BİLGİ CAĞI ANNEME EMANET
Ben kucuk bir kız cocuğuyum... Yaşım 11. Sabahleyin annem her sabah beni yedi bucukta servise bindiriyor. Okula gittiğimde yanımda beslenme cantam; dersten once bir şeyler atıştırıyorum. İlk teneffuste bir “durulululu” sesi. Birkac arkadaşım cep telefonuna davranıyor, ama piyango bana vuruyor. Annem beni cep telefonumdan arıyor. “Yeliz, sandvicini yedin mi?” “Evet, anne yedim.” “İyi, dışarıda cok dolaşma, arkadaşlarınla cok icli dışlı olma, biliyorsun grip salgını var!” “Evet, anne...”
Annem boyledir. Onun annesi de boyle miydi bilmiyorum. Ben doğmadan olmuş. Boyle giderse, ben de onun gibi bir anne olacağım. Kendime hic guvenim yok. Annem olmadan, susasam su bile icemem. Gecenlerde binbir cabayla izin alarak bir arkadaşıma yatıya gittim. Annesi, yatacağım yere sermem icin bir carşaf verdi. Carşafı sermeyi beceremedim, hic yapmamışım ki! Buyuyunce nasıl olacak bilmiyorum. Ne diyorlardı, hah “taylor”... Bir taylor giyip işe gideceğim, servis varsa tabii... Servis olmadan ben nasıl işe giderim? İnşallah işyerinin servisi vardır. Yoksa da onemli değil, servisi olan bir iş bulurum ben de... O zaman nasıl olacak acaba, annem yine arayacak mı, cayını ictin mi, oğlen yemeğini yedin mi, insanlarla el sıkışma mikrop bulaşır diye... Yok, yok abartıyorum, boyle olmaz. İş dunyasında başka şeyler olmalı. Mesela toplantı yapmak gibi. Babam hep toplantılardan soz eder. Acaba ben nasıl konuşurum toplantıda? Kolay, once annemi ararım, “anne, toplantıda nasıl konuşayım” diye. Yok, yok boyle de olmaz. En iyisi oğretmenime, şeey... işyerinde oğretmen olmaz, ama mudur vardır elbet, tıpkı okuldaki gibi... Evet, en iyisi mudurume sormak. Acaba, tuvalete giderken de sormalı mıyım, mudur beye? Acaba, her istediğimi verirler mi işyerinde? Oyun bahcesi olan buyuk bir oda. Şaşırmayın, oyun bahcesi benim icin değil, cocuğum iş yerine ziyarete geldiğinde sıkılmasın diye. (Ben annemi ziyaret ettiğimde cok sıkılıyorum da. )Ben annemlerden ne istersem alıyorlar, mudur bey niye almasın? Acaba mudur bey, her istediğimde para verir mi? Okuldaki oğretmenim “calışmadan para kazanılmaz” diyor ama kazanılıyor, işte... İstiyorum, annemler veriyor. Niye mudur bey de vermesin! İş goruşmesinde hemen soracağım, “siz her istediğimde para verecek misiniz” diye. Yok vermiyorlarsa, hemen başka iş bakacağım.
Acaba yeryuzundeki butun cocuklar benim gibi mi yetişiyor? Oyle olmalı, annem bana ornek oluyor. Ben de kendi cocuklarıma ornek olacağım. Evde babam kral gibi. Abim de, neydi o, gecenlerde filmde duymuştum. Hah, “veliyah”. Evet, babam kral, abim de veliyah gibi. Annem pırpır, ne isterlerse anında veriyor, hic oyle televizyondaki gibi “az sonra” yok. Babam oncelikli tabii, su getir, yemek koy, gomleğimi utule ve haydi yatağa. Annem, her zaman onları hayatının merkezine yerleştiriyor. Annem işyerinden geldiğinde, coğu zaman kızgın. Bize değil, işyerindekilere... “Biz calışıyoruz, hep erkekler terfi ediyor...” diyor ve benzeri şeyler. Seviyor da olsa, kızıyor da olsa, hayatının hep merkezinde erkekler var.
Gecen gun oğretmen, Turkce dersinde bir gazeteden bir yazı okuttu. Melih Arat yazmış. Şoyle bir şeyler diyordu. Artık yeni bir cağdaymışız. Değişmemiz gerekiyormuş. Kendimize guvenmemiz, araştırma yapmamız, başkalarına saygı duymamız gerekiyormuş. Bizim evdekilerin bu durumla ilgisi yok tabi. Bizim evde kimse bana guvenmiyor. Baksanıza sandvicimi bile yiyip yemediğimi telefonla kontrol ediyorlar. Oğretmenim sınavda başımda, kopya cekerim diye. Gel de kendine guven. Araştırma yapmak ve soru sormak imkansız. Annem, babam, oğretmenim ne derse, doğru illaki odur. Bana bazen soyledikleri doğru gelmiyor, acaba oyle mi diye araştıracak, soru soracak olsam, hemen susturup yerime oturtuyorlar. Bir gun okulda “Kıbrıs’ta yaşayanların coğunluğu madem Rum, niye onlar Kıbrıs’ı yonetmiyorlar?” diye sordum, oğretmen beni az daha vatan haini ilan edecekti. Oğretmenimin dağıttığı yazıda başkalarına saygı duymamız gerektiğini soyluyordu. Oğretmenim beni saymıyor. Babam annemi saymıyor, annem beni saymıyor, abim annemi ve beni de saymıyor. Aslında babamı da saymıyor da, korkusundan oyle gorunuyor. En cok annemin beni saymamasına icerliyorum. Bazen onu kader arkadaşım gibi goruyorum. Hic olmazsa, o beni saysa ya...
