Cocuğun gelişiminde bircok acıdan onemli bir donemec olan ve ikinci yaşın sonlarında başlayıp, ortalama beş yaşına kadar devam eden doneme, Freud’a gore fallik donem diyoruz. Bu evrenin en onemli ozelliği cinsel kimliğin oluşmasıdır. İki yaşının sonlarındaki cocuğun devam eden buyume surecine ilaveten zihinsel yapısının gelişmesiyle birlikte cocuk cinsiyetini anlayacak yaşa ulaşmış olacaktır. Dune kadar anneyle girdiği birebir ilişkinin aksine artık başkalarının da bu dunyada birer oyuncu olduğunun anlamaya başlar.
Bu evre cinsel kimliğinin gelişiminin fark edilmesiyse; cocukta yavaş yavaş cinsel farklılıklar uzerine gozlemler yapmaya, cıkarımlarda bulunmaya başladığı zamandır. Annenin goğusleri varken babanın goğuslerinin nereye gittiğini merak edecek, babanın sakalına baktığı bir sırada annesini sakalını ne yaptığı konusunda anneyi sorguya cekecektir. Arkadaşları arasında oynarken, erkeklerde bulunan penisin neye yaradığını merak edecek, kızların penisinin nereye kaybolduğunu bulmaya calışacaktır. Bu sorulara kadar uniseks olan cocuk cinsel bir kimliğinin olduğunu ve bunlardan birini secmesinin gerektiğinin farkına varır. Ben erkeğim sen kızsın derken, yatak odasının kapısı neden kapalı, tuvalette buyukler ne yapıyor cumleleri yaşına uygun cumleler olmakla birlikte alttan alta gelişen psikolojik gelişimini de gosterecektir. Freud der ki; ” medeniyetin gelişmesi icin ikili ilişkiden uclu ilişkiye gecmek yani bir başkasının gozunde nasıl olduğumuzu gormek, bir başkası ile yaşadığımız ilişkinin değerlendirilmesi, biriyle rekabet etmek ve toplumsal olabilmek icin odipal catışma şarttır”. Bu evreye kadar var olan nesnelerle nasıl ilişki kurması gerektiğini oğrenen cocuk cinsel kimliğini de netleştirmeye calışacaktır.
Erkek cocuk babasıyla ilgili ozdeşimler kurarken kız cocuksa anneyi kopyalamakla meşguldur. Ozdeşim kurmaktan kastımız cocuğun ebeveynlerinin değer ve inanclarını benimseyerek, kendi benliğine sindirmesini ve kişiliğinin bir parcası durumuna getirmesini anlatmaya calışıyoruz. Her iki tarafta cinsiyetlerinin gerektirdiği davranış ve modellemelere devam ederken, sosyal oğrenmenin, teşviklerin, toplumsal onayın ve cinsiyetine verilen değerle birlikte cocukta cinsiyet kavramı git gide pekişir. Erkek cocuk kendini erkek gibi hissederken kız cocuk kendini kız gibi hissedecektir. Dune kadar, bebek, cocuk gibi kavramlarla uğraşırken artık erkek ve kız olmanın ayrımınında farkına varacaktır.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki biyolojik yapının kız ya da erkek olması cocuğun cinsel kimliğinin de bu merkezde olacağı anlamına gelmemektedir. Fiziken erkek olan bir yapıdan kadınsı bir cinsel kimlik oluşabilirken, gorunuşte kız olan bir yapıdan erkek cinsel kimliğinin oluşması da pek mumkundur. Butun bunlar bize bu donemde kazanılan cinsel kimlik yapımızın biyolojik kısmımızdan bağımsız olduğunu gostermektedir. Onemli olan cocuğun ozdeşim yaptığı nesnenin biyolojik cinsel kimliğine uygun cinsiyette olmasıdır. Biyolojik cinsiyetinden farklı cinsiyeti benimseyen kişilerde bu doneme ait takılmaların olduğu bilinen bir olgudur.
Bu donemde cocuğun gecmek zorunda olduğu merhalelere bakacak olursak; ilk olarak erkek ve kızlığın fark edilmesi, ikinci olarak ozdeşim kurarak cinsel rolun benimsenmesi, ucuncu olarak benimsenen rolun realize edilerek karşı cinse ulaşmaya calışma ve kendi hem cinsine karşı yok etme paradoksuna girmesi, dorduncu ve son olarak icselleştirilen ebeveyn figurleriyle birlikte temsil ettikleri değer yargılarının oluşturduğu super egonun mudahil olması. Bu surecler kız ve erkek cocuklarında farklı farklı işlemektedir.
