HODGKİN LENFOMA (HL)NEDİR?
İlk kez tarif eden Thomas Hodgkin`in adı ile anılan hastalıktır. Hodgkin lenfomanın nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Her yaşta ortaya cıkabilmekle birlikte daha cok genc erişkinlerde gorulur. Erkeklerde daha sık ortaya cıkar. Bulaşıcı bir hastalık değildir. Kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilen ilk habis hastalıktır.
HODGKİN DIŞI LENFOMA (HDL)NEDİR?
Bu başlık altında lenfatik sistemi etkileyen yakından ilişkili bir grup hastalık toplanır. Bu hastalık anormal B lenfositlerden kaynaklanan B hucreli lenfomalar ve anormal T lenfositlerden kaynaklanan T hucreli lenfomalar olarak 2 gruba ayrılır. B hucreli lenfomalar daha sık ortaya cıkar. Hastalık lenf duğumlerinde, dalak gibi lenfoid dokularda ortaya cıkabilir veya mide, barsak gibi organlardaki lenf dokusundan kaynaklanabilir. Malign lenfoid hucreler kan ve lenf dolaşımı aracılığı ile vucudun diğer kısımlarına da yayılabilir. Son yıllarda HDL sıklığı artmaktadır, ancak bu artışın nedeni bilinmemektedir.
LENFOMANIN NEDENİ NEDİR?
HL ve HDL nedeni kesin olarak bilinmeyen hastalıklardır. Bulaşıcı hastalık değildir. HDL gelişimini kolaylaştıran bazı risk faktorleri olduğu kabul edilmektedir. EBV ya da HTLV 1 gibi bazı viruslerle enfekte kişilerde, immun yetmezlik durumlarında( HİV enfeksiyonu, immun supressif tedavi uygulanan organ transplantasyonu yapılmış hastalar), ailede HDL anamnezi olan hastalar, bazı kimyasal maddelerle ilişkisi bulunanlarda sık gorulur.
LENFOMADA HASTALARIN HANGİ ŞİKAYETLERİ OLUR?
İlk şikayet coğu kez boyunda ortaya cıkan ağrısız bir şişliğin fark edilmesi şeklindedir. Hodgkin lenfomada bu şişlik ozellikle solda koprucuk kemiği uzerinde yerleşimlidir. Koltuk altı ve kasıktaki lenf duğumu bolgelerinde de buyume olabilir. Az sayıda hastada ise lenf duğumu buyumesinin yaygın olduğu gorulur. Goğus kafesi icinde ya da karın boşluğu icindeki lenf duğumlerinde de buyume olabilir. Bunlar bası nedeni olacak buyuk kitleler oluşturuyorsa nefes darlığı, yuzde ve boyunda şişme ya da karında şişlik, ele gelen kitle, karın ağrısı olması gibi şikayetlere yol acarlar. Fizik muayenede karaciğer ya da dalak buyukluğu saptanabilir. Hastalık lenf duğumu dışındaki dokuları da tutabilir. Akciğer, karaciğer, kemik, kemik iliği tutulumu en sık lenf duğumu dışı tutulum yerleridir. Lenf duğumu dışı tutulum olması ekstranodal hastalık olarak adlandırılır. Başlangıcta vakaların % 5- 10 unda ekstranodal tutulum olabilir. Hastaların bir kısmında lenfomaya bağlı olarak ortaya cıkan ve sistemik semptomlar olarak değerlendirilen bulgular olabilir. Bunlar ateş, gece terlemesi, son 6 ayda vucut ağırlığının % 10 undan fazla kilo kaybı olmasıdır. Ateşin nedeni bir infeksiyon değildir. Sistemik semptomlar bu hastalıklara ozgu değildir. Hodgkin lenfomada kaşıntı da olabilir. Hodgkin lenfomada hasta alkol alınınca buyumuş lenf duğumlerinde ağrı olduğunun ifade edebilir. Bademciklerin tutulumu Hodgkin dışı lenfomada daha sık olmaktadır. Lenfomalı hastaların az bir kısmında fizik muayenede buyumuş bir lenfadenomegali bulunmaz.
LENFOMADA TANI NASIL KONUR?
