Bırakıp ta sevdiğin her şeyi ardında, gittin birden bire gokten ateşin, yerden olumun yağdığı sırtlara. Ne el sallamaya fırsatın oldu geride bıraktıklarına ne de selam soylemek icin vakit bulabildin anana. Sevgisiyle kalbini dolduranlara veda bile etmedin; sen gittin, bir kez donup de bakmadın ardına. Yaşın henuz 18 idi; aklın bircok şeye ermezdi. Senin yuzun hasret, yureğin acı nedir bilmezdi. Daha hic tanışmamıştın ızdırabın sancısı ile. Gelecek adına umutların vardı pembe mi pembe. Komşu kızını sevmiştin, senin ile aynı tende. Sen hissetmiştin başına bir şeyler geleceğini aylar once; başına bir kurşun isabet edeceğini ve ağlamıştın sessizce. Yureğin olacakları ruhuna fısıldarken sen, kendini bu dunyadan ayrılığa hazırlamıştın gizlice. Duşmanlarımız her koldan saldırıya gectiği, dost bildiklerimizin bizi icimizden vurduğu o zor gunlerde, vatan icin, namus icin, Allah icin olmeyi, bir siperden diğerine surunerek cennete gitmeyi planlamıştın. Sen zayıf bunyeliydin şehidim! Ama ruhun gucluydu, imanın gucluydu, yureğin gucluydu. Bu nedenle senin onunde kimse duramazdı; bu ruh ayağa kalktığı zaman elinden kimse kurtulamazdı. Daha once hic silah tutmamıştı nasırlı ellerin, guneş yanığından fazlasını gormemişti bedenin. Once silahların soğukluğuna alıştı ellerin sonra imansız mevzilerin uzerinize kustuğu cehennem sıcağına. Daha once urperirdin, olumu hatırladığında. Artık seni goren duşmanların ve hatta olum bile urperiyordu karşında. O sabah hep birlikte kıldınız namazı. On binler saf tuttu; yuz binlerce melekle. Vatanı duşmana ciğnetmemek icin edildi yeminler. Sen de katıldın namaza, yureğin iştirak etti o kutlu ‘ant’a. Aslında kendi cenaze namazını kılıyordunuz; sen bunun farkındaydın, arkadaşların da. Koydunuz başlarınızı secdeye son defa. Ak alnınızı optu meleklerden once, kara topraklar; hazırlandı sunguler, yurekler ve sancaklar. Size olmek emredilmişti; şahadete ulaşmak. Donup bir kez bile bakmadın ardına: “Kimse geliyor mu duşman uzerine yanımda?” Hicbir yurek alcalmamıştı o zaman, ihanet etmemişti vatana. Tam tekmil butun yiğitler katılmıştı savaşa. Korkuyu unuttun; geride bıraktıklarını da. Karşındaki duşmandan ve yanındaki meleklerden başka, artık, bir şey gorunmuyordu sana. Dilinde dualar vardı, elinde sungu. Yurudun duşmanın ustune; ezdin duşmanın butun umutlarını, bağrında sondurdun aldığın yaraların acılarını. Duştun kızıla boyanmış kara toprak ustune, sonbaharda toprağa duşen yapraklar gibi. Bedenini bırakıp toprak ustunde, ruhunu surdun duşman ustune. Bedeninin ağırlığından kurtulmak o kadar hoşuna gitmişti ki bir kez bir kez daha olmek istedin; şahadet şerbetini defalarca goturmek istedin dudaklarına. Son nefesini vermemiştin daha; annenin yuzu geldi aklına; kardeşlerinin sozleri ve seninle aynı tende komşu kızın gozleri. Kapattın gozlerini gulumseyerek butun dunyaya; ordun hicbir duşmanın gecemeyeceği bir kaleyi ruhunla. Başın duştu bir yana ve ellerin her iki yana. Naşın gunler sonra geldi yurduna; soğuk bedenini verdiler ananın koynuna. Sarıldı sana, bir daha bir daha. Gozlerinden tek damla yaş akmadı ananın; kardeşlerin, komşu kızı ve gokler ağladı sana. Ve sonra sizin kıldığınız cenaze namazını tekrarladık, ağladık kana kana. Bildin mi şehidim, tabutuna kimin baş koyduğunu, kimin tabutunu gozyaşlarıyla ıslattığını? Annen miydi yoksa sevdiğin mi? Fark edebildin mi akan gozyaşlarının kime ait olduğunu sıcaklığından? Gozyaşlarının sel olduğunu; sellerin yureklerimizi seninle birlikte cennete suruklediğini izledin mi cennetle mujdelenmiş ruhunun penceresinden? Cenazene katılanların hepsini tanıyabildin mi şehidim? Gordun mu huzunlu yuzlerini, işitebildin mi mahzun sozlerini? Şaşırdın mı senin icin duaya acılmış ellerin cokluğuna ve onlar icinde samimiyetsiz tek bir kalbin yokluğuna? Yaşıtların yoktu; onlar da bir sure sonra omuzlarda taşınmak uzere cephelere taşınmıştı. Cenazeni kaldırmak ihtiyarların ve cocukların gucsuz omuzlarına kalmıştı. Gordun mu şehidim, nasıl da yukseklere, omuzlara kaldırdı senin bedenini melekler ve nasıl da taşındı ruhun yukseklere, cennetin yamaclarına; fırsat bırakılmadan ihtiyarlara? Olmadığından değil, gerek olmadığından sarmadık seni kefene. Bedenin, uzerine attığımız topraklar altında kalırken ellerimiz goklere acıldı, duaya acılan dillerimizle birlikte. Bir resim bırakmamıştın geride; yuzunun guzelliğini biz zaten kazımıştık zihinlere. Acın sinmişti butun gonullere; ruhun değiyordu duaya acılmış ellere. Gordun mu şehidim şimdi, sana vaad edilen cennetin yamaclarını. Fark edebildin mi Sırat’tan ne kadar hızda gectiğini? Ve bildin mi şehidim; seni ne kadar cok sevdiğimizi, ozlediğimizi?