Seslerin, hecelerin, kelimelerin soylenmesinde istemsiz, işitilebilir veya sessiz tekrarlar ve uzatmalarla belirlenen konuşma akıcılığı bozukluğudur. Bazen bu bozukluk, konuşmayla ilgili veya ilgisiz beden hareketleri ve mimiklerle birlikte gorulmektedir. Kekemeliğin, heyecan, korku, kaygı ve utanma gibi daha oznel duyguların belirtisi olduğu da duşunulmektedir. Genel anlamda, sesleri ve sozcukleri tekrarlayarak duraksamayı, sesleri uzatmayı, konuşurken blok yaşamayı, bazı ses yada hecelerden kacınarak konuşmayı iceren kekemelik, diğer konuşma bozukluklarının aksine konuşmanın butununu etkilemektedir. Ayrıca kekemeliğin, konuşmacının ortaya cıkmasını beklediği, kekelemekten korktuğu, ilerisini duşunerek gergin olduğu, kacınmaya calıştığı zaman sıklaşan bir durum olduğu bilinmektedir.

OZELLİKLER:

*Kekemelik kulturler arasında farklılıklar gosterse bile evrensel bir konuşma bozukluğudur.

* Genellikle 2-6 yaş arasında, bazı cocuklarda okul cağında, nadiren de yetişkinlikte ortaya cıkabilir. Konuşma akıcılığı bozukluğu okul başarısını, mesleki başarıyı yada toplumsal iletişimi bozabilmektedir.

*Okul oncesi donemde hemen her cocuk kekeler. 2-6 yaş arasındaki cocuğun duşunme hızı konuşma hızından fazladır. Konuşmalarında "imm, şey, eee," gibi sesler sıklıkla kullanılır. Gelişimin doğal bir sonucu olarak gecici bir kekemelik donemi gorulebilir. Kucuk cocuklarda sıklıkla gorulen bu durum kekemelik olarak kabul edilmemektedir.

*Araştırmacılar kekemelik gelişiminin ceşitli donemlerden gectiğini ileri surer. Bu gelişim seslerin, hecelerin, kelimelerin tekrarlanmasından (birincil kekemelik), uzatmalara, bloklara, motor aktivite bozukluklarına, konuşmadan kacınma davranışlarına, duygusal bozukluklara (ikincil kekemelik) doğru uzanmaktadır.

*Konuşmanın akıcılığında ortaya cıkan ses, hece ve sozcuklerde uzatmalar, tekrarlar veya duraklarla, araya ses hece sokmalarla (a, e, him, şey, yani gibi), kişinin ne soylediğinden cok nasıl konuştuğu dikkat cekmeye başlar. (Akıcı konuşmanın normal kabul edilen kesilmesinde; hece tekrarı %12, kelime tekrarı %71, ifade tekrarı %17oraninda olmakta araya ses ve hece sokma da cumle aralarında ortaya cıkmaktadır. Oysa kekemelikte hece tekrarı %83, kelime tekrarı %11, ifade tekrarı %6 oranında gorulmektedir. Araya ses hece sokma ise daha cok cumle başlarında gorulmekte ve hemen hemen konuşmanın %20'sine yayılmaktadır.)

* Kekemelerin coğunda nefes alırken konuşmaya calışma, nefesi bitene kadar zorlanma, nefesi tutup konuşma gibi yanlış solunum ozellikleri de gozlenmektedir. Kekeleyen kişi bunu fark ettiğinde konuşma gucluğune korku ve kaygı eşlik etmeye başlar. Bu duygularla birlikte kekelemede artmaya başlar. Bu kişilerin kekeleyeceklerini onceden tahmin ettikleri ve takılacakları sozcuğe yaklaştıklarında bu beklentinin etkisiyle zorlanma yaşadıkları duşunulmektedir.