Lenfoma tanısı koymak icin mutlaka tutulmuş bolgeden biopsi yapmak gerekir. Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Bu nedenle lenf duğumu buyumesi olan hastalarda lenf duğumunun cerrahi olarak cıkarılması ve histopatolojik tetkikinin yapılması gereklidir. cıkarılacak lenf duğumu hekimin uygun gorduğu yerde ve tetkik icin uygun buyuklukte olmalıdır. Tanı icin gerekirse biopsi tekrar alınmalıdır. Fizik muayenede lenf duğumu ele gelmeyen hastalarda goğus boşluğu icinde ya da karın icinde buyumuş lenf duğumleri olduğu radyolojik tetkiklerle gosterilirse genel anestezi altında goğus boşluğu ya da batın icine ulaşılarak lenf duğumu biopsisi yapılması gerekebilir. Lenfoma tanısı konan her hastaya mutlaka hastalığın evresini belirlemek icin kemik iliği biopsisi de yapılmalıdır. Hastalığın kemik iliği tutulumunun olup olmadığının belirlenmesi uygun tedavi şeklini kararlaştırmada yol gostericidir. Hastalığın yaygınlığını belirlemek icin farklı muayene ve testlerin yapılması gereklidir. Klinik değerlendirme hematolog ( kan hastalıklarını tedavi eden hekim) tarafından yapılmalıdır. Hastalığın hikayesi, fizik muayene bulguları, goruntuleme ve laboratuar bulguları değerlendirilerek remisyon veya iyileşme sağlayacak en iyi tedavi planlanmalıdır. Hastalığın bulguları lenf duğumunde ağrısız buyume olması, ateş, gece terlemesi, acıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı olabilir. Hastalığın en sık bulgusu boyun ve koltuk altında ağrısız olarak buyumuş lenf duğumunun ele gelmesidir. Bazen ateş, terleme, kilo kaybı, kaşıntı başvuru şikÂyetidir. Bu nonspesifik şikÂyetleri olan pek cok kişi lenfoma değildir. Ancak bir hekime başvurarak altta yatan nedeni ortaya koymak gereklidir. Lenfoma duşunduren bulgular varsa tam fizik muayene yapılmalıdır. Bu muayenede boyun, koltuk altı ve kasıklarda buyumuş lenf duğumleri olup olmadığı muayene edilmeli, her hastada mutlaka bademcikler de muayene edilmelidir. Karın ve goğus muayenesi yapılmalıdır. Eğer lenfoma şuphesi varsa tanıyı doğrulamak icin bazı testlerin yapılması gerekir. Bu amacla biopsi, kan testleri, goruntuleme, kemik iliği muayenesi, gerekirse sinir sistemi ile ilgili muayeneler yapılmalıdır.
Biopsi: Biopsi kanser şuphesi olan alandan doku parcası alınması işlemidir. Biopsiler ya lokal anestezi yapıldıktan sonra bir iğne ile kucuk bir doku parcası alınarak yapılır. Ancak bu yontemle bazen tanı icin yeterli materyel alınamayabilir. Veya acık biyopsi (cerrahi biyopsi) yapılır. Lokal anestezi ile yapılabileceği gibi bazen genel anestezi yapılması da gerekebilir. Karın icinde bir patoloji varsa laparoskopi veya laparatomi denilen cerrahi yontemlerle karın icindeki şupheli bolgeden parca almak gerekir. Cıkarılan doku ornekleri patolog tarafından değerlendirilir.
Goruntuleme: Anestezi gerektirmeyen coğu kez ağrısız bir işlemdir. Direkt rontgen grafileri; boyun, toraks, batın ve/veya pelvis bilgisayarlı tomografi tetkiki (BT) cekilmelidir. Magnetik rezonans goruntuleme (MRİ) ozellikle beyin ve omurilik tutulumu duşunuluyorsa planlanmalıdır. Lenfanjiogram cok sık kullanılmayan bir yontem olup, lenfatik sistemin radyolojik olarak değerlendirilmesidir. Galyum scan radyoaktif galyumun bazı tumorlerde biriken bir madde olmasından yararlanılarak lenfomada kullanılan bir goruntuleme yontemidir. Tedavi oncesi patolojik tutulum varsa tedavi sonrası galyum scan tekrarlanmalıdır. Tumorun ortadan kalktığını veya inaktif olduğunu gosterir.
Kan sayımı: Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları (trombosit) denen farklı kan hucrelerinin sayısının ve gorunumunun değerlendirilmesi gerekir. Bu hucrelerde bir bozukluk olması bazen lenfomanın ilk bulgusu olabilir.
Biokimyasal tetkikler: Tumorun karaciğer, bobrek veya vucudun diğer kısımlarının tuttuğu gostermede bilgi verir.
