Ana – baba, cocuklarını eğitirken, oncelikle gelişim evrelerini bilmeli ve cocuklarının icinde bulunduğu gelişim donemini tanımalıdırlar. Başka bir deyişle, ana – babalar, cocuklarını tanıyarak işe başlamalıdırlar. Ana – baba, cocuklarının kendi modelleri olmadığı gibi, kardeşlerinden ve arkadaşlarından farklı, bağımsız, kendine ozgu zeka ve kişilik ozellikleri olan, bir birey olduğu gerceğinden hareket etmelidirler. Bir cok anne-baba cocuklarının hoşa gitmeyen davranışlarını sozel cezalarla karşılarlar. “ Sen” diliyle mesaj gonderirler. “Sen yaramazsın, kotusun, tembelsin” gibi. Oysa bir davranışı eleştirmek yerine “Ben” diliyle mesaj gondermek, cocuğu daha fazla duşundurur. Duygu iletişimine daha fazla katılmayı sağlar. Ornek : Sen dili “ Bu sabah odanı toplamadın. Sende hic iş yok. Tembelin birisin. “Ben dili “ Cok kızgınım. Cunku sana soylediğim şeyleri yapmadığın icin benim yapmam gerekti. “ Ben dili cocuğa bir sorumluluk yukler. Anne-babaların duygularını da icerdiği icin, cocuğun benlik saygısını zedelemez. Sen dili suclayıcıdır, karşıdaki kişiyi savunucu iletişime iter. İki insanın birbirini anlamasını engelleyen en onemli etkenlerden biri, savunucu iletişimdir. Aile iletişiminde paylaşılmış deneyimlerin olumlu rolu buyuktur. İyi bir iletişim sağlanabilen evden gelen oğrencilerin kişisel ve sosyal uyumları daha kolay olmakta, bu olumlu nitelikler de başarıyı doğrudan doğruya etkilemektedir. Sağlıklı bir iletişim sayesinde, kişi, karşısındakinin duşuncesini anlayabilir. Kendi goruşunu ortaya koyabilir. Bozuk iletişimde yanlış anlamalar cok yaygındır. Okul oncesi yıllarda başlayan okul-aile yakınlaşması, daha sonraki okul yıllarında da surdurulme şansına sahiptir. Ana-baba ve oğretmenler, genelde, birbirleriyle işbirliği yapmak isterler. Yalnız bu isteği engelleyen bazı durumlar vardır. Bunların en onemlisi ana-baba ve oğretmenlerin onyargılarıdır. Ana-babalar, oğretmenlerin kendilerine tepeden bakacaklarına; davranışlarını eleştireceklerine, yetersiz bulacaklarına inanabilirler. Oğretmenler de ana-baba tarafından bilgisiz, yetersiz, sinirli, pasif bulunabileceklerini duşunebilirler. Anne ve babanın cocuklarına, “ uygun olan davranışı “ ya da neyin yanlış neyin doğru olduğunu oğretebilmeleri icin, kendi aralarında ve cocuklarına yonelttikleri davranışlarda dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir. Cocuğun, taklit yoluyla her turlu davranış kalıbını oğrenmesi soz konusu olduğundan, “ istenen – uygun davranış “ oruntulerini geliştirmelidirler. Ana – baba, once kendi iclerinde barışık, huzurlu birer birey ve sağlıklı birer ozdeşim modeli olmalıdırlar. Ana – baba, cocuğundan yaşı ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, cocuğu hayal kırıklığına uğratacak, yaşının ustunde beklentiler icine girmemelidirler. Cocuğun ilgi ve yeteneği onun yonlendirilmesinde esas alınmalı, anne ve baba tutkularından vazgecmelidirler. © Ana – baba, oncelikle cocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eden, ona sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya calışan kişiler olmalıdırlar. Bilinmelidir ki, sevgi temeline dayanan eğitim, sağlam ve başarılı bir eğitimdir. Anne ve baba, oyle bir ortam hazırlamalıdır ki, cocuk sanki her zaman anne ve babası yanındaymış gibi kendini guvenli ve hic yanında değilmiş gibi ozgur hissedebilmelidir. Anne ve baba aşırı koruyucu yaklaşımdan kacınarak cocuğun kendi kendini yoneten bir birey olmasına izin vermelidir. Kısacası, ana – baba, cocuğa sevgi veren, girişim yeteneğini ve ozguvenini kazanabilmesi icin onu destekleyen kişiler olmalıdırlar. Cocuğa yeterli duzeyde desteğin sağlandığı bu ortamda, ana – babanın sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur. Cocuğun