*Kekemeliğin ozelliklerinden biri de kacınma davranışıdır. Bu durum kişinin bozukluğu kabul etmesi ve hoş olmayan sonuclarından kacınmasıyla gercekleşmektedir. Kacınma davranışı belirli sese, hece ve kelimelerde kekemeliğin ortaya cıkacağından korkma ile belirir. Kekelenen kelimelerin eş anlamlılarının kullanıldığı kacınma davranışı, yaş grubu buyudukce sıklaşmaktadır.

* Motor aktiviteler kekemelikte oldukca belirgindir ve bu aktiviteler sadece cene, dil ve ağızda değil, yuz kaslarında, govdede, kol ve bacaklarda abartılmış hareketler, tikler, kasılmalar (spazmlar) olarak ortaya cıkmaktadır. Bu durum bireyin akıcılık kusurunu onleme gayretiyle ortaya cıkmakta ve ikincil bir semptom olarak kabul edilmektedir.

*Kekemelikte tıpkı ait olduğu kişinin ozellikleri gibi farklılıklar gosterebilmektedir.

Ancak genel olarak gozlenen tipler şunlardır:

a) Seslerin, hecelerin, sozcuklerin ve cumlelerin tekrar edilmesi şeklinde; " t t t ta tamam, gi gi gidelim, ha-yir haaaayir- hayir",

b)Seslerin olağandışı uzatılması "şşşşşimdi",

c) Sozcuklerin yarım bırakılması, parcalanması,

d) Duyulabilir yada sessiz bloklar (ara vermeler),

d)Sozcukleri aşiri bir fiziksel gerginlikle soyleme,

e) Patlamalar olarak adlandırılan, duzensiz soluk alıp verme, heyecan ve kararsızlığa bağlı olarak konuşmada alışılmadık vurgulamaların oluşması,

f) "Yani!, şey!, ya!, aman!" gibi fazladan sozcuk yada seslerin eklenmesi,

g) Kekemeliği olanların hangi ses yada sozcuklerin kendileri icin engelleyici olacağını bildikleri icin anlatmak istediklerini kimi zaman konuya uygun olmayan, dolaylı cumlelerle anlatmaya calışmaları.

*Genel nufusta kekemeliğin yaygınlığı %1, sıklığı %3'e yakın olarak tahmin edilmektedir. Kucuk cocuklarda daha sık olmakla birlikte daha buyuk cocuklarda ve yetişkinlerde azalma eğilimi gostermektedir.

*Kekemelik yaklaşık 1 kıza karşılık 3-4 erkek cocukta gorulmekte ve kızlarda kucuk yaşlarda kendiliğinden iyileşme oranının yuksek olması nedeniyle kız/erkek oranının yaş ilerledikce daha da belirginleştiği belirtilmektedir.

* Kimi zaman sozel iletişime girmeyip sessiz kalmayı tercih edebilen kekemeler kekemeliği ne kadar ağır olursa olsun surekli kekelemez. Kendilerini rahat hissettikleri ortamlarda, şarki soylerken, oyun oynarken normal konuşabilirler.



NEDENLER:

Kekemeliğin nedenleri konusunda değişik goruşler vardır.

a) Bazı araştırmacılara gore kekeme olan bireyler aslında kekemeliğe yatkındırlar. Eğer cevre koşulları (anne baba tutumları gibi) kekemeliği onleyecek durumdaysa cocuk kekeme olmadan bu donemi atlatır.

b)Kekemeliği oğrenilmiş bir davranış olarak kabul edenler bu bireylerin kekeme olmayanlarla kalıtım, fizik ve zeka gelişimi yonunden farklılıkları olmadığını savunurlar.

c)Bazı psikiyatristler kekemeliğin bir kişilik bozukluğu belirtisi olduğunu ileri surerler.

d) Kekemeliğin bir direniş davranışı olduğunu savunanlar bireyin bir etki altındayken konuşmaya zorlanması sonucu, konuşmada tutulma ve yineleme ya da uzatma biciminde tepki gosterdiklerini savunurlar.

e)Kekemeliği tek bir nedene bağlı olmadığı goruşunu savunanlara gore kekeme cocuklar; duygusal catışmaları olan bir gecmişe, normal akıcılık bozukluğunu kekemelik diye damgalayan bir aileye, kendilerini kekemeliğe kadar goturecek doğuştan gelen yatkınlığa ve konuşmalarının akıcılığını engelleyen sınırlı bir cevreye sahiptirler.