Kemik iliği muayenesi: Kemik iliği kemiklerin icinde bulunan bir madde olup vucuttaki akyuvar, alyuvar ve kan pulcuklarının yapıldığı yerdir. Alyuvarlar dokulara oksijen taşınmasında rol oynar; akyuvarlar infeksiyondan korur; kan pulcukları ise kanamanın durdurulmasına yardım eder. Kemik iliğine yayılan ya da kemik iliğinden kaynaklanan lenfomada tanıya gitmek icin kemik iliği değerlendirilmelidir. Lokal anestezi ile deri, derialtı dokusu ve kemik yuzeyi uyuşturulduktan sonra iğne kemik iliği icine girer. İşlem kalcadan yapılır. Hasta ilik materyali cekilirken ağrı hissedebilir.
Santral sinir sistemi muayenesi: Lenfoma bazen sinir sistemine yayılabilir. Bu oluştuğu zaman omurilik ve beyinde bulunan beyin omurilik sıvısında anormallik olabilir, bu sıvıda kanser hucreleri saptanabilir. Bunu belirlemek icin hekim bel bolgesinden ince bir iğne ile lomber ponksiyon yaparak beyin omurilik sıvısı almayı onerebilir. Az bir miktar sıvı bu inceleme icin yeterlidir. Bu sıvının kimyasal yapısı ve hucre sayısı da değerlendirilir.
Gerekli diğer testler: Ekokardiografi ve bazı radyonuklid testler kalb ve akciğer fonksiyonlarını değerlendirmek icin gerekebilir.
LENFOMANIN HİSTOPATOLOJİK SINIFLAMASI NASIL YAPILIR?
Lenfoma histopatolojik olarak once Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma diye 2 ana gruba ayrılır. Biopsi yapılarak lenfomanın hangi tipte olduğu ortaya konabilir. Hodgkin lenfoma noduler lenfositten baskın tip ve klasik Hodgkin lenfoma olarak iki gruba ayrılmakta, klasik Hodgkin lenfomada alt grublarına ayrılmaktadır. HDL sınıflandırılmasında birkac sistem vardır.
Kullanılmakta olan 3 sistem şunlardır: Working formulu (lenfomaları duşuk, orta ve yuksek dereceli 3 ana grupta toplayan bir sistem olup bu sistemde hucrelerin mikroskopik gorunumu ve klinik seyir gozonune alınır), REAL sınıflaması (burada lenfomanın kaynaklandığı hucre tipine gore sınıflandırma yapılmaktadır), WHO sınıflaması ( en son kabul edilen sınıflama sistemidir).Bir lenfomanın tumor buyumesinin hızlılığı acısından değerlendirilmesi tumorun derecesi (grade` i) olarak değerlendirilir. Bu sınıflandırma hem hastalığın ilerlemesi, hem de etkili tedavinin secimi ile ilgilidir. Tumorun derecesi secilecek tedaviyi belirlemede onemlidir. Duşuk dereceli lenfomalar (sessiz seyirli) yavaş ilerler, acil tedavi coğu kez gerekmez. Hastalar uzun sure iyi bir yaşam kalitesi ile yaşarlar. Ancak tedavi ile tam şifa nadirdir. Bazı vakalar zamanla daha agresif lenfoma tiplerine donuşebilir, o zaman daha yoğun tedavi gerekir. Orta ve yuksek dereceli HDL agresif olarak adlandırılır. Bu tumorler hızla buyuyebilir ve tanıdan hemen sonra tedavi gerekir. Bu tumorler daha yoğun tedavi gerektirmesine rağmen yapılacak tedavi ile tam şifa elde edilebilir.
LENFOMADA EVRELEME NASIL YAPILIR?
Evreleme vucutta tumorun yaygınlığını gosteren bir terimdir. Lenfoma dort klinik evreden birinde olabilir. Evre I ve II lokalizedir, III ve IV ise ilerlemiş, yaygın hastalığı gosterir. Evrelemede A, B, E onemlidir. Tanı sırasında sistemik semptomların olması B, olmaması A olarak değerlendirilir. Sistemik semptomlar ateş, gece terlemesi ve kilo kaybıdır. Hastalık lenf duğumunden bir organa yayıldığı zaman ya da hastalık lenfatik sistem dışında bir tek organı tuttuğu zaman E ifadesi kulanılır. Ann Arbor evreleme sistemine gore hastalık I. Evrede ise karın zarının alt veya ustunde tek taraflı olmak uzere bir lenf duğumu bolgesinde hastalık mevcuttur. II. evrede hastalık yine tek taraflıdır, ancak karın zarının altında veya ustunde birden fazla lenf duğumu bolgesinde hastalık vardır. III. evrede ise karın zarının hem altında hem de ustundeki bolgelerde lenf duğumu tutulumu soz konusudur. Dalak tutulumu varsa bu hastalarda III. evrede kabul edilir. IV. evrede ise hastalık daha yaygındır ve lenf dokusu tutulumu dışında diğer doku ve organlarda hastalığa katılmıştır. Bunlar karaciğer, kemik,kemik iliği, deri, beyin, akciğer gibi organlar olabilir.
