~~Ait Olma - Bağımsız Olma
Her insan ait olma ve bağımsız olma gereksinmeleri ile doğar. Ait olma birlikte olma, paylaşma, yardımlaşma, hizmet etme, arkadaşlıklar, dostluklar kurma, aile oluşturma, dernekler, gruplar icinde yer alma biciminden kendini ifade eder; kısacası bizim sosyal yonumuzu ifade eder. Bu gereksinme her normal insanda vardır.
Bağımsız olma birey olma, istediğini yapabilme gucunu elde etme, duşuncesini ve duygularını ifade edebilme ozgurluğunu gercekleştirme eğilimi olarak yaşama yansır ve bu gereksinme de her normal insan da vardır.
Bu iki gereksinme bireyin yaşamında ya dengeli ya da dengesiz olarak yer alır. Eğer bağımsız olma ve ait olma dengeli bir bicimde yaşamda yer alıyor ise, kişi kendi duşunce ve duygularını kaybetmeden evlilikler, dostluklar, arkadaşlıklar kurar; kendi istedikleri ile şirketin istediklerini surekli dengeleyerek iş yaşamını surdurur. Boyle insanlardan oluşmuş toplumlarda devlet ve vatandaş ilişkisi dengelidir; devletine seve seve vergi veren ve devletine hizmet etmeye hazır vatandaşlar olduğu gibi; var oluşunun nedenini vatandaşına hizmet etmek bilincinde bulan bir devlet vardır.
Ait olma ve bağımsız birey olmanın dengesinin bozulduğu durumlarda ya ait olma baskındır ya da bağımsız olma. Ait olmanın baskın olduğu ilişkilerde kişi evliliğinde, dostluk ve arkadaşlıklarında kendi duşunce ve duygularını ifade etme olanağını bulamaz. Calıştığı iş yerinde emir kuludur, kendi duşuncesini kimse umursamaz. En acısı bu kişi de kendinin, duygularının ve duşuncelerinin umursanmasını beklemez. Boyle insanlardan oluşmuş toplumlarda devlet ve vatandaş ilişkisi de dengesizdir; vatandaş devlet icin vardır, tebaa zihniyeti hakimdir.
“El alem” ne der? Zihniyeti bu duruma ornek olabilir.
Bir insanın yaşamındaki en onemli bilinc, kişinin kendiyle kurduğu ilişkinin farkında olmasıdır. Yaşamın sorumluluğu bu farkında oluştan kaynaklanır.
İki cocuk yetiştirme ortamı alalım: Birine, "elalem ne der?" ortamı, diğerine de, "ben ne derim?" ortamı diyelim.
"Ben ne derim" ortamında cocuk hata yapınca ihlal ettiği değerle yuzleşmesi sağlanır. Orneğin, yalan soyleyen bir cocuğa, "Bile bile doğru olmayan bir şeyi soylediğin zaman aynada gozlerinin icine rahat bakabiliyor musun?" diye sorulur. Cocuğa ceza, bağırıp cağırma, sindirme yontemleri uygulanmaz, vicdanına seslenilir.
Ancak bağımsız birey olmanın baskın olduğu ilişkilerde kişi evliliğinde, dostluk ve arkadaşlıklarında sadece kendi duşunce ve duygularını ifade etmekle yetinir; karşıdakinin duygu ve duşuncesiyle ilgilenmez. Hep kendisi konuşsun ister. Calıştığı iş yerinde kendisinden başka herkesi emir kulu olarak gorur. Bu kişi devlete vergi vermek istemez, askerlik yapmak istemez, ama devletin butun hizmetlerinden yararlanmak ister.
Birey olmanın baskın olduğu kişilerde,ne yazık ki ozellikle evlilik ilişkisinde bencil davranışlar gozleniyor.Kişi cocukluk doneminde sağlıklı sınırlar edinememişse, ve ebeveyn tarafından surekli onun istekleri oncelenmişse, yetişkin olduğunda daha cok yakınlık sorunları, eşine sevgi ve bakım vermeme ve suiistimal durumları goze carpıyor.
"Elalem ne ner?" onemli, ama "sen ne dersin?" daha onemli
"Elalem ne der" ortamında cocuk, "ayıp," "kimse gormesin," "amcan ne der," "komşu ne der," sozleriyle yapmaması gereken şeyleri oğrenir. Cocuk 11-12 yaşlarına gelince bu ortamın ahlak ilkesini keşfetmiş ve benimsemiştir. Bu ilkeyi şoyle ozetleyebiliriz: Kimse gormezse mesele yok.
Zeynep’de ait olmanın ve El alem ne der? Ortamının yetiştirdiği bir kız cocuğuydu. Babasının katı tutumlarıyla ve o kulturle buyuyup universiteyi kazandı. universite’ de yeni bir dunyanın ozgur kapıları onun icin acıldığında, aslında pek te istemediği ve utandığı başortusunu cıkardı.. sacları ve makyajıyla, uslubu ve ortamdaki yeni haliyle Zeynep artık bambaşka bir kızdı. İcinde bir yerlerde bu durum onu zorluyor,suclu hissettiriyor ama boyle daha rahat hissediyordu. Tatillerde evine ziyarete gittiğinde kabul gorebilmek ve tepki almamak icin yeniden başortusunu takıyordu. Ailesi onun hep o şekliyle olduğunu sanıyordu.. Bu durum boyle yıllarca surup gitti. Zeynebin ic dunyasında bu ikircikli hal bir yandan ozgur ve kendi istediği hali,diğer yandan suclu ve utanc icindeki halini hep hissettirdi. İşte bu ortamın cocukluğunun bedelini ne yazık ki boyle odemiş oluyordu..
Kaynakca;doğan cuceloğlu

[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]