak icin ozel guclerini kullanmaya başladı. Once Pathos+ guneşi ve yıldızları ortadan kaldırarak dunyayı karanlığa boğdu. Cypher bir an icin kor oldu. Pathos mızrağını ileri fırlattı+ rakibinin omzunu sıyırıp gecen mızrak yeşil bir ışık sactı. Mızraktan yayılan yeşil ışık Cypher ’ın gormesine ve Pathos ’un sol kolunu kesmesine yetti.
Pathos acıyla bağırarak dizlerinin uzerine coktu; yaşam gucunu kaybediyordu. Cypher ve Logos zafer sevinciyle birbirlerine bakarken Pathos ve Cypher arasında belli belirsiz bir değişim gercekleşti. Dış gorunuşleri değişmemiş olsa da yaşam gucleri ikisinin bedeni arasında yer değiştiriyordu. Pathos+ -sihirli değiştirme yeteneği- sayesinde artık Cypher ’ın bedenindeyken Cypher ’ın ruhu az evvel yaraladığı mağlup bedene hapsolmuş yatıyordu.
Cok acı cekmesine rağmen Cypher ’ın ruhu olume direniyordu. Mızrağı hızla fırlattı ve daha once kendisine ait olan bedene sapladı. O sırada Pathos beden değiştirmeyi akıl edişini kutlamakla meşgul olduğundan mızrağı fark etmedi. Sihirli mızrak Tanrı ’nın kalbine saplanıp onu yok etti.
Pathos olmuştu+ Cypher ise olmek uzereydi. Cypher+ artık guclerinin yok etmekle sınırlı olmadığını hissediyordu. Ruhların değişimi nedeniyle+ biraz caba gosterirse o da bir zamanlar Pathos ’un yapabildiği gibi değişime yol acabilirdi. Yeni yeteneğiyle once kesik koluna odaklanarak akan kanı durdurdu. Daha sonra tendon ve kemiklere yoğunlaşarak onların buyumesini ve yeniden kesilen uzvun şeklini almasını sağladı.
Tamamen iyileşince ayağa fırladı+ yeni gucunu herkesin duyması icin bağırdı: “Yeniden doğdum! Artık eşsizim+ korkun benden!”
Guc gosterisinde bulunmak icin vadiyi paramparca ederek bir tapınak inşa etti. Ancak bu tapınak taştan değil camdan yapılmıştı. Keskin kenarları dort bir yana ışık sacıyordu.
Zamanla insanlar tapınağa hayranlıklarını sergilemek+ yaratıcısı yeni ve guclu Pathos-Cypher ’a saygılarını gostermek amacıyla buraya akın ettiler.
İnsanlıgn Kacışı Ve El Morad
Pathos ve Cypher arasındaki dovuş ve Pathos- Cypher
varlığının ortaya cıkışı Carnac ’ta birtakım değişimlere yol
actı. Cicekler kokularını kaybetti+ ani mevsim değişiklikleri
baş gosterdi ve yeraltı suları kahverengi adeta paslı
akmaya başladı. Ustelik yakında başka değişiklikler
de gorulecekti.
Bu değişikliklere yol acan Pathos-Cypher ’ın yaptıkları değildi. O+ insanların kendisine gosterdiği ilginin tadını cıkarmakla meşguldu.
Boylece aradan yıllar gecti ve insanlık 6 buyuk krallığa bolundu: Colde kurulu savaşcı Hellsgarem+ celik gemileri ve limanları ile Bluegrant+ beyaz şehir Anrdeam+ muhteşem mahsulleri ile unlu Planisad+ ticaret merkezi Brisbia ve tum krallıkların en uzak ucunda bulunan El Morad.
Krallıklar oluşurken+ dunyada meydana gelen değişimler yalnızca mevcut yaratıkları değil başka şeyleri de etkiledi. Kurda ve ayıya benzeyen ama onlardan cok daha korkunc ve vahşi olan devasa yaratıklar gorulmeye başlandı+ ustelik sayıları her gecen yıl artıyordu. Daha şaşırtıcı olanı da taş ve sihirden yaratılmış varlıklardı. En kotuleri ise tum hayatı kendi anladıkları duzeye (olmemeye) getirmeye calışan zombilerdi.
