Psikiyatrist Dr. Şeyma Sarac'tan...
B&B: Cocuklarda gorulen başlıca davranış bozuklukları nelerdir?
Dr. Şeyma Sarac: Cocuklarda gorulen davranış bozukluklarını gruplamak gerekirse bir grupta dıştan gozlenen, yani ailenin ve cevredeki kişilerin gozlemleyebildiği davranış bozuklukları vardır. Bir de dışarıdan cok kolay gozlemlenemeyen fakat cocuğun yaşına gore yetersiz bir gelişim duzeyi gosterdiğni veya kendisi ve cevresiyle yeterli uyum duzeyini surduremediğini gosteren sorunlar vardır. Bunları ikiye ayırmak uygundur. Birinci grupta aileden ve cevreden en onemli şikayet ve davranış sorunu olarak bildirilen saldırgan davranışlar (arkadaşlarına, eşyalara karşı sert ve haşin davranış; birbirini dovme, kavga etme; buyuklere yonelik soz dinlememe ve karşı gelme), calma, hırsızlık gibi davranışlar sozkonusu olabilir. Bunun dışında bir de ice kapanıklık , zaman zaman yaşından beklenen bağımsızlık duzeyini gosterememe (aşırı bağımlılık), yaşının altında bir davranış duzeyi veya uyum duzeyi gosterme (ki buna psikolojik tabir olarak regresyon-gerileme tanımlamasını kullanıyoruz)gibi sorunlar sozkonusu olabilir. Biliyoruz ki 0-4 yaşlar arasındaki cocuk anne veya yakın iletişimde bulunduğu diğer aile bireylerinden ayrılırken birtakım tepkiler gosterebilir (ağlama, ayrılmayı istememe gibi hepimizin bildiği tepkiler). Bu durumdan dolayı cocuğun annesi veya diğer aile bireylerinden ayrılma zorluğu olduğunu 4 yaştan once teşhis edemiyoruz. Ayrıca uyku bozuklukları, yeme bozuklukları ve iştahsızlık, parmak emme de diğer başlıca davranış bozuklukları arasında sayılabilir.
B&B: Bu davranış bozukluklarının temelinde yatan etkenler nelerdir?
Dr. Şeyma Sarac:Ben burada daha cok psikolojik sebepler uzerinde durmak istiyorum. İlk etapta cocuğun annesiyle ya da kendisinin birinci derecede bakımını ustlenen şahıslarla (bakıcısı, diğer yakın aile bireyleri gibi) ilişkisi ve iletişimi, bu kişiler tarafından cocuğa nasıl davranıldığı ve cocuğun kendisini nasıl tanıdığı cok onemlidir. Kendisine verilen bakımla cocuğun kendisini tanıması ve algılaması bir bakıma paralel gitmektedir. Bu sebeple biz 0-1 yaşta daha cok anne-bebek ilişkisini dikkate alıyoruz, cocuğun psikolojik gelişiminin buradan başladığını duşunuyoruz. 1 yaş civarı, cocuğun bağımsızlık acısından yavaş yavaş ilk adımları attığı bir donemdir. Bu donemde anneden motor gelişim sayesinde yavaş yavaş ayrılabilir; 1-2 yaş arası cocuğun dunyayı tanıma konusunda kendi başına bazı cabalarda bulunduğu bir donemdir. 2 yaştan sonra yavaş yavaş kendi cinsiyetini tanımaya başlar. Kız veya erkek olduğuna dair birtakım ilk fikirler ortaya cıkar. 3-6 yaş arasında ise kız cocuk daha cok babaya karşı, erkek cocuk da anneye karşı bir yakınlık gostermeye başlar. Kendi cinsiyetini, yaş ve gelişimine uygun olarak tanımlayabilmesi icin anne-baba-cocuk ilişkilerinde birtakım farklılaşmalar ortaya cıkar. Bunların hepsi dıştan gorunur şekilde olmayabilir. Bu donemde aile ici ilişkiler son derece onemlidir. Toparlayacak olursak, 0-1 yaş arası, 1-2 yaş arası ve 2 yaştan 6 yaşa kadar tanımladığımız zaman aralıkları onemlidir; bu donemlerde en başta anneye ya da bakıcıya karşı yoğun bir bağımlılık; sonra yavaş yavaş bağımsızlaşma, sonra anne, baba ve cocuk arasındaki ilişkilerde birtakım sağlıklı değişikliklerle 0-6 yaş kişiliğin temellerini atmaktadır. Yine bu donemlerde yaşanan ceşitli iletişim sorunları kalıcı olarak kişiliği etkileyebilecek ve şekillendirebilecek problemler yaratabileceği gibi; bu da uyum ve davranış bozuklukları olarak kısa surede karşımıza cıkmaktadır.
