ortunmeyle ilgili ayetler kuranda kadının calışması kuranı kerimde kadınlarla ilgili ayetler calışmak ile calışmakla
CALIŞMA

Kur'Ân; iş yapılıp bir değer uretilmesini, hem kadından ve hem de erkekten isteyerek onları calışmaya teşvik etmektedir. Kadının evin icinde veya dışında calışarak ailenin gecimine katkıda bulunması, onun en doğal gorevi ve hakkıdır. Birbirini tamamlamak icin yaratılan eşlerin işbirliği yaparak yan yana calıştığı bir ortamda, sorunlar daha iyi cozulur, toplum da kalkınarak gelişir.

Kadın hem secme ve hem de secilme hakkına sahiptir. Her turlu ozel ve kamu (devlet) hizmetlerinde her kademede calışıp yonetici olabilecekleri gibi, devlet başkanlığı da yapabilirler. Kur'Ân'ı Kerîm'de kadının calışamayacağı veya yonetici olamayacağına ait hicbir yasa yoktur. Cok calışılması, ancak insanlara faydalı olacak işler uretilmesi oğutlenmektedir. Gerek kadın ve gerekse erkek iman ederek, insanların hayrı ve mutluluğu icin barışa yonelik iyi ve guzel işler (salih amel) sergilemelidir. Bunun odulu; bu Dunya'da rahat ve huzurlu bir hayat,ahirette de cennettir. Cok calışarak salih amel sergileyenler, Allah katında varlıkların en hayırlılarındandır.

Hz. Peygamber'den sonraki cağlarda; maalesef kadınlar aşırı ortunerek eve kapatılmış, hurriyetleri de kısıtlanarak bilgi, eğitim ve calışmadan yoksun bırakılmıştır. Bu zulmu kadınlarına uygulayan bazı İslÂm ulkeleri de, onların buyuk gucunden istifade edemediklerinden geri kalmışlardır.

KADIN-ERKEK CALIŞIP İŞ URETİN

3/195 : Hic kuşkunuz olmasın ki Ben, sizden kadın-erkek calışıp iş ve değer ureten hic kimsenin urettiğini zayi etmeyeceğim.
9/105 : ... İş yapıp değer uretin; Allah, O'nun Resulu ve iman sahipleri yaptıklarınızı goreceklerdir...

Kur'Ân; kadının calışmasına karşı cıkmadığı gibi, onu calışmaya teşvik ediyor. Kadının; evinde ve evinin dışında calışarak, ailenin ihtiyaclarını karşılamada kocasına yardımcı olması, Kur'Ân ve Sunnet (Hz. Peygamberin soz ve davranışları) acısından en doğal hakkıdır. Hz.Peygamber'den sonra kadının calışması hakkında bazı kısıtlamalar olmuşsa da, bunun İlÂhî Yasalar ve Hz. Peygamber'imizin tatbikatları ile hicbir ilgisi yoktur. Ailenin giderlerini karşılamada eşlerin kabiliyetlerine uygun olarak calışmaları ve birbirine yardımcı olmaları, Dunya hayatında bollaşmayı ve rahatlığı getirir. Ailede kadın ve erkek, birbirlerini tamamlayıcı ozelliklerinden dolayı iş bolumu yapmıştır. Yaratılış kapasitesi ve kabiliyetine gore kadının oncelikli gorevi; evin idaresi, sevgi ile eğitme yeteneğinden dolayı cocuğun bakımı ve yetiştirilmesidir. Erkeğin ise oncelikli olarak ailenin gecimi ile yuvanın dış etkenlerden korunmasıdır.

Ailede zorunluluk hallerinde şartlar değiştiği zaman, eşler yapılacak işlerde birbirlerine yardım ettikleri gibi, ihtiyaca gore gorevlerinin değişmesi de mumkun olabilir. Onemli olan sevgi, saygı ve merhamet duyguları ile ailenin korunması ve devamlılığıdır. Rûm 30/21 : Birbirinizle huzur ve sukûnet bulasanız diye, size kendi cinsinizden eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah'ın ayetlerindendir. BARIŞA YONELİK GUZEL İŞLER YAPIN

4/124 : Erkek veya kadın, inanmış olarak kim barışa yonelik guzel işler (salih amel) yaparsa, cennete gireceklerdir.
16/97 : Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak barışa yonelik bir iş (salih amel) yaparsa, muhakkak ki onu guzel bir hayat ile yaşatacağız ve boylelerinin ucretlerini, işleyip urettiklerinin en guzeli ile karşılarız.

