Muhteşem Yuzyıl bitti. Şimdi ne yapacaksın herkes merak ediyor...


-İnanır mısın ben de bilmiyorum. Bildiğim acayip hafiflediğim, rahatladığım. Sakaldan da kurtuldum! (Guluyor.)


Bir yıl dizide oynamak istemediğini soylemişsin. Yoruldun ve dinlenmek mi istiyorsun?


-Aynen...

Yoksa strateji mi yapıyorsun?


-O da var...



Bu aralar hicbir teklifle ilgilenmiyorum

Kurtulman ne kadar zaman aldı?


-E kolay olmadı. Ne psikolojik ne de fiziksel olarak. Dort senedir birlikteydik. Bir karakteri cok uzun sure canlandırdığın zaman sanki aynı ayakkabıyı surekli giyiyormuş gibi, bazı noktaların hareketsizleşiyor. Bazı alanlarda oyunculukta elastikiyetini kaybediyorsun. Hem fiziksel hem de psikolojik egzersizler yapıp, tekrar kendi merkezime geri donmem lazım. Fiziksel olarak da kut diye eskiye donemiyorsun. Sakallarımı bile uc kademede kesebildim. Sonunda tamamen kesip Berguzar ’ın karşısına cıktığımda, “Dort senedir goruşmemiştik, ozledim seni aşkım” dedi. Sıkıca sarıldı bana.


Yeni sezonda bolum başına 150 bin lira gibi bir parayı reddetmişsin? Doğru mu?


-Tabii ki değil! Boyle paralar yok! Bunlar şehir efsanesi. Yeni acılan kanallarda bu işe yapımcı olarak giren işadamları gecmişte birtakım starlara astronomik rakamlar odediler ama o işler başarısız oldu. Oyuncu tabii ki iyi bir para alacak. Ama iş sadece oyuncuyla bitmiyor, bir dizi sadece oyuncunun sırtında yukselmiyor, sacmalık boyle duşunmek. En ust calışanından en alt calışanına kadar yaptığın işin hakkını vermek zorundasın ki, o iş tutsun. Kısacası, parayı homojen olarak dağıtmak zorundasın. Zaten bu aralar hicbir teklifle ilgilenmiyorum. Birkac ay nadas durumum var. Berguzar ’la ikimiz birden calıştığımızda oyle sabahlarımız oluyordu ki, “Hadi sevgilim, inşallah iki gun icerisinde goruşebiliriz” deyip ayrılıyorduk. Şimdi o gunlerin acısını cıkarma zamanı!


Seni surekli evde gorunce delirmeyecek mi Berguzar?


-Yok delirmez! Hoşuna bile gidecek.


Oynadığın dizilerin bu kadar tutmasının sırrı ne?


-İşime saygım var. Sır varsa budur. Bence hayattaki en kıymetli şeylerden biri iş, diğeri eş. Butun geleceğimizi belirler. İkisine de saygım var ve layık olmaya calışıyorum.


“Kadınların beğendiği, yakışıklı adamsan, oyunculukta da yırtarsın!” Formul bu mudur?


-Yok ya fizik bir yere kadar, belli bir noktadan sonra herkes işi nasıl yaptığına bakar. Kimse kimseyi gozunun, kaşının guzelliği icin tutmaz. Kaldı ki ben yakışıklı da bulmuyorum kendimi.


Kadınlar senin velinimetin mi?


-Berguzar benim velinimetim!


“Dingin, sakin, derin, mutevazı, efendi, ağırbaşlı...” İnsanlar senden soz ederken bu sıfatları kullanıyor. Hoşuna gidiyor mu?


-Kimin hoşuna gitmez? Sakin ve dingin bir yanım var ama icimde fırtınalar yaşadığım da doğru. Ben de herkes gibi hayatı ve kendimi cozmeye calışıyorum.


Cocukluk?


-Ooo derin mevzular! Kolay bir cocukluk gecirmedim. Canını sıkmayayım şimdi, bir suru travma. Yokluk, parasızlık. Annemle babam ben ilkokula başladığım gun boşandılar fakat babam bir turlu evden gitmedi. Her gun kavga, kıyamet. Bir de benden iki yaş kucuk, zihinsel engelli bir kardeşim var, zordu yani hayatımız. Babam 3-4 ay ortalıkta olmazdı, sonra yine cıkar gelirdi. Şehir tiyatroları emeklisiydi. Besteci ve soz yazarı bir adam. “Şimdi Şeytana Uyduk, Bin Kere Perişan Olduk” gibi hepimizin bildiği besteleri var. Benim icin ailedeki mutsuzluğun merkeziydi babam. Cunku surekli sorumsuz davranıyordu, annemi uzuyordu. O yuzden ondan da, temsil ettiği hayattan da uzak durmak istedim.


