Aclık sınırı 1167, yoksulluk sınırı 3802, asgari ucret 846 lira. O uc kuruşu alabilmek icin hayatta kalmak
gerek, ancak pek de kolay değil. Olumlu iş kazalarında ‘demokrasimize imrenen’ Avrupa’nın birincisi,
‘dik duruşumuza hayran’ dunyanın da ucuncusuyuz. İşci Sağlığı ve İş Guvenliği Meclisi’nin raporuna
gore, 2013 yılında olen işci sayısı en az 1203. Bunların 59’u cocuk.
• • •
Ayakkabı kutularında milyonlar saklayan iktidara gore, asgari ucrete yapılacak yuzde 3 zam yeterliydi.
Calışma ve Sosyal Guvenlik Bakanı Faruk Celik, aclık sınırının altına denk gelen asgari ucretle ‘bal gibi
de gecinilir’ diyerek işcilere gulumsuyordu. İş kazalarına gelince, kafaya takmaya değmezdi. Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekci, demokrasimizin ozlemini ceken Avrupa’yı bir kez daha kıskandıran sozler
ediyor, “iş kazaları medeniyet gostergesidir” diyordu.
• • •
Okulda olması gereken saatlerde, haftalığı 100 liraya calışmak zorunda kalan 13 yaşındaki Ahmet
Yıldız, pres makinesine sıkışarak oldu. Eğitim masraflarını karşılamak icin Van’dan İstanbul’a calışmaya
gelen 19 yaşındaki Erdoğan Polat, halatın kopması sonucu, calıştığı inşaatın 15. katından duşerek
oldu. 3. Kopru inşaatında meydana gelen gocukte enkaz altında kalan 3 işci oldu. 2014’un ilk uc
ayında 80 işcinin evine ateş duştu.
• • •
AKP Turkiye’si, ‘kaderlerinde olum olan işcilerin guzel olduğu’; “cocuğum işsiz” diye bağıran bir
babanın, “senin cocuğun da işsiz kalsın. Otur! Bana kişisel sorunlarını getirme, genel sorunları getir”
diye azarlandığı; “ciftcinin anasını ağlattınız” diyene “artistlik yapma, ananı da al git” diye ayar verildiği;
gocuk altında ezilen, baraj golunde boğulan, AVM inşaatında yanan işcilerin sorumlularının cezasız
bırakıldığı bir ulke. AKP’cesi, medeni!
• • •
Kayseri İl Muftusu Ali Maraşlıgil, “1 Mayıs’ta isyan etmeyin, ibadet edin” buyurmuş. Daha sozunun
manasızlığı uzerine iki kelÂm edemeden, Kayseri Organize Sanayi Bolgesi’nde yaşanan patlamada 8
işcinin yaralandığı haberi geldi. “Bunlara karşı mucadele etmeyelim de ne yapalım” diye soran
sendikalara muftunun cevabı kısa oldu: “acıklama yapma gereği duymuyorum.”
• • •
İktidarın bu akıl dışı ve Anayasa’yı ciğneyen tavrı, aclık sınırının altındaki asgari ucretle hayatta
kalmaya calışan işciler, ellerinde karanfilleri kardeşlerinin katledildiği yere bırakıp, bayramlarını
kutlamasın diye... Zulmun nedeni, ozgurluk ve direniş meydanı olarak simgeleşen Taksim’i halktan
koparmak... “1 Mayıs meydanına işciler cıkarsa kent yaşamı olumsuz etkilenir” sozlerinin gerceği
yansıtmadığını en iyi, 2010 yılında “1 Mayıs hem bayram, hem Taksim Meydanı’nda” diye pankart asan
AKP bilir.
• • •
Kenti olumsuz etkileyen şey, ellerinde ciceklerle halay ceken işciler değil; yolları kapatan, kenti polis,
toma ve akreple dolduranlar; hak ve ozgurluklerin uzerine gaz atıp, mermi sıkanlardır. Batı’nın ozlem
duyduğu bir demokrasiye sahip olmanın boş havasını atmadan once akla ve hukuka karşı tutarlı
davranan bir hukumet olmak gerekir. Sağlam irade boy avantajıyla değil; ancak, bir bayram gunu
ulkede sıkı yonetim ilan ettiren faşist durtuyu yok ederek elde edilir.
Aksi, bayramdan savaş yaratan zehirli bir kibir... Tarih bu zulmu de yazacak. Adınız eziyetinizle
anılacak; ama bu utanc yine de size yetmeyecek.
http://birgun.net/yazi-goster/gozde-bedeloglu/2-5-2014/bayramdan-savas-yaratan-kibir-2533.html