AGIZ KOKUSU MİKROBİYOLOJİSİ TEŞHİS VE TEDAVİ YONTEMLERİ
Ağız kokusu; toplumun hemen hemen buyuk bir bolumunu etkileyen ciddi bir problemdir. Hayatı tehdit eden bir durum değildir. Fakat sosyal ve psikolojik sorunlara yol acmakta, bireyler arası iletişime zarar vermektedir. Ağız kokusu esas olarak oral faktorlerle ilişkilidir. Adolesanların, psikolojik gelişim acısından kritik bir donemde olması ve bu problemin kaynağının buyume-gelişim icin gerekli olan beslenme faktorunu etkilemesi, konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Topluma hizmet veren dişhekimlerininağız kokusu konusunda yeterli bilgi donanımına sahip olması, sağlıklı nesillerin yetişmesi adına toplumsal bir gorevdir.
Etiyoloji
İki kısımda incelenebilir
1-Ağız ici kaynaklı ağız kokuları
2- Ağız dışı kaynaklı ağız kokuları
1-Ağız ici kaynaklı ağız kokusu:
Oral kaviteden koken alan ağız kokusu, ağız ici kaynaklı ağız kokusu olarak tanımlanmaktadır. Bu durumun ortaya cıkmasında etken olan faktorler şunlardır;
a) Dil yuzeyindeki eklentiler
b) Tukuruk ile ilgili etkenler
c) Periodontal dokuların durumu ve hastalıklar
d) Oral karsinoma ve kanserler
e) Dişlerdeki mevcut curukler
f) Kotu oral hijyen
g) Uyumu bozulmuşrestorasyonlar ve protezler
Yapılan klinik calışmalarda, ağız kokusundan yakınan bireylerin coğunda, sorunun ağız icinden
Kaynaklandığı saptanmıştır.
Dil yuzeyindeki eklentiler: Ağız ici kaynaklı ağız kokusunun en sık karşılaşılan sebeplerinden biridir. Dilin dorsal yuzeyi, ağız kokusundan sorumlu proteolitik, anaerobik bakterilerin buyumesi icin elverişli bir alandır. Dil sırtındaki papillalar, oral bakterilerin birikmesini kolaylaştıran genişbir yuzey alanı oluşturarak ekolojik bir saha ortaya cıkarmaktadır. Dil papillaları arasına yerleşen proteolitik, anaerob bakteriler volatil sulfur bileşikleri(VSB)ni oluşturmaktadır. En sık karşılaşılan VSB; hidrojen sulfit, metilmerkaptan ve dimetilsulfit olup bu bileşikler, bakterilerin putrefaksiyon sonucu urettikleri kotu kokulu ucucu gazlardır. Ağız kokusunun (yalancı ağız kokusu dışında) kaynağı, genellikle bu VSB’dir. Bunların dışında tukuruk veya dil tabakaları tarafından; sulfur bileşikleri (H2S, CH3SH), kısa zincirli yağlı asitler (propionic, butyric, valeric), poliaminler (cadaverine putrescine), alkoller (1-propoxy–2–propanol), fenil bileşikleri (indole, skatole, pyridine), alkaninler(2-methy-propane), ketonlar, nitrojen iceren bileşikler (ure, amonyak) gibi volatil organik bileşikler uretilmektedir. Dilde bulunan tabakanın, VSB uretiminde en onemli rolu oynadığı ve bunu periodontal durumun takip ettiği bildirilmiştir. Bununla beraber; yasDMFT (curuk, kayıp, dolgu diş), sigara icme, sosyoekonomik durum, oral hijyen ve diğer sosyal faktorlerin ağız kokusu insidansına katkıda bulunmadığı tespit edilmiştir. En yuksek ortalama VSB değerinin, 10:00-12:00 saatleri arasında ve en duşuk ortalama VSB değerinin ise 13:00-15:00 saatleri arasında olduğu vurgulanmıştır.
Yapılan calışmalarda prevalansı %5-11 olarak bildirilen, dilin en yaygın gelişimsel defekti olan fissural dilin de ağız kokusuna sebep olduğu belirtilmiştir.
