EŞLERİ TARAFINDAN BOŞANAN ERKEK SENDROMU

Erkeklerin istek ve kararları dışında eşleri tarafından boşanmalarıdır. Erkekler eşlerini kendi erk alanları icinde gordukleri ve sistemlerini değiştirmek istemedikleri icin, istekleri hilafına eşleri tarafından boşanmalarını erk alanlarına bir tehdit olarak algılarlar. Bu algıları erkeklerin alanlarını koruma gudulerini devreye sokarak hemen her aracı kullanmaya iter erkekleri. Once eşlerinin bu soylemlerini ciddiye almazlar ve yaşamlarına hic değişiklik yapmadan devam ederler. Eşler soylemlerinden vazgecmeyince, psikolojik şiddet devreye girer. Tehdit sıklıkla rastladığımız bir durumdur. Bunu eşi ikna etme cabası izler. Bu donemde erkeğin ailesi devreye girer ve evlilik birliğinin her ne olursa olsun bir arada tutulması ve cocukların babalarının kontrolunde buyumelerini sağlamak adına ciddi caba – bazen bu caba nahoş ve zarar verici olabilmektedir - gosterir. Tum bu cabaların sonuc vermemesi neticesinde, zaman zaman fiziksel şiddete varan olumsuzluklar yaşanabilir. Erkek bu donemde cocuklar uzerinden eşini ikna etmeye cabalar. İkna cabaları sonuc vermeyince, cocuklar uzerinden tehdit başlar. Cocuklar uzerinden ayrılığı engelleme cabalarının sonuc vermemesi, erkeğin mali gucunu kullanarak eşini ve cocuklarını mali acıdan kontrol etmek amacı ile para vermeyi kısıtlamasını ya da kesmesini getirir. Bu donemde eşin evden ayrılması bir erkek icin işlenmesi son derece zor bir durumdur. Her şeyden once kontrol edememiştir durumu. ‘Nikahı altında olan kadın’ onu terk etmiştir. Erk alanı değil sarsılmak, tamamen yıkılmıştır. O gune kadar hep guclu, karar vermiş ve verdiği kararların sorgusuz sualsiz uygulanmasına alışmış olan erkek birden isteği hilafına tum yaşamının değiştiğini gorur. Bu durum, erkeğin kuvvetli bir ofke ve başarısızlık duygusunun yanı sıra panik duygusunu da yaşamasına neden olur. Sistemi değişmiştir erkeğin. Halbuki erkekler sistemlerini mumkunse hic değiştirmek istemezler. Dışarıda başka bir ilişkileri, başka bir hayatları olsa bile, evlerindeki duzeni bozmak istemezler. Sistemi korumayı bu kadar istemelerine rağmen, istekleri hilafına sistemleri bozulmuştur, hem de ‘nikahları altında bulunan kadın’ tarafından. Kadının evden ayrıldığı ve erkeğin duygudurum karmaşalarını yaşadığı bu surec, ayrılığın en zorlu donemidir. Kadınlar sıklıkla bu donemde ayrılmakta oldukları eşlerinden kacıp saklanmak durumunda kalırlar. Erkek bu donemde kadını evde yaşanan donguyu tekrar yaşatarak travmatize eder. Kadının ailesinin cok guclu ve kızlarına sahip cıkan bir aile olmamaları durumunda – ki maalesef ulkemizde sıklıkla aileleri kızlarına bir boşanma durumunda yeterince arka cıkmamakta ve kadınlar bu sureclerde ciddi zorluk ve risklerle karşı karşıya kalmaktadırlar – bu travmatize etme donemi terorize etme surecine donuşebilmektedir. Bu surec boşanma davasının acılması esnasında en yuksek noktaya ulaşır. Ulkemizde taraflardan birisinin istememesi, ancak hakim tarafından kusurlu bulunması durumunda boşanma davaları 1 ½ - 2 sene surmektedir. Erkeğin boşanmakta olduğu eşine hayatı zorlaştırdığı donem boşanma davasının boşanma ile sonuclanacağının belli olmasına kadar azalarak devam eder. Boşanmanın gercekleşeceğinin belli olması doneminde erkek artık yorulmuştur, kabul etme sureci başlar. Bu surec de sancılı gecer. Bu surecte erkek kendisine artık yeni bir hayat ve duzen kurmak zorunda olduğunun ayırtına varır. Bu farkındalık ile cevresindeki diğer kadınları gormeye başlar. Bu durum ailesi ve cevresi tarafından da desteklenen erkek mumkun olan en kısa zamanda kendisine yeni bir duzen kurma cabasına girer. Dikkati ve enerjisi yeni duzenine yonelen erkek bir sure sonra kendisini boşayan eşinin hayatından cıkar.

Tum bu zorlu ve riskli sureci goze alan kadın sayısının cok yuksek olduğunu soylemek mumkun değil, elbette ki. Bir kadının bu sureci goze alabilmesi icin, her şeyden once ekonomik ve sosyal olarak kendi ayakları uzerinde durabiliyor olması şarttır. Mesleği, işi ve sosyal yaşamda birey olarak yeri olmayan bir kadının bu zorlu sureci goze alması pek mumkun olmamaktadır. Bu nedenle de ulkemizde pek cok kadın, son derece mutsuz olmalarına, psikolojik ve fiziksel şiddet gormelerine rağmen, evliliklerini devam ettirmektedirler.

Sağlıklı bir evlilik birlikteliğinin kurulabilmesi icin, her iki taraf da ekonomik ve sosyal olarak kendi ayakları uzerinde durabiliyor ve yaşamlarını eşleri olmadan da surdurebiliyor olmalıdır. Bu durumdaki iki insanın evliliğe başlama nedenleri sevgi ve huzur olur. Bu iki saik ile başlayan evlilik ağız tadı, huzur, sevgi ve saygıyla devam ederek hayat arkadaşlığına donuşebilir.

Rahat ve zengin bir hayat yaşamak, evden kurtulmak, evde duzeni kadının sağlaması ya da soyadının devamını sağlamak gibi sebeplerle başlayan evliliklerin sağlıklı devamı maalesef mumkun değildir.

Dr.phil. R. Meltem Kavcar Sırmalı