Cabuk gelen paraya inanmam

Gittin ‘gemi inşaat ’ okudun...


-Evet. Cunku teyzelerimin kocaları işletmeci ve muhendisti. Onlar benim icin ‘iyi model ’lerdi. Yeter ki babam gibi sanatla uğraşmayayım. Fakat ikinci yılın ortasında universiteye gitmemeye başladım. İnsan genlerinden kacamıyor, muzik cağırdı beni, konservatuvarın opera bolumune girdim. Sonra muzikale gectim. İşte o zaman Haldun Abi ’yle (Dormen) yollarımız kesişti, beni oyuna cıkardı. “Ben muzikalciyim” dedim, “Hayır!” dedi, “Sen, şarkı da soyleyebilen oyuncusun!” O gun, bugundur oyunculuk yapıyorum.


Oynadığın karaktere zarar verebilir diye reklam tekliflerini kabul etmezmişsin...


-Evet. Cunku hayatıma cabuk gelen her şey, cabuk gitti. Ben cabuk gelen paraya da inanmam. Birisi bana reklam teklifiyle geliyorsa, o aslında yaptığım iş sebebiyle geliyordur. Mesela ‘Muhteşem Yuzyıl ’da oynadığım icin. İyi de bu reklam dizinin ortasında cıkacak. E sacma değil mi? Suleyman ’a zarar vermeyecek mi? Cok fazla şey yapıp da bulandıramıyorum kendimi. Kimse de “Yapma!” demiyor, bunlar benim kendi tasarruflarım.

Takma adım 'Boş Bardak'

Takıntıların var mı?


-Var. Mukemeliyetciyim. Bir de takma adım var: “Boş Bardak.”


Nasıl yani?


-Bardağın dolu tarafını değil de, boş tarafını goruyormuşum, bunu kastediyorlar. Herkes mesela guzel bir şey yaptığı zaman buyusune kapılır, mutlu olur ya, benim icimi bir korku kaplar. İcimden bir ses, “İyi guzel de, şoyle de yapabilirdin! Şunu da ekleyebilirdin!” der. Kendimle ilgili memnun olmam mumkun değil. Hayata ve kendime dair korkularım var. Eğer yaptığım şeyin cok iyi olduğuna ikna olursam sanki her şey bir anda dağılacakmış gibi geliyor.


Elde ettiğin şeyleri kaybetme korkusu...


-Evet bu. Hep bir tedirginlik icindeyim, o yuzden “Boş Bardak” diyorlar! Ama bu iş de nankor bir iş. Dizi iyi gider, “Vaavv cok iyisin, supersin, senden iyisi yok!” İşler kotu gitmeyegorsun, hemen topa tutarlar! Herkes zannediyor ki ben hayatımda sadece ‘Zerda ’, ‘Aliye ’, ‘Binbir Gece ’, ‘Muhteşem Yuzyıl ’ yaptım. Yoo, ben insanların adını bile hatırlamadığı, husranla sonuclanan pek cok işte de oynadım. “Halitciğim sana 10 bolum yazacağız” diyorlardı, ertesi gun arayan yoktu.


Yani senin hep pırıltılı ve konforlu bir hayatın olmadı...


-Deli misin? Benim hicbir zaman param yoktu. Dort ay evde oturup iş beklediğimi bilirim. Bir parca peynirle bal atıyordum ağzıma. Dans dersi verip uc kuruş para alıyordum, kiramı odedikten sonra da para kalmıyordu. Butun İstanbul ’u bisikletle gezdim. Konservatuvara da bisikletle gidiyordum. Butun bir sene okuldaki kantine ne kadar para vereceğimi hesaplardım. Bilgisayar operatorluğu yapıyordum. O parayla kantin paramı cıkarır, geri kalanıyla Mavi Kart alırdım. Anlayacağın para konusunda hep dikkatliydim. Anne-babamdan hic para almadım.

Parasızlıktan sinemaya bile gidemiyordum. E sonra para kazanmaya başlayınca, “Bu her zaman olan bir şey değil. Hep kazanacaksın diye bir şey de yok” bilincim oldu. Allah ’a bin şukur, şimdi guzel bir hayat yaşayabilecek paramız var. Ama bunun icin de birtakım bedeller odemek gerekiyor. Biz yalnız kalabileceğimiz yerler icin bedeller oduyoruz. Londra ’ya gittik, Hyde Park ’ta Ali ’yle kurek cekiyoruz. Araplar bizi bisikletle kovalamaya başladılar. “Hello Suleyman, lets take a photo!” diye! ‘Muhteşem Yuzyıl ’ 150 ulkede izleniyor. Berguzar ’la en cok istediğimiz şey bir Yunan adasına gitmek fakat korkuyoruz adım atamayız diye.