Tukuruk ile ilgili etkenler: Tukuruk, ağız kokusu oluşumunda onemli bir unsurdur.
a-Tukuruğun iceriği: İceriğinde bazı aminoasitlerin yapısında bulunan ve VSB oluşumunda kullanılan kukurt mevcuttur.
b-Tukuruk akışhızı: Azalmıştukuruk akışhızı ve durgunluğunun, bakteriyel değişime ve ağız
kokusu formasyonuna katkıda bulunduğu ortaya konulmuştur.
c-Tukuruk pH sı: Hafif derecede alkali (bazik) durumda olan tukuruğun tipik koku urettiği hafif derecede asit tukuruğun ise zıt etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Asit bir pH, aminoasitlerin putrefaksiyonu icin gerekli olan enzimlerin inaktivasyonu yoluyla koku yapıcı metabolik son urunlerin formasyonunu engeller ve pH asidik iken birkac aminoasit bazik yonde etki gosterir. Oral aktiviteler, tukuruk akısını stimule ederek ağızdaki VSB ureten bakterilerin sayısını azaltmaktadır. Yemek, ağız kokusu uretimini engelleyen bir faktor olarak tanımlanmışolan oral pH duşuşunu sağladığı icin, VSB değerleri yeme-icme gibi oral aktivitelerden sonra belirgin şekilde duşmektedir.
d-Tukuruk/plakta oksijen tuketimi: Oksijen harcanmasının Ağız kokusu formasyonunda kompleks fakat onemli bir rol oynadığı bildirilmiştir. Yapılan calışmalarda, Down sendromlu bireylerde VSB seviyesinin, tukuruk akışhızı ve pH’nın daha duşuk olduğu, buna bağlı olarak da ağız kokusunun daha az yoğunlukta olduğu bulunmuştur
Periodontal dokuların durumu ve hastalıklar:
Bircok periodontal patojen bakterinin VSB uretebildiği, hatta normal flora uyelerinin bile VSB urettikleri gosterilmiştir. Periodontal hastalık esnasında, periodontal cepteki bakteri kolonizasyonunun daha da arttığı ve VSB oluşmasında onemli bir goreve sahip olduğu tespit edilmiştir. Artmış VSB seviyesi ile kanama indeksi arasında pozitif korelasyon bulunmuş Porphyromonas gingivalis’in buyumesi icin hemoglobin gerektiği, kan ayrışma urunlerinin de VSB kaynağı olan sulfur iceren peptidler ve aminoasitleri ortaya cıkardığı vurgulanmıştır.Bazı calışmalarTannerella forsythia, P. gingivalis ve Prevotella intermedia gibi periodontal patojenik bakterilerin VSB uretimini etkilediğini gostermiştir. Periodontal olarak sağlıklı veya dişsiz bireylerde dil yuzeyindeki, tonsillerdeki ve tukurukteki proteinlerin, sulfur iceren organik bileşiklerin yıkıma uğratılmasıyla ağız kokusu oluşabilmektedir. Sağlıklı bir oral duruma sahip pek cok kişide; postnasal akıntıdan kaynaklanan, sulfur ve proteinden zengin sekresyonların dışarı verilen havaya aktarılmasıyla ağız kokusu meydana gelebilmektedir.
Ağız kokusu ile ilişkili mikroflora:
Ağız icinden, ağız kokusuna sebep olan300’den fazla bakteri turu izole edilmiştir.Fusobacterium Veillonella, T. denticola, P. gingivalis Bacteroides ve Peptostreptococcus gibi bakteriler aracılığıyla anaerobik koşullar altında putrefaksiyon meydana gelmektedir. Calışmalar, koku uretiminin hemen hemen tamamının gram negatif bakteriyel metabolizma sonucu oluştuğunu ve gram pozitif bakterilerin cok az katkısının olduğunu bakterilerin cok az katkısının olduğunu gostermiştir. Fusobacterium nucleatum, gingivitis ve periodontitisde onemli olan bir mikroorganizmadır ve yuksek seviyede VSB uretmektedir. Bakteriler icin gerekli besinler; oral sıvılar, dokular ve yiyecek debrisinden sağlanmaktadır. Sulfurlu bir aminoasit olan Metionin, metilmerkaptan ve sistein’e indirgenmektedir. Sistein, sulfidraz-pozitif mikroorganizmaların varlığında sistin ve daha fazla oranda da hidrojen sulfit’e yıkılmaktadır. Bu aktivite; pH 7.2 iken desteklenmekte, pH 6.5 iken baskılanmaktadır.İn -vitro olarak izole edilenKlebsiella ve Enterobacter’in; dental protezlerde, VSB ve kadaverin uretimiyle ortaya cıkan kotu kokuya benzer bir koku yaydığı belirtilmiştir. Periodontal infeksiyona sahip hastalarda, ağız havasındaki VSB ve metilmerkaptan/ hidrojen sulfit oranının kontrol grubundaki bireylerden 8 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir. Ağız kokusuna sebep olan bakteriler doğal olarak ağızda kolonize olurlar. Evde beslenen hayvanlardan insanlara bu bakterilerin gecişihtimali ilgi ceken bir konudur. Ağız kokusu ve evde beslenen hayvanlarla dental hastaların duzenli teması arasındaki olası korelasyonu saptamayı amaclayan bir calışmada, cocuklukta veya su anda sahip olunan hayvanların (kopekler, kediler) ağız kokusuna sebep olan bakterileri bulaştırabildiği saptanmıştır.
