Cocuğunuz sizi parmağında oynatmasın!


Cocuğuna ‘hayır’ diyemeyen, boyle olunca da ‘parmakta oynatılan’ yeni nesil anne-babalardan olmak istemiyorsanız aşagıdaki 8 tavsiyeye kulak verin.


Yeni nesil anne-babaların cocuğa sınırlarını oğretmekte tutuk davrandığını, ozguven aşılamada abartıya kactığını ve net bir ses tonuyla 'dur' diyemediğini soyleyen Medical Park Fatih Hastanesi'nden Klinik Psikolog Sinem Demir: "Cocuğuna 'hayır' diyemeyen, boyle olunca da 'parmakta oynatılan' yeni nesil anne-babalara gunumuzde hayli sık rastlamak mumkun. Oysa bu tarz cocuk yetiştirme, sadece kendini onemseyen bir nesil yetişmesine neden olabilir!" diyor.

Cocuğunun her davranışını buyutec altına alan, ona sınırlarını oğretmede tutuk davranan, net ve yuksek bir ses tonu ile 'dur' diyemeyen, halk arasındaki tabire gore 'parmakta oynatılmaya' aday yeni nesil anne-babalar sağlıklı cocuklar yetiştirebiliyor mu? Bu tarz cocuk yetiştirmenin, abartılı ozguven şişirmesi ile benmerkezci, sadece kendisini onemseyen, insani duyarlılıkları zayıf kalacak bir nesil yaratacağı uyarısında bulunan Medical Park Fatih Hastanesi'nden Klinik Psikolog Sinem Demir; cocuklarımızı buyuturken yaptığımız 'psikolojik hataları' anlattı:

1- OZGUVEN HER KOŞULDA ıYıDıR: Bu bilgi, 1980 ve 90'lı yıllarda Amerika/Avrupa'daki 'yeni cocuk yetiştirme acılımı'na psikoloji biliminin 'katkısı' olarak ortaya surulmuştur. Ancak yıllar, pek cok onemli kuramcının bu konuyu yeniden değerlendirmesine yol acmış, cocuklara ozguven pompalamasının, katkıdan cok zarar getirmeye başladığını gostermiştir. Cocuğa 'sen cok ozelsin, farklısın' mesajlarının sıklıkla gitmesi, erken yaşta aşırı şişen bir 'benlik' duygusuna yol acabilir. Cocuğun her davranışını mercek altına almamak, surekli ona acıklamalar yapmamak; yani hayatta "surekli ve sadece" onun merkezde olduğu algısını ortadan kaldırmak, ozguvenden bencilliğe gidebilecek yolu kesebilir.

2- COCUKLARA ASLA KIZILMAZ, YUKSEK SESLE KONUŞULMAZ: Cocukların onurlarını kırmamak, onları ruhsal ve fiziksel olarak korumak sadece anne-babanın değil, hepimizin gorevi. Ancak cocuk, kimi zaman net ve sert yonlendirmelere de ihtiyac duyar. Orneğin; annesine herkesin ortasında tekme atan 3 yaşındaki bir cocuğa, sakince 'bu yaptığın pek hoş değil' demek yerine, sert ve net bir ses tonu ile 'yapma!' denilerek, sert ve donuk bir yuz ifadesi ile tepki verilebilir. Cunku şiddet gostermesi neredeyse normal karşılanan bir cocuk, bu davranışı artırarak yineleyecektir.

3- BAŞKALARININ YANINDA COCUĞA KIZILMAZ: Cocuk, bu bilgiyi kullanarak, başkalarının yanında dizginlenemez davranışlar sergiler. Orneğin; başkalarının yanında surekli gurultu yapan bir cocuğa da sert bir şekilde 'hayır' denilebilmelidir. Cunku cocuk, cevreye verdiği rahatsızlığın farkında olmaz. Ona sınırlarını oğretecek olan anne-babadır. Cocuk bu sınırları ihlal etiğinde, anne-baba o anda mudahale ederek, net yonlendirmelerle bu ihlallere 'dur!' diyen taraf olmalıdır.

