Bundan yaklaşık 2 yıl onceydi oğlumu kucağıma aldığımda. Gunden gune artacak olan buyuk bir aşkın kapımda olduğunu henuz idrak edememiştim. Uykusuz geceler, perişan haller, fazla kilolar derken hicbir şeyi gorecek halim kalmamıştı. O zamanlar anladım “Anaların hakkı odenmez” sozunun gercek anlamını. Sanki eski canlı Pınar gitmiş yerine olgun, bitkin bir tip gelmişti. Pek bir şeyden zevk almayan, aman sutum artsın deyip habire yemek yiyen, eski Pınar'ın tam zıddı bir insan. Aradan aylar gecti. Ben anneliği oğrenmeye başladım, oğlum da annesine alışmaya başladı. Birbirimizi anlamaya başladık.

Nelerden rahatsız oluyoruz, neleri seviyoruz karşılıklı olarak keşfetmeye başladık. 2 yıl gecti ve biz ikimiz guclu bir şekilde ayakta durmaya başladık. Ben eski canlılığımı bulurken o da kendi kişiliğini oluşturacak taşları yerine koymaya başlamıştı. Biliyorum ki ben ne kadar kendimi iyi hissedersem, ne kadar kendimle ve dunyayla barışık olursam kucuk oğlum da o kadar guvenli bir kişilik geliştirecekti. O yuzden ilk iş kendi psikolojimi cok hızlı bir şekilde toparlamam gerekiyordu. İşim burada imdadıma yetişti ve iş hayatıma geri donmemle birlikte eski Pınar tekrardan sahneye cıkmaya başladı. Artık, cocuklarıyla calıştığım annelere daha farklı bir gozle bakmaya başladım. Onların acılarını, uzuntulerini daha iyi anlar olmuştum. Ama anlamak her zaman cozum getirmiyordu cunku cocuklukta yapılan hataları gordukce icimdeki kızgınlık da daha fazla artmıştı o donemler. Ama o duygusal yapım yavaş yavaş kaybolmaya ve yetişkin tarafım on plan cıkmaya başladı zaman gectikce. Anladım her yiğidin yoğurt yiyişi farklı, herkesin cocuk yetiştirmesi farklı. O yuzden insanları yargılamadan onların doğrularına uygun şekilde onlara yardımcı olmayı tekrardan oğrendim.

İşim gereği annelerle cok yoğun olarak calışıyorum. Şunu sıklıkla goruyorum: Hayatı cocukları olmuş bir suru aile… Cağın sorunu gibi bir şey bu. Yine cok sık gorduğum bir şey ise kendisini cocuklarının başarılarıyla ozdeşleştiren onlar başarılı olunca cocuklarından daha fazla sevinen, onlar başarısız olunca da onlardan daha fazla uzulen anneler. Kendi olamadı diye cocuğu doktor olsun isteyenler mi ararsınız, eşiyle mutsuz diye tum hayatını, mutluluğunu cocuğuna bağlayanlar mı? Kendi tek başına guvensiz hissettiği icin aynı duyguyu cocuğuna aktaranlar mı… Benim cocuğumun kendine guveni yok Pınar Hanımcım diyenler, benim cocuğum tek başına ders calışmayı bilmiyor diyenler, cocuğum icin her şeyi yapıyorum ama hep mutsuz diyenler…

Ah şu anneler ah!!! Gecen hafta universite sınavı (YGS) sonucları acıklandı. Cok haksızlıklar oldu. Cok fazla cocuğun hakkı yendi. Bir oğrencim sınav acıklandıktan sonra sinir krizi gecirdi, bacakları ve elleri kitlendi. Hastaneye zor yetiştirdik. O cocuğun annesi cocuğu icin hayatını feda etmiş bir anneydi. Cocukken diğer cocuklar ona vurdu diye o cocukların yanına gidip hesap soran bir anneydi. O cocuk cok korunmuştu buyurken. O gun o anne cocuğundan fazla uzuldu. Ama ne kadar doğruydu? Bir suru cocuk haksızlığa uğradı ama bazılarının tepkisi cok acı oldu. Belki hayatlarını etkileyecek, bilincaltlarına damga vuracak deneyimler yaşadılar. Neden bazıları hayat karşısında diğerlerine gore daha zayıf? Neden bazı kişiler daha kolay depresyona giriyor? Neden bazı kişiler en ufacık olaylarda bile hayatlarını bitirme kararı bile alabiliyor? Cevap anneyle kurulan ilişkide gizli. Anneler size sesleniyorum: Cocuğunuzu buyuturken aşırı ilgisizlik kadar zararlı bir şey daha var; aşırı ilgi. Bugun yeni neslin boyle bir sorunu var. Ona her şeyi verirken, onun her şeyi olurken cocukların kolunu kanadını kırıyoruz. En onemli gorevimiz cocuklarımızı guvenli bir şekilde yetiştirmek. “Sen yalnız başına da başarabilirsin”, “Sen ben olmadan da iyi olabilirsin”, “Sen bazı şeylerin tam olmasa da mutlu olabilirsin” mesajlarını vermek, bu mesajları kucucuk yaşlarından itibaren vermek cok onemli. Yani onu oyuncaklara, en kaliteli giysilere boğmak, en iyi okullara gondermek değil yapılması gereken. Onemli nokta; onunla kaliteli ilişkiyi kurabilmek.

Benim annem calışan bir anneydi. Benim kahvaltımı hazırlayan, saclarımı oren hep babam oldu. Cabuk sinirlenirdi annem. Eve yorgun gelirdi. Cok fazla annemle oyun oynadığımı hatırlamıyorum. Ama bilirdim beni ne kadar sevdiğimi. Belki de bu yuzden ben yalnızlığı seven bir kişi oldum. Belki de bu yuzden kızlardan cok erkeklerle daha yakın arkadaş olan biri oldum. Ama annecim senden kazandığım en onemli şey; kendimi sevmem. Bu sevgiyi oğluma verebilmem ama kendimi sadece annelikle tanımlamamam. Ayrı hayatlarım var benim. Ben sadece anne değilim: Ben başarılı bir iş kadınıyım, ben eğlenceli bir dostum, ben danışanlarımın beni model aldığı bir ablayım ve daha bir cok şey. Sana kalpten teşekkur ederim beni boyle bir kişi yaptığın icin… Umarım ileride kendi oğlum da benim icin benzer şeyleri duşunur. Seni cok seviyorum annem!

Pınar Ozguner

[h=2]İzmir Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]