2-Ağız Dışı Kaynaklı Ağız Kokusu:
Koku verici maddeler vucut icinden kaynaklanır ve dolaşım sistemi aracılığıyla akciğerlere aktarılır. Eğer yeteri derecede ucucu ise dışarı verilen hava ile cıkar ve nefeste kotu bir koku oluşur. Ağız dışı kaynaklı ağız kokusuna neden olan sistemik rahatsızlıklar ve durumlar; nazal, sinus bronşve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar (curumuşet kokusu), mide-bağırsak hastalıkları, diabetes mellitus karaciğer yetmezliği, bobrek yetmezliği (balıksı koku), metabolizma bozuklukları (trimetilaminuri uremi), sarımsak, soğan ve alkol gibi gıdaların tuketilmesi ve sigara kullanımını kapsamaktadır. Aclık ve yanlışdiyet, vucuttaki yağve proteinin cozunmesini başlatabilir ve ortaya cıkan yan urunler ağızda kotu koku oluşumuna neden olabilir. Ağız dışı kaynaklı ağız kokusu olgularının belirli bir kısmı ‘kan kokenli ağız kokusu’ kategorisine girmektedir. Alifatik tersiyer amin; trimetilamin trimetilaminuri (fish-odour syndrome) olarak bilinen metabolik bir bozukluğu olan hastalarda aşırı bulunan volatil bir bileşiktir.Helicobacter pylori, gastrik kanser icin bir risk faktoru olarak duşunulen kavisli bir mikroaerofil gram-negatif bakteridir. Yapılan calışmada, H. pylori ile dilde yanma hiperplazi ve ağız kokusu arasında bir ilişki olduğu belirtilmiş, oral-oral gecişin unutulmaması gerektiği vurgulanmıştır.
Ovulasyon, menstruasyon, hamilelik ve menopoz suresince meydana gelen hormonal değişikliklerin ağız kokusu meydana getirdiği bildirilmiştir. Ağız havasındaki VSB’nin kadınlarda mid-proliferatif ve mid-luteal fazlar suresince olduğu kadar, menstruasyonun orta dongusu ve cevresinde de yukseldiği bulunmuştur.
Ağız Kokusu Sınıflaması:
1) Gercek ağız kokusu
a) Fizyolojik ağız kokusu
b) Patolojik ağız kokusu (Tip-1, Tip-2, Tip-3 patolojik ağız kokusu)
2) Yalancı ağız kokusu
3) Halitofobi
1) Gercek Ağız Kokusu
Acıkca fark edilebilen Şiddetli ağız kokusu durumudur.
a) Fizyolojik Ağız Kokusu
Ağız icindeki bakterilerden kaynaklanan Şiddetli ağız kokusudur. Dil sırtında ureyen bakterilerin oluşturduğu VSB ve sindirim kanalında biriken gazlar, sabah saatlerinde ortaya cıkan ağız kokusunun nedenidir. Ağız kokusuna neden olabilecek herhangi bir sistemik hastalık soz konusu değildir Beslenme sonrasında kana gecen ucucu aromatik bileşikler, ekspirasyon havasıyla dışarı atılmakta
ve fizyolojik ağız kokusuna sebep olmaktadır. Yapılan olcumler fizyolojik sınırlar arasındadır.
b) Patolojik Ağız Kokusu
Ağız ici ve ağız dışı kaynaklı sebeplerden kaynaklanmaktadır Patolojik ağız kokusu, 3 gruba ayrılmaktadır.
