1961 Anayasası gibi parlamenter rejimi benimseyen 1982 Anayasa sisteminde ise Cumhurbaşkanına klasik parlamenter rejimlerdeki Devlet başkanının rolunu aşan bir mevki verilmiş, Devlet Başkanı sembolik ve temsili bir organ olmaktan cıkarılarak oldukca onemli yetkilerle donatılmıştır. Ama bu guclendirilmiş Cumhurbaşkanına karşın, hukumet sistemi parlamenter bir hukumet sistemi olma ozelliğini yitirip bir başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi haline gelmiş değildir.1982 Anayasası, parlamenter sistemin: hukumetin parlamento karşısında siyasal sorumluluğu, guven oyu, Cumhurbaşkanın siyasal sorumsuzluluğu, karşı imza kuralı, parlamento secimlerinin yenilenmesi ogelerini benimsemiş bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer de 31.12.2004 tarihli yeni yıl mesajında: “Anayasada, demokratik devlet niteliği Turkiye Cumhuriyetinin değiştirilemez nitelikleri arasında sayılmış; demokrasiye en uygun olması nedeniyle de parlamenter hukumet sistemi kabul edilmiştir” belirlemesini yapmıştır.
Oğretide emredici nitelikteki Anayasanın Başlangıc 6. paragrafında yer alan: “Kuvvetler ayırımının, Devlet organları arasında ustunluk sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı, medeni bir işbolumu ve işbirliği olduğu” kuralının ongorduğu klasik parlamenter rejimin yumuşak kuvvetler ayrılığı karşısında, Cumhurbaşkanın siyasi iktidarın ustunde bir makam ve guc olarak kabul edilemeyeceği goruşu savunulmakta, 104. maddede Cumhurbaşkanına tanınan kapsamlı yetkilerin parlamenter hukumet sistemine sahip bir Devletin Cumhurbaşkanı icin cok fazla olduğu sık sık dile getirilmektedir.
Demokratik parlamenter sistemin gereklerine her fırsatta uygun davranmaya ozen gostermeye calışan Sayın Cumhurbaşkanımız da Anayasa Mahkemesi Başkanı iken 25.04.2000 tarihinde Anayasa Mahkemesinin 38. yılı nedeniyle duzenlenen torende yaptığı konuşmada “Anayasanın 104. maddesinde Cumhurbaşkanı’na verilen yetkiler, parlamenter demokrasinin sınırlarını aşmaktadır. Oysa, demokratik devlet duzeninde, ulusal iradeyi temsil eden parlamento dışında sorumsuz bir Cumhurbaşkanının yonetimi paylaşması ve tek başına onemli yetkiler kullanması kabul edilemez” demiştir.
Parlamenter rejimlerin karşı imza kuralı, kamu hukukunun yetki ve sorumlulukta paralellik ilkesinin gercekleşmesini sağlamaktadır. Bu ilke yurutme yetkisinin, gercekte Cumhurbaşkanında değil, yurume organının sorumlu ogesi olan Bakanlar kurulunda olduğunu gostermektedir. Monarşilerde karşı imza kuralı mutlak olarak uygulanırken, Cumhuriyetlerde siyasi acıdan sorumsuz Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk gerektirmeyen istisnai bazı yetkileri tek başına kullanma imkanı verilmektedir. Anayasamızın 105. maddesi parlamenter sistemin karşı imza kuralını kabul etmiştir. Yani Cumhurbaşkanının 104. maddede sayılan yetkilerini aksi Anayasa ve yasalarda belirtilmemişse ancak Başbakan ve ilgili Bakanın karşı imzası ile kullanabilmesi gerekir. Ancak Anayasa ve kanunlarda hangi işlemlerin Cumhurbaşkanınca tek başına yapılabileceğine dair bir kural bulunmamaktadır.
1982 Anayasasının Danışma Meclisi Anayasa Tasarısında Cumhurbaşkanının tek başına imzalayacağı işlemler tek kek sayan kural, Milli Guvenlik Konseyi tarafından buna ilişkin kural madde metninden cıkarılmıştır.
Olası yetki kargaşalarını kokunden cozumlemek icin, Cumhurbaşkanın siyasi sorumluluk gerektirmeyen istisnai nitelikteki hangi işlemleri tek başına yapabileceğini acıkca belirten bir Anayasa kuralına ihtiyac vardır. Kaldı ki 104. maddede sadece siyasi sorumluluk gerektirmeyen, istisnai nitelikte sembolik yetkiler değil, icrai yetkilere sahip bulunan kurumlara ve yargısal organlara yapılacak atamalara ilişkin kapsamlı yetkiler yer almaktadır. Soz konusu atamaların Cumhurbaşkanı tarafından tek başına yapılması oncelikle Cumhuriyet ve demokrasi ilkelerine aykırıdır. Cunku Cumhurbaşkanı halk tarafından secilmemektedir.
