islamiyette tesettur cilbab modelleri cilbab ceşitleri giyim cilbap modelleri
Guclunun gucsuzu ezdiği, kanun nizam diye hicbir şeyin bilinmediği, col kanunu adı verilen kaba kuvvetin hukum surduğu, insanların canavarlardan daha da ileri giderek kendi cinslerini parcaladığı bir zamanda, bundan tam 1400 kusur yıl once, insanlığın yaratıcısı Allah (c.c) tarafından bir peygamber, bir kitap ve bir din gonderildi. Daha once de defalarca uyarılmasına rağmen unutuyordu insanoğlu. Bunu pek iyi bilen yuce Yaratıcı son kez bir daha uyardı, koruyup yasattığı kulunu. Hem de en buyuk bir peygamberle ve korumayı garanti altına aldığı muhteşem bir kitapla.
Herşey bundan sonra oluverdi. Sanki bu yeni din sihirli bir değnekti. Gelişinden elli yıl dahi gecmeden, buyuk peygamberin toprağı henuz kurumadan, en buyuk, en medeni, en guclu bir millet oluşuverdi. Artık insan yaratanının emrine girmiş, elinde onun verdiği recete, her işi yerli yerinde, rızasına uygun bir şekilde yapıyordu. Bu işten memnun olmayan tek kişi vardi. Zaten o insanın ilk yaratıldığı gun memnuniyetsizliğini isyanıyla acığa vurmuştu.
Evet şeytan bu işten memnun olmamış hemen harekete gecerek -başarısının bir tek sebebi olarak keşfettiği- muslumanları dinlerinden uzaklastirmaya calışmış ve Nefs'in de yardımıyla başarmıştır. Bu arada insan unsurunun ikinci ve temel varlığı olan kadın oldukca kullanılmış ve istismar edilmiştir. islam nasıl olur da kadina değer vermez, islÂm'da kadın, ya anadır, ya bacıdır, ya hanımdır. Namusu ve dini icin yasayan muslumanın bu değerler yegÂne varlık sebebidir.
BENIM BACIM
Şurası unutulmamalıdır ki, benim bacım, paha bicilmez değerdeki varlığını, şeytani gozlerin iğrenc bakışlarından korumak icin giyindiği simsiyah carsafıyla, imanla atan kalbiyle, irfanla calışan aklıyla ve tavizsiz vakur karakteriyle eşsiz bir Âbidedir.
Arkasına sığındığı ortu onun esaret zinciri değil, hurriyet belgesidir. Evinde oturup sokaklara cıkmaması, acılıp sacılmaması onun kokuşmuşluğuna değil, korunmuşluğuna, asaletine ve temizliğine delalettir. Kocasının getirdiği parayı yemesi, onun kapıdan karşılayıp guleryuzle iceri alması ekonomik bir zillet değil bilakis, ideal işbolumunun gereklerini yerine getirmesidir. O, alacağı bir kac kuruş icin, yolda, otobuste perişan olan; işyerinde ezilen, bazan da suflîlesen cağdaş kadından cok daha farklıdır. Onun oturuşu miskince bir bekleyiş değil buyuk bir istikbale hazırlanıştır. Geleceğin mucahid erlerine ana olma istikbaline. O, Rabb'inin kendisine verdiği haklardan memnun ve fazlasıyla razıdır. Kafirlerin daha buyuk değerlerini elinden cekip almak icin yem olarak onune surdukleri sahte hurriyetlere, haklara ihtiyacı yoktur. Cunku o, hic bir sistemin yapamiyacaği kadar hur, hic bir mukafatin edemiyeceği kadar mutludur. O benim bacımdır. Onun namusunu korumak ve islÂm'ın koyduğu olculer dahilinde muhafaza etmek benim gorevimdir. O, benim bacımdır. Onun namusunun dokunulmazlığı vardır. Namusunun ve namusuna gelinceye kadar en ufağından en buyuğune butun değerlerinin... Onun dokunulmazlığının garantisi kalbimizdeki sonmez inancımızdır.