LENFOMADA NE TUR TEDAVİLER KULLANILIR?
Lenfoma tedavisi radyoterapi ve kemoterapi ile yapılmalıdır. Lenfomada tedavi secimi hastalığın evresine gore planlanacağı icin evrelemenin doğru yapılması gereklidir. Histopatolojik olarak tanısı doğrulanan her hastaya uygun evreleme icin goğus, batın, pelvis bilgisayarlı tomografik tetkikleri ve kemik iliği biyopsisi yapılmalıdır. cok erken evre Hodgkin lenfomada evreleme amacı ile evreleme laparatomisi denilen bir ameliyat yapılarak karın icinde buyumuş lenf duğumu olup olmadığı araştırılmalıdır. Hodgkin lenfomada tedavi erken evrede radyoterapi yapılması şeklindedir. Hastalık daha ileri evrede ise kombine kemoterapi şemaları (ABVD, MOPP gibi) uygulanmalıdır. Erken evrede uygun tedavi ile % 80 lere ulaşan şifa şansı ileri evrelerde de daha duşuk bir oranda devam etmektedir. Hodgkin lenfomada hastanın yaşı, hastalığın histopatolojik tipi, hastalığın evresi, B semptomlarının varlığı tedavi başarısını etkileyen faktorlerdir. Hodgkin dışı lenfomada tedavi planı lenfomanın derecesi, hastalığın yaygınlığı gibi bircok faktore gore yapılır. Agresif HDL lı hastaların % 30- 60 ında kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilir. Hastalığın sessiz formlarında şifa elde edilememesine rağmen prognoz cok iyidir. Bu hastalar 20 yıl ve daha fazla yaşayabilirler. HDL tedavisinde kemoterapi, radyoterapi veya bu tedavilerin kombinasyonu kullanılmaktadır. Bazı sessiz lenfoma turlerinde bekle gor politikası uygundur. Hastalığa ait semptomu olmayan hastalar belirli aralıklarla fizik muayene ve laboratuar testleri, goruntuleme ile izlenir. Hastalık ilerleme gosterince tedaviye gecilir. Agresif lenfomalarda ise kemoterapi uygulanır. Kemoterapi ilac tedavisidir. İlaclar kanser hucrelerini oldurur veya kanser buyumesini durdurur. Kemoterapi normal hucrelere de benzer etki yapar. Kemoterapi coğu kez kombine kemoterapi şeklindedir. Kombine kemoterapilerle hem ilacların tumor uzerine sinerjist etkisinden yararlanılır, hem de tek tek ilaclar yerine kombine tedavide daha duşuk dozda birkac ilac verilerek ilacların doza bağlı yan etkisi azaltılmış olur. Kemoterapi rejimi belirli dozlarda, belirli bir sıra ile verilen antikanser ilac kombinasyonudur. Tek doz kemoterapi ile az sayıda tumor hucresi oldurulmuş olur. Tum kanser hucrelerini oldurmek icin tedaviyi birkac doz halinde vermek gerekir. Kur sayısı tumor buyumesine fırsat vermemek, direncli kanser hucrelerinin gelişimini onlemek icin gereken sıklıkta olmalıdır. Kemoterapi genellikle siklusler halinde verilir. Her bir tedaviyi birkac haftalık ilacsız istirahat donemleri izler. Tedavi yapıldığı donem ve tedavisiz donem kemoterapi siklusu adını alır. Kemoterapi rejimine gore tedavi ağızdan ilac vererek, damardan injeksiyon ile veya damardan serum takılarak intravenoz infuzyon tedavisi şeklinde yapılır. İntravenoz infuzyon tedavisi birkac siklus halinde yapılacaksa kalıcı ya da gecici kateter takılabilir. HDL sessiz seyirli ise evre I ve II de radyoterapi, evre III ve IV de bekle gor tedavisi, kemoterapi ( klorambusil, CHOP, fludarabin) veya monoklonal antikorlar gibi biyolojik tedaviler uygulanabilir. İntermediate ve agresif