(Yazım uzun gorunebilir ama sabredip okursanız kendinizden bir şeyler bulabileceğinizi ve paylaşmak isteyebileceğinizi duşunuyorum.)

Anne olmanın heyecanını ve tadını cıkardığım şu gunlerde ardarda yaşadığım olaylar beni şaşkına cevirmeye başladı. Fesupanallah!

Doğum yaptığımdan beri, hatta hamile olduğumu oğrenip de duyurduğumdan beri hep buyuklerimden ardı arkası kesilmeyen nasihatler dinliyorum ve tam da sıkıldığımı hissetmişken ve bundan arkadaşlarıma yakınırken durumu sorgulamaya karar verdim.

Hamilelik surecimi sadede gelebilmek adına atlıyorum.

Sevgili anneler; sizin de başınıza geldi mi merak ediyorum gercekten… Ne zaman bebeğim hakkında masumca guzel bir şeyler soylesem o gun mutlaka ama mutlaka olumsuz bir şey yaşıyorum! Ben rahat bir insanım ve batıl inanclarım da yoktur. Duamı da eksik etmem, aklıma geldikce okurum kızıma. Nazara inancım kotu enerjinin insanı etkileyebileceği duşuncesiyle sınırlıdır. Fakat yaşıyor olduklarım beni paranoyak yapar mı bilmem de buyuklerimin onunde saygıyla eğiliyorum…

Kızımın doğumundan sonra annemlerin ikazını dinlemeden herkese heyecanla doğumumun ne kadar kolay olduğunu anlattım; 2-3 gun icinde dayanılmaz sancılar cektim. Gecti. Sevgili annelerim “Ah kızım ah!” diye sitem etti. Olacağı varmış canım, siz de yani… dedim.

Doğumda ebeler “Simsiyah sacları var!” diye bebeğimi severken icimden “Yaşasın bana benzeyecek” deyip, tum sulaleme kızımın o guzel saclarını anlatıp da sonraki bir ay icinde o sacların tamamen dokulup yerine sapsarı cılız tuylerin cıktığını da goren ben değil miydim!

Kızımın mevludunde, susledim pusledim kuzumu; annemcimleri dinlemedim bir de milletin karşısına cıktık sarmaş dolaş; sordular ağlar mı keyfi nasıl diye… Maşallah hic ağlamaz, oyle gazı falan da hic yok deyiverdim samimiyetle ve annemlerin hortlak gormuş gibi bakışlarına maruz kaldım… Evet, akşama bir sancı bir sancı… Tam 1 hafta her akşam gece yarısına kadar sancıdan ağladı da ağladı kuzuğum…

Yok ben daha uslanmadım ama…

Akşam saati, yemek vakti uzun bir uykusu olurdu prensesimin. Tamam oyle devam etmeyeceğini bekliyordum ama kayınvalidemin yemekte “Ne şanslısınız, bebekler genelde yemek vakti uyumazlar, ne uzun uyudu maşallah!” demesinden hemen sonraki gece bu uykunun terk edilmesine ne demeli… Abartmıyorum, gercekten o gunden sonra o saatlerde hiccc uyumadı.

Yavaş yavaş uyanmaya başlamıştım…

Ne zaman ağzımı tutamayıp canparemin akşam saat 9 bucuktan sabah 7’ye kadar uyuduğunu anlatsam dinleyen her kimse hayret eder, gece defalarca uyanıp ya kendime kızdım hala akıllanmadım diye ya da anlattığım kişiye laf soyledim kenafir gozlu diye…

Artık en yakınıma bile kızımdan sohbet acmamaya calışıyordum cunku paylaşacak dertleşecek hic olumsuz bir şey yaşamıyordum; kuzucuğum beni uzmuyordu (yukarıdakilere benzer “ibret”leri saymazsak). Ama biri, uykusunu, yemesini icmesini, huyunu suyunu, SUTUMU sorunca da annemin tembihlediği gibi lafı kıvırmayı başaramayıp bulbul gibi şakıyordum yine… Sonuc; inanılmaz ama gercek… Hep dersimi aldım. Daha ornek cok yani.

Hatta gecenlerde bir anneye sut hakkında oneride bulunmuş, benim sutumun o yontemlerle yeterli olduğunu yazmıştım. Birkac gun anlattığım gibi dolu dolu gelmedi. Biliyorum, tuhaf gorunuyor ama gercek!

Gecmiş zamanda konuşuyorum ama hala tam akıllanmış sayılmam. Yine de en azından uyku duzeninden bahsetmemeyi oğrenmiştim. Yani kısmen :26:

Yabancı bir arkadaşımla kahve icerken laf arasında bana uykusunu sordu. Uzun suredir unuttuğum bir konuydu bu! Anlatmakta sakınca gormedim. Yabancı ya… Nazar ne bilmez ya... Arkadaşımın o kadar hayret edeceğini bilemezdim dimi! Tamam o gece de uykusuzduk…

Ve oyle de oldu.

3 gun once okulu ziyaretimde, bir oğretmen arkadaşım, bebeğimin cok sağlıklı gorunduğunu hic hasta olup olmadığını sordu. Ne demeliydim… Erkek olduğu icin uzerinde duracağını duşunmedim ve hic hasta olmadığını sıradan bir şekilde soyledim. Neeeee? Ateşi bile mi cıkmadı? I-ıh, cıkmadı cok şukur hocam…

Al sana ateş! Dun gece ateşler icinde inleyerek uyanan kızımı rahatlatmak icin sabaha kadar uyumadık. Neyse ki ateşini duşurduk. Kızımdan defalarca ozur diledim.

Bu anlattıklarımı yaşayanın yalnızca ben olmadığımı duşunup avunuyorum. Her şeye rağmen yeni felsefemi paylaşmaktan mutluluk duyuyorum: CENENİ TUT, HUZUR BUL…

Kadınlar Kulubu’nde serbest