Ortunme, kitab, sunnet ve icmÂ-i ummetle sabit kati bir emirdir. Bu katiyyeti anladiktan sonra musluman kadinin Allah'in emrettiği sınırlar dahilinde ortunmekten başka yapacağı bir şey yoktur. Ne cahiliyye liderlerinin horlamalari ne de musluman gorunen munafikların islÂm'da ortunme yoktur diye bağırıp cağırmaları onu ilgilendirir. Bu emir Allah'in emridir. Onu beğenmeyen, islÂm'i beğenmiyor, onun sÂr-i olan Allah'ı reddedip ona savaş acıyor demektir. Ortu hakkında Kur'Ân'daki nas, iddiaların aksine oldukca acıktır. Şimdi biz bu naslardan ortunmenin farziyetini ve mahiyetini en acik bir bicimde izah eden iki tanesini bazı meal ve tefsirlere istinaden acıklayacağız. Bu acıklamamızı da herkesin tahkikine acık olması icin mumkun olduğu kadar yuzeysel tutmaya calışacağız. Bu satırları okuduktan sonra tesettur hakkında hala bir tereddude kalan olursa, derhal kaynaklara muracaatla hakikati oğrenebilir. Ondan sonra da tatmin olamazsa, ona dusen tek şey kendisini sorguya cekerek imanını kontrol etmesidir.Ilk zikredeceğimiz delil Ahzab sûresinin 59. Âyetidir. Omer Nasuhi Bilmen bu Âyet-i kerimenin mealini şoyle yapmaktadır. "— Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve muminlerin kadınlarına de ki: Uzerlerine feracelerini sıkı sıkı ortsunler. Bu onların tanınmamaları ve eza edılmemelerine en yakın -en muvafik bir sebepdir. Ve Allah cok magfiret edendir, cok merhametli olandır." Burada, Omer Nasuhi metinde gecen "cilbab" kelimesini "ferace" olarak terceme etmiştir. Bilindiği gibi ferace carşafın tam karsılığıdır. Yine istanbul eski muftu vekillerinden, -umumen itibar goren bir meal sahibi- A. Fikri Yavuz da bu ayetin mealini soyle yapmıştır:"—Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve muminlerin kadınlarına soyle, (kendilerini baştan aşağı orten) elbiselerini giyinip ortunsunler, işte boyle giyinmeleri (iffetli) tanınıp da ahlaksızlar tarafindan) eziyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah gafurdur, rahimdir." Bu meale gore de "cilbab", kadının vucudunu baştan aşağı orten, onları kim oldukları tanınmayacak kadar kapatan elbiseler olarak tarif edilmiştir.. Meshur Celaleyn Tefsirinde ise "cilbab" kelimesi şoyle acıklanmıştır:"Cilbab, kadının vucudunu kaplayan bir ceşit carşaftır. Kadınlar bir ihtiyacları icin dışarıya cıktıklarında, onun (carsafın) bir kısmını da yuzlerine cekerler. Boylece gozlerinden baska hicbir uzuvlari gozukmez." Tefsir ve meÂllerdeki: cilbab, mulÂa, ferace, ve buruk malum carsafın karsılığıdır. Pece ve yaşmak ise yaklaşık manada yuzu ortmeye yarayan ortu anlamında kullanılır. Işte, muslumanları dinlerinden ayırmak isteyen sahte din adamları bu ayeti saptırarak ortunun farziyetini gizlemek istemişlerdir. Fakat ayet hakikati arayan bir kişi icin hic bir yorum kabul etmeyecek kadar acıktır. Kafirler istese de istemese de Allah emirlerini insanlara iletecek, dinini ebedi kılacaktır.
Meseleye mukemmel bir şekilde acıklık getiren ikinci delil de Nur Suresi, 31. Âyet-i kerimesidir. Omer Nasuhi Bilmen bu Âyet-i kerimenin mealini şoyle yapmıştır:"— Ve mu'min kadınlara da soyle: —Gozlerini sakınsınlar ve avretlerini muhafaza etsinler ve zinetlerini acmasınlar, onlardan her zahir (acık) olan mustesna. Ve baş ortulerini yakalarının uzerine sarkıtsınlar ve zinetlerini acmasınlar. Ancak (mahrem olanlar) mustesna. Ve zinetlerinden gizledikleri bilinsin diye ayaklarını da birbirine vurmasınlar ve cumleten Allah'a tovbe ediniz, ey muminler?... Ta ki felah eresiniz."Burada ortunmenin sınırları "zinetleri kendiliğinden gozukenler mustesna