Siyah beyaz, acı tatlı, yumuşak sert...
Cocuk olsaydınız eğer, hayatı boyle mi algılamak isterdiniz?
Dan dun diye...
Ben istemezdim.
Ben boyle algılamayı sevmediğim icin de, cocuklarıma iyi şeyler yaptıklarında odul, kotu şeyler yaptıklarında ceza verme yontemi uzerine kurulu bir ilişki kurmayı reddediyorum.
Sevmiyorum o tarz ilişkiyi. Yanlış da buluyorum. Zaten pek de yapamıyorum.
Benim gibi yapın diye demiyorum bakın. Aman ha! Bu benim tecrubem, benim fikrim, benim anneliğim.
Odul/ceza yontemi benim cocuklarıma hic mi hic yaramadı. Hatta ceza ektiğimde bictiklerim daha cok beni cezalandırdı.
Nasıl hayat her zaman siyah/beyaz-acı/tatlı-sert/yumuşak değilse, cocuklar da sadece odul/ceza kavramı ile buyutulemiyor bence. Cocukların bu hayatta gri bolgeler de olduğunu, ceza almadan da hata yapılabildiğini, odul olmadan da iyi davranılabildiğini oğrenmeye ihtiyacları yok mu sizce?
Var bence.
Sabır lazım tabi bize en once, sabır!
Hem zaten bu hayatı “doğru” yaşamayı oğretmenin de tek bir yolu yok ki!
Bazen o kural sana işler, bana işlemez. Onun gibi.
Bence en doğru ve kendi ailesine uyan yolu, deneye yanıla kendi buluyor insan.
Bir yerde odul/ceza sistemini okudun diye korukorune uygulamakla olmuyor bu iş. Her cocuk aynı değil. Her ev ortamı da farklı. En once bunu unutmamak lazım.
Aklımda size vermek istediğim birkac ornek var.
Oğlum ne zaman ablasına vurdu mesela, ben de ona kızıp: “Ablana vurma!” diyerek ceza verdim; ablasını iyice hedef belledi kendine. Ama ne zamanki oğlum ablasına vurunca ona kızmak, cezalandırmak yerine gidip kızımın acısını paylaştım, kızıma ilgi gosterip oğlumu umursamadım; oğlum sinir oldu kendine. Kendi kendini cezalandırdı bir şekilde.
“Yahu bu işten benim hic kazancım yok!” dedi ve sanırım vurmaktan vazgecti gitgide.
Canı yananın, ilgiye ihtiyacı olanın yanında olmak; sucluya en buyuk ceza bence.
Cunku cocuk odule odul, cezaya ceza gibi bakmadan once, ilgiye bakıyor bence. Yani bağırdığın zaman da ilgi gormuş gibi hissediyor. İyi ilgi de ilgi, kotu ilgi de ilgi.
Azar budalası olmak da, etmek de kotu.
İnsanın verdiği cezanın sonradan cok ağır olduğunu farkedip sırf tukurduğunu yalamamak adına hafifletmemesi de feci. Gercekten oyle. Bazen insan oyle sinirleniyor ki cocuğuna, hakikaten durumu abartabiliyor. Yani benim abarttığım oluyor da...
Oysa “Evladım ben o sinirle dozu kacırdım. Sen daha miniciksin, seni hayata bu kadar kuskun ve katı hissettireceğime gel vazgecelim, anlaşalım seninle. Unutalım olanları, tekrarlamayacağımıza da soz verelim, ceza yok bu seferliğine...” demekle olunur mu sizce?
Olunmez. Olunmuyor. Ben dedim, olmedim.
Cocuğuna; insanlar hata yapabilir, affedebilir, yeni şanslar edinebilir, insanlara şans verilmelidir demek; inat icin inat etmeyi oğretmekten daha iyi değil mi sizce?
Bence oyle.
Hani size anlatıyorum ama, esas laf kendime.
Bilmiyorum. Bazen aynen boyle duşunuyorum. Bazen sinir anında sapıtıp tum dunyayı bırakın siyah-beyaz gormeyi, mosmor goruyorum.
Anneliği her gun yeniden oğreniyorum. Oğrene oğrene bitiremedim anasını satayım.
Surekli suclayıcı “sen” mesajı yerine, ornek “ben” mesajı vermek icin kendimi durtuyorum.
Sonuc mu?
Karşımda yaptığından mahcup kocaman sevgi ve umut dolu iki cift goz. Cok da şekerler, coook!
Yaptığım yanlış mı, doğru mu tam bilmiyorum ama, elimden gelenin en iyisini yapmayı deniyorum. Cocuklarımı tanımaya cabalıyorum.
Ben hayatı ve cocuklarımı icimden geldiği gibi duşe kalka yaşamayı, sanırım kesin kurallarla yaşamaktan daha cok seviyorum.
“Deneyip yanılır, duşup kalkarken”
Yonca TOKBAŞ
Odul ve Ceza !
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●1 Görüntüleme