İnsanlar uzuyor beni. En cokta en yakınlarımdan cekmeye başladım son zamanlarda. Anne olmak isteyen bir kadının feryadını. Ama sessiz cığlıklarımı artık paylaşmadan uyku girmeyecek gozume. Canım acıyor her gun daha da artıyor azalması gerekirken. Ben anne olma isteğini etraftaki arkadaşları ile paylaşmış bir kadınım. Keşke yapmamış olsaydım diyorum. Keşke keşke ne tup bebek yaparken nede eşimle bu duşunceyi kafaya koyduğumuz ilk gun sevdiklerimle paylaşmamış olsaydım diyorum. Şimdi daha iyi anlıyorum. İnsanlar infertilite ile savaşan kadınlarla nasıl konuşması gerektiğini bilmiyorlar. Artık hep beraber el ele verip o insanlara bizimle nasıl konuşmaları gerektiğini oğretmemiz gerekiyor. Cunku bizim canımız acıyor.
Hepimiz yaşamışızdır bir cok kez aynı durumu. Anne olma isteği icinize geldiği gun, ebeveynlik isteği ile doktorlara gidip bir cok kontrol yaptırıyoruz. Bizde bilemiyoruz ki bizim icin meşakkatli bir donem gececeğini. Etrafımızdaki sevdiklerimizle istem dışı paylaşabiliyoruz. Biz kadınlar paylaşarak sevincimizi yaşıyoruz. Bizde bilemiyoruz bunun bizim icin, bizim hanemiz icin bir kac aylık değil bir kac yıllık ve hatta daha fazla sure alacağını, bizi yıpratacağını, binlerce lira masraf olacağını, bazen tonlarca iğne yiyip acısından saatlerce kıvranırken Allah a “ Rabbim evladım icin her acıyı cekerim” diye gunlerce yalvaracağımızı bizlerde ilk denemeye başladığımızda bilemiyoruz. Ve sonra aylar gecip gidiyor. Etrafımızdaki insanların şu sozlerini duymaya başlıyoruz.
“Sen bence cok stres yapıyorsun ondan olmuyor.”
“Allah doğru zamanı biliyor.”
“Hayırlısıyla olur”
“Sen bi rahat bırak olacak”
İşte o zaman başlıyorsun stres yapmaya. İcine şu duşunce geliveriyor; benim stresim yuzunden ben anne olamıyorum ve bugune kadar yaşamadığınız o stresi, o soylemler ile yaşamaya başlıyorsunuz. İşin daha acayip yanı aslında tıbbi olarak acıklaması yapılabilecek bir durum soz konusu olabilir belkide o yuzden cocuğumuz olmuyorken biz etrafımızdaki insanların stres yaptığımızı soyledikleri icin gebe kalamadığımızı duşunuyoruz. Daha sonra bir doktora gidiyoruz kimi pko, kimi sperm infertilitesi, kimi rahim sorunları yuzunden, kimi sebepsiz gebe kalamadığını oğreniyor. O andan sonrası ise bir klişe... doktor doktor gezmeye başlıyorsunuz ama etrafınızdaki herkes doktor oluveriyor. Sıcak suya oturlar, havuc suyu icler, keci boynuzu bullar, yakı yapıştırlar, soğan suları vb daha ne tavsiyeler tavsiyeler. İnsanlar doktor oluyorlar. Herkes, gel arkadaşım cozumu bende demeye başlıyor ve zaman gecip gidiyor. Bazen sonuc tup bebekle bitiyor. 12 gun boyunca iğneler, anestezi ile yumurta toplamalar, rahim dinlendirme donemi (ki bu donem anne olmak icin cırpınan ben ve benim gibi insanların en cok umutları olan donemdir) ve sonra transfer işlemleri. Kiminin sonu mutlu bitiyor kiminin husranla sonuclanıyor. Kiminin ilk kiminin son embriyosu, kiminin ise tek embriyosu. Kimi 23 kimi 43 yaşında. Yalnızca ben değil biz bunu yaşayan sayısız kadından bir kacıyız aslında.
Ben size husrandan sonrasını anlatmaya geldim aslında. Dunyada cok daha buyuk acılar olduğunun da farkındayım. Ve hatta insanlar “Sen okumuş butun dunyayı gormuş bir insansın farkında değil misin” dediler defalarca. Ah be arkadaşım bunun dunyayı gormekle okumakla alakası yok bir kadının bu acıyı yaşama hakkı yok mu diyesim geliyor icimden ama anlamayacak biliyorum. Ama lutfen artık birilerinin bu durumu kotunun kotusuyle karşılaştırmasından yada komşusunun akrabasının başarı hikayelerini anlatmasından vazgecmesini diliyorum.
“Allah evlat acısı gostermesin daha kotuleri var”
“Allah doğru zamanı biliyor.”