ortunun yakalar uzerinden sarkıtılması" ibaresiyle cizilmiştir. Bu sınırları daha iyi kavrayabilmek icin gozlerimizi tekrar Celaleyn ibarelerine cevirelim:"— Gozlerini, (bakmalari helal olmayan seylerden) sakınsınlar, avret mahallerini (yapmaları haram olan seylerden) muhafaza etsinler. Zinetlerini de kendiliğinden gozuken azalar, (eller ve yuz) haric gostermesinler (acığa vurmasınlar). (Cunku her hangi bir fitne korkusu olmadığında yabanci erkeklerin bu iki uzva bakmasi haram degildir. Fakat, fitne kapısını tamamen kapama acısından bakılmamasi gerekir.) Baş ortulerini yakalarinin uzerine sarkıtsınlar (yani başlarını, boyunlarını ve goguslerini pece veya buruk denilen ortuyle kapasınlar. (Ellerle yuzun haricindeki gizli) zinetlerini de acığa vurmasınlar." Celaleyn tefsirinden anlaşıldığına gore, mahrem olan uzuvlar eller ve yuz haric butun vucuttur. Fitne korkusu oldugunda -ki sokakta behemahal vardır- bu iki uzvun da acık kalmasi caiz olmaz. Fakat Fikri Yavuz hoca da mealinde, ortulmesi gereken zinet kelimesini: "Suslerin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulaklar gibi yerler" olarak tefsir etmiştir. Ayrıca ilk turkce tefsir sahibi meshur Elmalin Hamdi Yazır da tefsirinde "cilbab" kelimesini "Baştan aşağı orten carşaf, ferace veya car" olarak tefsir etmiştir. Bu iki ayetin terceme ve tefsirlerinden anlaşılacağı uzere ortunme kesin olarak farzdır, islÂm'ı kabul ettiğini iddia eden bir kişinin bu kati farzı inkar etmesi asla mumkun değildir. Diğer bircok ayeti kerime de doğrudan veya dolayli olarak tesetture işaret edilmiştir. Onlardan, tesetturun ana mesnedine, bir nevi tarihcesine ve tesetture riayet etmemenin tehlikelerine işaret eden Araf suresi 27. Âyeti de oldukca muhimdir: " Ey Adem ogulları!... Size, cirkin (avret) yerlerinizi ortecek bir elbise ve bir de sus elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi, işte o, hepsinden daha hayırlıdır. Bu giyim eşyasını gondermek Allah'ın ihsanına delalet eden alametlerdendir. Gerektir ki duşune ve anlayalar. -Ey Adem ogulları!... Cirkin yerlerini kendilerine gostermek icin ana ve babalarinizin elbiselerini soyarak seytan onlari nasil cennetten cikardiysa sakin size de bir bela yapmasin. Cunku seytan ve onun dostlari sizi, kendilerini goremiyeceginiz yerlerden gorurler. Biz seytanlari iman etmeyeceklere dost yaptık." IslÂm hukukunun ikinci kaynağı olan sunnete baktığımızda bu meselenin hicbir şupheye mahal kalmayacak şekilde acıklandığını ve bizzat yaşandığını goruruz. Bu hususu isbat etmek icin sadece şu, Hadis-i şerif bile hicbir yoruma ihtiyac bırakmaksızın kafidir: "Hz. Aişe rivayet ediyor: Ebubekir'in kizi Esma birgun uzun ve ince bir elbise uzerinde oldugu halde Rasûlullah'ın huzuruna girdi. Bu hali goren Resûlullah mubarek yuzlerini baska tarafa cevirdiler ve -Ey Esma, bir kadin buluğa erince şundan ve bundan (yuzune ve ellerine işaret ederek) başka yerlerinin gorunmesi caiz degildir diye buyurdular." Iste IslÂm'in ortu hakkindaki nihai hukmu budur, IslÂm peygamberinin baldızına hitaben soyledigi bu sozler butun IslÂm ummeti icin ortu hakkindaki hukmu koymuştur. Medine'ye hicret edilip tesettur ayetleri indikten sonra islÂm'a inanan butun kadinlar tereddutsuz tesetture uymuş, eski sakat adetlerini hic duraksamadan bir kenara bırakmışlardır Onlar ortulerine burunduklerinde ne toplumda aşağılanmış ne de hurriyetlerinden bir şey kaybetmişlerdir. Ustelik ortunurken en ufak bir sıkılganlık duymamışlar, colun o cehennemi sıcağında asla, terlediklerinden rahatsız olduklarından soz etmemişlerdir.
