Aile, bireylerin her turlu ihtiyaclarını karşılayan temel ortamdır. Bireylerin sadece fizyolojik (yeme-icme-dinlenme-uyuma-boşaltım-cinsellik…) ihtiyaclarının değil; aynı zamanda korunma ve guvenlik ihtiyaclarının karşılandığı yer de ailedir. Korunma ve guvenlik ihtiyacları karşılanan bireyde bir ust duzey ihtiyac ortaya cıkar ki, bu da sevme-sevilme-ait olma ihtiyacıdır. Ailedeki tum bireylerin sevgiye ihtiyacı vardır. Hele ki cocukların sağlıklı gelişebilmeleri, iyi eğitim alabilmeleri icin sevgi olmazsa olmazlardandır. Yetersiz sevgi ve ilgi ortamında buyuyen cocukların okul hayatlarında huzursuz, hırcın, sinirli, gergin, agresif , problemli davranışlar sergilemeleri gayet normaldir. Davranış bozukluklarının coğu; yeterli sevgi alamayan, sevgi depoları doldurulamayan cocuklarda ortaya cıkmaktadır. Bu sorunların cozumu yine sevgi ile olmakta; aile, oğretmen ya da diğer kişilere sevgiyi cocuğa iletme, onu koşulsuz olarak sevme, olduğu gibi kabul etme konusunda buyuk gorevler duşmektedir.
Ac insan ne yapar? Karnını doyuracak bir şeyler arar. Yiyecek fizyolojik ihtiyaclardan olduğu gibi sevgi de psikolojik ihtiyaclardandır ve aile icinde sevgi aclığı ceken kişiler de (cocuk-ergen-yetişkin) bu aclığını başka yerlerde doyurmak icin bilincdışı davranışlarda bulunacaklardır. Oncelikle sevginin psikolojik bir ihtiyac olduğu, tum aile bireylerince bilinmeli ve aile bireyleri birbirlerinin sevgi deposunu doldurmada, tum diğer kişilerden daha etken olduklarını fark etmelidir. Duşunun bir kere anne sevgisi… Hangi sevgi anne sevgisinin sıcaklığını iletebilir? Hangi erkek oz baba gibi sevebilir? Eşin sevgisinin yerini hangi sevgi doldurabilir? Cocuk sevgisi kadar bir anne babayı mutlu edecek ne vardır? Ozunde herkes birbirini sever. Sevgisini gosterdiğine, iletebildiğine inanır. Buna rağmen sevilmediğini iddia eden kişiler hep olur? Neden? Neden bazıları sevilmemekten dem vurur? Onların sevgi depoları neden dolmaz ya da doldurulamaz?
Aile icinde ilk onemli sevgi duzeni, karı koca arasında oluşandır. Ailenin sağlıklı şekilde devam etmesi, eşler arasındaki sevgi bağının guclenmesine, gelişmesine bağlıdır. Aileyi devam ettiren anne babadır. Onlar ayrılırsa ailede dağılır. Bu sebeple eşler arasındaki sevgi, mutlaka devam etmeli, eşler bu konuda sorumluluk bilincini olgunlaştırmış olmalıdır. İki tarafta sevgisine emek vermeli, oncelikle birbirlerinin sevgi deposunu dolu tutmaya ozen gostermelidir ki, cocuklar sevgi ortamında buyuyebilsin. Aile ortamında sevgi gormeyen cocuk doğru bir sevgi dili geliştiremez.
Genc bir adam ceza evini boylamak uzereymiş. Yargıc onu cocukluğundan beri tanıyormuş ve unlu bir yazar olan babasıyla da tanışıyormuş. Sulh yargıcı,
-Babanı hatırlıyor musun? diye sormuş.
Bu soruya -Onu oldukca iyi hatırlıyorum. şeklinde cevap vermiş.
Suclunun vicdanını yoklamaya calışan yargıc şoyle demiş:
-Mahkum edilmek uzereyken ve şu anda mukemmel bir insan olan babanı duşunurken, onun hakkında net olarak ne hatırladığını anlatır mısın?
Bir sessizlik olmuş. Daha sonra yargıc beklenmeyen bir cevap almış; -Oğut almak icin yanına gittiğimde, yazdığı kitaptan başını kaldırarak bana baktığını ve Cek git başımdan; cok meşgulum ! dediğini hatırlıyorum. Ona arkadaşlık etmek icin yaklaştığımda bana donerek 'Cek git başımda oğul; bu kitabı bitirmeliyim !' derdi. Sayın yargıcım siz onu buyuk bir yazar olarak hatırlarsınız fakat ben onu kaybedilmiş bir arkadaş olarak hatırlıyorum.' Dediğinde Yargıc kendi kendine soylenir;
-Yazık ! Kitabı bitirdi ama oğlunu kaybetti !