“Hayırlısı olsun”
“Komşumun ablası 14 kez tup bebek yaptı olmadı, 15 yıl sonra bi anda gebe kaldı. Uzulme seninde olur”
“Boşver eşinle ye ic gez eğlen seviş hayatın tadını cıkar”
“ Bi arkadaşım falanca bi doktora, yada falanca bi aktara gitmiş sonra ikiz gebe kaldı”
“ İşte bu işler stres yapınca olmuyor.”
“ benimde bi arkadaşım senin gibiydi beraber gebe kalmaya karar verdik o da yıllarca uğraştı ben ilk ayımda gebe kalıvermişim. Bi anlık bir şey bu sakın uzme kendini”
Ve benzeri konuşmalar devam ediyor. Ama sen zamanla kendini aptal yerine konmuş, şekerle kandırılmış cocuk gibi hissetmeye başlıyorsun. Bunları etrafındaki insanlara soyleyen arkadaslarıma sesleniyorum. “Bizde bu soylediğiniz her şeyi biliyoruz.” O yuzden bu soylediklerinizi defalarca tekrar ederek bizim acımızı paylaşmıyor aksine acımızı arttırıyorsunuz. İcimizdeki ses sus lutfen diyor yıllardır aynı şeyleri duymaya zaten cok alıştık cunku hep aynı şeyleri anlatıyorsunuz diyor.
Bazen sadece şunu soylemek yeterli inanın!
“Acını anlıyorum arkadaşım, bende olsam aynı şeyleri hissederdim. Ağlayınca rahatlayacaksan ağla, anlat. Ben senin yanındayım. Seni dinler ve sana sarılırım dilediğin kadar.”
Bu kadarı benim icin kafi olurdu ama bunu soyleyen bazen bir arkadaşınız olur ve bazen hic olmaz. Zamanla bazılarımız insan gormek bile istemeyiz.
Şimdi geldi en en yakın arkadaşlarımızla ilgili olan kısma. Bu kısım beni o kadar yıprattı ki, bugunlerde acımı eşime bile anlatamıyor ve duşlarda, gittiğim uzak ulkelerde otel odalarında ağlamaya başlar oldum.
En yakın arkadaşlarımdan biri 8 haftalık hamileliğini benden saklamasıyla başladı her şey. Aynaya baktığımda kendimi cok acınası hissettim. Saatlerce kendime gelemedim. Kalbim parcalandı. Belki de arkadaşımın aldığı en yanlış karardı. Herkes gebeliğini kutlarken o benden kactı. “ soyleyemedim uzulursun diye” dedi. Ben sadece herkes gibi normal yaşamak onların sevincini mutluluğu paylaşmak isterdim. Bu benim kanatlarımdan birini kırdı attı sanki. Yerlerde hissettim kendimi. Bir sure sonra daha da acısını yaşadım. Her gunumuzu beraber gecirdiğimiz, kaybettiğim bebeğimi transfer ettikleri gun elimi tutan yakın arkadaşım, 5 gun kadar once karşımda ağlayarak cocuk istediğini ama ne yapsa etse bana soylediğini soyledi. Tabi ki buda herkese anlatılmış ama kulaklarda fısır fısır soylenerek benden saklanmış bir şeydi. Diğer kanadım da kırıldı. Bana soylediği gunden hemen sonraki gun kaset testte iki koca kırmızı cizgi vardı. Kahkahalarla boynuna sarıldım, hemen bunu kutlamalıyız dedim. Kutlamadan sonra artık ellerim titremeye ve kalbimde koca bi yumruk beni sıkmaya başladı. Hanemize girecek o guzel bebeğin mutluluğunu derinden yaşamak isterdim. Evet Doğuma kadar ve hatta olene kadar bu arkadaşımın yanında duracağım ama bunu benden saklarken herkesle paylaşmış olduğu o gunun tarifsiz acısını, hissettiğim ve icine duştuğum o zavallı durumu unutamayacağım. Anne olsam bile bunlar benim aklımdan cıkamıyor olacak. Empati kurmaya calışıyorum ama ne garip bu insanlar benimle empati kuramadığı icin onlara kızmak istemiyorum. Cunku bak bende onlarla empati kuramıyorum. Ben boyle yapmayacağım cunku bunu biliyorum.
Bunları uzun zamandır icimde tutuyorum. Siz değerli arkadaşlarımla paylaştığım icin bugun daha huzurlu uyuyacağım.
Kimseyi kırmak istemiyorum. Daha acısının, daha zorunun olduğunu bende biliyorum. Allah ’a “neden benim de yok” diye bi kere bile isyan etmedim. Etmem. İsyanım insanlara. İsyanım bu durumun beni toplumdan dışlamasına.
Cok mutlu oldun. Guzellikleri paylaşarak yaşayın. İyi geceler.
Ebeveyn Olmak İsteyenlere Soylenen Yanlış Cumleler, Davranış Şekilleri
Kadınca0 Mesaj
●2 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kadınlar Kulübü
- Kadınca
- Ebeveyn Olmak İsteyenlere Soylenen Yanlış Cumleler, Davranış Şekilleri