ANNELER; COCUKLARIN ‘KENDİSİ’ OLMALARINA İZİN VERİN..

Etrafımda o kadar cok yeni doğum yapan anne var ki.. İzmir’de ozellikle de erkek bebek patlaması yaşanıyor sanki! Ege, Efe, Defne ve Derin son yılların favori bebek adları burada. Hepsi de sanki model bebek, o kadar tatlı o kadar guzeller ki. Alsancak’ta bir yerden bir yere yururken elimi sallasam ya bir hamileye ya da bebek arabasıyla bebeğini gezdiren bir anneye carpıyorum! Elli yıl once değil de şimdi dunyaya geldikleri icin şanslılar mı değiller mi bilemiyorum. Psikolog olmam ve aile, evlilik ve cocuk uzerine eğitimler almamın otesinde cocukları gercekten onemsiyorum. Onlar bizim geleceğimiz, onların uzerinde once anne babasının sonra da kulturun yani hepimizin payı var.

Nasıl bir dunyaya geldi bu minik yaramazlar? Pek de pembe bir dunyaya değil maalesef. Savaşlar hep vardı hala var. Ama kesinlikle stresin arttığı bir dunyaya merhaba dedi onlar. Daha ‘ozgur’ ama daha ‘dejenere’ bir dunyaya..Bazı değerlerin yok olduğu daha ‘bireysel’ ama daha ‘mutsuz’ bir dunyaya..Beklentilerin değiştiği, ‘para’nın en buyuk ‘guc’ ve ‘kabul edilme’ aracı olduğu bir dunyaya.. Anne babaları belki birlikte olmayacak o buyurken, ‘şiddetli gecimsizlik’ gerekcesiyle boşanacaklar. Belki birbirlerinden sıkılacak, aradığım kişi değilmiş diyecekler. Belki de kırk yaş bunalımına girip ‘teknoloji’ sayesinde birbirlerini aldatacaklar ama yuzeysel bir aile kurumunda samimiyet olmadan yaşamayı kanıksamayı oğrenecekler.. Artık daha iyi yaşamak icin daha cok calışmak zorunda anne babaları. Bu yuzden de onlara ayırabildikleri zaman daha kısıtlı. Ekonomik krizin daha doğrusu her turlu krizin bir turlu bitmediği bir ulkede yaşamayı oğrenmek zorundalar. Trafik karmaşası, hava kirliliği ve hormonlu gıdalar var hayatlarında. Eşit olmadıklarını daha doğdukları ilk gunden oğrenmek zorundalar. Cinsiyetlerine gore muamele gorecekler oncelikle. Anne babasını secme şansı da yok. Zengin ya da fakir, mutlu ya da mutsuz bir ailenin icine doğuveriyor her cocuk. İstenmeyen bir bebekse daha annesinin karnındayken hissediyor onlar. Kucuk ve savunmasız olduklarına bakmayın anne babanın kavgalarını annenin huzursuzluğunu radar gibi tespit etme yetenekleri var onların.. Gosterebiliyorlar mı? Evet ağlayarak...

Ama bu kucuk ve savunmasız miniklerin algılama duzeyleri bizimle aynı duzeyde değil. Sekiz dokuz yaşından once de beynin işlem sistemleri tam gelişmiyor. Onlar dunyayı kendi pencerelerinden algılamaya calışıyorlar bu yuzden algıları pek de gerceği yansıtmayabilir aslını sorarsanız. Bu yuzden onemli olan sekiz yaşından once yaşadığı olumsuz olayları nasıl algıladıkları cunku hatalı sonuclara varabilir cocuklar. Anne babasının kavgalarının nedenini kendi yaramazlıkları sanabilir, evde ofkeli bir babanın onu sevmediğini duşunebilir ya da depresif bir annenin yukunu hic gunahsız taşıyabilir. Kendini guvende hissetmeyebilir. Değersiz ve sevilmediğini duşunebilir. Korkar her cocuk.. Cocuklar aslında yaşanan herşeyi sunger gibi ceker ve kayıtlara alırlar. Daha değer sistemleri gelişmediğinden kayıtlara alırken pek cok abartılı tam da gerceği yansıtmayan algılamaları olabilir. Ve farkında olmadan bazı kararlar alırlar, bu kararlar da tum hayatlarını ve secimlerini etkileyebilir. ‘Erkekler guvenilmezdir.’, ‘Hayatta kalmak istiyorsan başkalarını hoşnut et.’, ‘Kimseye yakın olma yoksa acı cekersin.’, ‘Guclu Ol.’ gibi pek cok kısıtlayıcı genelleyici kararlar...

Taşınma, kardeş doğumu, okul değişikliği, boşanma, yakın kaybı.. Tum bu olaylar bir cocuk icin travmatik olabilir. Hic tepki vermemesi cok ‘normal’ davranması bu cocuğun sağlıklı olduğunu kanıtlamaz. Pek cok cocuk, icinde ne fırtınalar kopsa da bunu ifade edemez, kelimelere dokemez cunku onlar bizim gibi yetişkin değildirler, sadece ‘cocuk’turlar. Tek aracları oyunlardır, kızgınlıklarını, korkularını ifade ettikleri en yalın en somut araclardır oyunlar. Ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın eğer onu dunyaya getirdiyseniz bir anne baba olarak o masum cocuğun guvenliğinden ve yaşamla başa cıkabilmesinden siz sorumlusunuz. Verilecek mesajları ustu kapalı verir ve buyumesini beklerseniz sadece o cocuğun kendi algı mekanizmasını harekete gecirir ve hayata 1-0 yenik başlamasına yol acarsınız. En temel koşul samimiyettir, ona her zaman doğruyu soylemeli, duygularınızı paylaşmalı ama onun anlayabileceği basit ve net bir dil kullanmalısınız. Anne ve baba olarak her zaman yanında olduğunuzu, onu olduğu gibi kabul ettiğinizi soylemek birinci sorumluluğunuzdur. Cocukların hem ruhsal hem fiziksel olarak sağlıklı anne babaya ihtiyacı vardır. Cunku kendini guvende hissetmeye ister. Sizin duruşunuz değerleriniz kayıtlarındadır, hoşuna gitsin gitmesin bilin ki olene kadar o kayıtları taşır her cocuk. Duzen ve kurallara ihtiyacı vardır. Hız onları yorar ve dikkatlerini dağıtır. Sorumluluk almaya ihtiyacı vardır. Yoksa buyuyemez, kanatlarını geliştiremez, bir kelebek olup ucamaz.

Onu guclendirmeniz ve yaşama hazırlamanız gerekiyor cunku onlar mucadele gerektiren bir dunyaya doğdular. Bu sozle değil eyleme gecerek olabilir ancak. Kendinize bağımlı hale getirmeyin ne olur, bırakın ucsunlar, bırakın guclerini, yaratıcılıklarını, potansiyellerini keşfetsinler.. Diğerleri gibi ‘atalet’e burunup tepkisiz kalmayı oğrenmesinler. Gunu kurtarmak yerine hakkını savunmayı, tepki vermeyi, bir birey olmayı oğrensinler. ‘Dunya vatandaşı’ olsunlar. Siz olmadan da ayakta kalabileceklerini gorsunler. İzin verin KENDİLERİ olmalarına ne olur..






[h=2]İzmir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]