*Aile ve ikiz calışmaları kalıtımsal faktorlerin etkisini desteklemektedir. Tek yumurta ikizlerinde, cift yumurta ikizlerine gore daha yuksek oranda (%77 ve %32) kekemeliğe rastlandığını gostermektedir. Ayrıca kekemeliğin kişinin birinci derece akrabalarında genel populasyona gore uc kat daha fazla ortaya cıkması kalıtımın rolunu desteklemektedir.

*Nasıl konuşulduğunu oğrenmeye calışırken pek cok cocuk 18 ay ile 17 yaş arasında normal akıcılık bozukluğu evresinden gecer. 18 ay ile 3 yaş arasındaki normal akıcılık bozukluğu olan cocuklar, ozellikle cumlenin başındayken ses, hece ve kelime tekrarı gosterebilirler. 3 yaşından sonra normal akıcılık bozukluğu olan cocukların ses ve hece tekrarı yerine tum sozcuğu ve cumleciği tekrarlama eğilimi vardır. Kekemeliğin bu ilk işaretleri derece derece azalır ve coğu cocukta kaybolur. Fakat bazı cocuklar kekelemeyi surdurur, bu duruma konuşmalarındaki gucluğe bağlı utanc, korku veya engellenmelere tepki olarak daha gergin konuşma davranışları gosterebilirler. Cocuktaki normal akıcılık bozukluğunun kekemelik haline gelmesinde, tum bunların anne baba tarafından kekemelik olarak değerlendirilmesinin buyuk onemi vardır.

*Normal akıcılık bozukluğu cocuğun yorgun, heyecanlı, uzuntulu yada acele konuştuğu durumlarda şiddetlenebilir. Cocuklar bunun farkında değillerdir ve herhangi bir engellenme belirtisi gostermezler. Buna karşılık anne babalar eğer cocuğun normal akıcılık bozukluğuna dikkat etmezler ve cekmezlerse, normal gelişim icinde sorun buyuk ihtimalle kendiliğinden cozulur. Ancak konuşma gelişiminde son derece hassas ve endişeli anne babalar gereksiz bir kaygı geliştirip baskı ve eleştirilerle cocuğa bunu hissettirerek, durumun bir sorun olarak yerleşmesine zemin hazırlarlar.

*Bastırılmış istek, korku ya da catışma gibi etkenlerin neden olduğu psikolojik problemler kekemeliğe yol acabilmektedir. Cocuğa kucuk yaşlarda duzen, temizlik, terbiye ve benzeri konularda aşırı disiplin uygulayan ve beklentileri yuksek olan ailelerin cocuklarında kekemelik daha sık gorulebilmektedir.

*Sık sık fiziksel şiddet uygulama, yanlış yaptığı zaman cok tepki verme gibi Anne babanın cocuklarını kokutacak şekilde davranması cocukta kekemeliği başlatan risk faktoru olmakta ve kekemeliğin devam etmesinde onemli rol oynamaktadır. Kimi zamanda ailenin korkutması dışında cocuk trafik kazası gecirmesi ya da kopek tarafından ısırılması sonucunda yaşadığı ruhsal travma nedeniyle kekelemeye başlamakta ve bu durum uzun sure devam edebilmektedir.

*Genel olarak kaygı ile kekemelik arasında hangisinin neden hangisinin sonuc olduğu konusunda tartışmalar suregelmektedir. Ancak kaygının kekeme bireyin davranışlarını kesin olarak olumsuz etkilediği ve kekelemeyi arttırdığı belirtilmektedir.