İkinci olarak parlamenter hukumet sistemine aykırıdır. Cunku Devlet Başkanının siyasal sorumsuzluğu parlamenter sistemin temel ilkelerindendir. Parlamenter sistemde sorumsuz kişiye yetki de verilemez. Ucuncu olarak hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. Cunku bu atama işlemlerine karşı dava acılması mumkun değildir.
Cumhurbaşkanının idari nitelik taşıyan işlemlerinin, orneğin Anayasada ve diğer kanunlarda belirtilen, idareye dahil olan ve icrai yetkilere sahip bulunan kurumlara yapılan secme ve atamaların ancak Başbakan ve ilgili bakanla birlikte yapılması gerekir. Boylece hem parlamenter sistemin mantığına uygun davranılmış hem hukuk devleti ilkesi korunmuş olacaktır. Cumhurbaşkanının oncelikle yargı organlarına yapılacak atamalar konusundaki yetkilerinin kaldırılmasını, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve hukuk devletinin ogelerini oluşturan yargı bağımsızlığı ve yargıc guvencesi ilkeleri gerektirmektedir.
Bu nedenle Cumhurbaşkanın 104. maddenin c) bendindeki “Anayasa Mahkemesi Uyelerini, Danıştay Uyelerinin dortte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını, Başsavcı vekilini, Hakimler ve Savcılar Yuksek Kurulu uyelerini secme” konusundaki yetkisinin kaldırılması gerekmektedir.
Universitelerin kendi sectikleri organlar tarafından yonetilmelerinin bilimsel ozerkliğin vazgecilmez bir gereği olduğu, ulkemiz uygulamasından anlaşılmış olduğundan Cumhurbaşkanın yuksekoğretim kurulu uyelerini secmek ve universite rektorlerini secmek yetkileri kaldırılmalıdır.
Parlamenter rejimde, meclis coğunluğu ile hukumet arasında bir butunluk olduğu icin, Devlet Başkanına parlamentonun tek başına feshi yetkisinin tanınması, onun aktif politikaya katılması sonucunu doğuracaktır. Oysa parlamenter rejimde, Devlet Başkanının aktif politika dışında kalması gerekir. Bu nedenle de secimlerin yenilenmesini, hukumetin Devlet başkanından istemesi yerinde olacaktır.
Avrupa Birliği Uyesi parlamenter Cumhuriyetlerinde de genelde Cumhurbaşkanına onemli yetkiler tanınmadığı, Cumhurbaşkanının tek başına kullanabileceği az sayıda yetkilerin Anayasalarda belirlendiği gorulmektedir. Orneğin:F.Alman Cumhuriyeti Anayasasının 58. maddesi, F.Başkanı, F.Başbakanının atanması ve gorevden alınması, F.Parlamentonun feshi, F.Başbakanın ve Bakanların gorevlerine devama ilişkin istek belirtmesi yetkilerinin tek başına kullanabileceğini belirtmiştir. Yunanistan Cumhuriyeti Anayasasının 35. maddesi, Başbakanın atanması, buna ilişkin olarak 37. maddedeki yetkilerin kullanılması, parlamentonun feshi, parlamentonun kabul ettiği bir kanunun geri gonderilmesi ve cumhurbaşkanlığı gorevlilerinin atanmasını Cumhurbaşkanının tek başına kullanacağı yetkiler olarak saymıştır. İtalya Cumhuriyeti Anayasası 89. maddesi Cumhurbaşkanına ait yetkilerden, yasa koyma niteliğini taşıyan yetkilerle yasada ozel olarak belirtilen yetkilerin bakanlar kurulu başkanı tarafından imzalanacağı kuralını icermektedir.
Bir Anayasa değişikliği ile Anayasamızda da Cumhurbaşkanının 104. maddede sayılan yetkileri esas alınarak tek başına kullanabileceği yetkiler aşağıdaki şekilde belirlenebilir.

Gerekli gorduğu takdirde yasama yılının ilk gunu TBMM’nde acılış konuşması yapmak; TBMM’ni gerektiğinde toplantıya cağırmak; Kanunları yayımlamak; Kanunları tekrar goruşulmek uzere TBMM’ne geri gondermek; Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gorduğu takdirde halkoyuna sunmak; Kanunların, Kanun Hukmunde Kararnamelerin, Turkiye Buyuk Millet Meclisi İctuzuğunun Anayasaya aykırı oldukları gerekcesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası acmak; Cumhurbaşkanlığı kararnamesini cıkarmak; Kanunları yayımlamak; Gerekli gorduğu hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek; Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya cağırmak; TBMM adına Turk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek; Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek; Devlet Denetleme Kurulu’nun uyelerini ve Başkanı’nı atamak; Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak; Milli Guvenlik Kurulunu toplantıya cağırmak;; Askeri Yargıtay Uyelerini, Askeri Yuksek İdare Mahkemesi Uyelerini secmek.; Surekli hastalık, sakatlık ve kocama nedeniyle belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak..