ANTİ - AGİNG DİYE BİR ŞEY VAR MI GERCEKTEN?
Bilim adamlarına gore yaşlanma doğuştan itibaren başlar, cunku yaşlanma hucrelerin eskimesidir. Farklı hucreler değişik zamanlarda eskir ve olur. Peki, bebekler neden yaşlı gorunmez? Nedeni ise bebeklikte, cocuklukta ve genclikte buyume devam ettiği icin eskiyen hucrelerin buyuk coğunluğu yenilenir. Yetişkinliğe ulaşıldıktan sonra ise hucre eskimesi ve olmesi hızlanırken yenilenmesi yavaşlar. O halde yaşlanma kacınılmaz doğal bir olaydır. Halk arasında, yaşlanma deyince daha cok cildin kırışması, belin bukulmesi, kulakların duymaması, gozlerin iyi gormemesi, belleğin zayıflaması gibi gozlemlenebilir değişmeler ve bazı hastalıkların ortaya cıkması anlaşılır. Oysa “kronolojik” yaş denen ve insanın doğduğu tarihle hesaplanan yaşla, gorunduğu ve hissettiği yaş arasında bazen buyuk fark olabilmektedir. Kronolojik yaş yalnızca yasal işlemlerle değiştirilebilir, ancak sağlığa ve beslenmeye dikkat ederek ve yaşama sevincini surdurup “icimizdeki cocuğun” yaşlanmasına izin vermeyerek gorunduğumuz ve hissettiğimiz yaşı surekli genc tutabiliriz.
Demek oluyor ki yaşlanma durdurulamaz, ama ihtiyarlık geciktirilebilir. Beklenen yaşam suresini ve kalitesini yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme ile artırmak mumkundur. Ağac yaşken eğilir. Her donemdeki beslenme şekli, bireyin sonraki donemde genel durumunu etkiler. Bebelikte beslenmenin cocukluk cağına, cocukluk cağında beslenmenin genclerin durumunu etkilemesi gibi; yaşlılar, her donemdeki beslenme ve yaşam biciminin etkilerini taşırlar. Bu yuzden bireyin icinde bulunduğu yaş grubunun ozelliklerine gore beslenmesi, sonraki donemlere hazırlık yonunden onemlidir.
Yaşamdan beklenti cok onemlidir. Bir toplulukta “kac kişi uzun yaşamak ister?” denilince buyuk bir coğunluk el kaldırır. “Kac kişi sağlıklı bir yaşam ister?” denildiğinde belki daha fazla sayıda el havaya kalkar. Olayı şu şekilde carpıtırsak; “98 yaşına kadar yaşayacaksınız, ama hayatınızın son 32 senesi yatalak olarak gececek”. Ya da “cok sağlıklı olacaksınız, kimseye muhtac olmayacaksınız. Ancak 34 yaşında oleceksiniz.” Sonucta her 2 durum da sizi “uzun ama sağlıklı bir yaşam” beklentisi ile karşı karşıya getirecek. En iyi senaryo da bu olsa gerek. Romatizma, katarakt, şeker ve kalp hastalığı, kanser, bellek kaybı gibi sorunların olmadığını, yaşamınızın sonuna kadar kimsenin yardımına gereksinim duymadığınızı duşunun. Boylece sağlıklı bir yaşlanmaya herhalde coğumuz hayır demeyiz. Gunumuzde yaşlılıkla ilgili araştırmaların tumu bu amaca yoneliktir.
Teknolojik gelişmeler, sağlık hizmetlerinin iyileşmesi ve yaşlılarla ilgili araştırmalara ayrılan kaynaklar, ozellikle gelişmiş ulkelerdeki yaşam suresini onemli olcude uzatmıştır. Bugun gelişmemiş ulkelerde ortalama yaşam suresi 48 yıl iken, gelişmekte olan ulkelerde biraz daha uzun (Turkiye’de 68 yıl), gelişmiş ulkelerde ise yaklaşık 78 yıldır. Uzun yaşayan insanlarla yapılan roportajlarda “bunun sırrı nedir?” sorusuna genellikle az ve oz beslenme, temiz cevre, stressiz yaşam, bol hareket gibi yanıtlar verdiklerini duyarız.