Bu aşk icin hala bedel oduyoruz

Bir suru acı yaşadın son birkac senede. Yeğenin intihar etti, babanı kaybettin, Meral Okay oldu, Tuncel Kurtiz veda etti, son olarak da anneni kaybettin...


-Sorma! Her biri ayrı hikÂye. Hepsi icin oturup uzun uzun konuşabiliriz. Hepsinden cok şey oğrendim ve hepsi benim icin cok ozeldi. Babamın vefatıysa ayrı bir olay. Baba-oğul arasında hep cekişme olur. Ama biz anlaşamıyorduk. Herkesin hikÂyesinin derinine inersen, herkesin haklı olduğu yerler var. Babamın kendisinden bir yaş kucuk bir erkek kardeşi var, oluyor, babam da onun ismini bana veriyor. Ben ilk oğluyum. Beş kere evlendi, bir suru de cocuğu oldu. Bir sonraki hanımından olan oğlunu, “Bak İnci, goruyor musun ne tatlı!” diye anneme getirirdi. İki ablam var annemden onceki evliliğinden, sonra annemden de iki cocuk, sonra tekrar iki cocuk. Olduğunde annemin fotoğrafı cıktı cuzdanından. İlginc ama zor bir adamdı.


Beş kere mi evlendi?


-Belki altıdır da, biz bilmiyor olabiliriz! 23 yaşındaydım bana, “Evlen oğlum n ’olacak ki, olmadı boşanırsın!” demişti. Boyle bir adam.


“Ben onun capkınlık genini taşıyor olabilirim” diye korkmadın mı?


-Vardı zaten. Ben de cok ucarıydım. Daldan dala. Ama Berguzar ve Ali ’yle tamamlandım. Bitti artık. Biz etle kemik gibiyiz. Benim icin Berguzar ’ın yeri cok ayrı.


Nasıl bir aşk sizinki?


-Herkese nasip olmayacak bir şey. Kaderimiz beraber yazılmış Berguzar ’la. Ben once annesi ve babasıyla tanıştım, hatta beraber bir işte calışmıştım. O zaman 20 ’lerimdeydim. 12 yaş kucuk Berguzar benden. O sırada tanışmıyorduk, o ilkokula filan gidiyordu herhalde. Aradan yıllar gecti, Beyoğlu ’nda bir lokantadayım. Arkamda da birkac kız, bıdır bıdır konservatuvardaki hocaları cekiştiriyorlar. Dondum, “Ben de Mimar Sinan ’danım!” dedim. O zaman tanıştık ama Tanju ’yla Hulya ’nın kızı olduğunu bilmiyorum. Sonrasında bir-iki goruşmemiz daha oldu. Daha doğrusu ben onu bir-iki gizli takip ettim. Platonik bir yakınlaşma oldu aramızda ama o kadarla sınırlı kaldı. Yıllar sonra ‘Binbir Gece ’de tekrar karşılaştık. Ve fark ettik ki, bizim aramızdaki o etkileşim hep var, hic gecmiyor.


halit ergenc


Meğer seni yıllar once de beğeniyormuş, oyle mi?


-Evet ama cok hassas bir kadın. Kolay kolay istediğini belli etmezmiş. Meğer urkekmiş de. Oyle olunca ben de uctum gittim tabii. Sonrasında bir suru ilişki yaşadım. Hatta evlendim. Hayatta, her guzel şey icin bir bedel odeniyor. Biz de bu aşk icin hÂl oduyoruz. Cunku tanıdık tanımadık herkes, ilişkimiz hakkında atıp tutabiliyor. Bu hakkı kendinde gorebiliyor. Eskiden mahallede hani birtakım dedikoducu insanlar olurdu, bugun internet diye bir şey var. Hakaretler, iftiralar direkt adrese teslim!


Hakkınızda konuşulanlar arasında seni en cok rahatsız eden ne?


-O kadar sacma sapan ve yalan şeyler yazıyorlar ki, hangi birini sayayım. Gercekten uzmek, acıtmak icin soylenmiş korkunc şeyler. Dışarıda bu bombardımanlar surerken, biz birbirimize donuyoruz ve sıkı sıkı sarılıyoruz. Benim uzulduğum Berguzar ’a cok haksızlık edildi.


Berguzar ’la ilgili seni en cok carpan şey?


-Beni benden alan bir enerjisi var.


Sana gore daha mı hayat dolu?


-Tabii ki lafı bile olmaz! İnanılmaz canlı, dışadonuk ve eğlenceli. Geyiği cok sever. Ama isterse bir o kadar da dişi olur.


