Taş duvarın onune oturmuş, yuzu ve elleri toprak icinde ağlayan cocuğa eğildi: «Neden ağlıyorsun yavrum? Bir yerine bir şey mi oldu?» Cocuk, onun yuzune hic bakmadan ağlamaya devam ediyordu... **********

Erol Taş'ı, Cankurtaran'daki kahvesinde bulmuştuk. «Ben de şimdi evden geldim. Bugun camaşır gunu, hem de cocukları yıkamak istiyorum. Baktım sabun kalmamış, dışarıya cıkmak icap etti» diyordu.

(Soldaki fotoğraf: Erol Taş, cocuklarının sofrasını hazırlarken...)Birlikte kahveden iki sokak ilerde olan, «Şadırvan Cıkmazı»ndaki Erol Taş'ınevine doğru yuruyorduk. İşte o zaman Erol Taş birdenbire durdu. Ustu başı kir-pas icinde, durmadan ağlayan bir cocuğa gozu ilişmişti. «Neden ağlıyorsunyavrum?» derken cocuğun kirli yanaklarını iri elleri ile okşuyordu.Erol Taş cocukları eskiden de severdi. Fakat o kara gununden sonra, butuncocuklar onun kendi oz cocuğu olmuştu sanki...Evin kapısından iceri girdiğimizde, cocuk sesleri kulaklarımızı doldurdu... Erol,«Cocuklar daha hic bir şey bilmiyorlar. Annelerini hastanede sanıyorlar» dedi. Erol Taş'ın uc cocuğu var: Guler, Gonul ve Metin. Guler ile Gonul 6 yaşında ikiz kardeş. Bu yıl okula başladılar. Metin ise 3 yaşının icinde. Cocuklar babalarını gorunce sevindiler. Fakat, bizleri tanıyamamışlardı. Erol Taş «Bir dakika, benim camaşır suyu kaynamış olmalı» diyerek yanımızdan ayrıldı.*********

18 Ağustos 1965, Erol Taş icin unutamayacağı kara gunlerden biri olmuştu. Vakit akşam uzeri... Odadan cıkan hemşire, hastane koridorlarında dolaşan adama başıyla işaret ediyor «Erol Bey gelir misiniz?» Erol Taş odadaniceri piriyor. Uzun seneler aynı yastığa baş koyduğu karısı, kurtulamadığıamansız hastalığın pencesinde hayata gozlerini kapıyor... Ve artık Erol,cocuklarının hem babası, hem de annesi oluyor.

(Soldaki fotoğraf: Erol Taş, iş onluğu uzerinde, camaşır yıkarken...)«BABA KARNIM ACIKTI»Kucuk Metin ağlamaya başlamıştı. «Baba karnım acıktı» diye sesini duyurmaya calışıyordu. Erol Taş bir taraftan masayı hazırlarken, «Camaşır ve banyo gunleri hep boyle oluyor. Yemek saati gecikiyor» diyordu. Masa hazırdı.Cocuklar masanın etrafında yerlerini aldılar. Erol cocukların tabaklarını hazırladı. Hep beraber oturup yemeye koyuldular.

Gonul: «Babacığım makarna cok guzel olmuş. Hep bize bundan pişir emi?» diyordu. Erol da «Her gun makarna olur mu kızım. Sonra bıkarsın. Bugun kolayıma geldi. Onun icin makarna pişirdim» diyordu.Yemekten kalktılar. Erol cabucak bulaşıkları yıkadı. «Hadi bakalım şimdiuykuya» dedi. Cocuklar, once nazlandılar. Fakat Erol kalktıkları zaman onları otomobille cocuk bahcesine goturmeyi vaat edince itiraz etmediler.

(Soldaki fotoğraf: Taş ailesi, hayvanat bahcesinde...)Erol Taş'ın camaşır yıkaması da uzun surmedi. Bir taraftan yıkadığı camaşırlarısıkarken, «Ben de kirlilerin cok fazla olduğunu sanıyordum» diyordu. Bu arada oğlen uykusundan uyanan Metin'in sesi duyuldu. Gonul ve Guler deuyanmışlardı. Artık parktaki cocuk bahcesine gidebilirlerdi.Dort kişilik «Taş» ailesi Mercedes arabalarındaki yerlerini aldılar. Ve cocuklar gozlerini acıp kapayıncaya kadar kendilerini Gulhane Parkı'nda buldular. Once hayvanat bahcesi gezildi, sonra cocuk bahcesindeki salıncakta sallandılar, kaydılar, eğlendiler, eğlendiler...DALGIN ADAM

Taş duvarın onundeki ağlayan cocuğa uzulen Erol, cocuklarının yanında daimaneşeli olmaya calışıyordu Bugune kadar ceşitli yarışmalarda 7 defa mukafatalmıştı. Ve en iyi karakter oyuncusu olarak gosteriliyordu... Fakat onunşohretle parada pulda gozu yoktu... Cocuklarından başka hic bir şeye aldırışetmiyordu. Zaman zaman boşluğa dalan gozlerinde uzuntu bulutlarını gormek mumkundu.

(Soldaki fotoğraf: Erol Taş, Guler, Gonul ve Metin ile parkta...) (kaynak:turk nostalji)