Sınır Karakollarından birinde vatani gorevini yapmakta olan Mehmet oğlu Mehmet terhisine bir ay kala hain parmakların cektiği tetiklerle şehit olmuştu.
Mehmet'in uzerinden emekli devlet memuru babasına yazdığı; ancak postaya vermesi nasip olmayan yarım kalmış bir mektubu cıktı. Komutanlarının ve doktorların bu mektubu okuduklarında gozlerinden yaşlar boşaldığı goruldu ve komutanının ağzından bir tek cumle cıktı. 'Allah kahretsin! '
Hadi bu mektubu hep birlikte okuyalım.
'Benim sevgili babacığım. Sizlerden ayrılalı epey zaman oldu. Her şeyin bir sonu olduğu gibi askerlik hizmetimin de sonuna geldim. Şurada bir ay gibi kısa bir zaman kaldı terhisime. O gunu Rabbim bize nasip ederse ahdim olsun seninle, annemle ve kız kardeşimle uc gun, uc gece hic dışarı cıkmadan oturup hasret gidereceğim. Annemin pişirdiği yemekleri, bacımın demlediği cayları birlikte iceceğiz. O zaman ozlemlerimiz de, hasretlerimizde son bulacaktır inşallah.
Mektup bu kadardı. Belli ki Mehmet bundan fazlasını yazmaya vakit bulamadan nobet saati gelmiş ve gorevine gitmişi ki bu mektubun devamını yazamamıştı. Yarım kalan bu mektubu goğus cebine koymuş, o gun devriye hizmetini yaparken hain bir parmağın cektiği tetikle şehit olmuştu. Mehmet'in bu mektubu al kanından zar zor okunuyordu; cunku hain mermi onu tam kalbinden vurmuştu. O mektup da kalbinin uzerindeydi.
Mehmet'in zatî eşyaları emanete alınmış, bir kutu icerisinde cenazesi ile birlikte doğup buyuduğu memleketine gonderilmişti. Bu eşyalar icinde yarım kalmış kan ağlayan bu mektup da vardı.
Devlet şehidine karşı son gorevini yapmış, torenle Mehmet ebedi yolculuğuna gonderilmişti. Ateş duştuğu yeri yakar misali komutanları, ailesi, yavuklusu hıckıra hıckıra ağladılar. Taziyeler alındı, dualar okundu ve aradan uc dort gun gibi bir zaman gecti. Baba Mehmet Efendi şehidiyle birlikte gelen kutuyu actı, oğlunun al kanıyla allanmış mektubunu gordu ve başladı okumaya.
' Sevgili babacığım bizi askerlik hizmetine gonderdiğinizde davul zurna ile gonderdiniz. Git oğul. Vatanına, milletine, devletine, namusuna sahip ol dediniz. Bizler buraya geldik. Gecemizi gunduzumuze katıp vatan hizmetinin kutsallığına, mubarekliğine inanarak dosdoğru gorevimizi ifa ettik.
Ancak karşımızda duşman goremedik. Karşımızda şerefli bir duşman yoktu. Karşımızda şerefsiz bir ihanet vardı, yalan vardı, soygun vardı, talan vardı. En onemlisi vatan hainliği vardı.
Nerde bir vatan haini varsa, nerde bir banka soyguncusu varsa, nerde tuyu bitmemiş yetimin, oksuzun malını calıp cırpan varsa, nerde devletine ihanet eden, milletine ihanet eden, tarihine ihanet eden hatta hatta Sarıkamış'ta, Sakarya'da, Canakkale'de şehit olan aziz şehitlerimizi soykırım yaptılar iması ile katillikle, canilikle suclayan şerefsizler varsa. Bu şerefsizler yatında katında, dostlarının kucağında gununu gun ederlerken bizler yani gencecik fidan gibi vatanın oz be oz evlatları ise burada teker teker şehit oluyoruz.
Kime karşı, kimlere karşı?
Bu şerefsizler palazlansınlar, somurulerine devam etsinler diye mi?
Yoksa bizim gece gunduz, eksi 30 derecede nobette beklediğimiz guzel yurdumuzu bolsunler, parcalasınlar diye mi?
Dahası Avrupa Devletleri denilen haclı ruhunun ulkemiz uzerindeki kirli oyunlarını istedikleri gibi sahneye koysunlar diye mi?
Kime karşı sevgili babacığım, kime karşı?
Bizler burada yirmi dort saat bayrağımız dalgalansın diye başımız gonderde, ellerimiz tetikte, bayrağımızı korurken, şehir meydanlarında bayrağımız yırtılsın, bayrağımız yakılsın diye mi?
Otuz bin kişinin katili o cani denize nazır kaloriferli hucresinde manzara seyretsin diye mi?
Karşımızda mert ve şerefli bir duşman yok ki babacığım. Karşımızda pusu var, ihanet var, alcaklık var, cukurluk var, doneklik var. En onemlisi hainlik var.'
Baba daha fazla devam edemedi gozlerinden akan yaşlar, oğlunun al kanıyla bezeli mektubunun uzerine damla damla duştu. Ve o mektup bir ay yıldız şeklinde gondere asılmayı bekleyen mubarek bir bayrak haline donuştu.
Baba bu mektubu tekrar komutana goturdu. Komutan bu mektubun ikinci bolumunu kimin yazdığını araştırdı; ama bir turlu bulamadı ve gene ağzından o tek cumle cıktı. 'Allah kahretsin.' Acaba bu mubarek mektubu kim veya kimler yazmıştı?
Ama yazı aynı, yazgı aynı idi.
Baba tek oğlunun, tek ocak umudunun al kanıyla allanmış mektubu itina ile katlayıp optu ve sol goğsunun uzerindeki cebine koydu.
Onunda ağzından bir tek cumle cıktı 'VATAN SAĞOLSUN.'
*****
23 Mart 2006 Tarihli Nurhak Gazetesinde yayınlanmıştır.
Mehmet Şukru Baş
Bir Şehidin Bayraklaşan Mektubu
Türkiye, Osmanlı ve Mustafa Kemal Atatürk0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Kültür
- Türkiye, Osmanlı ve Mustafa Kemal Atatürk
- Bir Şehidin Bayraklaşan Mektubu