Cocuklarımıza, eşimize yeterince zaman ayırıyor muyuz? Onların hallerine vakıf mıyız? Dertlerinin, sıkıntılarının farkında mıyız? Gunluk yaşantılarını paylaşıyor muyuz? Arkadaşlarını tanıyor muyuz? Muzik zevkinden haberdar mıyız? Hangi corbadan nefret ettiğini biliyor muyuz?... Sevgi emek ister. Ailedeki her birey bu sorumluluğu almalıdır. Evlatsak anne babamızla neler paylaştığımıza bakalım ve daha iyi neler yapabileceğimize. Anneysek, cocuklarımızla eşimizle olan iletişimimize. Eşimizle coşkuyla, aşkla başladığımız evliliğe cocuklar dunyaya geldikce aynı aşk ve coşkuyu daha da buyuterek devam edebiliyor muyuz? Sevgimizi aile uyelerine eşit taksim edebiliyor muyuz? Yoksa arada gume gidenler oluyor mu? Gume giden kim? Eşimiz mi? Karşısında ayaklarımızın bağının cozulduğu, sesimizin titrediği, yemeden icmeden kesen adam mı gumlettiğimiz? Hani o sesini duyabilmek icin 40 takla attığımız. 5 dakika gorebilmek icin kilometrelerce yol kat ettiğimiz. Buyuk oğlumuz mu? İlk goz ağrımız mı? Kucağımıza ilk aldığımızda bizi annelik duygusuyla tanıştıran o minik bebemiz mi? O gunlerin coşkusunu yakalamadan sağlıklı bir aile ortamı yakalamamız cok zor. Sağlıklı aile ortamı yakalamadan, cocuklarımızı topluma ve kendisine yararlı, ahlaklı, eğitimli, meslek sahibi, akıl ve ruh sağlığı yerinde, verimli ilişkiler kurup yonetebilen bireyler olarak buyutebilmemiz neredeyse imkansız.
Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al. Armut dibine duşer. Bu atasozleriyle buyuduk, bunlar bizlerin duşuncelerinin mihenk taşı. Anne babası yok mu bu cocuğun ya? Hic terbiye vermemişler mi? Ne utanmaz bir cocuk, doğurup atmışlar belli ki. Saldım cayıra Mevla kayıra. Oh ne ala memleket. Anası babası ilgilense boyle mi olurdu? Herkes once aileyi eleştirir, ana babayı sorumlu tutar, once ebeveyn suclanır. Ebeveynlik eğitimi almıyoruz ki. Eğer kendimizi bu konuda okuyarak, araştırarak geliştirmiyorsak , suclanmamızdan normal hicbir şey olamaz. Peki bu konuda neler yapabiliriz?
Oncelikle eşler arasında sevgiyi geliştirmek İcin;
1-Birlikte gecirebileceğiniz zamanları kaliteli gecirmeye gayret edin.
2-İletişim kurma stilinize dikkat edin. Olumlu ve yureklendirici bir stil geliştirin.
3-Kadın ve erkek her şeyden once yapısal olarak farklıdır. Farklı ailelerden geldiniz, farklı şekillerde yetiştirildiniz, farklı deneyimler yaşadınız… Farklılıklara saygılı olun.
4-Siz icin yapılan her şeye, harcanan her emeğe karşılığını verin. Sık sık teşekkur edin.,
5-Sevginize yatırım yapın, onu besleyin, buyutun. Eşinizle sadece toplum icinde değil her daim ilgili olun.
6-Guler yuzlu olun. Gulumsemeyi alışkanlık haline getirin.
7-Maddi konularda birbirinize destek olun. Bireysel sorumluluklarınızı alın.
8-Ev ici ve dışı sorumlulukları paylaşın.
9-İnternet, T.V. , Bilgisayar oyunları, Sanal Sohbetler… yerine eşinizle paylaşımlarınızı artırın.
10-Birbirinizin ilgi alanlarına ilgili olun.
