

Denizden ve karadan zor ulaşabilirliği nedeniyle tarih boyunca devamlı yerleşime uğramış olan Alanya Kalesi; Anadolu’yu susleyen yuzlerce kaleden bugun ayakta kalabilmiş, en iyi korunmuş olanlarından birisidir.


Kale 6,5 km. yi bulan sur uzunluğu, 140′ı bulan burcları, icindeki 400′e yakın sarnıcı, yazıtlı kapıları ile Selcuklu sanatını en iyi yansıtan, Selcuklunun gorkemliliğini gozler onune seren bir acık hava muzesi gorunumundedir. Surlar, Kızılkule’den başlayarak, planlı bir şekilde Ehmedek, İckale, Adam Atacağı, Cilvarda Burnu ustu, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’na inerek Tophane ve Tersane’yi gecip başladığı yer olan Kızılkule’de son bulur. Kalenin ilk iskÂn tarihi Hellenistik Doneme kadar inse de gercek anlamda Selcuklular tarafından tum gorkemliği ile abidevi hale getirilmiştir. Kalenin, ickale olarak adlandırılan ve yarımadanın batı koşesinin en yuksek yerinde kurulmuş olan bolumunun denizden yuksekliği 250 metreyi bulmaktadır. İdari ve askeri orgutlenmenin merkezi olması nedeniyle dort yonden dayanıklı surlarla cevrilmiştir. İckalenin orta kısmında yer alan tuğladan yapılmış iki adet Selcuklu Devri su sarnıcı bugun de işlevini surdurmektedir. İckaledeki başlıca yapılar batı haric diğer cephelerde kale duvarlarının icine dayandırılarak inşa edilmiştir.


Son yıllarda Turk bilim adamlarınca, guneydoğu koşeye doğru uzanan buyuk yapı grubunda arkeolojik kazılar yapılmaktadır. Son bulgular burasının sultan sarayı olabileceğini gostermektedir. İckalede bugun gezerken gorebileceğiniz diğer yapı grubunun da, askerî amaclı kışla, yatakhane ve depo olabileceği sanılmaktadır. İckalenin yaklaşık ortasına isabet eden yerde kucuk bir Bizans Kilisesi goze carpmaktadır ki, bu da kalenin inşa edildiği tarihten cok onceleri de kullanılmakta olduğunu kanıtlamaktadır. Ayrıca kilisenin gunumuze değin kalabilmesi, Selcukluların farklı dinden olanlara ve onların tapınma yerlerine gosterdikleri bir saygının da kanıtı olup bu bağlamda daha fazla korunması gereken yapılardandır. Yonca yaprağı planlıdır. Yuvarlak kemerli pencereler ve sağır nişlerden oluşan geniş kasnak merkezi kubbeyi cevrelemektedir. Kilisenin fresklerle suslu olduğu bugun kalan izlerden belli olmaktadır. Mimarî ozelliklerden dolayı XI.yuzyıla tarihlenmektedir. Alaaddin Keykubat, kaleyle butunleşen bircok anıtsal yapılar da yaptırmıştır. Selcuklu sanatının eşsiz orneklerinden biri olan Kızılkule, kaleyle butunluk sağlayan, plan ve ihtişamı ile Alanya’nın simgesi durumundadır. Limanı surekli denetim altında tutmak amacıyla yapılmış olup capı zeminde 29 metre, yuksekliği 33 metreyi bulmaktadır. Sekizgen planlıdır. 1226 yılında yapıldığı bilinen kulenin mimarî kuzey yonundeki yazıtta Halep’li Ebu Ali olarak gecmektedir. Kulenin guneyindeki yedi satırlık yazıtta ise Sultan A. Keykubat ovucu vasıflarla yuceltilmektedir.
İnşa sırasında Antik Cağa ait devşirme malzemeden yararlanılmıştır. Her bir yuzdeki mazgallar, gozetleme pencereleri, duşmana zift ve kaynar su dokmeye yarayan onleri peceli delikler yapıya ayrı bir guzellik verirler. Selcukluların Akdeniz’le ilk tanışmalarını simgeleyen Tersane de Alanya Kalesi’nin butunluğu icerisinde tum gorkemliği ile sağlam bir şekilde durmaktadır. Beş tonozlu bolmeden ibaret olan yapı yaklaşık 57 metre uzunluğunda, 40 metre derinliğindedir. Giriş kapısındaki yazıt Sultan’ın armasını taşımakta olup rozetlerle susludur. Kapının sağ tarafında kucuk bir oda yer almakta olup bu oda kimi bilim adamlarına gore mescit olarak kullanılmış kimilerine gore depo olarak değerlendirilmiştir. Kapının sonundaki odanın ise Tersane’e gorevli memurlar icin duzenlendiği sanılmaktadır. Selcuklular Sinop’tan sonra ikinci deniz ussu niteliğindeki bu Tersane ile Akdeniz’e acılmışlar, hatta bu tersane ile Alaaddin Keykubat “İki Denizin Sultanı” unvanını almıştır. Yapım tarihi 1227′dir. Tersaneyi guvence altına almak amacıyla yapılmış olduğu sanılan Tophane 14 x 12 metre olculerinde iki katlı dikdortgen bir plan gostermektedir. Bu yapı da Sultan A. Keykubat’ın eseridir.

