Aşıların otizme yol actığı iddiası, somut bir neden arayışı icinde olan otizm dunyasında kulağa hoş gelen, ama şu anda kanıtsız kalmış bir tezdir. Tedavi ve koruma kararlarını verirken, bu teze dayanmak yanlış olur.

Basında yer alan kafa karıştırıcı haberler. Vatan gazetesinde, (17.8.05te yayımladıkları haberin konusu olan), aşılarla otizm arasındaki ilişkinin "keşfi" hakkında yapılan spekulatif haber hakkında bir bilgi notu hazırlamıştım. Aynı haber, yaklaşık 10 gun sonra, bu sefer bir başka formda Sabah’ta yer aldı.

İlk yayındaki goruşlerden pek farklı olmayan, kanıtsız teoriye dayalı tedavileri bilimsel denemeden gecirmeksizin uygulama yanlısı doktor goruşleri ile desteklenmeye calışılan ikinci yayın, birinci gazetedekinden farklı olmadığından cevap notumu yenilemeye gerek kalmadı.

Her iki haberde soz edilen aşıların yapılmaması ile doğacak zararların sorumluluğunu kim ustleniyor, o da başka bir husus. Radikal’de bu konuda sorumlu bir haber yapıldı, ama onu da kac kişi okuyabildi, bilemem.

Aşılardan şuphe nereden doğdu?İletişimi ve etkileşimi cok kucuk yaşlardan başlayarak bozan, gelişimsel, noropsikiyatrik bir bozukluk olan otizmin sebepleri arasında genler ilk sırayı alıyorlar. Ancak, uzunca bir zamandır, otizm giderek artan sayılarda teşhis ediliyor. Sadece genetik etkenlere bağlı olsaydı, bu sayının buyuk oynamalar gostermemesi beklenirdi. Boyle olunca akla şu soru geliyor: Cevresel etkenlerin bu sayıyı arttırıcı etkileri olabilir mi? Hangi cevresel etkenler? Buyuklerin cocuklara yaklaşım bicimleri, cocukların gundelik hayat tarzları, beslenme bicimleri, besinlerdeki katkı maddeleri, kullandıkları ilaclar ve aşılar.... Bu etkenlerin gercekten bir etkisi var mı otizmin gelişmesine?

Civa/aşı tezi cok kısaca şoyle: Aşılar ve aşılardaki civa, bağışıklık sistemini bozacak tipte hastalıklara yol acar. Bağışıklık sisteminin bozulması ile birlikte otizm tetiklenir.

Aşıların bir rolu olmadığı gosterildi. 2001 yılında ortaya atılan aşıların ve aşılarda koruyucu madde olarak bulundurulan tiyomersal'in otizme yol actığı tezini değerlendiren sayısız calışmayı inceleyen (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne bağlı) Tıp Enstitusu (Institute of Medicine), 2004 yılında yayımladığı kapsamlı raporda bu tezin gecersiz olduğu sonucuna vardı: Aşılama, otizm icin ek bir risk doğurmuyor.

Gectiğimiz hafta JAMA'da yayımlanan, yaklaşık 800,000 kişilik bir Danimarka calışması, (aşı/civa tezinde one surulenin aksine) aşıların bağışıklık sistemini bozucu başka hastalıklara yol acmadıklarını kesin bicimde ortaya koydu. Yine de, tartışmaların bitmesi beklenmiyor.

İnanc başka, bilimsel kanıt başka. Bu tartışma surebilir. Diğer yandan, civa tezi savunucuları, bilimsel calışmaları yapanların ilac firmaları ile ya da hukumet yetkilileri ile yakın cıkar ilişkisi icinde oldukları icin gercekleri gizledikleri, kendi tezlerinin de bu sebeple bilimsel dergilerde yayımlanmadığı ve kabul gormediği duşuncesini surdurmekteler. Ustelik, bu tez savunucularının bilimsel medyada, henuz kanıtlanmadıkları icin, yer bulmayan goruşleri, gundelik medyada ve internette, milyonlarca anne-babanın doğru karar vermesini engelleyecek şekilde yayımlanıyor.

