

Zaman zaman gundeme gelen bir konudan bahsetmek istiyoruz melekler .Regl doneminde ibadet.Makalemizde bu donemde ibadet edilip edilmyeceği konusunda acıklamalı bilgiler mevcut.Buyrun okuyalım, oğenelim

İslamiyet kolaylık dinidir. Kadınların bu donemlerinde kolaylık olsun diye ibadet mukellefiyeti kalkar. Bunun illeti Allah'ın bu şekilde emretmiş olmasıdır. Hikmeti ise temizlik ve kolaylık yonundendir.
Adet hali ile lohusa olan kadınların bu durumları son bulunca yıkanmaları farzdır. Cunup olan bir kişinin yıkanması gibi.
Bunun hikmeti temizliktir. İlleti ise Allah’ın emridir.
Bu konunun en acık delili şu ayettir:
“Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tovbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.” (Bakara Suresi, 222)
Ayrıca hayızlı ve nifaslı kadınların bu durumları son bulunca yıkanmaları lazım geldiğini bildiren pek cok hadis vardır. Bu ayetin tefsirlerine ve hadis kaynaklarında belirtilmiştir.
(Bu hadis ve rivayetler icin bakınız: Buhari Hayz bolumu; Muslim, Hayz Bolumu; İbni Kesir, Tefsir ilgili ayetin tefsiri)
Ayrıca Peygamberimizin ve sahabe hanımlarının uygulamaları da ayrı birer delildir.
Kadınlar gerek hayızlı gunlerinde, gerekse lohusalık muddeti icinde kılamadıkları namazları kaza etmezler. Cenab-ı Hak bir lutuf ve kolaylık olarak kadınların bugunlerdeki namaz borclarını affetmiştir. Cunku Allah kullarına kolaylık ister, zorluk istemez. Oysa kadın ortalama olarak ayda bir hafta Âdet gormekte ve bu durum yılda uc ayı bulmaktadır. Yılda uc aylık kaza namazı ise insana ağır gelir. Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şu hadisi rivayet ediyor:
Bir kadın Hz. Âişe’ye sordu: “Hayızlı kadının hayızdan temizlendikten sonra hayız zamanında kılamadığı namazları kaza etmesi gerekir mi?”
Hz. Âişe şoyle cevap verir: “Sen Haruriyye misin (Haricilerden misin?). Biz Peygamberin (a.s.m.) yanında hayız Âdetini gorurduk, sonra temizlenince guslederdik. Peygamber (a.s.m.) namazı kaza etmemizi bize emretmezdi.” (İbni MÂce, Taharet: 119.)
Fakat oruc boyle değil, Ramazan orucu yılda bir ay olduğundan daha sonra bir hafta, on gun oruc kazasını yapmak pek o kadar zor gelmez.
Hayız ve nifas hÂlindeki kadından her turlu namaz mukellefiyeti duşer.
Kadınlar hayız-nifas hÂlinde oldukları muddet zarfında, namaz kılmaları kendilerine haram olur. Hayız ve nifas hÂlinde iken kılamadıkları bu namazları; kadınlar sonradan kaza etmek mecburiyetinde de değillerdir.
CenÂb-ı Hak, fazl ve kereminden onları boyle bir mukellefiyetten afvetmiştir. İslÂm dîni gercekten kolaylık dînidir. Hayız ve nifaslı kadınların namaz borcları hakkındaki hukmunde de, bu kolaylık prensibini apacık gormekteyiz.
Cunku, hayız hÂli kadınların her ay mubtel oldukları ve bir haftaya yakın zamanlarını meşgul eden eziyetli bir durumdur. Bu arada pek cok vakit namazlarını da kılamamış haldedirler. Kadının devamlı olarak kocasının ve cocuklarının hizmeti yanısıra, evinin temizlik ve bakımıyla da uğraştığı malûmdur. Bu durumda olan bir kadının, mecburen terkettiği pek cok vakit namazlarını sonradan kaza etmek zorunda kalmasının, ona ne derece ağır ve zahmetli geleceği apacık meydandadır.
Nifas hÂli icin de durum aynıdır. 20 gun, 30 gun, hatt 40 gun namazını terketmek zorunda kalan bir kadının, butun bu birikmiş namazları kaza edebilmesi ne kadar meşakkatli olacağı bedihîdir. İşte, Âlemlere rahmet olan İslÂmiyet, buyuk bir kolaylık olarak, kadınların, hayız ve nifas hÂlinde iken kılamadıkları butun namazları afvetmiştir.
Hayız ve nifas hÂlindeki kadınların namaz kılmaları haram olmakla birlikte, tesbih, zikir ve duada bulunmaları cÂizdir. Hatt hayız ve nifas hÂlindeki bir kadının, mumkun ise ve vakti de musait ise, her namaz vaktinde abdest alıp, bir vakit namaz kılacak kadar kıbleye karşı yonelerek oturması, bu sure icinde, tesbih, tevhid ve tehlil ile meşgul olması mustehab bile gorulmuştur.