Organik sebeplere gelmek gerekirse, beyindeki birtakım normal dışı, yetersiz gelişimler zeka gerilikleri şeklinde olduğu gibi gelişim yavaşlığı şeklinde de kendini gosterebilir. O zaman bu cocuklarda hem zeka geriliği hem de yaşa uygun olan zihinsel gelişimin gorulmemesi sozkonusudur.
B&B: Anne babaların cocuklarına karşı yaklaşımlarında, davranış ve tutumlarında nelere dikkat etmeleri gerekir?
Dr. Şeyma Sarac: 0-6 yaşları arasında anne baba tutumları cocuğun sağlıklı psikolojik gelişimini surdurmesinde cok onemli olduğu gibi; az once bahsettiğimiz uyum ve davranış bozukluklarının onlenmesi acısından da onemlidir. Ceşitli araştırmalar sonucunda anlaşılmıştır ki, belli anne baba tutumlarını sağlayarak sorunlar tamamen bertaraf edilemese bile oldukca azaltılabilmektedir. Kesinlikle zararlı olan şeylerden biri cocuğun yaş grubuna uygun olmayan davranışlar, daha doğrusu cocuğun gelişim duzeyini aşan veya onun altında kalan davranışlardır. 5-6 yaşındaki bir cocuğa bebek gibi davranmak veya 1-2 yaşındaki bir cocuktan, bir ilkokul cocuğuymuş gibi herşeyi yapmasını, anlamasını beklemek yanlıştır. Bu bir beklenti duzeyinde olsa ve kişi bunu ifade etmemiş olsa dahi, beklentiler anne-babanın davranışlarına yansıyacağı icin cocuk bunu algılayacaktır. Yani anne ve babanın cocuğun yaş grubuna uygun olarak davranması gerekir. Kucuk yaşlarda evde bir oyun koşesi yaparak, cocukla birlikte oturup, oyuncaklarla oynamak ve oyun saatlerini paylaşmak onemlidir. Bunlar yapılmazsa ve cocuk erken yaşta buyuk muamelesi gormeye başlarsa, cocukta o donemin gerektirdiği duygusal gelişim gerekli takviye gormediğinden ileride sorunlar cıkabilir. Cocuğun guvenini kıracak şekilde, yaşının ustunde davranışlar beklemek ters sonuclar doğurur. Buyumek ve olgunlaşmak yerine, cocuk zamanla “ben bunu yapamıyorum” hissine kapılır ve regresyon gorulur. Boyle bir ailede dışarıdan bakıldığında cocuğa karşı herhangi bir ilgisizlik yok gibi gorunuyor ama aslında bilincsizce yapılmış bir ilgisizlik sozkonusudur. Yaş grubuna uygun ve yeterli bir sure cocuğa mutlaka ayrılmalıdır. 2 yaşından itibaren cocuklarda yavaş yavaş bağımsızlık ozelliklerini kazandırmak; cocuğu hem kazalardan ve tehlikelerden korumak, hem de aynı zamanda onun yapabileceği şeyleri aşama aşama yaptırabilmek onemlidir. Cocukta eğer aileden ayrılamama, cok ilgi bekleme gibi sorunlar varsa bunlarla ilgili muhakkak yaş grubuna uygun bir danışmanlık almak gerekir. Cunku anne babalar kendi mantıklarıyla bu sorunları cozmeye calıştıklarında bazen doğru yontemi bulamayabilirler. Cocuk duygusal gelişim acısından onceki yaş donemini tam tamamlamamış olabilir. O zaman biz once eksik olan duygusal gelişim ihtiyacını tamamlayıp ondan sonra bir sonraki gelişim basamağına gecmelerini tavsiye ediyoruz. Yani her soruna gore ayrı bir danışmanlık almak gerekebiliyor.
B&B: Anne babalar, cocuklarının gelişiminin sağlıklı olması icin takınmaları gereken tutum ve davranışları neye gore belirleyebilirler, bu konuda kendilerini eğitmek icin neler yapabilirler?
