Baştan belirtmeliyim ki bu konuyu boşanırkenki eşim icin değil, evlenirkenki eşim icin acıyorum.

Bir fotoğraf vardı, daha sevgiliyken gorduğum, her gorduğumde icimin gittiği bir fotoğraf. Bu duyguyu anlamak icin, aşık olmuş olmak yetmez, hal-i hazırda halen aşık olmak gerek. İnsanın nasıl ici erir gider, nasıl bir dokunma, sarılma duygusu hisseder, aşık olanlar bilir.

Aylar sonra o fotoğraf cıktı karşıma, bakmayın boyle ergenler gibi yazdığıma, bir yıla yakındır ayrıyız, cok yuksek ihtimal nisanda davamız bitecek ama o fotoğraf var ya, aldı 6 yıl oncesine goturdu beni. Yine aynı his, o gunku gibi, yine o ic gitmesi.

Aglasam diyorum, aglasam aglasam... Boşandığım adam icin değil, 6 yıl once sevdiğim adam icin.

Aslında beni tanıyanlar bilir, hic oyle dramatize edilecek bir surec gecirmedim. Cirkinleşmenin dibine vurduk, duymadığım iftira kalmadı, bu yuzden konunun başına duştum o notu. Konumu bilenler icin soyleyeyim, gecen surede cok şey yaşandı ama sonuc hÂl aynı.

Okumuştum daha once, boşanmanın sureclerini, yas surecini, kabullenmeyi vs.gectim. Bir donem inanılmaz karıştım, barışmayı şiddetle istediğim zamanlar oldu ama mantığım, kafamın ici hic karışmadı.

Bu surecte 2 duruşma gecirdim, pedagog raporunu filan bekliyorum, cok yuksek ihtimal nisanda bitecek. Ben her şeyi atlattım, boşanmış gibiyim, hayatıma bakıyorum ama Nuri Bilge Ceylan'ın bir filminde denildiği gibi: "Biri olur uzulmezsiniz, sonra sandalyeye asılı hırkasını gorursunuz, o hırkanın duruşu kalbinize oturur."