istemi hicbir zaman engellenmemelidir. Aşırı davranışları anlayışla karşılanmalı ve yumuşak bir bicimde duzeltilmelidir. Boyle esnek bir ortamda cocuk, cesaretli ve topluma uyumlu bir insan olarak yetişir. İdeal ana – babayı anlatmak zor olmakla beraber, başarılı ana – babalar, cocuğun ihtiyaclarını sezen, onlara uygun yanıtlar veren, aşırı hoşgorulu veya katı olmayıp, cocuğa karşı esnek bir yaklaşım icinde olan, davranışlarında belirli bir devamlılık ve kararlılık sağlayan, karşı cıkmadan once her zaman cocuğun isteklerini dinleyen ana-babalardır. Yine başarılı ana–babalar, cocuğun kendi kendisini denetlemesi yada ahlak gelişimine ortam hazırlayan , cocuktaki sorumluluk duygusunu geliştiren, olayların sonuclarıyla onları baş başa bırakan, onlara hak ve ozgurluklerinin sınırını oğreten, cocuklarına korku silahını cevirmeksizin, kendi kendilerini disipline eden ve duşuncelerini ozgurce anlatabilen birer birey olarak yetişmelerine imkan hazırlayan kimselerdir. AİLE İCİNDE DİSİPLİN Disiplin; aile icindeki denge ve duzenin oluşturulmasında buyuk onem taşır. Ancak disiplin coğunlukla “ cezalandırma “ ile eş anlamda değerlendirilir. Oysa disiplin, cocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları oğretmek, kendi kendini denetlemesini ve ahlak gelişimini sağlamaktır. Bu da dıştan gelen bir zorlamayla olmaz. Onemli olan, icselleşmiş bir sorumluluk duygusunun oluşturulmasıdır. Disiplin bir anlamda, cocuğun sahip olduğu sorumluluklarıyla yaşantısındaki hareketlerinin doğal ve sosyal sonuclarını kabul etmesidir. Bir duzen ve emir olarak disiplini ele aldığımızda, oncelikle ebeveyn olarak yetişkinin neler hissettiği ve yaptığına bakmak gerekir. Cocuğuna bir disiplini veya kuralı uygularken, oncelikle anne ve babanın sakin ve sorumlu olmaları gerekir. Bunun yanında, her şeyi yaptıklarından emin olmaları gerekir. Bir takım “yap” ve “yapma” listesini surekli olarak cocuğa hatırlatarak onu eleştirmek cocuğu mutsuz eder. Eleştiri, sadece gerektiği zaman ve cocuğun bunu hak ettiği zaman yapılmalıdır. Aksi takdirde, surekli gelen eleştiri, cocuğun doğru bir şey yapma beceri ve arzusunu azaltmaktan başka bir işe yaramaz. Hatası nedeniyle cocuğa yeni bir şans vermek, yada onunla doğrudan konuşmak gerekir. Konuşma sırasında gerek cocuk, gerekse ana-baba duygularının etkisinden uzak, sakin olmalıdırlar. Gergin ortamdaysa cocuğa sakin bir bicimde konuşmaya hazır oluncaya kadar odasına gitmesi onerilmelidir.Bu arada nutuk cekercesine ana-babanın surekli konuşmasının da yarardan uzak olduğunu belirtmek gerekir. Cocuk, onunla iletişim kurulduğu andan itibaren kendi ozgurluk sınırlarından haberdar edilmeli ve yemek yeme, tuvalet alışkanlığı, belirli saatte uyuma gibi bazı temel alışkanlıklarla, kuralları okul oncesi donemde benimsetilmelidir. Aşırı hoşgoru ve disiplin eksikliği, cocukta bencilliğe veya anti-sosyal davranışlara sebep olabilir. Aşırı otoriter ve baskılı katı disiplin de, ana-babaya karşı korku ve ofke ile nefret duygularının geliştirilmesine, bağımlılığa yada başkaldırıcı tutumlar icinde isyankar bir birey olmasına sebep olabilir. Ceza, sadece cocuğun, başkalarının haklarını ciğnediği ya da toplumun veya ailenin kurallarını bozduğu zaman kullanılmalıdır. Bu yuzden gerek ana-babalar, gerekse oğretmenler olur olmaz zamanlarda ceza uygulamasına gitmemelidirler. Orneğin; Ev odevini yapmayan ya da onceden planladığı bir programı iptal eden bir cocuğun, bu hareketleri mutlaka bir cezayı gerektirmez. Bu durumda, cocuğu kendi kayıtsız, dikkatsiz tutumu ve tembelliği ile baş başa bırakmak, en sağlıklı yoldur. Eğer bir cocuk başkalarının ev odevlerini yapmalarını engelliyor, ya da icinde bulunduğu aile kurumunun kurallarını hice sayıyorsa