bir oğrencinin gozuyle, turkiyede bilim uzerine duşunceler
paylaşım amaclıdır.
saygısız yazan olursa,hemen silerim.
Bundan birkac yuzyıl once yapılan bilimsel atılımları, buluşları duşununce gunumuzde bilimin surunduğunu soylemek cok da yanlış olmaz. Bilim insanı sayısı oldukca az olduğu halde cağa damgasını vuracak nitelikte buluşların ve calışmaların olduğu yıllardan bugunlere geldik. Gunumuzde bilimle uğraşanlara bilim insanı demeye dilim varmıyor, daha cok "bilim işcisi" diye nitelemek doğru gibi. Gelişen teknoloji ve olanakların artmasına karşın bilimde iyileşme yerine bir tur tıkanmanın oluşması oldukca duşundurucudur. Bu konuya ilişkin pek cok soru sorulabilir. Artık dunyada "dahi" yok mu? Yaratıcı, farklı acıdan bakabilen beyinler tukenmiş midir? Toplumların sosyal yapısı Einstein yetiştirmeye el vermiyor mu? Kuşkusuz eğitim sistemi geldiği noktada insanların oğrenme etkinliğini baltaladığı gibi bizleri de ezberci sistemin icine itmekte. Cok acıdır ki, tek tip "odun" gibi yetiştiriliyoruz.
Kısır dongu icine girmiş bilimde iyileşme nasıl sağlanabilir? Oncelikle insanları yarışma ortamından cıkarmalı ve duşunmeye, uretmeye, farklı acıdan bakabilmeye yoneltmek gerekli. Mevcut eğitim sisteminin en "başarılı"(!) uyelerinin belki de başarı olcutleri değişmelidir. Yapılan calışmaların coğu "veri tabanı" oluşturma niteliğindedir. Sadece aktorler değişmekte, yapılan calışmaların niteliği ise hep aynı kalmakta ve coğu zaman "literatur kirliliği"'ne yol acmakta. Bilim populer olur mu, ya da populer bilim nedir? Herkes belli konularda birbirinin takipcisi niteliğinde calışmalar uretmektedir. Ozgunluk olmadığı gibi birbirinin benzeri ya da aynısı (!) olan calışma sayısı oldukca fazla.
Bir bilimsel yayın ne zaman yayınlanma hakkına sahip? Her calışma bildirilmek zorunda mı? Bizlerin amacı surekli yaptığımız herşeyi birbirimize rapor etmek mi yoksa bilimsel ilerlemeye katkısı olacak bir calışmanın yayınlanması mı daha mantıklı? Gunumuzde gaz cıkarır gibi makale cıkarılmakta. Bu dunyada da boyle Turkiye'de de boyle. Neymiş yayın sayımız artmışmış, oyleyse bilimde biz ileri bir ulke mi olduk. Yok boyle birşey, yapılan calışmaların buyuk bir bolumu "boşluk"tan ibaret. Gerekli unvan yukseltmeleri icin yapılan calışmaların sayısı da oldukca fazla. Değeri olan bir calışmanın sonucunda bildiri sunmak yerine, makale cıkartmak icin calışma yapılması gelinen noktanın vehametini gosteriyor.
Bu makale cıkarma konusu ilginctir, herkes yaptığı calışmanın patentlik mi olduğunu duşunuyor da yayınlıyor yoksa bir tur tutku haline mi donuşmuştur yayın yapmak. "Falanca kişi yılda 30 makale cıkarıyor, 40 tane cıkarmazsam bu yıl icim rahat etmeyecek" diye mi duşunmeli. Bana kalırsa "gercek" bilim insanı kendini oylesine calışmalarına kaptırmıştır ki ya yayınlayacak zamanı yoktur ya da coğu zaman gerekli gorduğu zamanlarda bildirme gereği duyar. Makale cıkarmak yanlıştır demiyorum ama korkunc bir "literatur kirliliği" oluştuğu gercektir. Populer konular uzerine yayınlanmış binlerce makale bulabilirsiniz ama bunlardan belki sadece on tanesi gercek anlamda katkı sağlamakta, kalanları ise ya sadece "veri tabanı" ya da "yapılan deneylerin tekrarlanabilirliğini ispatladık" tarzında calışmalar. Bir de şu oldukca ironik ve acı durum soz konusu: Yayınlanan makalelerin aldığı atıflar kendi aralarında paslaşma şeklinde gercekleşiyor. Bir makalenin cok atıf alması guzel birşey, calışmanın nitelikli olduğunu gosterir. Bakıyoruz kimler kaynak gostermiş diye ve goruyoruz ki birbirinin arkadaşı olan bir suru kişi birbirlerine atfetmiş. Ne guzel, bir dahaki makalade de ben kaynak gosteririm, boyle paslaşır gideriz. Kimi kandırıyorsak?
Herşey bu kadar kotu mu? Sanırım değil ama birşeyleri doğru yapmaya calışan kişi sayısı oldukca az. Oncelikle bilimin hantal yapısı değiştirilmeli ve hareketlilik kazandırılmalı. Her isteyen "profesor" olmamalı ve kişi profesor oldu mu "uretken" değilse omur boyu profesor olarak kalmamalı. Hicbirşey uretmeyen bilim işcileri olduğunu duşunun (ki sayıları cok fazla), niye onlar yerlerini koruyor? İnsanların uretkenliğini denetleyen bir kurum olmalı ve "başarısız" ise yerine daha uretken biri getirilmeli. Nitelikli calışmalar desteklenmeli ve fakat birşey ifade etmeyen yeniliği olmayan "veri tabanları" imha edilmelidir.
Tum bu saptamalardan sonra yapılabilecek en anlamı şey, bu yazının amacına ulaştırılması icin sizlerin katkılarıdır. Ne yapılabilir? Bilinclenerek başlayabiliriz, calışmalarımızın niteliğini arttırabilir, bu konudaki cekincelerimizi dile getirebiliriz. Ozgun calışmaların peşine duşmeliyiz. "Bir an once yayın yapmalıyım" duşuncesini kafalardan atıp serbest bırakılmış beyinlerin uretkenliğinde devinmeliyiz. Acele etmeye gerek yok, biraz durup geri cekilip duşunmeliyiz. Gercekten neyin peşindeyiz? Ağacların arasında ilerlemeye oylesine kapılmışız ki ormanın aslında bir ucuruma gittiğini goremiyor olabiliriz. Boğulmamızın nedeni suya duşmuş olmamız değil hala orada bulunuyor oluşumuzdur.
Berker Fıcıcılar oğrenci
__________________
Turkiye'de bilim var mı?
İlkokul, Ortaokul0 Mesaj
●44 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- İlkokul, Ortaokul
- Turkiye'de bilim var mı?