İki cocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak gecirmeye karar verirler. Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, cocuklar babalarıyla birlikte yuruyuşe cıkar. Uzun bir yuruyuşten sonra oldukca yorulan kucuk cocuk yalvarırcasına bakan gozlerle, 'Babacığım cok yoruldum. Lutfen beni kucağında taşır mısın?' der.
Baba; 'Ben de yorgunum oğlum'' der demez cocuk ağlamaya başlar. Baba tek kelime etmeden ağactan bir dal keser. Dalı bıcakla bicimlendirip, cocuğa zarar vermeyecek bicimde yontar. Sonra dalı oğluna verir. 'Al oğlum, sana guzel bir at' der. Cocuk sevincle dal parcasından yontulmuş ata biner ve sıcrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar. Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile...
Baba gulerek kızına: 'İşte yaşam budur kızım. Bazen zihnen ya da bedenen kendini cok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et. Bu at, bir arkadaş, bir şarkı, bir cicek, bir şiir yada bir cocuğun tebessumu olabilir.'
Degnekten atınız hic eksik olmasın !!!!
***
Bir laboratuarda deney yapılıyor.İcinde bir buyuk ve cokca kucuk balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle,
buyuk olan acıktıkca kucukleri yiyor... Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, boylece akvaryum ikiye ayrılıyor. Buyuk balık bir tarafa kucuk balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Buyuk balık cam bolmeyi gecmek ve kucuk balıkları yemek icin defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca suruyor. 28 saatin sonunda buyuk balık artık diğer tarafa gecmek icin mucadele etmeyi bırakıyor. Deneyin sonunda cam bolme kaldırılıyor. O da ne!!! Buyuk balık kucukleri yemek icin hicbir hamle yapmıyor. Saatler gectiği hÂlde onları yemediği goruluyor. Buna psikolojide 'Oğrenilmiş Gucsuzluk' deniyor.İstatistiklere gore bir cocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasının, 'yapma; elleme, dokunma,'gibi sozlerini duyuyormuş.
Boyle olunca da cocukta buyuyunce 'yapamama', 'edememe' ozellikleri gelişiyor ve ozguvenini yitiriyor.
***
Arkadaşımın kızı bir yaşına gelmişti, 'Sen eğitimcisin, neler oğretmem gerekiyor, bazen kendimi cok caresiz hissediyorum' dedi. Sorusu kolaydı ama yanıtı zordu, akıl vermesi basitti ama uygulaması karmaşıktı, anlatmaya başladım:
Annelik uzun zaman alan ve gunun yirmi dort saati devam eden adı 'insan yetiştirmek' olan bir iş. Bir kere bilmelisin ki, zaman alacak. Neye zaman harcarsan onun karşılığını alırsın. İşine zaman harcarsan işinden, eşine zaman harcarsan eşinden, cocuğuna zaman ayırırsan da ondan karşılığını alırsın. Yapabiliyorsan gozyaşlarını tutmamasını oğret, acı cekmeden olgunlaşamayacağını... Kıskanmamayı oğret ona, arkadaşının başarısından mutlu olmayı, birlikte sevincleri paylaşmayı, icinden 'neden ben değil de o?' demeden...
Kazanmaktan mutluluk duyup icine sindirmeyi, ama aynı zamanda kaybetmeyi oğrenmesini. Cunku bir adım sonrasında gorunuşte galip olanları gosterecek hayat ona. Her şeyin bir sonu olduğunu oğret. Sahip olduğu butun değerlerin bir gun keyif vermeyebileceğini, kazanılan ve harcananın bir sonu olduğunu, gidilen yerlerin zamanla bıkkınlık verebileceğini, her şeyi tuketebileceğini, tuketemeyeceği tek şeyin bilgi olduğunu oğret. Kitaplardan keyif almasını, ders calışmak istemiyorsa zorlanmamasını, ama okumayı sevmesini oğret ona.. Elbet er ya da gec alacaksın biliyorum, ama mumkun olduğunca gec al ona bilgisayarı. Ona kendisi ile kalacağı sakin zamanlar ver, sıkılmayı oğret ona, sıkılıp ta kendini yonlendirmeyi bulmasını.
Doğaya gotur onu, hayvanlardan korkmaması gerektiğini oğret. Arıların bizi sokmasından cok, nasıl bal yaptığını anlat. Doğanın kendi icindeki gizemini bulmasına yardımcı ol, yağmurdan sonraki toprak kokusundan keyif almasını sağla. Soğuk kış gecesinde ateş yakmayı oğret, belki buyuduğunde bir gece sevgilisine ateş yakar ve belki binlerce yıldızın altında birbirlerine sarılırlar, bunu oğretmemiş diğer sevgililerin aksine...
Şartlar cok zor olsa da yalan soylememesi gerektiğini oğret ona. Kazandığı elli milyonun piyangodan cıkan beş yuz milyardan cok daha keyifli olduğunu oğret.
Alın terine saygıyı oğret ona.
Aşk acısı cekmenin hic Âşık olmamaktan daha guzel bir duygu olduğunu oğret. Kendi doğruları uzerinden kimsenin onu yargılamasına izin vermemesi gerektiğini oğret, başkalarını da kendi doğruları uzerinden yargılamamayı... Bunun başkalarını dinlememek olduğunu değil, soylenenleri kendi eleğinden gecirmesi gerektiğini oğret. Kendi fikirlerine inanmanın
guzelliklerini anlat
Hayatı sorgulamayı oğret ona... Bilginin en buyuk guc olduğunu oğret. Yapabilirse bunu en buyuk fiyata satmasını, ama kalbini ve ruhunu kendisine saklaması gerektiğini oğret. Haklı olduğu konuda sonuna kadar diretmesini oğret ve haklıyken dik durmasını.
Gunun birinde yaptıkları değil yapmadıkları icin pişmanlık duyabileceğini oğret. Basit yaşaması gerektiğini oğret ona, cay icmekten keyif almayı... "İstemiyorum", "hayır" demeyi oğret ona, istediğinde ise "istiyorum" demeyi, Sevdiğinde ise "seni seviyorum" diyebilmeyi oğret ona. Bir kot pantolon ve tişortle universiteyi bitirmeyi oğret ona. Temiz kokmasını....
Sorgusuz sevmeyi... El yazısı ile notlar yazmayı... Lafı dolandırmamayı...
Sevdiklerinin hicbir zaman cantada keklik olmadığını, dostluğa yatırım yapması gerektiğini, kıymetini bilmeyenlerden uzaklaşmasını oğret ona. Muziği sevmesini, sporla barışık yaşamasını, İşlerin hicbir zaman bitmediğini soyle ona, en yoğun zamanda bile kendine vakit ayırması gerektiğini oğret... Ama en cok da kendini sevmesini oğret... Kendini sevmezse kimsenin onu sevmeyeceğini... Kendine cicek almazsa kimseden cicek beklememesi gerektiğini... Kendine ozenli yemekler yapıp sofralar kurmazsa kimsenin onun icin yemek hazırlamayacağını...
Hayatta her şeyden cok kendisinin onemli olduğunu oğret ona... (Aylin KOTiL)
Zihinsel Guc;
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●0 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Çocuk Büyütme
- Zihinsel Guc;