Dr. Şeyma Sarac: Kitap okumaları faydalı olabilir yalnız kitaplardaki bilgiler her zaman yeterli olmayabiliyor. Kitaplarda genel durumlardan bahsedilir, oysa cocuğa ait ozgul koşullar genelde pek cok farklı faktorun biraraya gelmesiyle oluşur. Yani kitaplarda her zaman tam cevaplar ve kesin cozumler bulunmamakla birlikte yine de okumalarını oneririm. Bunun dışında ruh sağlığı yonunden aralıklı bir takip oneriyorum. Burada genelde psikolojik danışmanlar veya uzman psikologlarla birtakım faydalı calışmalar yapılmaktadır. Ancak klinik eğitim alınmış olması, anne ve babanın kişilik yapılarının da dikkate alınmasını sağlayacağından her zaman icin biraz daha anlamlı ve faydalı olacaktır. Sadece basit bir tanımla bu cocuk bu yaşta bu şekilde eğitim gormelidir ya da bu şekilde davranmalıdır dedğimizde, aile ici etkileşimleri, aile bireylerinin kişilik yapılarını hesaba katmamış oluyoruz. İşte bizim gorevimiz de burada başlamaktadır. Anne babanın kendi psikolojik yapıları, kişilik ozellikleri cercevesinde cocuğun gelişmini de değerlendirmelerini, nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini belirlemelerini sağlıyoruz.
B&B: Davranış bozukluklarına yol acan hatalı anne baba tutumları nelerdir?
Dr. Şeyma Sarac: Ozellikle ofke, saldırganlık, calma, eşyaya zarar verme, kavga cıkarma, okuldan kacma, kurallara uymama gibi dıştan da gozlemlenen davranış bozukluklarının onlenmesinde anne baba tutumları erken donemden itibaren faydalı olabiliyor. Burada, tabiki cocuğun genetik-organik birtakım ozellikleri de etkilidir ancak kuralların cok uygun ve iyi şekilde uygulandığı ortamlarda (orneğin kucuklukten itibaren cocuğa “evet” ve “hayır”ın oğretilmesi gibi kurallar) davranış bozukluklarında en azından belirgin olcude azalma gorulur. Bir de gercek birer davranış bozukluğu olmayan daha ufak olcekteki kuralsız davranışlar vardır. Bunlar tam teşhis almayan vakalardır ve ozellikle bunlarda cok daha fazla olumlu sonuclar mevcuttur.
Başlıca uc hatalı anne baba tutumundan sozedilebilir. Birincisi cok aşırı kollayıcı anne-baba tutumudur.Cocuğun her dediğinin, her isteğinin kabul edilmesi şeklinde kendini gosterir, burada sevgi vardır ama kontrol anlamında cocuğun kendini geliştirmesiyle ilgili yeterli destek sağlanmamaktadır. İkinci hatalı tutum reddedici tutumdur. Burada cocuk ne yapsa kabul gormez, aşırı bir sınırlama vardır, herşeyine karşı cıkılmaktadır. Diğer bir tutum da herşeye izin verici aile tutumu ki bu, son senelerde toplumumuzda artma gostermiştir. Modern aile kavramı altında cocuk icin yaşayan aileler ortaya cıktı, bunların icinde aşırı koruyucu ya da reddedici aileler de mevcut ama daha cok herşeye izin verici aileler var. Eğer herşeye izin vermenin yanısıra yeterli sevgi de gosteriliyorsa, o zaman klasik anlamdaki deyimle şımarık cocuk durumu ortaya cıkıyor. Eğer cocuk yeterli sevgi gormuyor ve her dilediğini yapmasına izin verilip, ne yapsa yeridir tarzı bir tutum sergileniyorsa işte bu onemli olcude davranış bozuklukları olan cocuk yetiştirmede baş sebeplerdendir.
Bir de davranış bozuklukları başladıktan sonra sergilenen yaklaşımlar cok onemlidir. Orneğin bir cocuk bir şekilde evden kacmış, ve bir gece gelmemiş ise; ( bu daha cok 11-12 yaşından sonra, ozellikle genclerde rastlanan bir durum) eve geri donduğu zaman, cocuğuma anlayışlı davranayım diyen bazı anne babalar hicbir tepki gostermez, hicbir şey olmamış ve cocuk sanki normal bicimde okuldan eve donuyormuş gibi cocuğu karşılarlar. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Buradaki mudahalede en azından “nerede kaldığını merak ettik” gibi bir tepki gostermek gerekir. Ama bu tepkinin uc duzeyinden de (cocukla şiddetli kavgaya girişmek, hırpalamak, dovmek ya da “seni bir daha eve almam” gibi tehditlerden) kacınmak lazım. Aşırı olumlu davranmak ve her dediğini yapmakla paralel olarak, cocuğun yaptığı aşırı uc duzeydeki hatalı davranışlara tepki gostermemenin de sakıncalı olduğunu duşunuyorum. İlk sorunlar başladığında, bunların daha fazla ilerlememesi icin bazı onlemler anne-baba tarafından alınabilir.