Yazıda diyordu ki sorumluluk duymak, gelecekte ihtiyac duyulacak yeni yetenekler kazanmak, neydi empati kurmak-cevremizdekilerin yerine kendimizi koymak, bildiklerimizi sorgulamak gerekir. Kendimizi ve hayattaki rolumuzu yeniden tarif etmeliymişiz. Değişim insanın kendisinden başlarmış. En zoru da başkasını suclamak yerine şimdiki halimizden, mevcut kendimizden vazgecmekmiş.
Butun herkes daha once cocuk olduğuna gore butun iş de annelere duşuyormuş, cunku cocuğun gelişiminde en etkili olan annelermiş. Anneler, cocuklarını yetiştirmede ozellikle benim anneminki gibi aşırı koruyucu tavırdan vazgecmeliymiş. Cunku bu bizlerde ozguvenin gelişmesini engelliyormuş. Sorunlarla kendi başımıza cıkamıyormuşuz, tıpkı benim bir yatak ortusunu serememem gibi. Ama gel de bunu anneme anlat.
Kadınların -bir gun ben de kadın olacağım- bu durumda olmasının sebebi, bir pisikiyatik doktora gore yine kadınlarmış. Erkekler, kadını kafalarında mantıklı bir yere koyamayınca, kadınlarda kendilerini bir yere koyamazmış. Boylece kadına kişilik değil, gundelik işler kalmış. Doğru galiba, bazen annem babama “senin yanında kişiliğim kalmadı” diyor. Şu yazıya gore icine girdiğimiz yeni cağ, her şeyin sorgulanması ve her şeyin değişmesi icin fırsatlarla doluymuş. Bu fırsatı kullanmaksa kadınlara kalmış. Annem, bu fırsatı kullanmayacak galiba, olsun yine de annemi cok seviyorum. Bana gelince, bugunden tezi yok, değişime başlıyorum, uzaktan kumandaya son, bundan sonra okula giderken cep telefonu evde kalacak!
Beni Yetiştirirken Vazgececeğiniz 10 şey ya da
Kucuk Yaşlı Bireyin Manifestosu
Bana su getirtmeyin, bana da su getirmeyin. Aramızda hizmetci yok, herkes kendi işini yapsın. Evde kucuk yaşta iş gucu kullanmaya ve sevgi istismarına son.
Hata yapmama izin verin ki, gercekten hataysa sonuclarını gorup ders alayım. Hata değilse siz ders alın.
Her istediğimi bana almayın. Size karşılıksız kimse bir şey vermiyor. Her şeyin bir calışma karşı elde edileceğini oğrenmeme izin verin. Sonuclar, calışmanın urunudur.
Benim ozgurluğum sizin ozgurluğunuzdur. Bir yere gitmek istediğimde beni bırakın. Bana kacta doneceğimi değil, ilkeler soyleyin. İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru gibi bir soz benim icin saat kacta doneceğimden daha anlamlı ve yararlı. Yoksa ben yapacağımı gunduz gozu de yaparım.
Okulun amacı oğrenmektir. Derslerden kac aldığım değil, bir şey oğrenip oğrenmediğime bakın. Beni yarın yaşamda ayakta tutacak olan aldığım notlar değil, oğrendiklerim olacaktır.
Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne duşunduğumu, ne hissettiğimi sorun ve gercekten dinleyin. Aramızdaki sorunların coğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor. Konuşmak kadar dinlemeyi de oğrenelim.
Ben durust olmak istiyorum, beni yalan soylemek zorunda bırakmayın. Size yalan soylemeye başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de oğrenemeyeceksiniz.
Soylediklerinize karşı cıktığımda size değil, soylediklerinize karşı cıkıyorum. Sizde bana değil, soylediklerime karşı cıkın. Kelimeler incinmez, ama bizler inciniriz. Yani, “sen aptalsın” değil, “bu soylediğin fikir guzel değil,” diyelim birbirimize.
Toplum icinde gurur duyacağınız bir birey olmam, sizin bana bir birey gibi davranmanıza bağlı.
Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Kucuklerime sevgi, buyuklerime saygı hikayesi, gecen yuzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız, ben de sizden saygı istiyorum.
Bilgi caği Anneme Emanet
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●0 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Aile, Evlilik, Evlilik Hazırlığı
- Çocuk Büyütme
- Bilgi caği Anneme Emanet