Erkek cocuk bu donemde kendi cinsel kimliğinin farkına varmasıyla birlikte babayla yapılan ozdeşimler sayesinde babanın kucuk bir kopyası olmaya calışır. Kopyalamak, baba gibi olmayı ve babanın bir kısım vazifelerini de icerir. Bunlar babanın bir erkek ve koca olduğu gerceğidir. Kendisinde var olan penis erkek olduğunun kanıtıdır. Fakat baba olmak icin bir şeye daha ihtiyac duymaktadır, o da cocuğun, koca olmasını sağlayacak olan bir kadındır. O kadın en yakınındaki sevgi nesnesi olan annedir. Annesi, kadını ve eşi olacaktır. Cocuk anneyle surekli birlikte olmak, babayı ondan bir şekilde uzaklaştırmak ister. Anneye her yaklaşması bir zaferken, her uzaklaşma bir kaybetme olarak değerlendirilir. Anne icin babayla her an mucadele etmeye, savaşmaya ve bilinc dışı olarak babayı gebertmeye dahi hazırdır. Fakat bu duygular ( anneye sahip olma isteği) ensest yasağı gereği tepki alır. Cocuksa bu yasağa karşı gelecektir. Anneye sahip olmanın iki yolu vardır. Birincisi babayı ortadan kaldırmak, ikincisi baba kadar kuvvetli olarak onunla mucadele etmektir. Zaman zaman erkek cocukların babasını evden kovduğu, ozellikle annesi yanındayken babayı yanında istemediği, babayla boyunu mukayese ettiği, hangisinin guclu olduğuyla ilgili sorular sorduğu gozlenir. Babayla gureş tutan onu yendiğinde muzaffer komutan edası takınan cocuk anneye giden yolu acmaya calışmaktadır. Anneye verilen bunca mesaj, dipsiz kuyuya atılan taş misali sessizliğe gomulur. Bu, cocuğun babayla girdiği mucadelesinde yeni bir donemectir. Bunca caba boşa gitmiş olamaz, annenin onu fark etmemiş olması imkÂnsızdır. Fakat anne sessizliğini korur, beklenen cevap gelmemektedir. İşte burada cocuk şu şekilde duşunmeye başlar. Demek ki burada babanın zulmu, anneye olan baskısı annenin kendisine olan yakınlığını itiraf etmesini onlemektedir. Cocuğa gore anne, babanın baskısı karşısında gercekleri itiraf edemeyen ve kurtarılmayı bekleyen bir melektir. Hele anneyle babanın bir şekilde cinsel ilişki sırasında gorulmesi, babanın anneyi baskı altına aldığı, boğduğu, yok etmeye calıştığı olgusunu daha da kuvvetlendirir. Bu duygu babanın ne kadar zalim ve gaddar olduğu cağrışımlarını guclendirirken, annesinin de bu zalimden kurtarılması icin bekleyen mağdur ve mazlum bir yapıyı temsil ettiği duygusu cocuğun ruhunda mermerden bir heykel gibi şekillenir. Burada esas olarak uzerinde durulacak nokta babanın cinsel kimliğinin otesinde guc ve iktidarı temsil eden bir odak olmasıdır. Bu odak hem korkulan hem de ozenilen bir konumdadır. Bu donemdeki cocuğun duşunce yapısı şu şekildedir. Duşunduğum herkes tarafından fark ediliyor ve biliniyor. Duşuncemle eylemim birbirinden farksızdır. Duşunduysem bunu yapmışım demektir. Yaptıysam sorumluyum ve kotu bir şey yaptıysam mutlaka cezalandırılacağım şeklinde bir akıl yurutme şeklindedir. Aile ve ebeveynler cocukta bu duyguları doğru şekilde yonetir, bu yaşananların cocuğun gelişim evresinin doğal bir neticesi olduğunu kabul ederlerse bu doneme saplanmadan erkek cocuğun sağlıklı bir şekilde cıkmasını sağlayabilirler. Cocuğun bu donemi sağlıklı bir şekilde atlatması babayla ozdeşim yaparak partner arayışını anneden başka nesnelere yoneltmesi şeklinde olur.
Kız cocuklarında bu donem sevgi kaynağı olan babanın peşindedir. Cinsel kimliğinin farkına varan kadın olma rolunu benimsemiş bir kız cocuğu, sosyal bir rol olarak gelin ve eş olma rolunu oynayacaktır. Aynı erkek cocuğunda olduğu gibi bu noktada en yakın aday hemen yanı başındaki babadır. Yine babaya olan bu istek evrensel ensest yasağı gereği engellenecektir. Diğer taraftan babaya ulaşmayı engelleyen bir annenin varlığı da soz konusudur. Anne babaya sahip cıkmakta, onu bırakmamaktadır. Anne babanın eşidir. Dolayısıyla bu ilişkiden dışlanmalı, kız cocuk babaya tek başına sahip olabilmelidir. Kız cocuk bu evreyi erkek cocuğuna gore daha sıkıntılı gecer. Uzaklaştırmaya calıştığı kişi ilk sevgi nesnesi olan annedir. Erkek cocukta ilk sevgi nesnesi ve yoneldiği nesne anneyken, kız cocukta bu olay daha karmaşık ve acıdır. Tutarlı bir anne ve baba kız cocuğun bu evreden sağlıklı cıkabilmesinin ilk adımıdır.
Dunyaya geldikleri ilk andan itibaren hayatımızı renklendiren ve yaşamımıza farklı anlamlar katan cocuklarımızın, fiziksel buyumelerinin yanında psikolojik buyumeleri de farkında olmak zorunda olduğumuz bir alandır. Maalesef ki bircok psikolojik rahatsızlığın temeli onların bu en zayıf oldukları ve anne babanın en tecrubesiz oldukları zaman diliminde gercekleşebilmektedir.
Erdim Hasip HAKVERİR
Konya 2013









[h=2]Konya Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]