*Kekemeliğin zeka ile bir ilişkisinin bulunmadığı duşunulmektedir. Kekeme cocukların zeka puanlarının, kekeme olmayanların puanlarıyla anlamlı bir fark gostermediği ve zihinsel işlevlerde de bir farklılık bulunmadığı araştırmalarla belirlenmiştir.

* Kimi kuramcılar kekemeliğin kişilikle ilişkili olduğunu belirtmektedirler. Kekemelerin akıcı konuşanlara oranla sosyal ilişkilerinde daha hassas, kırılgan ve daha ice donuk oldukları, gorulen uyumsuzluk belirtilerinin kekemeliğin nedeni değil sonucu olduğu duşunulmektedir. * Konuşmayla ilgili motor yada duygusal bir bozukluk yada cevre yoksunluğu varsa kekemeliğin surekliliği daha uzun olabilmektedir. Bu bozuklukta da kardeş doğumu, ayrılık kaygısı gibi ruhsal zorlanma etkilerinden bahsedilebilir. * Ani korku ve korkutmalarda kekemeliğin başlamasında rol oynayabilmektedir. *Sonradan oluşan beyin travması veya hasarı gibi nedenlerle ortaya cıkan norolojik kokenli kekemeliğin gelişimsel kekemelikten ayırt edilmesi gerekir. Norolojik kokenli kekemeliğin tam olarak nasıl oluştuğu bilinmemekle beraber başlıca farklılık gelişimsel kekemeliğin hemen her zaman cocuklukta ortaya cıkmasıdır. * Araştırmalar, kekemeliğin erkek cocuklarda daha sik gorulmesinin nedenini, erkeklerin gelişiminin kızlardan daha yavaş olmasına karşın erkeklerden beklenilenlerin kızlardan daha fazla olması, erkeklerin ailedeki otorite figuruyle daha fazla catışma icinde olması ve bunun sonucunda da daha guvensiz oldukları, bununda konuşmaya yansıyacağı biciminde acıklamaktadır. ONERİLER: Benlik kavramı bireyin yetenekleri, gereksinimleri, tutumları ve diğer kişilik ozellikleri hakkındaki algı ve değerlendirmelerinin bir butunudur. Kabul edilen, sevilen ve ilgilenilen bir cocukluk donemi gecirmek olumlu benlik gelişimi icin cok onemli olmaktadır.



Erken cocukluk doneminde anne babanın sağladığı sozel cevre ve cocuğa yapılan yuklemeler benlik kavramının gelişiminde etkilidir. Kekemelerin benlik kavramlarının kekeme olmayan kişilerden farklı olup olmadığını belirlemek icin yapılan calışmalarda kekemelerin anlamlı şekilde daha az ozgur oldukları, eksik duygusal kontrol geliştirdikleri, kendilerini kabullenmelerinin daha az, redlerinin daha yuksek olduğu belirlenmiştir. Kekeme kişi benlik gucunu kazanmayı başarırsa ve sosyal kabul yaşarsa (once anne baba tarafından) daha az kekeleme eğilimindedir. Cocuk iletişim ortamında baskılar, cezalar ve eleştiriyle orulu bir duvarla karşılaşırsa daha fazla kekeler, boylece bir kısır donguye girilmiş olur. Bu en temel etken hic akıldan cıkarılmaksızın kekeleyen cocuğa rahat ve kabul dolu bir ortam sunmak gerekmektedir.


Anne Babaya Oneriler:

*2-6 yaş arasındaki gecici kekemelik doneminde cocuk hemen kekeme olarak etiketlenmemelidir. Bu donemde cocuk duraklar, sozcuk tekrarlar ama kendisi bunun farkında değildir. Bu aşamada cocuğun her dediği duzeltilir, kelimeleri tekrarlatılır, sabırsızlık gosterilir, baskı yapılır, konuşmasıyla alay edilir, yanında sorunu konuşulur ve dikkati gereksiz yere bu noktaya cekilirse kekemelik kalıcı hale gelebilir.

