Erzurum'da doğdu. 98 yıl Erzurum'da yaşadıktan sonra yine Erzurum'da, zaturre hastalığından hayata ved etti. Olumunden uc ay once Turk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi secilmişti.

Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca calıştı. Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. MucÂdeleye, kucuk yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O sıralarda 20 yaşlarında genc bir gelindi.

7 Kasım 1877 gununun gece yarısında, bolge halkından olan Osmanlı vatandaşı Ermeni ceteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Turk askerlerini oldurduler. Arkadan gelen Rus askerleri, hicbir mukavemetle karşılaşmaksızın tabyayı ele gecirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulmayı başaran bir er, şehir merkezine ulaşıp kara haberi Erzurum'lulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra minÂrelerden şehir halkına duyuru yapıldı. "Moskof askeri Aziziye Tabyası'nı ele gecirdi." Bu haber, Erzurum halkı tarafından, vatan savunması icin emir telakki edildi. SilÂhı olan silÂhını, olmayanlar; balta, tırpan, kazma, kurek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladı. Kadın - erkek tum Erzurum halkı yollara dokulmuştu. Koşanlar arasında, erkeği cephede carpışan bir tÂze gelin de vardı. Ağabeyi bir gun once cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Uc aylık bebeğini emzirmiş, "Seni bana Allah verdi. Ben de O'na emÂnet ediyorum." Diyerek vedÂlaştıktan sonra birkac saat once olen ağabeyinin kasaturasını alarak sokağa fırlamıştı.

Erzurumlular, olume gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi actı. On sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri cekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp iceri girildi. Boğaz boğaza bir savaş başladı. Mukemmel silÂhlarla donanmış Moskof ordusu, baltalı - tırpanlı, taşlı - sopalı eğitimsiz halk karşısında ancak yarım saat tutunabildi. 2300 Moskof oldurulup, Tabya geri alındı. Turkler, 1000 kadar şehit vermişlerdi.

Hemen yaralıların tedÂvisine başlandı. Nene HÂtun da yaralılar arasındaydı. Fakat o yarasına aldırmıyor, evindeki bebeğini unutmuş, diğer yaralıların kanını durdurabilmek, yaralarını sarmak icin cırpınıyordu. Nene HÂtun boyle bir ortamda tanındı ve saygı ile sevil di.

O'nun, vatan icin gece başlayan mucÂdelesi, tum duşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephÂne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene HÂtun'un ve O'nun vatan aşkını paylaşan sivil insanların da payı vardı.

Savaştan sonra da Nene HÂtun, destan kahramanlarına yaraşır bir asÂletle yaşadı. Kendisini ziyÂret eden NATO'da gorevli Amerika'lı subayın bir sorusuna: "O zaman vazifemi yapmıştım. Bu gun de ilerlemiş yaşıma rağmen aynı hizmeti, daha mukemmeliyle yapacak guc ve heyecana sahibim." cevabını vermişti.