Kur'Ân, kadın ve erkeği şoyle uyarıyor. Fussilet 41/46 : Kim, barışa yonelik bir iş yaparsa kendi iyiliğindendir. Kim de kotuluk yaparsa kendi zararınadır. «Calışınız; ancak kotu işler değil, barışcıl guzel işler (salih amel) sergileyiniz.» Amel, lugat manası calışma, iş, faaliyet, niyetli davranıştır. Salih ise sulh kokunden gelir : Barışcı, olumlu, temiz, guzel, erdirici, huzur ve mutluluk getirici manalarını taşır. Salih amel; barışa yonelik iyi ve hayırlı iş demektir. Şu halde gerek kadının gerekse erkeğin calışmaları, oncelikli olarak insanların hayrına ve mutluluğuna katkıda bulunacak hizmetler olmalıdır.

Orneğin; para, pul, şohret değil de birinci derecede insanlara faydalı olmak icin calışan, hayır cemiyetlerinde vazife alan, ihtiyac sahiplerinin sorunlarını Allah rızası icin gideren bir kadın, muhakkak ki sÂlih amel sergilemektedir. Sadece maddi cıkar duşunmeden, oğrencilerine sevgi ile hizmet icin yaklaşan, onların faydalı bir insan olarak yetişmelerine ozveri ile gayret gosteren bir kadın oğretmen de, insanların hayrına ve mutluluğuna katkıda bulunmaktadır. Nisa 4/34 ayeti onemli bir konuya acıklık getirmektedir : ...Saliha kadınlar saygılıdır; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar... Saliha kadınlar; kocaları ile aralarında sevgi, saygı ve merhamet duygularını taşıdıklarından, birbirlerine karşı saygılıdır, nasıl ki Yuce Allah kendilerini koruyorsa onlarda mal, aile sırları, namus gibi gizliliği gerektiren hususları koruyarak, yuvanın devamını ve huzurunu sağlarlar; cocuklarını da gelecek neslin modern cağına ulaştıracak şekilde yetiştiren ve eğiten boyle saygı değer bir ev kadınının da gayret ve calışması, salih amelden başkası değildir. Beyyine 98/7 : İman eden ve salih amel sergileyenler, varlıkların en hayırlılarındandır.

SUNNET'E GORE CALIŞMA

«Hz. Peygamber'in ordusunda bircok defalar silÂhlı olarak carpışan kadınlar yer almıştı. Askeri seferler esnasında karargahta kadın hastabakıcılar bulunuyordu. Bizzat Medine'de bile bu konuda sık sık hemşire Rufeyde'nin cadırından bahsedilmektedir. Hatta bu cadırın Medine'de Buyuk Cami'de kurulduğu olmuş ve buraya yaralılar nakledilmişlerdir. Herhalde Rufeyde'nin sıradan bir hastabakıcı hemşire olmaktan ote, daha ileri bir durumu vardı. İbn HişÃ‚m' ın dediğine gore o, Eslem Kabilesi'ne mensup olup yaralıları tedavi eder ve gonullu olarak butun muslumanların hizmetine koşardı. Allah'ın Resul'unun eşlerinden Hz. Âişe, İslÂm ordusunun bircok seferlerine katılmış, yemek pişirme, su taşıma ve hastabakıcılık gibi bircok hizmetlerde bulunmuştu. Kadınlar işleri icin sokağa cıkarlardı ve bu Hz. Peygamber'in ortunmeyi emretmesinden sonra da devam etti. Bazı kadınlar satmak veya kendi develerine vermek icin sokaklarda hurma cekirdeği topluyorlardı. Kadınlar; erkeklerin de bulunduğu camilere namaza gelirler, kadın ahpaplarını ziyarete giderlerdi. Hz.Peygamber'in zevceleri de dostlarını ve ebeveynlerini kabul ederler ve diğer zaruri işleri yaparlardı. Bu devirde Kur'Ân cuzleri haric, okunacak fazla birşey yoktu; buna mukabil şiirler okunarak, hikÂye ve diğer masallar anlatılarak eğlenilirdi.