4- BAŞKALARININ COCUĞUNA ASLA MUDAHALE EDıLEMEZ: Eskiden genc annesinin başa cıkmakta zorlandığı bir cocuğu, tatlı sert bir mudahale ile hizaya getiren 'teyzeler' vardı. Gunumuzde ise bir kafeteryada ortalığı birbirine katan bir cocuğa coğunluk, 'başkasının cocuğuna asla mudahale edilmez' duşuncesi ile sessiz kalabiliyor. Oysa gormezden gelmek, hatta cocuğa gulumsemek yerine; anne-babayı rencide etmeyecek şekilde cocuğa donerek 'anneni cok zor durumda bırakıyorsun ve bağırtınla da hepimizi rahatsız ediyorsun' denilebilir.

5- COCUĞUN HER MERAKI GıDERıLMELı: Cocuğun her sorusu ayrıntılarıyla cevaplanırsa, duşunceleri ve hayal gucu yetişkin cevapları ile 'sınırsızca' karşılık bulursa; 'cevrenin onun sorularına ve konuşmalarına yetişemediği ve bir sure sonra rahatsızlık vermeye başlayan' bir cocuk haline gelebilir. Cocuk, bazı sorularının cevabını kendi hayal gucunden tamamlayabilir. Her şeyi ayrıntısıyla bilmek zorunda değildir. Her sorusunun ayrıntılarıyla yanıtlanması, duşunce hızını ve konuşma miktarını kontrolsuz hale getirebilir; bu da onun kaygı duzeyini artırabilir, 'yetişkin dili' ile konuşan ('buyumuş de kuculmuş') bir duruma getirebilir.

6- HER SESLENıŞıNE CEVAP VERıLMELı: Her seslenişine (o anda bir yetişkin ile muhabbet halinde iken bile) karşılık alan cocuk da 'sınır' problemi yaşar. Bir başkası ile konuşan anne-babasını bolen cocuğa her seferinde cevap vermek; ona 'diğerlerinin birlikte yaptıkları şeyler değil, sadece senin ne istediğim onemli' mesajını gonderir. Cocuk, isteğinin anında giderilmesini ister. Bunu 'normal' karşılamak ve diğer konuşmayı onemsememek, doğrudan bu mesajı verir.

7- AıLE ıCı KARARLAR MUTLAKA COCUĞA DA SORULMALIDIR: Bu bilgi de; 6 yaşında ancak hafta sonunda nereye gidileceğine karar vermesi istenen, 8 yaşında ancak eve alınacak mobilyayı secen, 4 yaşında ancak akşam monusu onun secimine gore duzenlenen cocuklara işaret eder. Demokratikliğin cocuğu da kapsaması demek, aile icindeki onemli her karara cocuğu da katmak demek değildir. Bazı kararları sadece yetişkinler vermelidir. Karar verme sistemine 'her zaman' cocuğu da katmak, hatta onu 'asıl karar verici' yapmak cocukta yuk yaratır, ego şişmesine yol acar.

8- YEMEK YEMEYEN COCUĞA ASLA ZORLAMA YAPILMAZ: Bu, sadece pediatrinin değil, psikolojinin de kısmen konusudur. Bir bebeğe abartılı şekilde yemek yedirilmeye calışılması, 7-8 yaşlarındaki cocuğun ağzına yemek tıkılması (bu, bağımlılık acısından riskli bir belirtidir) ne kadar sağlıksız ise; yapısal olarak 'yememeye yatkın' cocuklara asla baskı yapmamak da gercekci değildir. Bu tur cocuklar, tamamen kendi inisiyatiflerine gore yemek yiyemezler. Ozellikle 2 yaş civarı cocuklar, bu konuyu iyice oyuna cevirirler, yemek yerken gezerler. Gezerken ya da masadayken, cocukların ağızlarını acmak istemedikleri zamanlarda da net (ancak şiddet, aşırı ofke gostermeden) yonlendirmelerle yemek yedirilebilir.

ALINTIDIR.