Başka bir ornek vermek gerekirse; cantasında kendine ait olmayan bir eşya bulunduğunda, cocuk eğer 9 yaşından kucukse kendisiyle normal bir konuşma akışı icerisinde sohbet ederken bunu nasıl yaptığını ya da bu eylemden ne anladığını kontrol etmek faydalı olacaktır. Cocuk hic farkına varmadan da bu eşyayı almış olabilir, yani calmanın ne olduğunu bilmiyor olabilir. 9 yaşından buyuk bir cocuğa “ bu başka birisine ait bir eşya, bunu senin almaman gerekirdi” şeklinde bir uyarı yapılabilir. “Ben zaten bunun alınmaması gerektiğini biliyordum, yanlışıkla oldu” gibi saklamaya, inkar etmeye calışması durumunda ne cok sert bir tutum ne de “olabilir, normaldir” gibi herşeyi normalleştirici, aşırı rahat bir tutum doğrudur. Oncelikle cocuğun bunu nicin yaptığını cok net bir şekilde anlamamız gerekir. Bunu da sorgulama şeklinde değil, cocuğun neden yaptığını anlatmasına fırsat verecek şekilde yapmak gerekir. Yine bu calma davranışının kime yonelik yapıldığı cok onemlidir. Eğer cocuk bunu ev dışında gercekleştiriyorsa (orneğin arkadaşlarından birşeyler calması) bu yetiştirme tarzından ya da birtakım psikolojik sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. Bunun dışında bazı cocuklar vardır ki sadece kendi aile bireylerinin eşyalarını izinsiz alma veya calma eğilimindedir. Burada da buyuk ihtimalle bir ilgi ihtiyacı ve duygusal sorunlar, ice kapanıklık, depresyon, endişe sorunu gibi birtakım sorunlar olabilir. Bu cocuklarda cok baskıcı ve sert bir tutumla ustune gitmek yerine, tam bir tedaviye başlanmasında fayda vardır.
B&B: Cocuklarda aşırı saldırganlık ve agresiflikle ilgili anne-babalardan cok fazla soru alıyoruz. Bu konuyla ilgili neler soyleyebilirsiniz?
Dr. Şeyma Sarac: Arkadaşına veya aile bireylerine vurma şeklinde kendisine ilgi cekmeye calışan cocuklara rastlanabilir, bu normaldir. Bunun duzeyi onemlidir; cocukta bu davranış surekli bicimde yer ettiyse artık bu ilgi cekme isteğini aşmıştır. Burada, bu olayın yerleşmesiyle ilgili sık gorduğum bir davranıştan bahsetmek istiyorum. 1-1,5 yaşındaki cocuklar kendi hareket kabiliyetlerini keşfettikce, ellerindeki eşyaları fırlatıp atmaya meraklı hale gelebiliyor. Ya da etraflarındaki eşyalara veya bireylere vurarak oyun yaptıklarını duşunurler. Bazı yetişkinler cocuk bu şekilde bilerek ya da yanlışlıkla etrafındaki bir kişiye vurduğunda bunu gulerek karşılarlar, ve boylece cocuğu etrafındakilere, diğer aile bireylerine vurmaya, bunu bir oyunmuş gibi algılamaya teşvik ederler. Bu yaştaki bir cocuk yuz mimiklerine son derece duyarlıdır. Bir davranışına gulunduğu zaman olumlu tepki aldığını duşunur ve aynı davranışı pekiştirmeye calışır. Bu tarz yanlış yonlendirilmelerle vurma alışkanlığı gelişen cocuklar vardır. Bu durumları, diğer davranış bozukluğu formları mevcut olmadığı icin birtakım erken mudahalelerle duzeltmek mumkundur. Asıl kalıcı olanı ise aşırı izin verici, kural tanımayan ailelerde bu tip davranışlar ve biraz sonra bahsedeceğim ek faktorler olduğu zaman onune gecilemez davranış bozukluklarının ortaya cıkmasıdır. Bu ağır vakalar bazen her ortamda bazen belli ortamlarda ortaya cıkabilir. Sadece evde ya da sadece okulda kendini gosteren vakalar da vardır. Cocuk hicbir kural tanımamacasına her zaman kendi dediğinin olmasını ister. Buna karşıt gelme, kafa tutma bozukluğu diyoruz. Her cocuğun soz dinlemediği olur, bu normal birşeydir ; sağlıklı cocuklar bazı şartlar altında orneğin karnı acsa, keyfi yoksa, uykusuzsa, aynı anda kendisine bir suru şey soylenip tam kavrayamadığında veya oyun esnasında kendisinden bir şey istendiğinde oyunu bolup kalkamadığı icin soz dinlemeyebilir. Bunun aşırı uc noktasında, yani cocuk aşırı uyumsuzsa, hicbir soyleneni dinlemiyor ve yapmıyorsa, burada bir sorun var demektir. Bu uc noktaya ulaşmadan, yani tam teşhis konulmadan da onlem almaya başlamakta fayda vardır.