Hz. Omer'in akrabalarından bir hanım olan Şif bint AbdillÂh, İslÂm'dan evvel bile okuma-yazma biliyordu; işte Hz. Peygamber (s.a.s.) in hanımı HafsÂ'ya bu sanatı oğreten odur. Bazı delillere bakacak olursak, Hz. Peygamber kendisini bazı pazar (sûk) işlerinde de gorevlendirmişti. Bazılarına gore ise bu atama işi Hz. Omer'in halifeliği zamanında cereyan etmişti. Mumkundur ki Hz. Omer, Hz. Peygamber'in ona bıraktığı ayni gorevde bu hanımı vazifelendirmeye devam etmiştir. Durum ne olursa olsun bu hanım sahabenin en azından ticarî anlaşmazlıklar uzerinde yargılama yetkisini kullanması gerekmiştir. Taberi'ye gore kadınlar her nevi konularda hakimlik etme imkÂn ve hakkına sahiptiler; Ebû Hanîfe bu kuraldan adam oldurme gibi sadece bazı ağır dava konularını ayırırdı.»
(Bkz. Prof.Dr.Muhammed Hamidullah-İslÂm Peygamberi II)

İYİLİĞİ EMREDER KOTULUĞU MEN EDER

9/71 : İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin veli (dost ve yardımcı) sıdır. İyiliği emrederler, kotulukten men ederler...

Ayet, acık olarak kadın-erkek eşitliğini vurgulamaktadır. Allah katında kul olma sorumlulukları ile değer ve hak yonunden durumları birbirine eşittir. Kadın ile erkek; dost olarak her alanda birbirlerine yardım etmeli, yaşamları boyunca el ele vererek işbirliği yapacakları gibi, sorumlulukları da birlikte paylaşmalıdır. Gorevleri gereği iyiliği emredecekler, kotulukten vazgecirmeye calışacaklardır. Kur'Ân'ı Kerîm; kadın ile erkeğin yan yana calıştığı bir toplumda, sorunların cozulerek gelişebileceğini vurgulamaktadır. Ancak; kadının sosyal hayata girmesini onleyen ulkeler, her alanda geri kalmışlardır. Ayetten kesin olarak anlaşıldığı gibi kadın hem secme hem de secilme hakkına sahip olduğu gibi, devlet başkanlığı dahil her turlu ozel ve kamu gorevinde de calışabilir. Yeter ki o işin gerektirdiği kabiliyet, bilgi ve iradeye sahip olsun. En ust yonetici olarak bir kadın başbakanı Ulkemiz yetiştirmiş, Dunya'nın bircok bolgelerinde de kadın başbakanlar gorev yapmışlardır. Kur'Ân'ı Kerîm'de kadının yonetici olamayacağına dair hicbir yasa bulunmadığı gibi, olabileceğine dair onemli bir ornek vardır.