Tip-1 patolojik ağız kokusu: Ağız kokusu, hasta tarafından tespit edilmektedir ve genellikle koku kabullenilmiştir. Ağız kokusundan farklı birşikÂyet ile dişhekimine muracaat soz konusudur dişhekiminin uyarısı ile tedavi başlamaktadır
Tip-2 patolojik ağız kokusu: Koku, hastanın yakınları tarafından tespit edilmektedir
Tip-3 patolojik ağız kokusu: Hasta veya yakınlarının ağız kokusu şuphesi mevcuttur. Zaman zaman, belli belirsiz yakınmalar olmaktadır.
2) Yalancı Ağız Kokusu
Hastanın ağız kokusu şikÂyeti olmasına rağmen, gercek bir koku yoktur ve başkaları tarafından fark edilmemektedir.
3) Halitofobi
Ağız kokusu problemine sahip hastaların tedavi sonrası, hala kotu ağız kokusunun bulunduğuna inanması sonucunda ortaya cıkmaktadır. Hastaların bir kısmında koku değil koku korkusu vardır.
Ağız Kokusu Tespit Yontemleri
Ağız kokusunu tespit yontemleri ceşitlidir:
1) Hasta yakınmaları
2) Es ve arkadaş geri bildirimi
3) Kasık testi
4) Evde uygulanan mikrobiyal testler
5) Mikrobiyal ve fungal testler
6) Tukuruk inkubasyon testi
7) Yapay burun
8)Organoleptik metot (koklama testi
9) Volatil sulfur bileşiklerinin olcumu [Gaz kromatografisi Sulfit monitorleri (Halimetre cihazı)]
10) BANA(N-benzoyl-DL-arginine-naphthylamide) test
11)Ninhidrin metodu
12) Koku otorleri
Ağız kokusuna neden olan butun elementlerin olculebildiği bir ekipman yoktur.
Hasta Yakınmaları
Ağız kokusunun kabul edilmesi sıklıkla, kotu ağız kokusuna sahip olduğuna inanan veya bir başkası tarafından oyle olduğu soylenilen kişinin yakınmaları ile baslar. Fakat şaşırtıcı şekilde; kliniklere başvuran, kotu ağız kokusundan şikayet eden bireylerin %40-60’ında ağız kokusu tespit edilmemektedir. Bundan dolayı; hastanın ağız kokusu yakınması, ağız kokusunu belgelendirmek icin kullanılabilen en az guvenilir olcumdur
Kasık Testi
Dilin arka sırtının kazınması; kucuk, tek kullanımlık bir kasık kullanılarak yapılmakta ve bu kazıma materyalinin kokusu 5 saniye sonra değerlendirilmektedir Nazal koku ile oral koku, bireyden ağzını kapatıp burnundan soluk vermesi istenerek ayırt edilmektedir
Tukuruk İnkubasyon Testi
Tukuruk inkubasyonu, kotu kokuyu skorlamak icin kullanılabilen dolaylı bir yoldur. Basitliği sebebiyle longitudinal calışmalarda, doğrudan organoleptik olcumlere alternatif olarak yararlı olmaktadır.
Yapay (elektronik) Burun
Tanımlanamamışgaz halindeki kimyasalları hızlı bir şekilde sınıflandırmak icin geliştirilmişel yapımı bir cihazdır. Bu cihaz, koklayabilen ve farklı kokular icin benzersiz profiller uretebilen sensor teknolojisinden koken almaktadır.Daha onceki bilgiler; bu cihazın, kokuları saptamak icin diagnostik bir arac olarak kullanılabileceğini belirtmektedir. Bu teknolojinin; ucuz, ufak ve pratik olarak herhangi bir koku tespit yontemine adapte edilebilir olması beklenmektedir. Şayet elektronik burun, olculebilir ve coğaltılabilir bir yol dahilinde kokusu alanında devrim yaratacak bir değerlendirme teknolojisi olacaktır.
Organoleptik Metot
Objektiflikten yoksun olmasına rağmen organoleptik skor, ağız kokusu değerlendirmesinde altın standarttır Organoleptik skorlamanın, cevreselşartlardan (olcumu yapan kişi, sıcaklık, zaman) etkilenme gibi sınırlamalar nedeniyle az guvenilir olduğu duşunulmektedir ve epidemiyolojik incelemelerde nadiren kullanılmaktadır. Bireyin organoleptik skorunu değerlendirmeden once; kahve,
cay, meyve suyu icmek, sigara kullanmak ve kokulu kozmetikler kullanmaktan kacınılması gerekmektedir. Fakat organoleptik skorlama ile ilgili asıl problem, inceleyici ve incelenen birey icin
rahatsız edici bir prosedur olmasıdır.
