Allah’ın fırkası’ ile şeytanın fırkası tarih boyunca hep bir mucadele icinde oldular. Her donemde olduğu gibi Asr-ı Saadet doneminde de muşrikler iman edenleri hak yoldan dondurmek icin her turlu yolu denediler. Onları olumle tehdit ettiler, yurtlarından surduler, mallarını yağmaladılar. Mu'minler kufur tarafından saldırıya uğrarken, Allah (c.c.) tarafından bir bir mucadele ile ilgili Âyetler indirilmeye başladı. Boylelikle ehl-i kufur ile mucadele mu'minler uzerine hak oldu. Artık mu'minlerin İslÂm uğruna tum mallarını ve canlarını ortaya koymalarının zamanı gelmişti. Ve boyle de oldu; Allah yolunda gorulmemiş bir ihlÂsla mucadele eden muminler bunu buyuk bir şeref olarak gorduler ve hic duşunmeden canlarını ortaya koydular. Zira savaşa cıkmak demek tabiiki ya Allah yolunda gazi olmak, ya da oldurulmek demekti. Fakat bu inkÂr edenlerin zannettiklerinin aksine onlar icin buyuk bir şevk kaynağıydı. Cunku şehitliğin sonunda kendilerine Allah katında cok buyuk bir makam vadedilmişti. Nitekim Allah’ın bu vaadi Kur’Ân-ı Kerim’de şoyle bildirilmiştir:

“Allah yolunda hicret edip oldurulen veya olenlere gelince muhakkak Allah, onları guzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şuphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi icindir. Allah yolunda oldurulenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa cıkarmaz.” (Hac Sûresi, 58)

Şuphesiz bu donemde de şehitlerin konumu tamamiyle aynıdır. Cunku surdurulen mucadele aynı mucadeledir. Mu'minlerin Kur'Ân’a bağlı olarak gosterdikleri dirayet, ihlÂs, azim ve cesaret nasıl her donemde aynıysa, iman etmeyenlerin kustukları kin ve nefret de her donemde aynıdır. İclerinde duydukları inanılmaz haset kufredenleri birbirine yaklaştırmış, muminlere karşı guclerini ve imkanlarını birleştirmelerini sebep olmuştur. Boylelikle aynı amac icin bir araya gelen inkÂrcılar ve munÂfıklar mu'minlere karşı savaş hazırlıklarına girişmişlerdir. Tabii ki kıyasıya yaşanan savaşların ardından muminlerden şehit duşenler olabilir. Fakat bu noktada inkÂr edenlerin ve munÂfıkların her zaman kapıldıkları cok buyuk bir yanılgı ortaya cıkmaktadır: Mu'minleri oldurerek dunyadaki hayatlarına son veren bu kişiler, buyuk bir zafer kazandıklarını zannederler. En buyuk hataları da mu'minlerin olen kardeşleri icin uzulduklerini ve bu olumlerin onları yıldırdığını duşunmeleridir.

Halbuki durum hic de zannettikleri gibi değildir. Cunku şehitlik Allah katında cok ustun bir mertebedir. Resulullah Efendimiz ‘Şehidlerin en ustunu, on safta duşmanla karşılaştığında yuzlerini cevirmeyip oldurulenlerdir...’ (Ahmed, 5/287) buyurmuştur. Butun mu'minler Allah tarafından kendilerine boyle bir mertebenin verilmesi icin dua ederler. Boylesine buyuk bir şerefin kardeşlerine verilmesi ise onların muthiş şevklenmelerini ve aralarında mujdeleşmelerini sağlar. Bu olay mu'minlerin Allah yolunda savaşma azimlerini kat kat artırır. Âyetlerin gercekleştiğini gormek ise onları İslÂm’a daha da cok bağlar. Onlar Allah yolunda oldurulen şehitlerini asla olulerden saymazlar. Zira Kur’Ân-ı Kerim’de “Ve sakın Allah yolunda oldurulenlere “oluler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (Bakara Sûresi, 154) diye bildirildiği uzere, onların diri olup Rableri katında rızıklandırıldıklarından emindirler.

Kufrun ve munafıkların akledemedikleri yonler tabii ki şehitlik karşısında mu'minlerin yalnızca şevklerinin artması değildir. Onlar kendi elleriyle şehitleri Allah katında en ust mertebeye ulaştırırlar. Dunya hayatında en cok nefret besledikleri, her turlu zulmu yapmayı icten arzu ettikleri mu'minleri oldurerek dunyadaki hayatlarına son verirler. Bu ise Allah yolunda şehit olanların dunyada kaldıkları surece, kavuşmayı her an icten arzu ettikleri bir sondur. İşte muşrikler ve munÂfıklar boylelikle kendi elleriyle oldurdukleri şehitleri kendi elleriyle en buyuk nimetlere kavuşturmuşlardır. Fakat kendileri bu akılsızlıklarının şuurunda değillerdir. İşte butun mu'minlerin sevinmesinin ve şevklenmesinin sebeplerinden biri de budur.