Cehennemden gelen yaratıkların sayısı o kadar artmıştı ki yuksek duvarlar ile cevrili+ sadık muhafızlarla korunan şehirler bile onlara karşı koyamıyordu. İlk duşen krallık Planisad oldu+ boylece yiyecek sıkıntısı baş gosterdi. Kısa sure sonra+ Brisbia ve Arrdeam kaybedildi. Ulu barbar krallığı Hellsgarem bile hayatta kalamadı+ krallığın duşuşunu gormektense şehri kendileri yakmayı tercih ettiler. Buradan kurtulanlar+ şehirlerinden kacıp El Morad ’a gitmekte olan Bluegrant gemilerine sığındılar.
El Morad kralı Manes sığınmacıları koşulsuz kabul etti. Gucu yerinde olanlar+ henuz saldırıya uğramayan tek şehrin savunmasını kuvvetlendirmek uzere orduya alındılar. Yeni savaş alanları inşa edildi+ gerekli malzemeler temin edildi ve yeni silahlar yapıldı. El Morad halkı şehirlerini kaybetmemeye kararlıydı+ kendi şehirlerini bırakıp kacanlarsa yeni evlerini bağlılıkla savunmaya hazırdı. El Morad insanlığın son kalesiydi. Kaybedilirse insanlığın sonu olurdu.
Şovalyelerın Yukselısı
Yedi uzun yıl boyunca olmeyen yaratıklar ve canavarlarla
savaştılar. Kral Manes+ yıllarca dualarına kulak vermeyen+
olanlara seyirci kalan tanrılara yakarıp durdu. İnsanlar hala
direniyor hatta guclenmeye başlıyordu.
Savaşın ilk iki yılı gectiğinde El Morad sakinleri saldırılara
alışmıştı. Direnişleri sağlamdı+ savaş tekniklerini
geliştirmişlerdi. Sonunda+ guvenli duvarların arkasından
cıkmaya bile cesaret ettiler. Onlara metal ve ağac sağlayan şehrin ardındaki dağların arasından gecitler acıp silahlı birliklerini ormanlara gonderdiler ve toprağı ekmeye başladılar. Başlangıcta urun yetiştirmek zor oldu+ ancak zamanla insanları dağlara veya yeraltına yerleştirerek mahsul ekimi icin şehrin guvenli duvarları arasında boş alanlar yaratmayı başardılar.
Ucuncu yılda+ artık tecrube kazanmış olan askerler sadece saldırıları geri puskurtmeyi beklemekten vazgecip canavarları avlamaya başladılar. Savaşcılar evlerine kahramanlık ve zafer hikayeleri ile donuyordu. Bu savaşcılar daha sonra biraraya gelerek Şovalyeler olarak bilinen birliği oluşturdular. Şovalyeler+ El Morad dışında yaşar ve hayatlarını gorevlerine adardı+ bazıları sihir yapmayı ve şifa ilmini bile oğrenmişti. Boylelikle yıllar gecti ve şovalyeler guclenerek varlıklarını surdurdu.
Savaşın yedinci yılının son gecesinde+ olağanustu bir şey yaşandı. El Morad uzerine kızıl yağmur yağmaya başladı. Uzaklarda beliren yeşil bir sis tabakası şehre doğru surukleniyordu. Urkutucu bir ses duyuldu+ insanlar ilk kez kapılara doğru kacmaya başladılar. Hicbiri korktuğunu inkar edemezdi.
Kral Manes son bir umutla tanrılara yalvardı.
Tanrılardan biri sesine kulak verdi. “Benden dileğin nedir?”
“Halkım her gun oluyor. Lutfen bize yardım edin.”
“Yardıma ihtiyacınız yok.”
“Fakat halkım her gun oluyor. Şimdiyse bu korkunc yağmur ve sis baş gosterdi. Halkım sonumuzun geldiğini duşunuyor. Nasıl yardıma ihtiyacımız olmaz?”
“Yardıma ihtiyacınız yok.”
Halkının kurtuluşunu sağlamakta kararlı olan Kral yalvardı. “Fakat siz guclusunuz! Siz dilerseniz herşey yoluna girebilir. Biz sizin aciz kullarınız.”