* Bu cocuklar otorite figurlerle (baba, oğretmen, okul muduru vb.) ya da kendi konuşmasını dinlemekten bıktığını belli eden dinleyici ile konuşurken daha fazla gucluk cekerler. Bu nedenle onu dinleyen tum insanların sabırlı ama yapmacık olmayan bir ilgi ile dinleme davranışı gostermeleri etkili olabilir. Acımak, konuşmaya başladığı zaman kaygılı olmak, sabırsız ve ofkeli gorunmek, alay etmek, kucuk duşurmek cocuk uzerinde son derece olumsuz etkiler bırakır. Acıma yada kızgınlık gibi duyguları ses tonu da ele verebilir. Bu nedenle kelimelere olduğu kadar ses tonuna da dikkat edilmelidir.

*Kekeleyen cocuk olumsuz duygularını ceşitli yollarla gosterir. Kekelediği zaman gozlerini dinleyiciden uzaklaştırmaya, konuşma sona erdiği zamanda utanc duymaya başlar. Butun bu davranışlar kekeleyen cocukların tutumlarında korkunun onemli rol oynadığına işaret etmektedir. Genellikle dinleyicide gozlerini kekeleyen cocuktan kacırır, boylece cocuğun daha rahat konuşabileceğini duşunur. Oysa cocuk bu davranışı dinlenmediği yada kendisinden utanıldığı olarak yorumlar. Bunun icin konuşma boyunca cocukla goz kontağı kurulmalı, dikkatle dinlenilmeli, bakışlarda endişeli ve gerilimli bir ifade olmamalıdır bu sayede cocuğun kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olunabilir.

* Cocuk konuşurken takıldığında, en cok gorulen anne baba ve oğretmen davranışı cocuğun cumlesini tamamlama bicimindedir. Oysa bu davranış cocuğu yetersizlik duygusuna itebilir.

*Ayrıca aşağılama, alay etme, utandırma gibi davranışlarda cocukta yetersizlik duygularına yol acabileceği icin bu davranışlarından kacınılmalıdır. *Araştırmalar, bu cocukların aileleri tarafından daha az beğenilip takdir edildiğini, cocukların yerine daha cok konuşulduğunu ve konuşmalarının daha sik kesildiğini gostermektedir. Ayrıca okul başarıları, sosyal olarak daha aktif olmaları gibi ozellikleri daha az memnuniyet uyandırmakta ve anne babaları başka insanların goruşlerine karşı daha hassas davranmaktadırlar. Bunun yani sıra bu ebeveynler daha az gulen, gergin, kati disiplin standartları olan cocuklarını daha cok suclayıp cezalandıran kişilerde olabilmektedir. Bu cocukların annelerinin daha huzursuz, disiplinsizlikten cok rahatsız olan, cocuklarının konuşmalarıyla daha cok ilgilenen, daha az umursamaz, eşlerinden yada eşlerinin işinden daha az hoşnut kişiler oldukları gorulmuştur. *Bu cocukların kendilerini olumsuz algıladıkları ve kendilerine guvenlerinin olmadığı dikkate alınarak aşağılık duygusu, kaygı ve engellenmeye dayanıksız oldukları unutulmamalıdır. Buna bağlı olarak anne babaların aşırı koruyucu, dil ve konuşma gelişiminde aşırı mukemmeliyetci ve baskıcı tutumlar gostermemeleri gerekmektedir. Yapılan calışmalar olumlu benlik kavramına sahip olmanın kekemelik tedavisinde de yararlı olduğunu, dolayısıyla cocuğun erken donemde uygun tedavi programına alınmasının problemle başa cıkma becerisini arttırdığını gostermektedir.