Bu şekilde o, hem Rabbini unutmamış ve ibadet zevkini kacırmamış; hem de Allah'a ibadet hususunda -elinden gelseydi- ne derece arzu ve iştiyak icinde olduğunu da gostermiş olur. Bu guzel ve temiz niyeti sebebiyle, o kadına hayatında en guzel ve en feyizli kıldığı namazın sevabı yazılacağı rivÂyetlerden anlaşılmaktadır. (İbn Abidin, Menhelu’l-vÂridîn min bihÂri’l-feyz ale’z-Zuhri’l-muteehhilîn fî mesÂili’l-hayz)
Hayız-Nifas hÂlindeki kadınlara, namaz kılmak gibi oruc tutmak da haramdır. Ancak namazdan farklı olarak, tutamadıkları gunleri, temizlendikten sonra kaza etmeleri gerekmektedir. Cunku, oruc, namaz gibi devamlı olmayıp senede bir ay olduğundan, kadınların tutamadıkları birkac gunluk oruc borclarını sonradan kaza etmeleri, onlara pek fazla bir zahmet ve meşakkat yuklemez. Bu bakımdan namaz borcları afvedildiği halde, oruc borcu baki kalmış, sonradan kazası istenmiştir. Âişe validemiz bu hususta şoyle buyurmuşlardır:"Bize hayız ve nifas hÂlleri geldiğinde, Hz. Resûlullah (asm) tutmadığımız oruclarımızı kaz etmemizi emir buyururlardı. Kılmadığımız namazların ise kaza edilmesini emretmezlerdi."
Hayız-Nifas hÂlinde olan kadının kocası ile cinsî munasebette bulunması da haramdır. Bu halde yapılan bir cinsî birleşme, buyuk gunahlardan (gunÂh-ı kebÂir) sayılmıştır. Kur'Ân-ı Kerîm'de şoyle buyurulur: "Sana kadınların hayız (Âdet) hallerini de soruyorlar. De ki: O (hayız) bir ezÂdır.
Binaenaleyh siz hayız hÂlinde kadınlardan cekilin. Temizleninceye kadar onlara yanaşmayın." (el-Bakare, 222). Âyette gecen kadınlara yaklaşmama emrinin ne mÂn ifade ettiğini Enes'den (ra) rivÂyet edilen bir hadîs-i şerîf şu şekilde acıklamaktadır: "Yahudiler kadın hayız gorduğu vakit onlarla birlikte yeyip icmezlerdi. Peygamber (asm) ise bu hususta: "- Her şey'i yapın, yalnız cinsî munasebet mustesna..." buyurdular."
Hayız-Nifas hÂlinde iken kadınla cinsî temasda bulunmak dinî yonden olduğu gibi, tıbbî yonden de cok mahzurludur. Kadın bu hallerde hasta hukmundedir. Son derece itinalı bir bakıma ve temizliğe muhtactır. Yorulmaktan buyuk olcude kacınmalı, mumkun mertebe istirahat halinde olmalıdır.
Ayrıca hayızlı kadının dışarı yaydığı ağır koku, erkeği kadından tiksindirmeğe de sebeb olabilir. Bu bakımdan bu nazik donemde yapılacak cinsî munasebetler, kocayı hanımından tiksindirip soğutabileceği gibi, pek cok kadın hastalıklarına da sebebiyet verebilir.
MeselÂ: Bugun Avrupa'da kadınlarda cok sık gorulen rahim kanserlerinin muhim bir sebebi de, ay hÂlinde kadınların kocalarıyla cinsî munasebette bulunmaya devam etmeleri olarak tesbit edilmiştir. Bir erkeğin hayız hÂlinde olan hanımına yaklaşması haram olduğu gibi, kadının ona boyun eğmesi de haramdır. Eğer, karı-koca bu halde iken, cinsî munasebette bulunurlarsa, her ikisinin de tevbe ve istiğfar etmeleri gerekir. Ayrıca bir veya yarım dinar miktarında altın veya onun bedelini de fakirlere sadaka olarak vermelidirler. [Bir dinar, bir miskal (4 gr.) ağırlığında bulunan altın sikkedir>.
Hayız hÂlinde olan kadından yatağını ayırmak cÂiz değildir. Bu tarz davranış, Yahudilerin mezhebidir. Yahudiler ay hÂlindeki kadından yataklarını ayırdıkları gibi; onlarla yanyana oturmaz, beraber yemek bile yemezlerdi. Silindikleri havluları bile ayırırlardı. İslÂmiyet bu haksız ve bÂtıl Âdeti kaldırmış, ay hÂlindeki kadınla yatmayı, pişirdiği yemeği yemeyi, aynı havluya el, yuz silmeyi mekruh dahi saymamıştır.
Hazret-i Âişe vÂlidemiz şoyle buyurur: "Ben hayızlı iken Nebî (asm) mubarek başını kucağıma yaslar, sonra Kur'an okurdu." Diğer bir rivÂyet: "Ben hayız hÂlinde iken, Resûl-i Ekrem (asm) hazretlerinin mubarek saclarını tarardım." Bu hadîslerden anlaşılıyor ki, hayız hÂlindeki kadınlar necis (pis) değillerdir. Nifas hÂlinde olanlar da boyledir. Bu haller sadece birer hadestir. Yani bÂzı dinî mukellefiyetleri ifaya mÂni şer'î birer kirlilik hÂlidir. Yoksa neces, yani, hakikî pislik hÂli asla soz konusu değildir.