Bu senin dingin ve durgun halin kızı sıkmasın?


-(Guluyor) Bazen sıkıyor. Hele ‘Muhteşem ’ zamanı “Yeter! Sıkıldım artık senden!” diyordu. Cunku devamlı Suleyman duruyordu aramızda, millet “Suleyman şunu yaptı, bunu yaptı!” diyordu. İcki icip dans etsek, fotoğraflarımız cıksa, “Suleyman dağıttı!” diye cıkacak, e normal hayatımızı yaşayamadık tabii.

Karım tabii ki opuşur; oyunculuğun gereği


“Karım oyuncu ama burası da Turkiye! Opuşemez, sevişemez” gibi kuralların var mı?


-İkimiz de oyuncuyuz, ikimiz de mesleğimize buyuk bir aşkla bağlıyız. Tabii ki rolumuzun gereğini yapacağız. Ben nasıl, “Opuşmeyeceksin!” derim ona. Boyle bir şey mumkun mu? Bu, “Sana guvenmiyorum!” demektir ki, o zaman niye berabersin? Dahası dersem ve ondan şuphe edersem, onun da etmesi lazım. Ben de rol gereği bir suru kadınla opuştum. O zaman toptan mesleğe bakış acımızı sorgulamamız lazım. Kenan ’la sahneleri oluyor mesela, millet başlıyor saldırmaya, “Zaten bu kadın şoyledir, boyledir!” Benim umurumda değil, tamamen karımın arkasındayım, sonuna kadar da desteğim.


Nasıl bir sevgili, nasıl bir anne...


-İnanılmaz eğlenceli bir anne. Ama yeri geldiğinde ‘hot zot ’ yapabiliyor ki, cok hoşuma gidiyor bu. Cocuklara disiplin de gerekiyor. Bazen annemin sesini duyuyorum Berguzar ’da. Sevgili olarak da, feci gizemli bir sevgili. Surprizler yapmayı seven sevgili. Beni enteresan zamanlarda, ummadığım yerlerden vurmuştur. Bir de cok guzel yemek yapar. Karımın yemeklerine bayılıyorum.


“Ya beni bırakıp giderse?” diye korkar mısın?



-Korkarım tabii. Boyle bir şeyi aklıma bile getirmek istemem. Hicbir şey, hicbirimiz icin garanti değil hayatta. Mutlaka karşımızdaki icin kendimizi hep taze tutmak zorundayız. Değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Ben de elimden geldiği kadar yapıyorum.


Mutluluk kareniz?


-Suyun icindeyiz, dalıyoruz, oynaşıyoruz. Ya da gece bir yerde dans ediyoruz.


Ali n ’apıyor siz dans ederken?


-Evde dans ediyorsak, aramıza giriyor. Anneyi alacak ya benden. Evim, benim en mutlu olduğum yer. Berguzar da huzurum. En sıkıntılı olduğum an kalbimi yaslayabileceğim insan.


Bu aşkı korumak icin n ’apıyorsunuz?


-Cok fazla gereksiz insan cok fazla gereksiz laf ediyor, dedikodu uretiyor. Onlarla kavgaya girmiyoruz mesela. Bu, aşkımızı koruma yontemlerimizden biri. Cunku insanın enerjisini alıyorlar. O enerjiyi, sevgiye harcamayı tercih ediyoruz. Biz maalesef acık hedef gibi gorunuyoruz insanlara. O yuzden bulaşıp duruyorlar, yoksa bizim kendi icimizde bir sorunumuz yok.


Hep dışarıdan gelen şeyler yani...


-Varsa da, her ilişkide olan kavgalar. Ama bizim derdimiz, dışarıdan surekli olarak evin icine bomba atılması.


E bunu nicin yapıyorlar?


-Bu aşk başlarken birtakım insanlar Berguzar ’ı benim evliliğimi bitiren kişi olarak lanse etmeye calıştılar. Mesele bu. Halbuki o evliliğin bitişinin Berguzar ’la hicbir alakası yok. Berguzar ’ın yuva yıkan kadın ilan edilmesi hak ettiği bir şey değil. Tamamen sacmalık. Kaldı ki beş sene gecti biz evleneli, oğlumuz da dort yaşında. İnsanlar, “Niye o zaman cıkıp soylemedin?” diyor. Eğer o zaman bu kavganın icine girseydim, Berguzar da ben de cok daha fazla yara alacaktık. Cunku o insanlara biz laf yetiştiremeyiz, yapamayız. Bak senelerdir birlikteyiz, en guzel cevap bu değil mi? Kulağımızı dış seslere tıkayıp, birbirimize sarılıyoruz ve ailemizi surduruyoruz. Bizi rahat bıraksınlar artık!