Volatil Sulfur Bilesiklerinin Olcumu:
a) Gaz kromatografisi
Bireysel gazların ayırt edilmesini ve ağız icindeki sulfurun tespit edilmesini sağlayan fotometrik detektor yardımıyla uygulanmaktadır. Gerekli ekipmanın uzman personel tarafından kullanılabilmekte ve sonucların analiz edilmesi zaman almaktadır. Sonuc olarak; gaz kromatografisi, dişkliniklerinde ve ağız kokusu incelemelerinde kullanılamamaktadır.
b) Sulfit monitorleri
Taşınabilir sulfitmetre (Halimeter®, Interscan Corp., Chatsworth, US&Canada), son birkac yıldır ağız kokusunun tespit edilmesinde yaygın şekilde kullanılmaktadır.10 Elektrokimyasal, voltmetrik bir algılayıcıdır; sulfit ve merkaptan gazlarıyla karşılaştığında bir sinyal vermekte ve hidrojen sulfit konsantrasyonunu olcmektedir. Uygulama icin uzman personel gerekmemektedir. Parfum, sac spreyi, deodorant diğer koku verici urunlere karşı duyarlı olması ve periyodik olarak kalibrasyonun yenilenme ihtiyacı, cihazın dezavantajlarıdır.
BANA Test
Volatil sulfur bileşiği monitorlerinin organoleptik skor tarafından olculen kokuların %18- 67’sini tespit etmesi, şaşırtıcı bir gozlem değildir. Cunku burun, kokuları; volatil yağlı asitler (butyrate propionate, vb.), diaminler (cadaverine putrescine) ve bakteriyel metabolizmanın diğer kotu kokulu urunleri nedeniyle, tespit etmektedir Genellikle bu bileşikler, sadece laboratuar kokenli deneyler vasıtasıyla olculebilir; bu sebeple hasta koltuğunda saptanmaları mumkun değildir. Yapılan calışmalarda, BANA testin; tum ağızdan, dilden ve tukurukten elde edilen organoleptik skorlarla ve cadaverine seviyeleri ile anlamlı derecede korelasyon gosterdiği, fakat volatil sulfur bileşikleri ile korelasyon gostermediği bulunmuştur Volatil sulfur bileşikleri olcumu ile birlikte bu testlerden birinin kullanımı, organoleptik skorlara en yakın sonucu sağlayacaktır.
Ninhidrin Metodu
Ninhydrin kolorimetrik reaksiyonu, klasik bir amin analiz edici vasıtasıyla aminoasitler ve duşuk molekuler ağırlıklı aminlerin incelenmesi icin kullanılabilen basit, hızlı ve ucuz bir metottur.
Tukuruk aminlerini tespit etmede kullanılan ninhidrin metodu, ağız kokusu teşhisinde alternatif veya ek bir metot olabilir; ayrıca tedavi etkinliğini değerlendirmek icin de kullanılabilir .
Ağız kokusu; gram-negatif bakterilerin, baslıca enerji kaynağı olan protein aminoasitleri uzerindeki aşırı aktivitesinin bir sonucudur. Bundan dolayı, volatil sulfur bileşikleri (VSB) ve duşuk molekuler ağırlıklı aminlerin konsantrasyonları arasında istatistiksel korelasyon olduğu duşunulmektedir.
AĞIZ KOKUSU TEDAVİSİ:
Ağız kokusunun tedavisi icin standart ve kabul edilmişprotokoller yoktur. Bununla beraber, olası protokoller; standart dental ve periodontal tedaviyi kapsayan temel elementleri icermektedir ve ağız kokusu tedavisine odaklanmıştır. Eğer hasta cevap vermezse, teşhis aşaması yeniden başlatılmalıdır.
Bir alet kullanılarak VSB’nin objektif olcumu teşhisin temel bir parcasıdır. Ağız kokusu icin tedavi algoritması, bir adım adım problemi cozme prosedurudur ve olgunun durumuna gore yapılmalıdır. Mevcut kokuyu ceşitli urunler ile bir sure maskelemek mumkundur.