lenfomalarda ise evre I ve II de tam doz kemoterapi veya kemoterapi + radyoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. III veya IV. evrede kombine kemoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP dur. Bazen HDL lı hastalar icin kok hucre transplantasyonu ile birlikte yuksek doz kemoterapi yapılması gerekir. Kemik iliği kok hucre denen akyuvar, alyuvar ve kan pulcukları oluşturan, olgunlaşmamış bir hucre icerir. Bazen kanser hucrelerini oldurmek icin yuksek doz radyoterapi veya kemoterapi gerekir. Bu tedavi ile normal kemik iliği de yıkılır. Sağlıklı kemik iliği elde etmek icin bir vericinin kemik iliği veya kok hucreleri kullanılır. Nuks eden hastalarda lenfoma tipi ve nuks zamanına gore yeni tedavi planlanır. Tam duzeldikten sonra yeniden lenfomanın ortaya cıkmasına nuks denir. Bazen nuks etmiş hastalara da yoğun tedaviler yapılmasını izleyerek kemik iliği veya kok hucre nakli yapılması gerekebilir.
KEMOTERAPİ DIŞI DİĞER TEDAVİLER NELERDİR?
Radyoterapi: Radyasyon tedavi edilen alandaki kanser hucrelerini olduren bir lokal tedavidir. Tedavi sınırlı bir bolgeye veya geniş alanlara verilebilir. Radyasyon ağrısızdır. Yorgunluk, iştah kaybı, boğazda tahriş, bulantı, oksuruk, ağız kuruluğu, deri dokuntuleri, sac dokulmesi radyoterapinin beklenen yan etkileridir.
Biyolojik tedaviler: İmmunoterapi dÂhil biyolojik tedaviler vucudun hastalıkla savaşabilme kapasitesinin kullanıldığı tedavi şekilleridir. Monoklonal antikorlar bir antijene karşı yapılmıştır. Kanser hucreleri belli antijenlere karşı yapılan monoklonal antikorlarla yok edilmektedir. Radyoimmunoterapi ile monoklonal antikorlara radyoaktif molekul eklenerek direkt tumore radyoterapi yapılabilmektedir. Radyoaktif molekul I 131 veya yitriyum 90 dır. İnterferon tedavisi de vucutta doğal olarak oluşan bir madde olan alfa interferonun direkt tumor hucreleri oldurebilme etkisinden yararlanılarak uygulanır. Yan etkileri gribal enfeksiyon benzeri semptomlar ( ateş, zayıflık, kas ve eklem ağrıları) dır.
LENFOMADA PROGNOSTİK FAKTORLER NELERDİR?
Lenfomada tedavinin başarısını etkileyen faktorlere prognostik faktorler denir. HDL icin yaşın 60 ın altında olması, genel durumun iyi olması, serum LDH duzeyinin yuksek olmaması, hastalığın erken evrede olması, ekstranodal hastalık olmaması iyi prognostik faktorlerdir.Primer tedavi: Lenfoma tedavisi icin hastaya uygulanan ilk tedavidir. Primer tedavi sonrası elde edilen sonuc tam remisyon, kısmi remisyon, hastalığın refrakter olması şeklinde olabilir.
LENFOMA TEDAVİSİNİN SEYRİNİ ACIKLAMAK İCİN HANGİ TERİMLER KULLANILMAKTADIR?
Tam remisyon: Tedavi sonrası hastalığa ait tum bulgular ortadan kalkar.
Kur(şifa): Hastalık bulgularının tumu ile gorulmediği sure en azından 5 yılı aşarsa sozkonusudur.
Kısmi remisyon: Tumor boyutları ilk boyutlarından en az ½ den fazla kuculmuştur
Duzelme: Tumor geriler, ancak tedavi sonrası başlangıc buyukluğunun ½ sinden daha buyuk kalırsa soz konusudur.
Stabil hastalık: Tedavi sonrası hastalık iyileşmez veya kotuleşmez
Refrakter hastalık: Kanser tedaviye direnclidir.
Hastalığın ilerlemesi: Tedavi sırasında hastalık ilerlerse veya tumor buyurse (tedavi yetmezliği) soz konusudur.
