“Bu gunlerde her zamankinden daha onemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin, her muharebeye giren olmez. Fakat eğer ben olursem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dunyada birbirimize nasib etti ise, benden şehitlik rutbesini esirgemediği taktirde, elbette, ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak, sana bir vasiyetim var:

Birincisi benim icin katiyyen ağlama...

İkincisi, eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat, ele gececek paradan “mihr-i muaccel” ve “mihr-i mueccel” ini al, ust tarafı ile bana bir mevlut okut. Eğer bunlar sana borcumu odemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda gecen sozu unutma...”

Ayrıca mektubun icinden kırmızı kordelaya bağlı bir de sac demeti cıkar. Sacın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu gostermektedir.

İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını oğrenir. Cunku Zahid Usteğmen cepheye gelirken arkasında evlad u iyal duşuncesini de bırakmıştır. Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi duşunmuş ne de o konuda iki cift laf etmiştir.

Zahid, 09 Ocak 1916’da şehit olur.

Gumuşhane’nin Şiran ilcesinden Usteğmen Zahid, Aziziye ilcesinin Kılıc Mehmet Bey koyunden Ahmet Efendi’nin kızı , eşi Hanife Hanım’a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cumle ile bitirir:

“Bu vasiyetimi aldığınız zaman yuksek sesle ağlamanıza razı değilim.”