Iste şu aşağıdaki hadisi şerif bu hali tasvir etmektedir: "Hz. Aişe validemiz ortunme Âyetinin nazil oldugu andaki genel havayi şoyle anlatiyor: — Vallahi ben Allah'in kitabını tasdik, onun indirdiğine iman bakımından Ensar kadınlarından daha faziletlisini gormedim. Nur Suresindeki ortunme Âyeti nazil olunca erkekleri kendilerine varip Allah'in indirdiği Âyetleri okumaya başladılar. Herkes bu emirleri zevcesine, kızına, hemşiresine ve butun yakınlarına okuyordu. Kadınlardan hicbiri istisna edilmemek kaydıyla yunden ve pamuktan yapılmış ortulerine burunduler ve sabah namazında Resûlullah'ın arkasında ortulerine burunmuş olarak bulundular, sanki baslarında kargalar vardi." Sonuc olarak, Islamiyet kadına ortunmesini emretmiş, ona ve yalnızca kocası icin acılma izni vermiştir. Onu guzel gorunmesini ve yalnız onun icin
suslenmesini emretmiştir. "Hz. Aişe Resululah (s.a.v)"den rivayet ediyor: — Bir kadın, kocasının evinden başka bir yerde elbisesini uzerinden cıkarırsa, o kadın Rabbi ile kendi arasını helak etmiştir." Yine giyimde hile yaparak, hem hevalarına uyup hem de kendilerini Allah'in emrine uyuyor gosterenler de muthiş bir şekilde tehdit edilmişlerdir, islÂm'ın ortunme sınırları taviz kabul etmez. Bundan basit bir kacamak yapmaya kalkan bir kimse onun tumune birden isyan etmiş islÂm'ın sınırları dışına cıkmış, Allah'ın lanetine uğramış olur. "Ebû Hureyre (r.a)'dan rivayetle Resulu Ekrem şoyle buyurmuştur: — Ummetimden henuz gormediğim cehennemlik olan iki sınıf vardır. Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki, giyinik oldukları halde elbisleri ortulmesi gereken yerlerini ortecek derecede kalin sık ve geniş olmadığı icin onlar cıplak gibidirler. Başları da deve horgucleri gibidir. Onlar iffet sınırının dışına cıkıcı ve cıkarıcılardır. Onlar cezalarını cekmeden cennete giremezler." Iste bunlar, musluman kadının el ve ayakları mustesna butun vucutlarını ortmesini gerektiren ayet ve hadislerdir. Musluman olan bir kişinin ortunmekten baska seceneği yoktur. Buna rağmen tesetturu reddedenin ise islÂm'la herhangi bir ilisigi yoktur. Emrin katiyyeti ve tesetturun farziyeti boylece anlaşıldıktan sonra, hala-IslÂm'da tesetturun olmadığını, carşafın kadınlarının guzelliklerini saklamak isteyen eski bir toplumdan kaldığını iddia edenlere sorarız. Onlar bu iddialarını acaba hangi delile ve hangi yetkiye dayanarak ileri suruyorlar. Yoksa oların islÂm'ın hukumlerini oğrendikleri Kur'Ân'dan ve sunnetten başka bir delil kaynakları mı var? Veya peygamberin vefatından sonra Allah bu dinin kanun koyucusu olma hakkını onlara mı verdi de bizim haberimiz olmadı? Hayır, islÂm dininin Kur'Ân'dan ve Sunnetten baska hic bir kaynağı yoktur. Muslumanlar hangi toplum ve hangi cağda olurlarsa olsunlar onlara bakarak yollarını bulur takip etmeleri gereken istikameti cizerler. Gucleri ve yetkileri ne olursa olsun insanlardan hicbirisinin kendi aklina ve arzularina dayanarak islÂm'in hukumleri hakkında soz soyleme, Allah'ın sınırlarıyla uğraşma hakkı yoktur. IslÂm dininin kanun koyucusu yalnızca Allah'tır. Onu yorumlama hakkı sadece ve sadece Hz. Resule aittir. Kur'Ân'da varid olan bir emri yok iddia eden bir şahıs ve o emri kaÂle almayarak kendi bildiğince amel eden veya onu hafife alan kucumseyen bir sahsın islÂm'la butun bağları kopmuş, artık o kendi arzusu doğrultusunda kurduğu yeni dine inanmış sayılır. Kur'Ân Âyetleri hakkında, toplum vicdanında kurduğu korku ağlarına guvenerek sorumsuzca tasarrufta bulunmaya kalkışan kişi muslumanlar nazarında sucludur. Cezasının verilmesine kudreti mani oluyorsa, o butun kuvvetlerin yok olup yalnızca Allah'ın sınırsız kuvvetinin baki kaldığı bir gune havale edilir. Allah'ın hesaba cekmesi şuphesiz cok cetin ve tavizsizdir.Tekrarlıyoruz; Kur'Ân'da ortunme kati olarak zikredilmiştir. Zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz Âyetler ortuyu tum boyutlarıyla anlatmıslardır. Yine Hz. Peygamber efendimizin sunneti bu olguyu anlasılmayan hic bir noktasi kalmayacak bir şekilde geniş geniş acıklamıştır. Peygamberimizin hayatında hic bir musluman kadını acılmaya tevessul etmemiştir. Peygamberimizden sonra da gerek ashabında gerekse diğer Islam ummetinde bu emirden sapma
katiyetle gorunmemiştir. Tum bunlar artık tesettur mevzûunun uzerindeki butun şupheleri silip atmaktadır. Musluman kadını ortunmek zorundadır. Allah'a inandığı ve emirlerine teslim oldugu icin...
Kafir toplumları, eninde sonunda tesetture sığınmak zorundadırlar. Toplumsal mutluluğu ve huzuru sağlamak icin...
Islamda tesettur
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Islamda tesettur