*Bu cocukların olumlu ozelliklerinin belirlenip dikkatlerini ve ilgilerini bu olumlu ozelliklere cevirmek senlik saygısını arttırarak

*Cocuk kekelediği icin cezalandırmak, suclamak, konuşmayı kesmesini soylemek, durup tekrar başlamasını istemek kekelemeyi arttıracaktır. Kekelemesine değil akıcı konuşmasına odaklanılmalı ve cocuk cesaretlendirilmelidir. Cocuğun yerine konuşmak veya takıldığı yerleri tamamlamak iyi niyetli olsa bile zarar vericidir. Konuşmasını duzeltmekten, "daha yavaş konuşmalısın, yuzunu oyle yapma" gibi olumsuz cumlelerden kacınmalıdır. Konuşmaya başlamadan once duşunmesini yada derin bir nefes almasını onermek cocuğun daha da heyecanlanmasına yol acabilir.

*Cocukla iletişim telaşlı bir havada gecmemeli, cocuğa yoneltilen soruların "evet" ya da "hayir"la veya kısa ifadelerle yanıtlanabilir olmasına, kendi arzusuyla konuşmaya başlarsa engellemeden zaman tanımaya ozen gosterilmelidir.

*Duygu ve heyecanlarını ifade etmesine fırsat verin. Eğer konuşurken zorlanmaya başladıysa dinlediğinizi gostererek yureklendirin. Cocuğun nasıl soylediğinden cok, ne soylediğini dikkatle dinleyin, konuşmaya mudahale etmeden goz kontağını surdurun. Cocukla konuşurken kısa, ve basit cumleler kullanın.

*Zorlandığı sozcukleri soylemekten kacınmasını onermek var olan sorunu duzeltmeyecektir. "Sen yapamazsın, hayır sen cevap verme, dur, konuşma" gibi ifadeler cocuğun bu zorluğun ustesinden gelmede en onemli adımını oluşturan ozguveni zedeleyici tutumlardır.

*Her konuda olduğu gibi bu konuda da yaşına ve olgunluk duzeyine uygun olmayan beklentiler, cocuğun kaygısını arttırarak daha fazla kekelemesine neden olacaktır.

*Kekelemek aslında en cok cocuğa sıkıntı verir ve bu durum anne babayı fazlasıyla uzer. Bu durumda acıma, kaygı, suclama olmadan, hafifce gulumseyerek "Bazen zor oluyor değil mi?", "Bu kelimeyi soylemekte zorlanıyorsun galiba" gibi sozler soylemek ve cabasını fark edip takdir ettiğinizi belirtmek işe yarayabilir.

*Cocukla birlikte vakit gecirmeye calışılmalı, nasıl konuşursa konuşsun ona değerli olduğu hissettirilmelidir.

*Cocuğun hangi ortamlarda daha akıcı konuştuğunu gozlemleyerek bu ortamlarda daha cok zaman gecirmesini sağlamaya calışın.

*Kekemelik hakkında konuşmak tabu değildir. Yaşadığı konuşma gucluğu hakkındaki duyguları sorulabilir, herkesin bazı guclukleri olabileceği cocukla paylaşılabilir.

* Kardeşleri ve arkadaşları cocukla alay ediyor, ondan utanıyor olabilir. Bu durumda onlarla sinirlenmeden, sabırla konuşun. Tum insanların zayıf ve guclu yanları olabileceğini anlatın.

*Cocuğun iyi beslenmesi ve yeterince uyuması icin sureklilik gosteren bir duzen oluşturun.

*Tanı icin universite hastaneleri ve eğitim birimlerine başvurulmalıdır. Tanı ne kadar erken konulursa cocuğa o kadar fazla yardım edilebilir. Rehberlik ve araştırma merkezleri, bu cocukların eğitimi hakkında bilgi verme ve yonlendirme gorevini yerine getirirler.

* Kekemelik sıklığını azaltmaya ilişkin tedavi programlarının coğunlukla kaygıyı belirgin olarak azalttığı belirlenmiştir. Tedavi aşamasında kaygının azalmasıyla kekemelikte ve kacınma davranışlarında belirgin azalmalar gozlenmektedir.