Esas tedavi, şu uc baslık etrafında toplanmalıdır:
1- Dil sırtında bakteriyel kolonizasyonu ortadan kaldırmak
2-Mevcut VSB’ni bloke etmek,
3-Hastayı eğitmek.
Ağız kokusu bulunan hastaların tedavisi, yukarıda belirtilen sınıflamaya gore yapılmalıdır
Fizyolojik Ağız Kokusu Tedavisi
İlk yapılması gereken, kotu kokunun kaynağının saptanmasıdır. Bunu takiben; diyet duzenlemesi yapılmalı, oral hijyen eğitimi verilmeli ve dil temizliği vurgulanmalıdır. Hastalara dilin arka kısmının en az ulaşılabilir fakat genellikle en kotu kokan alan olduğu hatırlatılmalıdır. Dil temizliği icin ozel olarak uretilmişdil fırcaları veya dil tarakları mevcuttur. Sert bir dişfırcası da bu işlem icin yeterli ve ekonomik olabilir. Dişler ve dil temizlendikten sonra ağız havasındaki hidrojen sulfit ve metil merkaptan konsantrasyonunun %25-75 oranında azaldığı bildirilmiştir. Dilin fırcalanması sırasında ortaya cıkan en buyuk problem bulantı ve kusma refleksidir. Bu durumu onlemek veya hafifletmek icin; fırcalama işlemi ayna karsısında yapılmamalı vagal tolerans gelişmesi icin kısa, kucuk fırcalamalar yapılmalı ve dil, nefes verme sırasında, kısa aralıklarla fırcalanmalıdır. İyi oral hijyenin devam ettirilmesinden sonra hastalar hala ağız kokusundan yakınıyorsa etkili bir gargara ile calkalama tavsiye edilebilir. Gargaralar oral ağız kokusundan yakınan hastalarda yaygın bir hijyen aracı haline gelmiştir. Gargaraların icindeki antimikrobiyal ajanlar, gecici olarak oral kavitedeki mikroorganizmaların sayısını azaltmaktadır. Ticari urunlerin coğu, ağız kokusunu etkili şekilde ortadan kaldırdığını iddia etmektedir. Bununla beraber, alkol bazlı guclu şekilde tatlandırılmış solusyonların kullanımı, sadece ağız kokusunu maskelemektedir. Bu yuzden daimi bir tedaviden ziyade sıklıkla gecici bir rahatlama sağlama rolunu ustlenirler. Bu ağız yıkama urunleri aslında, yuksek alkol iceriğinden kaynaklanan kurutma etkisi yuzunden ağız kokusunu hızlandırabilmektedir
Hastalara, ağız kokusunu elimine etmek icin tedavi planının bir parcası olarak sunulan alkol iceren herhangi bir gargarayı kullanmayı durdurmaları konusunda bilgi verilmelidir. VSB, metallere karsı kuvvetli afiniteye sahiptir ve metaller ile birleşerek volatil olmayan metal sulfurleri
oluşturmaktadır.Yeni oluşan bu bileşikler artık, koku sebebi değildir. Bu sebeple metal bileşikler iceren gargaralar, ağız kokusu tedavisinde kullanılabilir. Cinko iceren gargaraların, daha fazla VSB bağladığı bildirilmiştir. Esansiyel yağiceren gargaraların; ulaşılması zor olan ara yuz bolgelerinde, bakterileri etkili şekilde oldurduğu gosterilmiştir. Klorheksidinli gargaranın etkinliği onaylanmış olmasına rağmen pek cok hasta, tat duyularındaki değişiklikler, yanma hissi ve dişlerin renklenmesi nedeniyle klorheksidinin uzun donem kullanımına uymamaktadır. Hidrojen peroksitli gargaralar, tukuruk tiollerinin konsantrasyonunu azaltmaktadır. Bu ajanların, akut nekrotizan ulseratif gingivitise bağlı ağız kokusu yonetiminde faydalı olabileceği belirtilmiştir.