Bu yayınlardan etkilenerek otizm riskini savuşturmak maksadıyla cocuğunu aşılatmayan anne-babalar otizmden kurtulalım derken, bilmeden, cok daha buyuk riskler ile oldurucu ya da sakat bırakıcı, en az otizm kadar ciddi hastalıklara davetiye cıkartıyorlar.

Oysa, kanıtlanmış bazı gercekler var: civa iceren bir cok besin maddesi (orneğin, maalesef midyelerimiz, veya, Kuzey denizinde avlanmış ithal ton balığı) aşıdakinden daha yuksek miktarda civa icerebilir. Bunlara ne kadar dikkat ediyoruz?

Toksik etkenler ceşitli. Cevre deyince, toksik olan sadece bir takım ağır ller filan değil en başta ilgisizlik geliyor. Cocukları uzun surelerle TV ya da karşısındaki ile insani ilişkiye girmeyen her turlu ekran karşısında, ilişkisiz bırakmak, toksik bir etki yapıyor. Ama, aşılardan nefret etmek, TV'daki beyin yıkayıcı programlardan vazgecmekten daha kolay galiba... (Ekleme: Bu satırda yazdıklarım, otizmin anne-baba tutumları sebebiyle oluştuğu yanlış anlamasına, en azından birkac anne-babada, yol acmış. O sebeple bu toksikliğin, otizme yol acma anlamına değil, cocuğun gelişimine genel anlamda yararsızlık olarak okunmasını vurgulamak istedim)

Bilimsel tartışmalarda tezlerin curumesi ya da kanıtlanması, aileleri bir noktaya kadar ilgilendiriyor. Cunku, tezleri curutmek, ne yazık ki, otizmi acıklamaya yetmiyor. Milyonlarca ailenin beklentisi ise, bir an evvel bir cozum bulunması... Yoksa, bilimin bıraktığı boşluğu doldurabilecek bir cok yaklaşım kapıda bekliyor...

Doktorlar adına birkac ders. Otizm gibi ciddi bir sorunun, cozumsuz ve acıklamasız kalması hepimizi, aileleri, eğitimcileri, doktorlar caresizlik hissinin kucağına atıyor. Bu caresizlikten cıkış gayretleri icerisinde, can havliyle, ilk bakışta mantıklı gelebilecek acıklamalara sarılıyoruz. Bu acıklamaların kabul gormesi ve sahici yararlar doğurabilmesi icin bilimin mantık suzgecinden gecmesini beklemek, en azından biz doktorların yapması gereken...

Yoksa, ortaya attığımız fikir ve tezler, hastalarımızın cıkarlarından daha onemli ve değerli olduğunda, zarar verici bir pozisyona duşebiliyoruz. Bugun, civa tezinin doğal sonucu olarak, civadan arındırıcı tedaviler uyguladığımızda, ya da neye dayandığı belirsiz beslenme duzenleri onerdiğimizde, bundan pek de bir sonuc elde edilmeyeceğini bilerek yaptığımızda, hastamıza pek de temeli olmayan, bir umit vermiş oluyoruz.

Kendiliğinden zaten olabilecek olumlu değişiklikleri de tedaviye atfettiğimizde ise, durust bir hekimlik uygulaması yapmamış oluyoruz. Ustelik, araştırma projeleri cercevesinde ve bilimsel bir denetim altında yapılabilecek deneysel nitelikteki bir uygulamayı (orneğin, civa temizleme tedavisi) ozel sağlık hizmeti olarak vermekle, kanımca, mesleki bir kusur da işlemiş oluyoruz. Bu sebeple, bilimsel gorunen tezleri pratik uygulamaya dokerken, kendimizin doğruluğuna inanmasının yeterli bir bilimsel kanıt olmadığını hatırlamamız gerekiyor.

Bilimsel gelişmelerin yetersizliğinden doğan boşluktan yararlanacak doktorların, umut taciri damgasını yemesi işten bile olmayabilir...
alinti
Prof.Dr.Yankı