Demin sozu gecen ek faktorlerden bahsetmek gerekirse, bunların başında cevre faktoru yani, cocuğun cevreye uyumunu zorlaştıran ve olumsuz yonde etkileyen faktorler gelir. Demin de bahsettiğimiz anne babanın tutumları ve cocukla etkileşimleri cevre faktoru icinde yer alır. Ayrıca diğer aile bireyleri, akrabalar ve eve gelen giden kişiler, cocuğun arkadaşları, bulunduğu yuva veya okul ortamı da cok onemlidir. Yine diğer bir onemli faktor, anne ve babanın cocuğu odullendirme sistemleri; cocuğun zamanını nasıl gecirdiği ve daha cok kurallı bir ev ortamında yaşıyor olup olmamasıdır. Burada kuraldan kastımız butun gun herşeyin belli kurallar dahilinde olmasından ziyade belli durumlarda belli kuralların olması, zararlı olmayan durumlarda ise cocuğun zaman zaman serbestlik icinde hareket edebilmesidir. Orneğin yemek saatlerinin belli olması, uyku saatlerinin belli olması, cocuğun oyun oynayabileceği yerler ve hangi oyuncaklarla oynayabileceğinin az cok biliniyor olması onemlidir ama ne oyun oynayacağına cocuk o anda kendisi karar verebilmelidir. Zamanını nasıl değerlendireceğine cocuk ve aile birlikte karar vermelidir. Burada cocuk ve anne arasındaki iletişimin nasıl olduğu onemli, sağlıklı bir iletişim sozkonusu ise anne de cocuğa istediği şeyi yaptırabilir.
Cocuğun davranışlarını duzenlemek adına yapılan onemli bir hata kucuk yaşlardan itibaren cocuğu oyalamak icin ona cok fazla televizyon seyrettirmektir. Cocuğa bakan kişilerin vakit doldurmak icin cocuğu ozellikle televizyona yonlendirmesi yanlıştır. Gunun her saatinde cocuğun yaş ve gelişim duzeyine uymayan programlarla karşılaşma riski fazladır, cocuk televizyonda goreceği bazı uygun olmayan davranış kalıplarını taklit etmeye calışabilir. Orneğin bizler yetişkin insanlar olarak bir cizgi filmi izlediğimizde iyi ve kotu karakterleri, doğru ve yanlış davranışları ayırdedebiliyoruz ama bir cocuk aynı cizgi filmi izlediğinde henuz bu tarz ayrımları yapabilecek kapasitede olmayabilir. Ustelik bazı cizgi filmlerde ya da dizilerde karakterlerin %80-90’ı olumsuz; biz bunu anlayıp oradaki tek bir doğru karakteri aradan bulup cıkartabiliyoruz, cocuk bunu başaramayabilir. Cocukta henuz kendine ornek alma becerileri tamamlanmamıştır, bu 10-12 yaşa kadar da devam eden bir surectir.Yani bu tarz programlarda olumsuz karakterler ağırlıkta olduğu zaman cocuk bunları ornek almaya, taklit etmeye başlayabilir. Yani dikkat etmemiz gerekn cocuğun algılama seviyesine uygun ve olumlu karakterlerin ağırlıkta olduğu programları izlettirmektir.
devamı var...
Davranış Bozuklukları COCUKLAR DA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI ve ''ANNE BABA ''
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●2 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Çocuk Büyütme
- Davranış Bozuklukları COCUKLAR DA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI ve ''ANNE BABA ''