Prognoz: Hastalığın nasıl ilerleyeceğini ve iyileşme ihtimalini belirtmek icin kullanılan bir terimdir. Prognoz aynı hastalığı olan cok sayıdaki hastanın değerlendirilmesi ile belirlenir.
Standart tedaviler: Uzun suredir kullanılan, denenmiş tedavilerdir.
Klinik calışmalar(Gelişmekte olan tedaviler): Tedavinin uygun, daha etkili ya da daha az toksik olduğunu tayin etmek icin uygulanan yeni tedavilerdir.
Toksisite:Kemoterapi genellikle hızla coğalan hucrelere etkilidir. or. Kanser hucreleri gibi. Ancak ozellikle saclar gibi hızla buyuyen hucreler ya da ağız, mide- barsak sistemi ve kemik iliği gibi organlardaki normal hucreleri de oldurebilir. Bunun sonucu toksisite ( yan etkiler) ortaya cıkar. Yan etkiler hafif ya da ağır olabilir.
KEMOTERAPİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR?
Erken donemde ortaya cıkan yan etkiler şunlar olabilir:
Kan yapımında azalma:
Sac dokulmesi:
Mide barsak sistemine ait yan etkiler:
Yorgunluk:
Diğer yan etkiler: oksuruk, deride dokuntuler olmasıdır.
Tedaviden sonra tam duzelmesi haftalar, aylar alabilen bir şikÂyettir. Ağır bir yorgunluk olması coğu kez aneminin işaretidir. Bulantı, kusma olması başta gelen gastrointestinal şikÂyetler icindedir. Bulantı coğu kez ilk semptomdur, bazen 1-2 gun sonra başlayabilir. İshal bir yan etki olabilir. Ağız icinde kızarıklık, ağrı olmasına mukozit denir. Ağız icinde metalik tad alınabilir. Bunlar gecici yan etkilerdir. coğu hastada saclar, kaşlar, kirpikler, kol ve bacaklardaki, genital bolgedeki dokulur. Bu gecici bir etkidir. coğu kez ilk kemoterapiden 2-3 hafta sonra başlar. Kemik iliğinde yapılan alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları kemoterapinin miyelosupresyon denen etkisi ile gecici olarak yapılamaz. Anemi alyuvarlarda azalma olmasıdır. Gerekirse eritrosit suspansiyonu verilir. Notropeni akyuvarlarda azalma olmasıdır. Notrofiller infeksiyonlara karşı korunmada onemli rol oynarlar. Azaldıkları zaman hayatı tehdit eden infeksiyonlar ortaya cıkabilir. Her kemoterapiden once bu nedenle kan sayımı yapılır. Notropeni varsa tedaviye notrofil yapımını uyaran yardımcı tedaviler eklenebilir. Trombosit sayısı duşebilir. Trombositler pıhtılaşma olayına katılarak kanamayı onlerler. Trombositler azalınca dişeti, burun, cilt kanaması ortaya cıkabilir. Bu durumda trombosit transfuzyonu gerekebilir.
Kemoterapinin gec olarak ortaya cıkan yan etkileri: Başarılı tedavi edilen lenfomalı hastaların coğu uzun yıllar sağlıklı olarak yaşayacaktır. Ancak hastalığa ya da tedaviye bağlı bazı problemler zaman icinde ortaya cıkabilir. Kemoterapinin gec yan etkileri kısırlık ve erken menapoz olmasıdır. Riski tedavinin tipi ve kemoterapi miktarına gore değişebilir. Erken menapoz 30 yaş uzerinde daha sıktır. 30 yaş altındaki kadınlarda mensler tekrar başlayabilir. Erkekte ise gecici veya kalıcı kısırlık olabilir. Lenfoma tanısı ile tedavi edilen hastalarda losemi, melanom veya organlarda oluşan tumorler gibi sekonder kanser gelişme riski fazladır.
KEMOTERAPİ SIRASINDA HASTALARCA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN ACİL DURUMLAR NELERDİR?
Hastada aşağıdaki bulgular ortaya cıkarsa doktora başvurulmalıdır.
Yapılan onlemlere rağmen devam eden bulantı, kusma
Kulakta dolgunluk
Bacaklarda şişlik
Acıklanamayan kilo alma veya kilo kaybı
Yorgunluk
Baş donmesi
Solunum zorluğu oksuruk
Ağız ve boğazda ağrı
Kabızlık veya ishal
Enfeksiyon bulgusu(ateş)
Kaynak:sabah