Lobna Alami bildiğiniz uzere Gezi olayları sırasında polisler tarafından gaz kapsuluyle başından vuruldu ve uzun sure komada kaldı. Uyandığında ise yuruyemiyordu, konuşamıyordu. Şu anda tedavisi suruyor ve ayağa kalktı, konuşmaya başladı tam anlamıyla olmasa da. Vurulduğu anki goruntusunu duşunuyorum da ayağa kalkması bile mucize gibi bir şey Lobna'nın.
Lobna iyileşmeye başladıktan sonra Ayşe Arman'a iki kere roportaj verdi sevgilisi Barış'la. Bu yazıyı yazmamın sebebi de Barış'ın insanlığı, mukemmel kişiliği. Ayşe Arman'ın dediği gibi her erkek boyle bir sorumluluğu almaz. Sevgilisi yaralanıyor, fiziksel fonksiyonları aksıyor ama Barış Lobna'yı asla bırakmıyor. Barış'ın da dediği gibi şu anda belki de oncelikleri aşk değil ama aşk dediğin ne ki zaten? Sadece fiziksel ve karakter olarak beğendiğin bir kişiyle sağlıklı ilişki yaşamak mı? Eğer hayatta bazı şeylere, mesela toplumsal yaşama koşullanmış bir beynin varsa, şekilcilik cercevesinde bir hayat kurgulamışsan beyninde, o zaman herkesin duşunduğu gibi "guzel ve de sağlıklı bir bedenle, sana uyum sağlayan bir kişilikle aşk"a inanırsın. Oysa gercek aşk bu kadar kolay olmamalı. Kolay olursa bitmesi de cabuk olur, hatta başlamadan biter. Beraber olursun, heyecan kalmaz ve aşk biter. Aşk verdiğin emek kadardır, gosterdiğin caba kadar mukemmeldir. Kendiliğinden aşk olmaz ki. Olursa da geldiği gibi gider.
Tabi uzaktan Barış'ın insanlığı, insanı imrendiriyor ama insan işin icinde olursa nasıl duşunur bilmiyorum. İşte bu bilmeme hali, tereddut bile Barış'la Lobna'nın beraberliğini ilahileştiriyor. Barış, "Kendimi ozel hissetmiyorum, kim olsa aynısını yapardı diye duşunuyorum" diyor ama yok, kimse olsa aynısını yapmazdı. Lobna icimizi acıttı ama Lobna aracılığıyla Barış da insanlık dersi verdi hepimize. Eğer aşk yaşayacak olursam, bundan sonra Barış ile Lobna'nın aşkı gibi aşk yaşamak isterim. Cunku aşkın tarifi değişti kafamda. Ben aşkta kendimi ararım ama Barış'ınki gibi bir emek de isterim artık. Aşk zorlaştı ama anlam da kazandı Barış sayesinde. Cunku şunu da anladım. Ayrılıklar olabilir ama gercek aşklar bitmez. Cunku aşk insanın kendi icindedir. Ve o aşkı insanlıkla beslemeliyiz, muhafaza etmeliyiz ki paylaştığımız zaman karşı tarafı da iyileştirsin.
Gezi olayları doğru okunduğu takdirde, cok ders cıkarılabilir. Bana gore bir devrimdir. Hem de tepeden inme değil, yaşayarak duvarlarını orduğumuz bir devrim, gerceklerle yuzleştiğimiz bir devrim, birbirimizle yuzleştiğimiz, kendimizi tanıdığımız bir devrim. Tek uzucu tarafı birilerinin hayatlarına da mal olması. Keşke o acılar yaşanmasaydı.
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/bin-yilin-aski-baris-lobna-53733