Akciğer nakli'ne ince bir bakış atalımAkciğer nakli, akciğerin anatomik, fizyolojik ve immunolojik yonden kendine has ozellikleriyle diğer solid organ nakillerine gore ceşitli zorluklar icermektedir. Diğer solid organ nakilleriyle ilgili başarılı uzun donem sonuclar 1970’lerde bildirilmeye başlanmışken akciğer naklinde ancak 1990’larda coklu merkezlerden başarılı uzun donem sonucları bildirilmiştir.
Nobel odullu cerrah Alexis Carrel’in vaskuler anastamoz ve transplantasyon uzerine yaptığı calışmalar teknik anlamda pek cok solid organ transplantasyonun yapılabiliriliğini gostermiştir. 1930’ların başında Chicago Universitesi’nde kopeklerde tek akciğer naklinin başarılı olabileceğini gosteren Prof. Dr. William Elias Adams akciğer naklinin babası olarak tanımlanabilir. 1960’lara kadar Birleşik Devletler ve Avrupa’da bir cok deneysel calışma ile graftlardaki tromboz, enfeksiyon ve rejeksiyona ait bulgular tanımlandı.
1970’lerde Benfield’in grubu tarafından rejeksiyon ve diğer patolojilerin ayrımında akciğer biyopsisi kullanıldı. Gunumuzde de rejeksiyon, enfeksiyon ayrımında ve graft takibinde kullanılmaktadır. İmmunsupresyonun sadece azathioprine ve prednisone ile sağlandığı donemde, 1963 yılında Hardy ve ark. insanda ilk başarılı akciğer naklini bildirdiler. Hasta ameliyat sonrası 18. Gun uremi nedeniyle kaybedilmiş ancak otopside graft makroskopik olarak normal gorunumde tespit edilmiş. Bundan sonra 1978’e kadar 28 akciğer transplantasyonu bildirilmiş ancak Derom’un 1971’de ameliyat sonrası 10.5 ay ya- şayan olgusu dışında başarılı sonuc yoktur.
1980’lerde cyclosporine bazlı immunsupresyon rejimleri ile bobrek ve karaciğer nakillerinde organ fonksiyon ve hasta yaşam surelerinde dramatik duzelme izlenmesi, benzer rejimlerin akciğer nakillerinde kullanımı konusunda cesaretlendirdi.
Pearson ve Cooper’in yonettiği Toronto Lung Transplant Group tarafından bronş iyileşmesi uzerine yapılan deneysel calışmalarda steroid kullanımının aksine cyclosporine kullanımının bronşiyal anastamozu olumsuz etkilemediği gosterildi. Cooper tarafından bronşiyal anastamoz cevresine omentum sarılması onerildi.
1986 yılında pulmoner fibrozisli 2 olguda başarılı tek akciğer nakli ymı grup tarafından bildirildi. An- 7 Akciğer Transplantasyonuna Giriş Akciğer Transplantasyonuna Giriş 2 cak amfizemli olgularda tek taraflı akciğer naklinin uygun olmayacağı one suruldu. Teoride amfizemli olgularda hastalıklı akciğerin hiperinflasyonu ile allograft fonksiyonun bozulacağı duşunuldu ancak 1989’da Mal ve ark. tarafından amfizemli hastalarda belirgin kontralateral hiperenflasyon olmadan tek akciğer naklinin uygulanabilir olduğu gosterildi.
Bilateral akciğer naklinde clamshell kesisi ile kardiyopulmoner bypass suresini kısaltarak daha başarılı sonuclar alınabildiği ve hava yoluna bağ- lı komplikasyonların azaldığı 1990’larda bildirildi. 1980’ler ve 90’ların başında akciğer transplantasyonu yapılan olguların coğu uzun donem steroid tedavisine bağlı miyopati ve osteoporoz gelişmiş, ventilator bağımlı hastalarken, gunumuzde ameliyat oncesi pulmoner fizyoterapi modalitelerinin kullanımı ile alıcıların coğu ambulatuardır.
International Society of Heart and Lung Transplantation’un verilerine gore 1985 ile 2006 yılları arasında 24904 akciğer nakli yapılmıştır. Hastaların %67’si bilateral akciğer nakli geciriken yaklaşık %32’si tek taraflı nakil gecirmiş. Olguların yaklaşık %32’sine sigara ilişkili KOAH nedeniyle nakil yapılırken geriye kalan endikasyonların oranları; alfa1 antitripsin eksikliğine bağlı %4, pulmoner fibrozise bağlı %26 ve kistik fibrozise bağlı %16’dır. 1988- 1994 arasındaki median yaşam beklentisi 3.9 yılken, 2000- 2006 yılları arasında 5.5 yıla cıkmıştır.
Bir yıllık yaşam beklentsi %81.4, 5 yıllık yaşam beklentisi %53.5 olarak bildirilmiştir. Erken ve gec mortalitde en onemli sebep graft rejeksiyonudur. Gunumuzde donor ve organ azlığı organ nakli icin kısıtlayıcı olmaya devam etmektedir. Akciğer korumaya yonelik ventilator stratejileri, etkin trakeal lavaj kullanımı- nın kurumsal olarak uygulanması graft başarısını artıracaktır.
Ayrıca transplantasyon sonrası immunsupresyon hala onemli bir problemdir. Son zamanlarda Tacrolimus ile yapılan calışmalarda BOS gelişim riskinde azalma bildirilmiştir. Sonuc olarak 50 yıl kadar once ilk klinik deneme sonrasında ozellikle son 20 yıldaki başarılı klinik sonuclar ışığında akciğer nakli terminal donem akciğer hastalıklarında başarılı bir tedavi seceneği olduğunu ispatlamıştır.

[h=2]İstanbul Goğus Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]