o zaman yonlendirilmesi gerekir. Bu durumda oncelikle kurallar birkac kez hatırlatılmalıdır. Kurallar makul ve herkese uygulanabilecek turde adil olmalıdır. Her şeyden onemlisi esnek olabilmeli, değişebilmelidir. Kurallar cocuğa uygulanırken bu kuralları tartışabilme hakkı da cocuğa verilmelidir. Orneğin; Akşam en gec saat 17’ de evde olması kural haline gelmiş bir cocuk, bir arkadaşının doğum gunune giderken gecikebileceğinin mumkun olup olmadığını sorduğunda, kendisine telefonla gecikme saatini belirtmek koşuluyla izin verilebileceği anlatılmalıdır. Sevgi temeline dayanmayan bir disiplin gercekleşemez. Disiplin, sorumluluğu oğretmektir. Ancak, yeterli bir cevreye sahip olmayan bir cocuk icin, yapılacak ilk iş, yeni bir cevre yaratmak olacaktır. Cocuğu kontrol etme ve ona tumuyle egemen olma girişiminde bulunan ana-babalar, cocuklarını gercek yaşama hazırlayamamaktadırlar. Gunumuz ailelerinde ebeveyn, ozellikle babalar, cocuklarına cok az zaman ayırabilmektedirler. Bu da cocuğun kendine ornek alabileceği bir modelden yoksun olarak yetişmesine sebep olmakta, dolayısıyla sorumluluğu oğrenme ve kendi kendini kontrol etme mekanizmasının gelişimini engellemektedir. Anne ve babaların uyguladıkları tum disiplin yontemlerinin seciminde, kişisel deneyimleri kadar, yakın cevrelerinin de etkisi gorulmektedir. Ana-baba-cocuk ilişkisi, cocuk yetiştirme ve ona uygulanan disiplin yontemiyle yakından ilgilidir. Aşırı sert ve otoriter bir disiplin yontemi, olumsuz ve itaatsiz cocukların yetişmesine sebep olacaktır. Cocukların bu olumsuz davranışları, ana-baba-cocuk ilişkisinin giderek daha da bozulmasına neden olur. Bundan başka, anne ve babalarının uygun bir yetiştirme ve disiplin yonteminde goruş birliğinde olmadıklarına inanan cocuklar, onlara karşı saygı ve guvenlerini yitirmeye başlarlar. Sert ve otoriter bir baba, cocukta olumsuz tavırların oluşmasına ve onun uyumsuz bir birey olmasına sebep olabilir. Anne ve babalar cocuklarına ceza verirken; cocuklarının yaptıkları olumsuz davranışlarla verdikleri cezanın turu, suca eşdeğerde olmasına dikkat etmelidirler. Orneğin : Arkadaşlarıyla gezmeye giden cocuk annesine veya babasına haber vermeden eve yarım saat veya bir saat gec donmuş ise bu cocuğa tum hafta sonu dışarıya cıkmama cezası yerine yine arkadaşlarıyla bir yere gitmek isteyeceği ilk zamanda buna izin vermemek daha uygun olacaktır. Uygulanan disiplin yontemlerini şoyle sıralamak mumkundur ; DAYAK: “Dayak cennetten cıkmadır.” ya da “Kızını dovmeyen dizini dover.” gibi atasozlerinin cok gerilerde kalması beklenirken, gunumuz cocuk eğitiminde “dayak” olgusunun, guncelliğini koruduğunu gormekteyiz. Dayak, bazı ailelerde zaman zaman, bazılarında ise cok sık uygulanan ve hicbir yararı olmayan bir yontemdir. Evde anne ve babasından dayak yiyen, dayak ve baskı endişesiyle evden kacan, ya da icine kapanıp ceşitli uyum ve davranış bozukluğu gosteren cocukların yanı sıra, aynı yontemi okulda oğretmeninde de goren cocuk sayısı az değildir. Ne var ki, bir ceza yontemi olarak dayağın hicbir olumlu yonunden ya da pedagojik işlevinden soz etmek mumkun değildir. Doven anne ve baba, bir an icin gerginliğini ve taşkınlığını bu yolla gidermekte, ama hemen ardından kendini suclayarak mutsuz olmaktadır. Doven anne ve baba, ya aile ici huzursuzluğunun ya da iş yaşamındaki gerginliğinin etkisinde kalarak, cocuğu ile kuramadığı iletişimi dayak yoluyla bastırmak ister. Dovulen cocuk, itilen, horlanan ve duygularını dile getiremeyen cocuktur. Dayak, olumsuz ve itaatsiz cocukların yetişmesine sebep olur. Cocukların bu olumsuz davranışları, ana-baba-cocuk ilişkisinin, zamanla daha da bozulmasına yol acar. Evinde duygularını ifade edemeyip, dayakla bastırılan