“Kullar da felaketlerden nasibini alır+ siz benim kullarım olacaksınız. Bugun dualarınızı kabul etmek icin değil sonunuzun yaklaştığını haber vermek icin ortaya cıktım.”
Kral ofkelenmeye başladı. Tanrı ’ya bağırma curetini gostererek “Eğer bize yardım etmeyecekseniz biz o sonu hep birlikte karşılayacağız.” dedi.
Tanrı coktan gitmişti. Kral hangi Tanrı ile konuştuğunu bile bilmiyordu. Ona cevap veren Logos muydu? Yoksa Akara ya da Pathos- Cypher mı?
Yedi uzun yıl boyunca olmeyen yaratıklar ve canavarlarla savaştılar. Kral Manes+ yıllarca dualarına kulak vermeyen+ olanlara seyirci kalan tanrılara yakarıp durdu. İnsanlar hala direniyor hatta guclenmeye başlıyordu.
Savaşın ilk iki yılı gectiğinde El Morad sakinleri saldırılara alışmıştı. Direnişleri sağlamdı+ savaş tekniklerini geliştirmişlerdi. Sonunda+ guvenli duvarların arkasından cıkmaya bile cesaret ettiler. Onlara metal ve ağac sağlayan şehrin ardındaki dağların arasından gecitler acıp silahlı birliklerini ormanlara gonderdiler ve toprağı ekmeye başladılar. Başlangıcta urun yetiştirmek zor oldu+ ancak zamanla insanları dağlara veya yeraltına yerleştirerek mahsul ekimi icin şehrin guvenli duvarları arasında boş alanlar yaratmayı başardılar.
Ucuncu yılda+ artık tecrube kazanmış olan askerler sadece saldırıları geri puskurtmeyi beklemekten vazgecip canavarları avlamaya başladılar. Savaşcılar evlerine kahramanlık ve zafer hikayeleri ile donuyordu. Bu savaşcılar daha sonra biraraya gelerek Şovalyeler olarak bilinen birliği oluşturdular. Şovalyeler+ El Morad dışında yaşar ve hayatlarını gorevlerine adardı+ bazıları sihir yapmayı ve şifa ilmini bile oğrenmişti. Boylelikle yıllar gecti ve şovalyeler guclenerek varlıklarını surdurdu.
Savaşın yedinci yılının son gecesinde+ olağanustu bir şey yaşandı. El Morad uzerine kızıl yağmur yağmaya başladı. Uzaklarda beliren yeşil bir sis tabakası şehre doğru surukleniyordu. Urkutucu bir ses duyuldu+ insanlar ilk kez kapılara doğru kacmaya başladılar. Hicbiri korktuğunu inkar edemezdi.
Kral Manes son bir umutla tanrılara yalvardı.
Tanrılardan biri sesine kulak verdi. “Benden dileğin nedir?”
“Halkım her gun oluyor. Lutfen bize yardım edin.”
“Yardıma ihtiyacınız yok.”
“Fakat halkım her gun oluyor. Şimdiyse bu korkunc yağmur ve sis baş gosterdi. Halkım sonumuzun geldiğini duşunuyor. Nasıl yardıma ihtiyacımız olmaz?”
“Yardıma ihtiyacınız yok.”
Halkının kurtuluşunu sağlamakta kararlı olan Kral yalvardı. “Fakat siz guclusunuz! Siz dilerseniz herşey yoluna girebilir. Biz sizin aciz kullarınız.”
“Kullar da felaketlerden nasibini alır+ siz benim kullarım olacaksınız. Bugun dualarınızı kabul etmek icin değil sonunuzun yaklaştığını haber vermek icin ortaya cıktım.”
Kral ofkelenmeye başladı. Tanrı ’ya bağırma curetini gostererek “Eğer bize yardım etmeyecekseniz biz o sonu hep birlikte karşılayacağız.” dedi.
Tanrı coktan gitmişti. Kral hangi Tanrı ile konuştuğunu bile bilmiyordu. Ona cevap veren Logos muydu? Yoksa Akara ya da Pathos- Cypher mı?
You do not have permission to view link Giriş yapın veya uye olun.
Knight Online Hikayesi Geniş Anlatım.
Knight Online0 Mesaj
●2 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Online Oyunlar
- Knight Online
- Knight Online Hikayesi Geniş Anlatım.