İslÂm bilginleri; kadının da devlet başkanı olabileceğini, Kur'Ân'ın Neml 27/22-44 ayetlerini kanıt olarak gostermektedirler. Oyku şoyledir : Saba'lıların başında bir kadın hukumdar olan Melike Belkız bulunuyordu. Bunlar Allah'ı bilmiyorlar, Guneş'e tapıyorlardı. Hz. Suleyman durumlarını oğrenince, bir mektup yazarak onları Hak Dini'ne davet etti; eğer kabul etmezlerse Ulkelerini istil edeceğini bildirdi. Toplumunun yukumluluğunu taşıyan Melike Belkız, Kur'Ân'ın ongorduğu bir kuruluş olan danışma meclisine danıştı, sorumluluğu ustlenerek sulh yoluyla anlaşmak icin girişimlerde bulundu. Neticede Hak Dini'ni kabul etti ve Hz. Suleyman'ın yanında Allah'a sığınarak teslim oldu. Kur'Ân, bu oykuyu yazmakla olaylardan ders ve ornek alınmasını istemiştir. Guneş'e tapması dışında, Melike Belkız'ın toplumuna danışması, meclisin savaşma tavsiyesine rağmen sağduyusu ve ileri goruşluluğu ile karşı tarafa elci gondererek anlaşma istemesi, Hz. Suleyman'ın uyarısı ile gercekleri gorup Yuce Allah'a teslim olması yoneticiliği bakımından olumlu bulunmuştur. Bu oykuden cıkan netice; kabiliyet ve yeterlilik ozelliklerine sahipse, kadının da luzum ve ihtiyac hallerinde devlet başkanı da olabileceğidir.

PEYGAMBER HANIMLARINA OZEL YASA

33/32 : Ey Peygamber Hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz...

Yuce Allah, Hz. Peygamber hanımları ile ilgili ozel yasa cıkarmıştır. Diğer kadınların dışında, yalnızca Allah Resul'unun eşleri ile ilgiliydi. Cunku onlar, ayrı bir ozellik taşıyorlardı. Hem Hz. Peygamber'in eşleri ve hem de muminlerin anneleri idi. AhzÂb 33/6: O Peygamber, muminlere kendilerinden daha dost,daha yakındır. Onun eşleri de muminlerin anneleridir... Bunun icin onların yaptığı hataların cezaları, diğer kadınların iki katına cıkarıldı. AhzÂb 33/30 : Ey Peygamber Hanımları; sizden kim kanıtlanmış bir edepsizlik yaparsa, kendisi icin azap iki katına cıkarılır... Toplumdaki bozguncuların dedikodu yaparak kargaşa cıkarmamaları icin; Hz. Peygamber'in Hanımları yuruyuşlerine ve ses tonlarına dahi dikkat edecek ve onemli işleri dışında evde oturarak ibadetle meşgul olacak, mumin hanımlarına da Kur'Ân ile ilgili bilgiler vereceklerdi. AhzÂb 33/ 32-33 : Ey Peygamber Hanımları...sozu yumuşak (tahrik edici) bir tarzda soylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse umide kapılmasın... Evlerinizde oturun. İlk cahiliye yuruyuşu gibi kendinizi teşhir ederek yurumeyin. Namazı kılın, zekÂtı verin, Allah'a ve Resul'une itaat edin... Kur'Ân, Hz. Peygamber'in evine giren muminleri de şoyle uyarıyor. AhzÂb 33/53 : Ey iman edenler! Size bir yemek icin izin verilmedikce Peygamber'in evlerine girmeyin... Peygamberin eşlerinden birşey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz icin, hem de onların kalpleri icin daha temiz bir yoldur...

İslÂmiyet'i kendi bencil nefisleri istikametinde yorumlayarak değiştiren bazı guruplar, yalnızca Hz. Peygamber'in hanımları icin ongorulmuş olan ozel hukumlere; uydurma hadisler ilÂve ederek hedef şaşırtmışlardır. Oysa Kur'Ân'da Allah Resul'unun eşleri ile ilgili ozel hukumler dışında, kadınların eve kapatılması, oğrenim gormemeleri ve calışmamaları ile ilgili hicbir ayet olmadığı gibi, aksine calışıp ilim sahibi olunması icin bircok teşvik edici yasalar bulunmaktadır. Hz. Peygamberden sonraki devirlerde haremlik-selÂmlık kurarak, aşırı ortunmeye mecbur ederek, eve kapatarak, calıştırmayarak kadınlara buyuk zulumler yapılmış, onların cahil kalmalarına sebep olunmuştur. Nufusun yarısını teşkil eden kadınlarını sosyal hayata sokmayan bazı İslÂm Ulkeleri onların buyuk gucunden yararlanamamış, her alanda geri kalarak da gelişememişlerdir.