cocuk, okulda saldırgan, arkadaşlarını ve oğretmenlerini rahatsız eden bir birey olabilir. Bir bakıma, evde bastırdığı duygularını oyunda veya okulda acığa cıkarabilirler. Babasının kendisine yonelttiği saldırganlık turundeki davranışları, arkadaşlarına uygulayabilir. Bazen de dayak yoluyla sindirilen cocuk, oylesine pasifize olur ki, bu silik kişilik ozellik goruntusunu tum yaşamında surdurebilir, kendine guveni kalmaz. Oyun grubu tarafından dışlanır ve yalnız bir birey olarak kendi dunyasında yaşamını surdurebilir. Baskı altında buyuyen cocuklarda genellikle isyankar davranışlarla birlikte, aşağılık duygusu gelişebilir. Dayak yerine iletişimi sağlıklı bir şekilde surdurmek icin “ karşılıklı ilişkiyi kurabilen “ insanların birbirlerine ihtiyac duyduklarını anlatan ceza yontemleri daha anlamlıdır, daha etkilidir. Dayak yiyen cocuk ise, zaman icinde hatasının birkac tokat ile telafi edilebileceğini duşunur. Zaman icinde o birkac tokada da alıştığından, “ dayağa rağmen “ istenmeyen hareketleri yapmakta ısrar eden bir birey olur. Kısaca ozetlenecek olursa, dayağın zararları şoyle sıralanabilir : o Dayak, cocuğun ana-babasına karşı korku, ofke ve kızgınlık icinde olmasına sebep olur. o Cocuğa saldırgan olmayı ve sorunlarını şiddet yoluyla cozumlemesini oğretir. o Zayıf vicdan ve ahlak gelişimine yol acar. AŞAĞILAMAK: Yuksek sesle bağırma, kotu soz soyleme,alay etme bu gruba giren baskı yontemidir. Bu disiplin yontemi cocuğun kendine olan guvenini ve benlik saygısını zedeler. Cocuk, aşağılama nedeniyle kendisinin gercekten eksiksiz ve değersiz bir birey olduğuna inanmaya başlar. AYIRMA YONTEMİ: Cocuğu bir başka odaya kapatma, uygulanan bir başka disiplin yontemidir. Bu uygulamayı bazı anne ve babalar karanlık ya da uzerinden kilitli odalarda gercekleştirmeye calışırlar. Boylelikle de cocuklarının terbiyesiyle uğraşırken, ruh sağlıklarını bozarlar, bazı korkuların oluşmasına sebep olurlar. OLAYLARIN SONUCLARIYLA BAŞBAŞA BIRAKMA: Cocuğun kişilik gelişimine, kendi kendini yoneten ve girişimci bir birey olmasına yardımcı olan bir yontemdir. Bu yontemle cocuk, olayların doğal sonuclarından ders almasını oğrenir. Bu yontemde ev odevini yapmayan cocuğa annesi zor kullanmak yerine, ertesi gun alacağı kotu not ya da oğretmenin tepkisiyle kendisinin baş başa kalmasını tercih etmelidir. SORUMLULUĞU OĞRETME: Onemli olan cocuğu, kendine ozgu kişiliği olan bağımsız bir birey olarak kabul etmek ve onun hak ve ozgurluklerinin sınırlarını dengeli bir bicimde belirleyebilmektir. Bu sınırlara uymayan cocuğa uygulanacak ceza “insanlar arası ilişkileri anlatacak” turde olmalı, aşağılama, bedensel ceza, karanlık odaya kapama vb. ceza turleri duşunulmemelidir. İnsanlar arası ilişkileri anlatacak turdeki ceza, ya cocuğun istediği bir şeyi almamak, gideceği bir programı iptal etmek, gibi onun bir isteğini kısıtlamak şeklinde uygulamalı, ya da cayı doken cocuğa masayı temizletmek şeklinde sebep sonuc ilişkilerini anlatmayı esas almalıdır. Bu disiplin yonteminde cocuk, sorumluluğu oğrenir ve kendi davranışının sonunda ortaya cıkan zararın ne olduğunu gormeye calışır. Bu da cocukta ic denetim mekanizmasının gelişmesine yardımcı olur. ODULisiplinde ceza kadar odul de buyuk onem taşır. Odul,anne ve baba tarafından hak edildiğinde verilmeli, sadece gorevini yapan cocuk, gereksiz yere ve gereksiz şekillerde odullendirilmemelidir. Yine sosyal odul adı verilen guzel bir soz, bir opucuk, başkalarının yanında ovme gibi oduller gerektiğinde sıklıkla uygulanabilmeli, buna karşılık oyuncak, bisiklet, bilgisayar almak gibi maddi odullere cok nadir durumlarda başvurulmalıdır. Canakkale Anadolu Teknik Lisesi ,Anadolu Meslek Lisesi, Teknik Lise ve Endustri Meslek Lisesi Rehberlik Servisi