"Eylemlerimizin atası duşuncelerimizdir." İşte vazgecilmez diye telakki ettiğimiz davranışların,alışkanlıkların,gun aşırı bir duğum attığımız duşunce yumaklarından başka bir sey olmadığını ayan beyan anlatan,tabir-i caizse vazgecilmezlerimize cok kapsamlı bir recete.Ya da unlu bir duşunurun de dediği gibi:"Bizi hasta eden,turlu turlu dertlere salan yediklerimiz degil de duşunduklerimizdir"sozu. Halk arasında soylenen bir soz vardır:"Akıllıya kırk gun deli de,kırkıncı gun delirsin."cevabı mı?Evet delirir kafa tasımızın icinde sahip olduğumuz beynimiz oyle bir mekanizmaya sahip ki onu neye programladıysanız cıktısı da o oluyor.Bilerek veya bilmeyerek kendi kendimize vermiş olduğumuz telkinler,sahip olduğumuz mekanizmayı hayata geciriyor ve gun gectikce bizi etkisi altına alan davranış kalıpları haline geliyor.Konuyu bilimsel olarak biraz daha acacak olursak:Beynimizde oluşan ya da bizim tarafımızda oluşturulan her duşunce once zayıf noronsal bir bağ oluşturuyor.

"Noroasosiya"oluşan bu duşunce anlık bir duşunce ıse anlık bir tepkiye neden olarak kalıtsal bir davranış halini almıyor ama yinede mekanizmayı harekete geciriyor.Ama bu duşunce her defasında tekrarlanan bir olay ise zamanla bu oluşan noronsal bağı kuvvetlendiriyor ve yapılmadığı taktirde rahatsızlık veren davranış bicimi haline geliyor.Beyinde oluşan bu bağ yapımını halat yapımına benzetebiliriz,halatı oluşturan liflerin tek başına bir kuvveti olmadığı gibi halat haline geldikden sonra gemileri bile cekecek kuvvete sahip olabiliyor.Bu benzetmeye dayanarak kendi hakkımızdaki duşuncelerin zamanla bizi peşinden surukleyen davranışlar yumağına nasıl donuştuğunu anlayabiliriz.İsterseniz kendi kendinize bir deney yapın:Her gun belirli aralıklarla kendinize,"ben beceriksizin tekiyim"diye gunde on defa telkin verin.Bu deneyi kırk gun boyunca devam ettirin.Kırkıncı gun daha gelmeden kendiniz bile beceriksiz oldugunuza inanmaya başlayacaksınız cunku beynin sahip oldugu mekanizma sizi yavaş yavaş bu duşunceye inandıracak ve eylemlerinize bunu sirayet ettirecektir.

Duşunmeyi bırakın,etrafınızda ve sizin tarafınızda konuşulan kelimelerin hatta dinlenilen muzik aletinden cıkan kelimelerin bile su kristallerini ne tur şekillere soktuğunu inceleyen japon bilim adamı Prof.Masara Emoto,su kristalleri adlı eserinde insana hayret veren şu ifadeleri kullanıyor:"Su cansız bir madde değildir,canlı ve duyguları algılayan kristallerden oluşmaktadır.Su cevresinden pozitif ve negatif bilgileri alır ve ona gore tepki verir."Su kristallerinin muspet kelimeler kullanıldıgında harikulade geometrik şekillere girdiğini menfi kelimelerde ise tam tersi cirkin ve karmaşık şekiller hakim oluyor kristallere. ;;Japon bilim adamı bu goruşunu bilimsel zemine oturtarak psikoloji bilimine de bazı konularda ilham kaynagı olmuştur.Buna diger bir ornek de ,ta yıllar oncesinden islami kaynaklarda ortulu olarak yer edinmiştir.Kuban Dede diye bilinen İslam alimi Hz.Hızır ile ilgili anılarını anlatırken meseleyi suyun sırlarına getirdiğine şu cumleleri sarf ediyor:"Ah bir bilseniz suda neler var neler"diyor.işte bu anlatılanlara dayanarak,vucudumuzun buyuk bir kısmında bulunan suyun konustuklarımız ve duşunduklerimizin ;; ruhaniyetimize nasıl tesir ettiğini anlayabiliyoruz sanırım.yani ozetleyecek olursak biz neyi duşunuyor neyi kelam ediyorsak o oluruz.

Yapamamlar,başaramamlar,anlatamamlar,vb davranışlar silsilesine koyulan teşhis.Adını bunların ne koyarsanız koyun,hepsi kendi kendimize kendimizin urettiği program paketinden başka bir şey değil.Her şeyi yapabiliriz,here şeyi bu duşunceyi curutecek bir teori ortalığa atılmadı,atılmayacak da.Madem istemediğimiz davranışla edindiniz,kurtulmak istiyorsunuz kendinizin doktoru siz olun.Yapmanız gereken var olan mekanizmaya format atıp,yeni yazılımlar yuklemek.Bunun yolu da size acı vereni zevke,zevk vereni de acıya donuşturmektir.

Not:kendinize yeni yazılımlar yuklerken,kullanacağınız tema SEVGİ olsun ki bağları kopmaz hale getirin.Unutmayın! Neyi duşunuyorsak,neyi kelam ediyorsak biz o oluruz.
PSK.GOKHAN GOKSU