Kur’Ân şehit olan muminlerin konumunu cok acık şekilde anlatır. Allah şehit olan ihlÂslı muslumanları kendi katında ayrı bir eğitime tabi tutacağını, boylelikle de onların kotuluklerini orteceğini bildirir. Bu şerefli eğitimden sonraki mekanları ise kuşkusuz cennettir. CenÂb-ı Allah şehitlerin girmeyi şiddetle arzu ettikleri cennete kesin olarak gireceklerini de bildirmiştir. Onların cennete girme konusunda en ufak bir kuşkuları yoktur. Cunku Allah kendi yolunda savaşa cıkarak şehit olanlara ve onlarla birlikte savaşan Muslumanlara onceden bu buyuk mujdeyi vermiştir.

“...Allah yolunda oldurulenlerin ise; kesin olarak (Allah,) amellerini giderip-boşa cıkarmaz. Onları hidayete erdirecek ve durumlarını duzeltip-ıslah edecektir. Ve onları, kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.” (Muhammed, 4-6)

Şehitlik bir mu'min icin dunya hayatında elde edilebilecek en şerefli, en saygıdeğer mertebedir. Allah bu mertebeyi herkese nasip etmez, mu'minlerden cok seckin kullarına bağışlar. Cunku şehitlik verilene buyuk bir onur verilmiş demektir. Oyle ki Allah cennet ehlini sayarken peygamberlerin yanında şehit olan salihleri de sayar. Boylelikle onların cennetteki konumunu acıkca ortaya koyar. Butun mu'minler gibi şehit olanlar da dunyada kaldıkları surece Allah’ın rızasını kazanmaya calışırlar. Bu amacla tum mallarını harcarlar, canlarını hic duşunmeden ortaya koyarlar. Her gecen gun ahirete ve olume yaklaştıklarını bildiklerinden cabalarını ve salih amellerini surekli artırırlar. Dunya hayatında kufurle boyle buyuk bir mucadelenin icine giren mu'minler ya savaşta, ya seferde ya da hic beklemedikleri bir anda kufrun saldırılarıyla şehit duşerler. Boylelikle dunya hayatındaki imtihanları da sona erer. Artık onlar icin ahirette sunmak uzere ecir toplama imkanı ve salih amelde bulunma imkanı son bulmuştur. Fakat Allah bir ayetinde “Andolsun, eğer Allah yolunda oldurulur ya da olurseniz, Allah’tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların butun toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.” (Al-i İmran Sûresi, 157) diyerek onların Cennete kavuşmak icin en buyuk ecri topladıklarını ve en buyuk nimetlere kavuştuklarını bildirir. Şehitlerin kardeşleri ise aynı mertebeye erişebilmek icin olene kadar bu ciddi cabalarını buyuk bir gayretle surdureceklerdir.

Sonuc olarak şehitlerin Allah yolunda oldurulmeleri, diğer mu'minleri asla ve asla hak yoldan donduremez ve onları yıldıramaz. Tam tersine Kur'Ân’daki tum ayetlerin tecellilerini tek tek yaşayan muminlerin şevklerinde ve azimlerinde muthiş bir artış olur. Boylelikle kufrun dağılıp ayrılacakları zannına kapıldığı muminler birbirlerine daha da sıkı kenetlenirler. Ve Resulullah’ın actığı yolda kesinlikle yılmadan ehl-i kufurle mucadele etmeye devam ederler. Zira kendilerine Allah’ın yazdıkları dışında hicbir şeyin isabet etmeyeceğinden emindirler. Şuphesiz inkar edenler ne kadar guclu olsalar da, munÂfıklar ne kadar hain olsalar da ve bu iki topluluk ne kadar guclerini toplayıp birlikte saldırsalar da yine de mu'minlere karşı bir ustunluk elde edemezler. Cunku hickimse yardım etmese de Allah onlara yardım etmiştir. Şuphesiz yeryuzundeki en buyuk guc ve kudret de Allah’a aittir. Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifi her donemde Allah yolunda savaşan mu'minlerin daima ustun geldiklerini anlatmak icin yeterli olacaktır:

“Ummetimden kıyamet kopuncaya kadar hak uzere savaşan bir grup devamlı bulunacaktır. Ne onları yardımsız bırakanlar onlara zarar verebilir, ne de muhalefet edenler” (Buhari 61/27).