Ne ekersek onu biceriz. O nedenle sağlıklı ve uzun yaşam ilkeleri hayat tarzı haline getirilmelidir. Bunun temelinde eğitim yer almaktadır. Kişi beslenmesine dikkat eder, kilo fazlalığı olsun olmasın egzersiz yaparsa ve bunu da yaşam şekli haline getirirse yaşlanmak kabus haline gelmeyecektir. Belirli aralıklarla
· Check - up yaptırmak,
· Vucut analiz cihazları ile vucuttaki yağ, kas, su oranını ve metabolizma hızını oğrenmek,
· Koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanmak (aşılama, hic şişmanlamamak),
· Sağlık konularında ilgili uzman goruşlerini dinlemek yeterli gelecektir.
İnsan, var olduğu gunden bu yana yaşlanmayı geciktirme cabası icindedir. Ancak şimdiye kadar genc kalmayı sağlayıcı sihirli bir besin ya da başka bir faktor bulunamamıştır. Yapılan araştırmalarda, yaşlılığı geciktirme acısından umut verici olarak duşuk enerjili, buna karşılık C, E, B6, B12 vitaminleri, beta-karoten, folik asit, kalsiyum gibi besin oğelerini bolca iceren bir diyet ortaya cıkmaktadır. Bu besin oğelerinin bircoğu bağışıklık sisteminin guclu tutulmasında rol oynamaktadır. Genellikle yaş ilerledikce vucudun bağışıklık sistemi zayıflamakta, dolayısıyla hem bakteri ve viruslerden kaynaklanan hastalıklar, hem de kanser, kalp, romatizma gibi hastalıklar yaşlılıkta daha cok ortaya cıkmaktadır. Sozu gecen besin oğelerinin bir kısmı ise aynı zamanda antioksidan olarak gorev gorurler. Beta-karoten, C ve E vitaminleri, yaşlanmayı hızlandıran ve bircok hastalığa neden olan serbest radikallerle savaşırlar.
Araştırıcılar, bu besin oğelerinin alımının yaşlandıktan sonra değil de orta yaşlıyken artırılmasının yaşlanma surecini geciktireceğini belirtmektedir. Tabii ki iyi beslenmenin bebeklikten yaşlılığa kadar tum yaşam boyu uygulanması gerekmektedir. Ancak, ne yazık ki hemen her toplumda en kotu beslenen gruplar arasında yaşlılar vardır.
Bunun nedenleri şunlar olabilir:
İştah, tat ve koku duyuları yaşla azalır.
Diş sorunları nedeniyle ciğneme zorlaşabilir.
Mide yanması, hazımsızlık, kabızlık gibi sindirim sorunları artabilir.
Alışveriş ve yemek hazırlama sorun olmaya başlar.
Ekonomik zorluklar icindeki yaşlıların besleyici gıda satın almaları zorlaşır.
Yaşlılıktaki en onemli sorunlardan biri de kilo almadır. Yaşla birlikte hareketin ve kas kutlesinin azalması ve metabolizmanın yavaşlaması vucudun enerji harcamasını azaltır. Eğer gencliğimizdeki miktarda yemeye devam edersek ve egzersiz yapma alışkanlığımız da yoksa şişmanlama kacınılmaz olur. Şişmanlık da, kalp, şeker, tansiyon, hatta kanser gibi bircok hastalığın riskini artırmaktadır. Yaşlandıkca kilo almaktan yakınanların dikkat etmeleri gereken bir nokta, zayıflama diyeti yaparken kas kutlesini kaybetmemeye calışmaktır. Kontrolsuz ve egzersiz yapılmadan uygulanan zayıflama diyetlerinde genellikle kas dokusu da kaybedilmektedir. Oysa diyetle birlikte egzersiz de yapılırsa yalnızca yağ yakılmakta, kas kutlesi korunmaktadır. Kas daha cok enerji harcadığından zayıflama daha kolay olmaktadır.