* Kişinin kendini, cevresini ve geleceğini algılamasında yaptığı sistematik hatalara 'Bilişsel Carpıtmalar' denmektedir. Bunlar benliğin, dunyanın ve geleceğin olumsuz değerlendirilmesine neden olmaktadır. Bazı kekeleyen kişilerin konuşmayla ilgili olumsuz tutumlarının bilişsel carpıtmalardan kaynaklandığı duşunulmektedir. Orneğin;

a)Ya hep ya hic duşuncesi: "Konuşurken yaptığım hatalardan dolayı kendimi tamamen yetersiz hissediyorum".

b)Aşırı genelleme: "Kekelemek yaşamımın her alanında beni kotu etkileyecek". c) Zihinsel secicilik: "Okulda gun boyunca guzel şeyler yaptım ama akşam sadece kekelediğim birkac dakikayı hatırlıyorum".

d) Başkasının zihnini okuma: "Kekelediğim icin beni gormezden geliyor, kim bir kekeme ile arkadaş olmak ister ki"

e)Kotu habercilik: "Asla akıcı konuşmayı başaramayacağım".

f)Duygusal akıl yurutme: " Yeni tanıştığım biriyle sohbet ederken kekelersem bir daha sohbetten zevk almam".

g)Gereklilik: "Konuşurken hic hata yapmamalıyım".

h)Bireyselleştirme: "Okulda karşılaştığım tum olumsuz olayların nedeni kekelemem".

* Kekemeliğe karşı uygulanan bilişsel terapide bu carpıtmaları ortadan kaldırma yada değiştirme amaclanmaktadır. Terapide uc temel basamak vardır. Belirleme: Kekeleyen bireyden olumsuz duşunce, beklenti ve onyargılarını gozden gecirmesi istenir. Gerceklik değerlendirmesi: Kekeleyen bireyden bilişsel carpıtmalarının bir listesini oluşturması ve her bir maddeyi tek tek mantıksal temele oturtması ve araştırması istenir. Hatalı duşuncelerin yerine gececek olan olumlu duşuncelerin belirlenmesi: Kekeleyen bireye kendini olumsuz etkileyen bir duşunceye dur diyebilme oğretilmektedir. Daha sonra yerine olumlu bir duşunce koyması sağlanmaktadır. Oğretmene Oneriler: *Kekemeliği olan oğrencinin sosyal ve duygusal gelişimi, akademik başarısı icin alınacak onlemler ve ihtiyacları sınıf oğretmeni, rehber oğretmen, ozel eğitim oğretmeni, veli ve okul yonetimince değerlendirilmeli ve uygulanmalıdır.

*Bu oğrencilerin ders başarıları ve arkadaş ilişkileri izlenmeli ve oluşabilecek olası problemler dikkate alınarak yerinde ve zamanında mudahale ilişkilerde esas alınmalıdır. Arkadaşlarının alayına maruz kalan bir cocuğa anında destek vererek ve diğer cocuklara davranışlarının etkilerini anlatarak cocuğun caresizlik ve guvensizlik yaşamasına engel olunabilir. Bu konuda okul rehber oğretmeninden yardım isteyebilirsiniz.

*Cocuğun kendini ifade etmesi ve rahatca konuşabilmesine uygun ortamlar oluşturulmalıdır. Orneğin normal ders akışı icinde kekelemesi nedeniyle etkinliklere katılmak, sorulara cevap vermek istemeyen bir cocuğa muzik dersinde şarkı soyleterek (cocuk kendini rahat hissederse şarkı soylerken kekemelik ortaya cıkmaz), beden eğitimi dersinde takım kaptanlığı vererek ya da sınıf onunde zaman kısıtlamasının olmaması koşuluyla kısa bir şiir okutarak ozguven kazanmasına yardımcı olunabilir.

