VisÂl orucuyla ilgili olarak Allah Rasûlu (s.a.s)'nden rivayet edilen hadisler mevcuttur. Fakihler bu hadislerden istidlal ile visal orucunun hukmunu ortaya koymuslardir. Ancak hadislerin farkli yorumu neticesinde degisik gorusler ortaya cikmistir.
Hz. Peygamber (s.a.s) visal orucunu yasakladiginda ashÂb-i kirÂm: "YÂ Rasûlullah! Ama sen visal orucu tutuyorsun" dediklerinde Hz. Peygamber: "Ben sizin gibi degilim. Cunku ben Rabbim tarafindan doyurulur ve sulanirim" buyurmustur (Muslim, Siyam, 56, 57). Ashab visÂl orucundan vazgecmek istemeyince Rasûlullah onlara bir gun, sonra bir gun daha visal yaptirdi. Bilahare ucuncu gun hilali gorduler. Bunun uzerine Allah Rasûlu (s.a.s) visal orucundan vazgecmeyi kabule yanasmamalarindan dolayi onlara bir ibret dersi verircesine "Sayet bu hilal gecikseydi size daha ziyade visal yaptiracaktim" buyurmustur (BuhÂrî, Savm, 48; Muslim, Siyam, 57). Yine bir baska hadiste Hz. Peygamber "Sizler orucunuzu obur gunun orucuna eklemeyiniz. Hanginiz orucunu obur gunun orucuna eklemek isterse, nihayet onu sahura kadar ulastirsin" buyurmustur (BuhÂrî, Savm, 49: Muslim, SiyÂm, 38; Musned, lI, 231, 237, 244, 315, 345, 418).
Ulemanin ihtilafina sebep olan noktalardan birisi de sahabîlerden ve tabiûndan bazilarinin visal orucu tutmalaridir. Mesel Abdullah b. Zubeyr (o. 73/692)'in on bes gun visal orucu tuttugu nakledilmektedir. Âmir b. Abdillah b. Zubeyr'in Ramazanin on alti ve onyedinci gunlerinde visal yaptigi, hic bir sey yemeyip icmemek suretiyle orucuna devam edip sonra yag ile iftar ettigi nakledilmistir. Kendisine nicin boyle yaptigi soruldugunda "yag bagirsaklarini islatiyor ve su cesedimden cikiyor" cevabim vermistir (Ibn Hacer, Fethu'l-BÂrî, Beyrut, t.y, (DÂru'l-Fikr), IV, 204; Ahmed Davudoglu, Sahih-i Muslim Tercemesi ve Serhi, Istanbul 1977, VI, 74).
Alimlerin bÂzilari "Ashabin, "Ya Rasûlullah ama sen visal orucu tutuyorsun?" sorusuna, "Siz benim gibi degilsiniz", visal orucu tutmak yok", demesi, Hz. Peygamberin bir sahurdan digerine kadar visal orucu tutmasi; Hz. Peygamber (s.a.s)'in iki gun bir gece visal orucu tutmasindan sonra CebrÂilin Hz. Peygambere gelerek "Senin visal orucun kabul edildi, ancak ummetine visal orucu helal degildir" demesi gibi rivayetlerden hareket ederek visal orucunun Hz. Peygambere has kilindigi ve ummete sadece sahura kadar ruhsat verildigi gorusundedirler (Aynî, Umdetu'l-KÂrî, Kahire 1348, XI, 74; Ibn Hacer, a.g.e., IV, 204).
Visal orucuna devam edenler Hz. Peygamberin nehyettikten sonra ashabiyla visal orucu tuttugunu, dolayisiyla bu nehyin haram kilma manasini ifade etmedigini ve onlara rahmet olmasi kendilerinden bazi seylerin hafifletilmesini ifade ettiginden hareket etmek suretiyle kendisine guc gelmeyen ve ehl-i kitaba benzemeyi kastedmeksizin visal orucu tutulabilecegini kabul etmektedirler (Ibni Hacer, a.g.e., IV, 204).