Yaşlandıkca enerji ihtiyacında, etkinlik derecesine gore azalma olmakla birlikte, genel olarak besin oğeleri ihtiyacı azalmaz, tersine artabilir. Bunun nedenlerinden biri yaşlandıkca besin oğelerinin vucuttaki kullanımlarının azalmasıdır. Aldığınız vitamin ve mineralleri azaltmadan enerjiyi duşurmek icin daha cok meyve, sebze, kepekli tahıllar, yağsız etler ve sut urunleri yemek gerekir. Eğer, kişi az yemekte zorlanıyorsa hareketini artırmasında yarar vardır. Egzersiz aynı zamanda besin oğelerinin de daha iyi kullanılmasını sağlar. Orneğin, duzenli egzersiz yapıldığı zaman alınan kalsiyum kemiklere daha etkin olarak yerleşir. Bugunku veriler ışığında, yaşlıların vitamin ve minerallere ihtiyac miktarları yetişkinlerinki kadardır. Onemli olan, yaşlılıkta tum vitaminlerin besinlerle yeterince alınmasıdır. Ozellikle B grubu vitaminleri ve C vitaminin ek olarak verilmesinin yaşlılara iyi geldiğine yonelik araştırmalar mevcuttur. Son yıllarda, E vitamininin yaşlılığı geciktirici etkisi olabileceği uzerinde durulmaktadır. Bu vitaminin, hucre zarındaki yağların bozulmasını onlemede rolu olduğu, bu yolla hucre sağlamlığının korunduğu ileri surulmektedir.
Sebze ve meyvelerde bulunan bircok antioksidan, yaşlanmanın panzehiri olarak gorulmektedir. Vitaminler, mineraller ve enzimler sayesinde yaşam kalitesi gelişmekte ve ortalama yaşam suresi uzamaktadır. Sağlığın yanı sıra guzellik iksiri gorevi de goren meyve ve sebze suları, icerdikleri vitaminlerle sac, tırnak, cilt şikayetlerini de ortadan kaldırmaktadır.
İyi beslenmenin, vucudun olduğu kadar beynin de yaşlanmasını geciktirdiği ispatlanmıştır. Orneğin, surekli kahvaltı yapan yaşlıların yapmayanlara oranla belleklerinin daha guclu olduğu belirlenmiştir. Diyetlerine B vitaminleri eklenen yaşlıların bellekte tutma ve oğrenme yeteneklerinde gelişme gorulmuştur. Tersine, kanlarındaki B6 ve B12 vitaminleri ve folik asit duzeyi duşuk bulunan yaşlılar zihinsel testlerde başarılı olamamaktadır. C, E vitaminleri ve beta-karoten gibi antioksidan vitaminler de beyin hucreleri uzerindeki oksidatif stresi azaltıp beyne giden kan damarlarını acık tuttuklarından, bu vitaminleri bol alan yaşlıların bellekte tutma, algılama ve mantık yurutme yeteneklerinin daha iyi olduğu belirlenmiştir. Daha cok yaşlılıkta ortaya cıkan ve beyne yeterli kan gitmediği icin aşırı unutkanlığa neden olan Alzheimer hastalığı ile savaşmada E vitamini ve diğer antioksidanların onemli rolu bulunmuştur. Ayrıca, balıkta bol bulunan DHA adlı yağ asidinin de beyin işlevlerinde etkisi vardır. Demek ki, yaşlanmayı onleyici tek bir mucize besin olmadığı halde genel olarak iyi bir beslenme alışkanlığı edinilmesi en azından gec ve sağlıklı yaşlanmaya katkıda bulunabilir.
OZETLE…
Sağlıklı yaşlanma icin ozetle şu ipuclarını verebiliriz:
Yağ, şeker ve tuz miktarını azaltın.
Gun icerisinde bol sıvı alın, diyet lifi (posa) iceren besinleri bolca tuketin.
Antioksidan vitaminleri ve B vitaminlerini almayı, balık yemeyi ihmal etmeyin.
Bol kalsiyumlu besinler tuketin, hareketli olun, haftada en az 2-3 kez acık havada yuruyun.
Yemeklerinizi zevk alarak yiyin.
Yaşama dort elle sarılın ve stresiniz varsa azaltmaya calışın. Gunumuzde stresli bir yaşam coğumuz icin kacınılmazdır. Yine de stresle baş edebilmenin ve stresi azaltmanın yollarını bulmaya calışın ve stresin sağlığınızı elinizden almasına izin vermeyin. Konuşup dertleşmek kadar duzenli olarak egzersiz yapmanın da stresi azaltıcı etkilerinin bulunduğunu sakın unutmayın.
[h=2]Muğla Diyetisyen uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Anti - aging diye bir şey var mı gercekten ?
Sağlık0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Anti - aging diye bir şey var mı gercekten ?