Aile ici iletişimi iyileştirmek icin;
1.Olumlu bir iletişim stili geliştirin: İletişim stilinizi cek edin ve olumlu bir iletişim stili geliştirin. İletmek istediğiniz mesajın muhataplarınız tarafından doğru anlaşılmasını istiyorsanız, yarı kapalı ya da kapalı iletişim stillerini kullanmaktan kacının. Yarı kapalı ya da kapalı iletişim stillerinin yanlış anlaşılmalara ve tartışmalara ortam hazırladığını aklınızda tutun. Kimse sizin ne demek istediğinizi ya da aklınızdan gecenleri bilmek zorunda değil. Bu kızınız bile olsa. Babanız bile olsa. Kızım sana soyluyorum gelinim sen anlacılık, ben leb demeden leblebiyi anlacılık olsa olsa hem sizi hem de cevrenizdeki kişileri gerer. Onlar sizin niyetinizi bilemez. Bunu sizden iyi kimse bilemez. Hatta siz bile tam olarak bilemiyor olabilirsiniz. Onlar sizin sadece davranışlarınızı gorur ve sizi davranışlarınıza gore değerlendirirler. Tabi algılayabildikleri olcude. Bu sebeple eğer anlaşılmak, kendinizi ifade etmek istiyorsanız doğru iletişim stilini; yani acık iletişim stilini benimseyin ve acık iletişim kurma yollarınızı geliştirin. Davranışlarınızla soylemlerinizin tutarlı olmasına ozen gosterin. Gerceğinizle, durustce, şeffaf iletişim stilinizi genişletin. İdealize ettiğiniz kişiliğinizle değil, hali hazırdaki kişiliğinizle konuşun, davranın, yaşayın.
2.Bilgisayar, İnternet, Tv kullanımını kontrol altında tutun: Bilgisayar, İnternet, Tv… aile bireylerini 4 yaş oncesi sosyalleşme duzeyine geriletir. Cok yoğun tv izlenen bir evdeki 56 yaşında baba, 87 yaşında dede, 48 yaşında anne, 13 yaşında oğul evet her bir aile uyesi yaşları kac olursa olsun, aslında 4 yaş oncesi sosyal gelişim duzeyine iner. Evet yaşları kac olursa olsun. 4 yaş oncesi Bağımsız Oyun Donemi olarak adlandırılan donemdeki cocuklar, aynı mekanda bir arada bulunmalarına rağmen bireysel takılırlar, bir aradadırlar; ama yalnızdırlar. Dışarıdan bakıldığında birlikte oynuyor gibi algılanırlar. Oysa bu sadece illuzyondur, hepsi yalnız birer savaşcıdır. Bilgisayar oyunlarına, internete, Tv'ye ayırdığınız vakitten calmadıkca, ailece oturup dizi izlemek yerine okey oynamadıkca aile bireylerinin her gecen gun birbirinden uzaklaştığından, oğlunuzun gece ev gec gelmesinden, kızınızın odasına kapanmasından şikayet etmeyin. Bilgisayar, İnternet, Tv kullanımını azaltın, yakınlaşmak icin ne kadar cok aktivite bulabileceğinize inanamayacaksınız.
3. İletişimi demokratik platforma taşıyın: Aile iki cinsiyete ayrılmış farklı yaşlardaki bireylerden oluşur. Ceşitli sebeplerle evlenme yaşını oldukca erteleyen eşlerden oluşan gunumuz ailelerinde, yaş farkının kuşak farkına donuştuğu gorulmektedir. Biri birine yakın yaşlarda bile kacınılmaz olan duşunce farklılıkları gunumuz ailelerinde ciddi bir handikap oluşturmaktadır. Hatırlayın, duşunce farklılıkları zenginliktir. Ailede bireylerinden her birinin farklı duşuncelere sahip olması zenginliktir. Farklılıklara saygılı olun ve herkesin kendi duşuncelerini sağlıklı şekilde ifade etmesi icin fırsat tanıyın. Onları duşuncelerini ifade etmeleri icin cesaretlendirin. Aile icindeki bireylerin duşuncelerini eleştirmek yerine 'Senin bakış acıdan da hoş, oldukca farklı bir cepheden bakmışsın, ben de şu şekilde duşunuyorum.' demeniz alay etmekten, negatif eleştiri yapmaktan daha etkili olacaktır.
4.Acık iletişime gecebileceğiniz fırsatlar oluşturun: Pikniğe gitmek, acık hava yuruyuşlerine cıkmak, birlikte spor yapmak, tiyatroya gitmek, yemeğe cıkmak, telefon etmek, alış verişi ailece yapmak, komşu-akraba ziyaretleri yapmak, misafir ağırlamak, tavla-tombala, monopoly-tabu,-sessiz sinema- sos oynamak…, kitap okumak gibi.


[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]