Âlimlerin cogunlugu ise visal orucunun haram olduguna hukmetmislerdir. SÂfiîlerden haram ve mekruh olmak uzere iki gorus vardir. Imam SÂfiî (o. 204/819) boyle bir orucu mahzurlu kabul etmistir. ZÂhirîler de haram oldugu gorusundedirler. Ahmed b. Hanbel (o. 241/855) bazi MÂlikî fukahasi, Ibn Huzeyme (o. 311/924), Ibnu'l-Munzir (o. 309/911) de sahurdan sahura visal orucunu caiz gormuslerdir. Ebû Hanîfe (o. 150/767) ve Imam MÂlik'e (o. 179/795) gore visal orucu mekruhtur ve hic kimsenin visal yapmasi caiz degildir (Aynî, a.g.e., XI, 70-76; Ibn Hacer, a.g.e., IV, 202-213; Ahmed Davudoglu, a.g.e., VI, 72-79).
Ashabtan bazilarinin uzun sure yeme icmeyi terketmelerinin sebeplerine gelince: Bazilarinin visal orucuna guc yetirebilmeleri ve iftarlarini fakirlere tasadduk etmeleri, bazilarinin visal orucuna alismalari, bazilarinin sehvetlerine engel olmak maksadiyla visal orucu tuttuklari belirtilmektedir (Ahmed Davudoglu, a.g.e., VI, 74). Gerek Kur'Ân-i Kerîm'de ve gerekse hadis-i seriflerde orta yolu tavsiye eden bir cok nass mevcuttur. Bunlarin bazilari sunlardir: Kur'Ân-i Kerîm'de; "Onlar harcadiklari vakit israf etmezler, cimrilik de yapmayip ikisinin orasinda orta bir yol tutarlar" (Furkan, 25/67): "Yeyiniz, iciniz israf etmeyiniz" (A'raf, 7/31); Namazda sesini pek yukseltme. Cok da alcaltma. Ikisinin arasinda yol tut" (Isra, 17/110) buyurulmaktadir.
Hz. Peygamber de kendisiyle gorusup ayrildiktan sonra aradan bir yil gecip tekrar karsilastiklari kisiye "Seni seklin guzeldi; seni ne degistirdi?" diye sordugu soruya karsilik; "Sizden ayrildigimdan bu yana her gun oruc tuttum" cevabini alinca "Nefsine neden azap ettin?" dedi ve devamla: "Ramazan ayi, ve her aydan bir gun oruc" tut buyurdu... (Ebu DÂvûd, Savm, 54; NesÂî, SiyÂm, 76, 77; Tirmizî, Savm, II; Ibn MÂce, Siyam, 43, Musned, V, 28; VI, 383, 384). Yine Hz. Peygamberin yaptigi ameli ogrenen bazi sahabîlerin bir omur boyu oruc tutacagini, bazilarinin evlenmeyecegini soylemeleri uzerine Hz. Peygamber Kim benim sunnetimden yuz cevirirse benden degildir" buyurmustur (BuhÂrî, NikÂh, 1; Muslim, NikÂh, 5; Ebû DÂvûd, Tatavvu, 27, Ramazan, 1; NesÂî, SiyÂm, 76).
Bir baska hadisinde de "Bu din kolaylik dinidir. Hicbir kimse yoktur ki, bu din hususunda kendisini zorlasin da ona galip gelmesin. Oyleyse orta yolu tutun, ifrat ve tefrîtin ortasini bulun" (BuhÂrî, ImÂn, 29; Muslim, "Munafikun", 78; Musned V, 69).
Muslumanlara dusen vazife Allah'in Kur'Ân-i Kerîm'de bildirdigi ve Allah Rasûlunun de acikladigi uzere ifrat ve tefritten uzak olarak orta yolu tutarak hareket etmesidir.