*Oğrencinin de isteğiyle sınıf icinde kekemeliğin ne olduğu, neden oluştuğu ve nasıl hafifleyeceği uzerine bir tartışma yapılması her iki tarafından kendini daha rahat ve anlaşılır hissetmesini sağlayabilir. Boylece her bireyin kendine ozgu guclu ve zayıf yanlarının olması ve farklılıkları olan bireylere hoşgoruyle yaklaşma gibi son derece onemli sosyal becerilerde kazanılmış olacaktır.

*Bu cocuklara diğer oğrencilerden farklı davranmak doğru değildir. Tıpkı diğer cocuklar gibi kekeme oğrencide ustune duşen sorumlulukları yerine getirmeli, kekemeliğini bir sorumluluktan kacma aracı olarak gormemelidir. Ancak sınıf icinde sunu yapmak bu oğrencilerin en korktuğu şeylerdir. Olumsuz bir deneyim bulunduğu durumu iyice gucleşmesine, ozguvenin sarsılmasına ve sorumluluktan kacmasına neden olacaktır. Diğer taraftan konuşma sorumluğundan kacmasına izin vermekte yetersizlik duygularını pekiştirecektir. Bu noktada oğretmenin oğrenciye onu olduğu gibi kabul ettiğini gosteren bir konuşma yapması ve yureklendirmesi belki de izlenecek en iyi yontemdir. Bu arada onceden planlanan bir sunuyu anne babasına sunması daha sonra kucuk bir arkadaş grubuna ve en sonunda da sınıfa sunması kaygısını ve dolayısıyla kekemeliğini azaltabilir.

*Grup calışmaları, okul korosu gibi etkinlikler kendini ifade edebilmesi icin iyi ortamlardır. Ancak ne olursa olsun istemediği bir calışmaya katılması icin asla zorlanmamalıdır.

*Oğrencilerin sırayla konuşmalarını gerektiren etkinliklerde kekeme oğrencilere oncelik verilebilir. Boylece bekleme suresi azalacak, gerginliği ve sıkıntısı da artmayacaktır.

Bu oğrencilere birden fazla seceneğin bulunduğu, ayrıntılı ve zorlayıcı acıklamalar yapmalarının gerekmediği sorular sormak faydalı olabilir.

*Oğrenci kekemeliği hakkında konuşmak istiyorsa onunla konuşun. Kekemeliğini ve onu olduğu gibi kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi hissettirin. Konuşmak istemeyen bir cocuğu ozellikle hasta, yorgun yada gerginse asla zorlamayın.

*Konuşurken cocuğa zaman tanıyın, aceleci, sikilmiş, gergin bir izlenim verirseniz sizden uzaklaşacaktır. Konuyu aniden değiştirmek yada sik sik sozunu kesmekten kacının bunlar akıcı konuşmayı bile engeller.

*Cumlesini onun yerine tamamlamayın, sozcuk eklemeyin. Onun kafasından gecenleri bilemezsiniz ve ekledikleriniz soylemek istediklerini karşılamayabilir bu da cocukta anlaşılmadığı duygusunu guclendirir.

* Cocuğun soylemekten korktuğu sozcuklerden kacınmasını desteklemeyin ve soylemesi icin zorlamayın. Bırakın sozcuklerini kendisi secsin.

*"Sakinleş, rahatla, konuşmadan once duşun" gibi oneriler cocuğun daha da gerginleşmesine neden olacaktır.

* Oğrencinin nasıl konuştuğuna değil ne soylediğine odaklanın.

*Vucut dilinizin, bakışlarınızın ve ses tonunuzun nasıl olduğunu iyi gozlemleyin. cocuğa donuk ve rahat bir duruş, dudak hareketlerine değil gozlere odaklanmış bir bakış, acıma, sabırsızlık yada gerginlik icermeyen bir ses tonu cocuğun kendini iyi hissetmesini sağlayabilir.

*Eğer oğrenci terapi yada destek eğitim alıyorsa ailesi ve uzmanlarla işbirliği sağlayarak sınıf icinde uygulanan surecin devamını sağlamaya calışın.



kaynak:www.simavaol.com