İki-fazlı yağ-su gargaraları, cinkokloritli gargaralar ve setilpiridinium kloritli gargaralar gibi ceşitli urunler etkilişekilde birkac saat sureyle ağız kokusunu azaltabilmektedir. Bununla beraber, uzun donem etkilerinin belirlenmesi gerekmektedir. Trikloxan/kopolimer/sodyum florid formulundeki kopolimerin; antibakteriyel ajan trikloxanın oral yuzeylere dağılımını ve tutunumunu arttırdığı gosterilmiştir. Plak biofilmindeki trikloxan konsantrasyonunun dişlerin fırcalanmasından 12 saat sonra bakterilerin uremesini engellemek icin yeterli olduğu, bundan dolayı da kotu nefesin geri donusunun geciktiği bildirilmiştir. Bir başka calışmada trikloxan iceren dişmacunu kullanımının; sabah saatlerinde, gun icerisinde ve gece suresince ortaya cıkan ağız kokusunun giderilmesinde etkili olduğu ve bu etkinin dil temizliğiyle arttırıldığı bulunmuştur. Dil sırtında bakteriyel kolonizasyonu ortadan kaldırmak icin sakız ciğnemenin de etkili olduğu tespit edilmiştir. Sakız ciğnemek, salyanın debisini ve serozitesini artırarak dil sırtında temizleyici etki meydana getirmektedir. BirikmişVSB’ni uzaklaştırmakta ve bakteri kolonizasyonunu kısmen engellemektedir. Sodyum bikarbonatlı sakızlar volatil sulfur bileşiklerini non-volatil bileşikler haline donuşturur. Boylece koku gidericidir. Sekersiz sakızlar, ağız kokusundan sorumlu bir bileşik olan metil merkaptanı arttırmaktadır. Nane ve naneli sakızlar, boyle bir etkiye sahip değildir. S. salivarius K 12 ureten bakteriosin ile ağız kokusuna neden olan bakterilerin yer değişiminin ağız kokusunun uzun donem azaltılmasında alternatif bir tedavi sağlayabileceği bildirilmiştir
Patolojik Ağız Kokusu Tedavisi
Ağız ici sebeplere bağlı olarak ortaya cıkan patolojik ağız kokusu soz konusu olduğunda, oncelikle oral hijyen eğitimi verilmeli, periodontal hastalıklar tedavi edilmeli, curukler restore edilmeli uyumu bozulmuşrestorasyonlar ve protezler elimine edilmelidir. Sabit ve/veya hareketli protezler gibi komplike faktorlere sahip hastalar veya yaslı hastalar icin oral irrigasyon ve sonik veya ultrasonik dişfırcasını iceren daha gelişmişhijyen metotları kullanılmalıdır. Gunluk dişipi kullanan bireylerin, kullanmayanlardan onemli derecede daha az koku seviyesine sahip olduğu bulunmuştur. Bu nedenle dişipi; her kullanımdan sonra hastanın koklaması sağlandığında iyi bir motivasyon aracıdır. Ağız dışı sebeplere (sistemik hastalıklara) bağlı olarak ortaya cıkan patolojik ağız kokusu soz konusu olduğunda ise hasta uzman bir doktora yonlendirilmelidir.
Yalancı Ağız Kokusu Tedavisi
Hastadan, yonlendirici sorular iceren anket formunu doldurması istenir ve cevapların ışığı altında doğru teşhis konularak hasta motive edilir. Buna ilaveten oral hijyen eğitimi verilmelidir.
Halitofobi Tedavisi
Halitofobi teşhisi konulan hastalar, psikiyatriste yonlendirilmelidir.
Sonuc
Ağız kokusu, yaşayrımı yapmaksızın toplumun buyuk coğunluğunu etkileyen sıkıntılı bir durumdur. Bu problem ile başvuran hastalar, dişhekiminden doğru bir teşhis ve etkili bir tedavi beklemektedirler. Dolayısıyla klinisyen, ağız kokusundan yakınan hastalarla karşılaştığında atılması gereken adımları bilmeli ve ağız kokusu bulgusuna sahip sistemik hastalıklar konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Ağız kokusundan yakınan bireylerde oncelikli basamaklar yerine getirilmeli, hastanınşikayetinin devamı halinde teşhis aşaması yeniden başlatılmalıdır. Tum girişimlerden sonra ağız kokusu sorunu cozulemeyen hastalar, ilgili hekime yonlendirilmelidirler.
Saygılarımla
Dr. Suhan SUNGUR
[h=2]İzmir Diş Hekimi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Ağız kokusu nedenleri teşhis ve tedavi yontemleri
Sağlık0 Mesaj
●34 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Ağız kokusu nedenleri teşhis ve tedavi yontemleri